Hutbe farz namaz hukmunde olduğu icin, İmam hutbeye cıktığında, hicbir şekilde konuşulmaz, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in ismi gecse dahi salavat-ı şerife getirilmez ve imamın sozune iştirak edilmez ve yaptığı duaya amin denilmez:

Bu hususta verilen fetvalar ve Hadis-i Şeriflerden bazıları şoyledir:
Hatip Minberde iken dunya kelamı soylemek ittifakla caiz değildir.[1]
Hanefi mezhebinin temel kaynak eseri olan ve imamı Azam, Ebu Yusuf ve imam Muhammed’in goruşlerini bir araya getiren Kafî adlı eserde denilir ki: “Cuma hutbesini dinlemek farzdır. Evvelki sunnete (Cumanın ilk sunnetine) yetişemeyenin, hatip mimberde iken bu sunneti kılması mekruhtur. Minberden indikten sonra da kılması hic caiz değildir. Ancak farzdan (Cumanın iki rekat farzından) sonra kaza eylemeli. Oğle sunneti (oğle namazının ilk sunnetinin farzından sonra) kaza olduğu gibi.”[2]
Bir kimse cumanın ilk sunnetini kılarken hatip hutbeye başlasa, iki rekat kıldıktan sonra selam verir. Eğer bir rekat kılmışsa bir rekat daha ilave eder ve selam verir. Bu iki surette de cumanın bu ilk sunnetini imamla cumanın iki rekat farzını kıldıktan sonra tekrar dort rekat olarak kılar. Eğer hatip hutbeye başladığı zaman uc rekat kılmışsa sunneti tamamlar. Cunku “hutbeyi dinlemek farzdır,”[3]nitekim Taberi’de nakledilen Hadis-i Şerif’te:
عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِى اللّٰهُ عَنْهُمَا قَالَ قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ﴿ اِذَا دَخَلَ أَحَدُكُمُ الْمَسْجِدَ وَالْاِمَامُ عَلَى الْمِنْبَرِ فَلَا صَلَاةَ وَلَا كَلَامَ حَتَّى يَفْرُغَ الْاِمَامُ ﴾
İbn-i Omer (Radiyallahu anhu)’dan “Rasûlullah(Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:“Sizden biri mescide girdiği zaman imam minber de ise hutbeyi tamamlayana kadar, namaz kılmakta yoktur, konuşmakta yoktur.”[4]
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِى اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ﴿ خُرُوجُ الْاِمَامِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ لِلصَّلَاةِ يَقْطَعُ الصَّلَاةَ وَكَلَامُهُ يَقْطَعُ الْكَلَامَ ﴾
Yine Ebû Hureyre (Radiyallahu anhu)’dan “Rasûlullah(Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Cuma gunu imamın namaz icin (namaz hukmunde olan hutbe okumak uzere) minbere cıkması namazı keser ve hutbeye başlaması da sozu keser.”[5]
Bu Hadis-i Şerifte Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), hutbe kelimesi yerine namaz anlamına gelen “salat” kelimesi kullanmıştır. Bu ifade de; hutbenin farz namaz hukmunde olduğu acık bir şekilde anlatılmaktadır.
İmÂm hutbeye başladığı zaman, camiye gelen kimsenin, boş olan bir yere hemen oturması gerekir. Cunku, bu durumda, o kimsenin yurumesi ve ileri gitmeye calışması, hutbe okunurken bir iş, bir amel yapması demektir. FetÂvÂyi KÂdihan'da da boyledir. Bir soru sormak icin, omuzlardan atlayarak, ileri gitmek, her hal-u kÂrda, bil-icm mekruhtur. Bahru'r-RÂık'ta da boyledir.[6]
Hatip minbere cıkınca cemaatin konuşmayıp sukût etmesi, selÂm alıp vermemesi, nafile namaz kılmaması icap eder.[7] Cunku “İmam hutbe okurken ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) uzerine salavÂt-ı şerife getirirken, cemaatın uzak olsun, yakın olsun susup dinlemesi farzdır.”[8]
İmama uyan kimseler dua etmekle değil Kur’an-ı Kerim’i susup dinlemekle emrolunmuşlardır. Cunku Allah’u TeÂl Sure-i A’raf Âyet 204’te:
﴿ وَاِذَا قُرِئَ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴾
“Kur’an okunduğu zaman derhal onu dinleyin ve susun,” buyurmuşlardır. Âyet-i Kerim’e de ki, susmak ve dinlemek emirleri vucup (farziyet) icindir, du ise susmayı bozucu olacağından caiz değildir. Ama hatip hutbe okurken Resûl-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve selem) uzerine selÂt-u selam getirirken cemaatın susup dinlemesi Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve selem) uzerine salatu selam getirmek farz olmayıp hutbe dinlemeleri farz olduğu icindir. Cunku farz olmayan bir şey icin farzı terk etmek caiz değildir.[9]

[1] İmad’ul-İslam, s. 205; Mevkûfat (Multek Tercumesi), c. 1, s. 297.
[2] İmad’ul-İslam, s. 205.
[3] Mevkûfat (Multek Tercumesi), c. 1, s. 297; FetavÂyi Hindiyye, c. 1, s. 490-491.
[4] Ramuz’ul-Ehadis, Hadis No: 578; Mevkûfat (Multek Tercumesi), c. 1, s. 297.
[5] Ramuz’ul-Ehadis, Hadis No: 3467.
[6] FetavÂyi Hindiyye, c. 1, s. 491.
[7] FetavÂyi Hindiyye, c. 1, s. 490; Omer Nasuhi Bilmen, Buyuk İslam ilmihali, s. 166.
[8] Mevkûfat (Multek Tercumesi), c. 1, s. 175; FetavÂyi Hindiyye, c. 1, s. 491.
[9] Mevkûfat (Multek Tercumesi), c. 1, s. 176
__________________