Bugun sizlerle Kur’an da gecen, puta tapanlar sozunden Rabbim kimlerden bahsediyor ve puta tapanların inanclarının neler olabileceğini, yine Kur’an dan yola cıkarak anlamaya calışalım ki, Rabbimin kızdığı bu inanc şeklinden, bizler de uzak kalabilelim inşallah.

Once şoyle bir duşunelim. Bu Kur’an peygamberimize indirildiğinde, Allahın varlığına inanmayanlar mı, Allah yerine putlara tapıyordu? Kur’an a baktığımızda tam tersine putlara tapan, onlardan yardım isteyenlerin buyuk kısmının, ehli kitap toplumu olduğunu goruyoruz. Yani bunlar, Yahudi ve Hıristiyan olduğunu soyleyenler. Demek ki bunların hepsi edindikleri putlara Allah diye tapmıyorlar, tam aksine kendileri ile Allah arasında aracı olmalarını istedikleri, edindikleri beşeri putlaştırmış, tağutların ardı sıra giderek, onlardan yardım ister olmuşlar.

Orneğin isimleri Kur’an da da gecen, veli edinerek ondan yardım istedikleri putlardan olan LAT, o devirde hacca gelen insanlara yiyecek, su gibi ihtiyaclarını dağıtan, buraya gelen insanların ihtiyaclarını goren, toplumda cok sevilen bir insan olduğu rivayet edilir.

Yine o devirde putlaştırılan, Allah tan istenecek yardımı, bunların aracılığıyla, bu şahısların putlarından, heykellerinden dileyen MENAT ise, o devrin insanlarının refah ve iyiliği icin uğraşan bir insan olduğu, bununda toplumca cok sevildiği rivayet edilir. UZZA ise, o devrin insanlarının sağlığı ile ilgilenen, onların sağlığına koşan bir insan olduğu anlatılır. Tabi tum bu bilgilerin doğruluğu konusunda, kesin bir bilgide yoktur. Yalnız bilinen bir gercek varsa, yaşadığı devirde cok sevilen, saygı duyulan, yardım sever bir insan olduklarıdır. Yaşadıkları donemlerde uzerinde cok fazla durulmayan, ama oldukten sonra adeta putlaştırılan bir insan oldukları anlaşılıyor. Sanırım bu sozlerimi okuyunca, gunumuzde aynı hataların, hala devam etiğini duşundunuz değil mi?

Yine atalarının inancında direten, Rabbin gonderdiği ehli kitaptan iyice uzaklaşan, atalarının hurafe inanclarının ardı sıra gidip, Allahın gonderdiği elcisine sırt ceviren, onu dinlemek bile istemeyenlere bakın ne soyluyor.

Sad 4–5:İclerinden kendilerini uyarıp irşad edecek birinin gelmesine her nedense şaşırdılar ve o kÂfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancı! İşte tutmuş bunca ilahı bir tek ilah yapmış! Bu gercekten şaşılacak, cok tuhaf bir şey! Dediler.

Dikkat ederseniz bu ayetler ummi topluma hitap ettiği gibi, ehli kitap toplumuna da hitap ediyor. Putlar edinenlerin icinde ehli kitap olanlarda var. HÂlbuki ellerinde hem İncil, hem de Tevrat var. Bu kitaplar olduğu halde, hicbirisi kitaba değil, atalarından oğrendiklerinin peşi sıra gider olmuşlar. Hemen duşunelim, bizler gunumuzde nasıl davranıyoruz? Elimizde ki Kur’an icin, burada her şey var, gelin onun hukmune gore mi yaşayalım diyoruz? Yoksa aynı hataları bizlerde yapıyor muyuz? Yorum sizlerin. Eğer yaptığımız hataların hala farkında değilsek, sonumuzun da ne olacağını tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek. Bakın hesabın goruleceği o cetin gun geldiğinde, peygamberimiz ne soyleyecekmiş, Rabbim aklını zerre kadar kullananları, ne guzel ikaz ediyor.

Furkan 30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.

Ne dersiniz Kur’anı devre dışı bırakanlar, acaba icimizde kimler olabilir? Bu sorunun cevabını bilmek sanırım o kadar zor olmasa gerek. Kur’an da her şey yoktur, O ozet bilgiler icerir. Kur’anı herkes anlayamaz veli insan anlar diye iman edersek ve bunları topluma anlatırsak, sizce Kur’an devre dışı kalmaz mı?Peki, onun yerine neler devreye girer? Kur’an devre dışı kalmışsa, onun yerine şeytanın devreye gireceği cok acıktır, ahhh bir duşunebilsek.

Şimdide bu konu ile ilgili, Rabbin bir ayetini sizlere hatırlatmak istiyorum. Bakalım Allah kendisi ile arasına aracı konarak, yardım istenmesine ne cevap veriyor.

Zumer 3: Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şoyle derler 'Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.' Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hukum verecektir. Gercekten Allah, yalancı, kÂfir olan kimseyi hidayete erdirmez.

Demek ki Bizler Allaha yaklaşmak onun rızasını almak, ondan yardım istemek icin, asla bir beşeri veli edinip aracı koyamayacağımızı, bunu yapanların ise puta tapmak, tağut un peşinden koşmak olduğunu soyluyor. İşin daha kotusu aracı koyanlara KÂFİR diyor Rabbim. Şimdide sizlere şoyle bir bilgi nakletmek istiyorum, LAT isimli edindikleri put hakkında. Bunu da gunumuz inanclarımızla karşılaştıralım.


( Lat, Taifliler in baş putu idi. Anlatıldığına gore LÂt, vaktiyle iyi ve yardımsever bir adamın adı idi. Bu adam Mekke'ye gelen ziyaretcilere un dağıtırdı. Olunce halk, bir sure mezarını ziyaret yeri edindi. Arkasından heykelini diktiler. Daha sonra da heykelini n uzerine “Beytur Rabbe” adını verdikler i bir anıt yapı kurdular. Hicri dokuz yılında Mekke'nin ardından Taif de fethedilince Peygamber imiz (salÂt ve selÂm uzerine olsun) sahabeler den Muğıre b. Şube'yi gondererek bu putu yıktırdı. (Bkz. İbn Kesir, El-Sireti'n-nebeviyye, c. 4, s. 61.)

Yukarıdaki bilgileri okuyunca gunumuzde yaptığımız yanlışlara ne kadar benzediğini hatırladım. Acaba bu yanlışların bircoğunu bizler gunumuzde yapmıyor muyuz? Allah sakın din ve iman adına velilerin peşine duşmeyin, onlardan medet ummayın, aramıza aracı koymayın, şefaat dilemeyin dediği halde, bizler bunun tam tersini yaparak, bugun gunumuzde bu şahısların mezarlarına gidip, sabahlara kadar mezarının yanında yatarak, ondan yardım istemiyor muyuz? Olmuş bazı kişiler icin bunlar Allah dostuydu, bizlere şefaat edecek diyerek, onlardan medet ummuyor muyuz?

Belki bugun, daha once yapılanlar gibi onların heykellerini yapmıyoruz, ama bizler Rabbin uyarısına kulak tıkayarak, veli edindiğimiz kişilerden, tıpkı peygamberimizin devrinde putlara yaptıkları gibi, Allahtan yardım isteyeceğimiz yerde, bugun bizler bu kişileri Allah ile aracı yaparak bunlardan yardım istemiyor muyuz?

Veliler şefaatcidir dersek, şefaati Rabbimden dilemek yerine, edindiğimiz velilerden dilersek, puta tapanlardan farkımız kalır mı dersiniz?Allah şefaati yalnız benden dileyin, hicbir şefaatin kabul edilmediği o gunden sakının sozlerine kulaklarını tıkayanlar, acaba o devrin puta tapanlarından cok mu farklı? Sanırım tek fark, bu gun bizler onların heykellerini yapmadığımız olsa gerek.

Kur’ana danışmaya devam edelim. İbrahim peygamber putlara tapan babasına bakın ne diyor.

Enbiya 52–53: Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin, karşılarında bel bukup eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir? "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler.

Demek ki atalarımız boyle ibadet ediyor, demek kadar buyuk bir yanlış olamaz. Bugunde aynı yanlışın icinde cırpınıp duruyoruz, ama Kur’anı rehber alıp, duşunen mi var? Allah Kur’an da peygamberimizden bahsederken, O kendi hevasın dan konuşmaz, onun sozleri Rabbin ilettikleridir, yani Kur’an dır diye bizleri uyarır. İşte Kur’an da gecen heva, nefsin arzu ve hevesleri, istek ve tutkuları anlamına gelir. Hevanın ilah edinilmesi de, insanın kendi nefsinin isteklerini, Allah'ın emir ve isteklerinden onde tutması ile olur. İşte onemli olan bunun farkında olabilmektir.

Bizler farkında olmadan nefislerimizin esiri olup, beşeri putlaştırdığımız da, sapkınlığın icinden asla kurtulamayız. Eğer bizler nefsimizin etkisinde kalırda, veliler edinerek Rahmandan istememiz gereken yardımı şefaati, edindiğimiz velilerden istemeye devam edersek, ne olur biliyor musunuz? Bunu da herkes kendisi duşunsun. Cunku herkes kendi imtihanından sorumlu tutulacaktır.

Dostlarım, hepimiz bir imtihandayız, artık bunun farkına varalım. Bizi Allah ile aldatmak isteyenler, imtihanımızda başarısız olmamız icin, caba gosterenler var. Gelin gecmişte edindikleri velileri putlaştırıp, tağut un peşinden gidenler gibi olmayalım. Gelin peygamberimize indirilen ve Allah elcisinin bizlere tebliğ ettiği emaneti, Rahmanın koruması altında olan, Kur’anın ipine sarılalım. Onu anlayarak bolca okuyup, Allahın soylediği gibi, uzerinde duşunelim ki, bu hayatımızdaki imtihanda karşılaşacağımız sorunları, doğru cozumleyebilelim. Emaneti teslim ettikten sonra, son pişmanlığın hicbir faydası olmayacaktır, bunu da unutmayalım. Bakın Rabbim bizleri nereye yonlendiriyor, aklı olan bu ayetlerin uzerinde cok ama cok iyi duşunur.

Kehf 27: Rabbinin Kitabı'ndan sana vah yedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın.

Enbiya 10: Andolsun ki, size oyle bir kitap indirdik ki. Butun şanınız ondadır, hala akıllanmayacak mısınız?

Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar icin her turlu orneği değişik ifadelerle gozler onune koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en cok tutkun olanıdır.

Nahl 89:… Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey icin ayrıntılı bir acıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Muslumanlara da bir mujde olsun.

Ankebut 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum icin elbette ki bir rahmet ve bir oğut vardır.

Puta tapan, beşeri putlaştırıp ilahlaştıranlar ne yazık ki gunumuzde belki şekil değiştirmiş haliyle, aramızda guc sahibi olmuşlar, bizleri sindirmeye calışıyorlar. Yukarıdaki Rabbin sozlerini sizlere hatırlattım. Amacım sizleri Kur’ana davet etmek ve uzerinde duşunmenizi sağlamaktır. Allah yukarıdaki ayetlerde soylediği gibi, Rabbimden vah yedilen kitabı okumamızı ve ondan başka sığınılacak bir kitabında olmadığını soyluyorsa, butun şanımızın Kur’an da olduğu ikazını yapıyorsa, bu kitapta her şeyden nice ornekleri değişik ifadelerle gozler onune koyduğunu belirtiyor da, her şeyin ayrıntılı acıklandığı bilgisini verip, karşımızda okunan kitabın bizlere yeteceğini apacık bildiriyorsa Rabbim, lutfen bu sozlerin tersini soyleyenlere inanmayalım. Eğer inanmaya hala devam edersek, hic unutmayalım, Allah pisliği uzerimizden eksik etmeyecek, namerde de bizleri muhtac edecektir. Allah bizleri bu durumdan korusun inşallah.

Dilerim Rabbim cumlemizi, Kur’anın nuru ile nurlandırır, yine dilerim Rabbim tagutun ardı sıra gidenlerden değil, Kur’anın yolunu izleyenler arasına alır bizleri.

Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK







__________________