Bizler İslam ı yaşarken, ne yazık ki soylenenleri, hic araştırma gereği duymadan iman ediyor ve sonucunun ne olacağını bilmediğimiz yoldan gitmekte, hic sakınca gormuyoruz. HÂlbuki Allah emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin sorumlu tutarım, diye bizleri uyarmıyor muydu?
İşin daha da vahimi, Rahmanın sizler icin kolaylaştırdım dediği kitabı, rehberi gormezden gelip, bizlere oğretilen rivayetlere, hic kuşku duymadan, Allahın kitabına danışmadan dini oyle zorlaştırıyoruz ki, doğrusu tum bunların hesabını Rabbim e nasıl veririz bilemiyorum. Bakın Allah aşağıdaki ayetin benzerini Kur’an da bircok kez tekrar ederek, acaba bizlere ne anlatmak istiyor olabilir dersiniz?
Kamer 22: Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı oğut ve ibret icin kolaylaştırdık. Fakat duşunen mi var?
Allah yemin ederek bircok kez, acaba gonderdiği Kur’an ı kolaylaştırdım dedikten sonra, bizlerin bazı nefsi kucuk hatalarından kaynaklanan suclar icin, buyuk cezalar verir mi? Orneğin nefsimize yenilip sebepsiz bozduğumuz orucun karşılığı olarak, 60 gun oruc tutacaksın der mi? Yoksa bu derece fazla oruc cezaları, kendi şahsi ibadetlerimizin dışında, daha kotu buyuk suclar icin mi ornekler verilmiş Kur’an da, gelin onları Rahmanın zikrinden anlamaya calışalım.
Hepimiz biliriz Ramazanda orucumuzu rahatsızlık halinde bozmamız durumunda, daha sonra tutmamız gerektiği Kur’an da apacık yazar. Yine orucluyken hastalık ya da zorunlu bir neden yokken bozanlar icinde, 60+1=61 gun tutulması gerektiği hukmu Kur’an da hic bahsedilmediği halde, rivayet hadislerde gecer. Bu bilgilerin, hukumlerinin de peygamberimize ait olduğu anlatılır. Acaba gercekten nefsine yenilip, kasti orucunu bozan bir insan, 61 gun Kefaret orucu tutması gerekiyor mu? Bu sozler peygamberimize ait olabilir mi? Gelin yine peygamberimizin bizlere oğutlediği yolu, yani benim adıma uydurulacak sozleri, Kur’an ile karşılatırınız ki, benim sozum olup olmadığını anlayasınız, onerisinden yola cıkarak, Kur’an dan araştıralım. Bu hukme Kur’an onay veriyor mu? Once yazacağım şu ayetleri dikkatle duşunelim.
Nisa 28: Allah size hafiflik getirmek istiyor. Cunku insan cok zayıf yaratılmıştır.
Kehf 54: Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar icin her turlu misali sayıp dokmuşuzdur. Fakat tartışmaya en cok duşkun varlık insandır
Yukarıdaki ayetler cok dikkat cekici ve duşundurucudur. Allah yarattığı kulları icin cok zayıf yaratılmışlardır, onun icin sizlere hafiflik, kolaylık getirdim dedikten sonra, acaba nefsine yenik duşup orucunu nedensiz bozan kuluna, bozduğu oruc kadar mı tutmasını ister, yoksa 60 gun tutacaksın diye cezamı verir? Devamındaki ayette insanın ne denli kanıtsız mesnetsiz, emin olmadan tartıştığına, guzel bir ornektir.
Allah ın kolaylaştırdığı İslam dinini, nasıl zorlaştırdığımızın lutfen artık farkına varalım. Bunları yaparak tum Âleme indirilmiş Kur’an ı toplumlara anlatıp, onları İslam dinine davet edemeyiz. Bizler dinimizi en buyuk kesin kanıt KUR’ANA gore yaşamalıyız ki, gercek İslam ın tadına varalım, ruhunu keşfedelim, ondan fayda sağlayalım. Allah bir konuda hukum vermiyorda susuyorsa, mutlaka bizlere bir rahmettir, kolaylıktır bunu da unutmayalım.
Once bazı ayetleri hatırlayalım. Allah bircok kez ayetinde, her şeyden nice ornekleri değişik ifadelerle verdik ki, anlayasınız diyordu. Biz hicbir şeyi eksik bırakmadık diyerek, Allah asla unutucu değildir diye de uyarıyordu bizleri. Yine bircok ayetinde, yemin olsun ki sizlere, gerceği acık secik, detaylı anlatan ayetler indirdik diye de uzerine basa basa acıklamıştı. Cok daha net acık olarak ta, SİZLERİ BU KİTAPTAN HESABA CEKECEĞİM, diye son noktayı koyduğu ayetleri hepimiz cok iyi biliriz. Hepimiz bu ayetlere iman ediyorsak ve uygulamada da yaşamımıza gecirebiliyorsak, işte o zaman biz Musluman’ız diyebiliriz.
Şimdi Kur’an a bakalım, oruc konusunda ve tutulmayan oruclar konusunda Rabbim neler soyluyor.
Bakara 184: (Oruc) Sayılı gunlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı gunler sayısınca başka gunlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin uzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gonulden bir hayır yaparsa bu da kendisi icin hayırlıdır. Oruc tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin icin daha hayırlıdır.
Bakara 185: Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kotu ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruclu gecirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gun sayısınca başka gunlerde tutsun. Allah sizin icin kolaylık ister; O sizin icin zorluk istemez. Tutulmamış olan gunleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı icin Allah'ı yuceltmenizi ister. Ve sizin şukretmeniz umulmaktadır.
Yukarıdaki iki ayette baktığımızda, Allah oruc tutulmaması gereken koşulları sayıyor. Hasta ve yolculuk hali dışında oruc tutun cunku bunu yapmanız sizin icin en doğru olanıdır diyor. Uzerinde yine dikkatle duşunmemiz gereken cumle, Allah sizin icin kolaylık ister; O sizin icin zorluk istemezsozleridir. Bunları soyleyen Allah, bir orucu nefsimize hÂkim olamayıp bozduğumuzda, bunun yerine 60 gun tutacaksın diyor olabilir mi? Deseydi diğer hukumleri gibi, bunu da apacık yazmaz mıydı? Ayette gecen, dikkat ceken bir hukum ise, Tutulmamış olan gunleri tamamlamamızı istiyor Rabbim. Sizce bu cumle, sorduğumuz soruya apacık cevap vermiyor mu?
Dikkat ederseniz daha farklı bir hukum verilmemiş. Orneğin orucunu kasti bozan, bozduğu gunden fazla şu kadar tutsun diye tek bir hukum yok. Yok olduğunu acıkca gorduğumuz halde, bizler bakın bu konu eksik kalmış deme hakkına sahip miyiz? Yoksa verilmeyen bir hukumden, sorumlu olmayacağımızı mı anlamalıyız? İşte bu soruyu kendimize eğer doğru sorarsak, doğru cevabı da alırız.
Oruc konusunda, onemle istenen, daha sonra sayının tamamlanmasıdır. Ayete dikkat ettiğimizde, hic oruc tutamayacak durumda olanlar icinde, bir acıklama var. Bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermek. Fakat Allah bu yola keyfi sapmamamız icinde, Oruc tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin icin daha hayırlıdır diyor.Buradan da anlaşılıyor ki Allah, bizleri oruc tutmaya en guzel bir yontemle davet ediyor.
Tum bunları duşunurken aklıma şoyle bir soru geldi. Allah acaba orucunu iradesine yenik duşup bozan, ama daha sonra tutan bir insana, neden bir Kefaret, yaptırım getirmemiştir. Cunku oruc insanın şahsına ait bir ibadettir, kendisine fayda sağlaması icin Allah ın emrettiği bir ibadet yapılmadığında, ancak yapılması gereken kadar yapılması istenmesi, sizce cok normal değil mi? Orneğin namaz kılmayan bir insana, ya da namazını onemsiz nedenden yarım bırakana, misliyle kılma cezasını nasıl Kur’an vermiyorsa, orucunu tutmayan ya da nedensiz bozan bir insanda, ancak tutmadığı kadarından sorumlu tutulacaktır. Bunun aksini Kur’an soylemediği takdirde, kendimizce hukumler koyamayacağımızın bilincinden olmalıyız.
Tabi bunları duşunurken yine peygamberimizin, bizlere doğru yolu gosteren o guzel akıl dolu hadisi aklıma geldi. Bakın ne kadar anlamlı ve bir o kadar Kur’an ın ozune yoneltiyor bizleri.
Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması icin hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın.
Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sunnetin Aydınlatılması, sayfa 403
Ne dersiniz dostlar, bu guzel sozler sizce her şeyi acıklamıyor mu? Bu konuda emin olmak icin Kur’an dan delil arayalım ve bu bağlamda uzerinde birlikte duşunelim. Acaba Allah bu tur konularda detaya girmemiş ve buna benzer konuların hukumlerini peygamberimize bırakmış olabilir mi diye duşunurken, hemen aklıma yazımızın başında hatırlattığım ayetler geldi. Allah her konuda değişik ornekler verdik diyordu. Biz Kur’an da hicbir eksik bırakmadık dedikten sonra, sizleri bu kitaptan hesaba cekeceğim diye de apacık belirtmişti.
Allah Kur’an da bircok ayetinde, Peygamberinize uyun dedikten sonra, peygamberimiz de yalnız bizleri Kur’an ile uyaracağı tembihini almıştı hatırlayınız. Hatta sana indirdiğimle onları uyar, sakın hicbir şey ilave etme yoksa gorevini yapmamış sayarım diye, kesin talimat vermişti Rabbim elcisine. Bu durumda Allahın vermediği bir hukmu, peygamberimizin verdiğini soyleyenlere inanmamızda buyuk hata olacaktır. Allah unutucu değildir. Bu yanlışları yaparak elcisini HÂŞÂ eksik tamamlar konumuna getirmek, gunahların en buyudur.
Gelin Kur’an a danışmaya devam edelim ve her şeyden nice ornekler veren Rabbin verdiği, diğer orneklerden dersler cıkaralım birlikte.
Nisa 92: Yanlışlıkla olması dışında bir muminin bir mumini oldurmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mumini olduren kimsenin, mumin bir kole azat etmesi ve olenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğerki olunun ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer oldurulen mumin olduğu halde, size duşman olan bir toplumdan ise mumin bir kole azat etmek lÂzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mumin koleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tovbesinin kabulu icin iki ay peş peşe oruc tutması lÂzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Aslında yukarıdaki ayet, biraz duşunene cok şeyler anlatıyor. Yanlışlıkla bir cana kıyan bir insanın kefareti anlatılıyor detaylı bir şekilde. En sonunda tum bunları yapamayanın hukmunu bakın nasıl veriyor Rabbim. Tovbenin kabulu icin iki ay, peş peşe oruc tutması gerekir diyor.
Şimdi bu ornekten yola cıkarak, birlikte duşunelim isterseniz. Yuce Rabbim yemin billÂh ederek, sizler icin kolaylaştırdım dediği bir dinde, kasti nefsimize yenilip bozduğumuz bir oruc ile yine yanlışlıkla dahi olsa oldurduğumuz, cana kıydığımız bir insana karşılık verilen Kefaret, ceza orucu aynı olabilir mi?Allahın verdiği aklı kullanmasını bilen, doğru sonuca ulaşacaktır.
Yine Rabbin rehberinden orneklere bakalım. Mucadile 4. ayetin oncesinde. Allah kadınlarına zıhar edip, yani eşlerini boşamak icin sudan nedenler uydurup, boşadıktan sonra, pişman olup tekrar geri almak isteyenlerin, yaptığı hatalı davranışlarına karşılıkta Rabbim, bir koleyi azat etmeleri yani ozgurluğune kavuşturmalarını istiyor. Bu imkÂnı bulamayanlar icinde bakın nasıl bir Kefaret, sorumluluk yukluyor.
Mucadile 4: Ozgurluğe kavuşturma imkÂnını bulamayan, ilişkiye girmelerinden once, aralıksız iki ay oruc tutacaktır. Buna da gucu yetmeyen, altmış yoksulu doyuracaktır. Butun bunlar Allah'a ve resulune inanasınız diyedir. Ve işte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kufre sapanlara korkunc bir azap vardır.
Allah, eşlerine kendi nefsi arzularının esiri olup, yoktan sebeplerle, keyfi nedenlerle boşamaya calışanlara, bakın nasıl cok sert bir ceza ongoruyor. Elbette bu ceza kadının haklarını korumak adına verilen, cok dikkat cekici ve duşundurucu bir cezadır. Sizce bu buyuk yanlışları yapanlarla, kendi nefsine yenilerek bir orucunu bozan, ama daha sonra tutan bir insanla aynı cezayı alması, Rahmanın adaletine uygun duşuyor mu? Duşmediği cok acık, cunku Allah bu konuda biz kullarına rahmetini, bağışlayıcılığını gosteriyor ve bu tur nefsi hatalarımıza Kur’an da bir ceza, kefaret ongormuyor. Şukurler olsun sana Rabbim.
Kur’an a bakmaya devam edelim.
Maide 89: Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan oturu hesaba cekmez, ama bilincli olarak gercekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Boyle bir yeminin kefareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut da ozgurluğunden yoksun kalmış bir benliği ozgurluğune kavuşturmaktır. Bunlara imkÂn bulamayan uc gun oruc tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini boyle acıklar ki şukredebilesiniz.
Yukarıdaki ayette anlatılmak istenen cok ciddi bir konu var. Allah konuştuğunuz boş sozlerinizden, lakırdılarınızdan değil ama Allah ı şahit tutarak, onun adını kullanarak ettiğiniz yemin, yani verdiğiniz sozlerinizden, sizleri sorumlu tutarım diyor ve yapılması gereken kefareti acıklıyor. Dikkat ederseniz maddi gucu olmayıp onları yapamayanlara da uc gun oruc tutması gerektiğini belirtiyor.Yine burada ki yapılan yanlışı duşunelim. Bir insan yaptığı bir işte ya da karşısındaki bir insana, Allah ı şahit gosterip yemin etmiş ise, buna sadık kalınmasını istiyor. Hem Allah ı şahit gostereceksiniz, yemin edeceksiniz, hem de sozunuzu tutmayacaksınız. Bakın burada dahi en son tutulacak oruc 3 gun. Değerlendirmesini ve yorumu nu sizlere bırakıyorum.
Mumin suresi 40. ayetinde Allah bakın ne diyor bizlere, ("Kotu bir iş yapan, sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılır ).Kur’an ın adaletinin temeli aşağıdaki şu ayetlerde cok net anlaşılmaktadır.
Enam 160: Kim bir guzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kotulukle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.
Bakara 179: Ey aklı ve gonlu işleyenler, kısasta sizin icin hayat vardır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
Yukarıdaki ayetlere baktığımızda, yaptığımız hatanın, yanlışın aynı misliyle karşılık verilmesi, Kur’an ın adalet anlayışını gostermektedir. Orneğin Nisa 92. ayette yanlışlıkla bir adam oldurenin cezası cok farklı anlatıldığı halde, kasti adam oldurenin cezası Bakara 178. ayette kısas emrinin uygulanması istenir. Daha bircok ayetinde Allah, yapılan kotu olayların, sucların akışına ve oluşumuna gore, misliyle ya da hafifletilerek verilmesi anlatılır.
Tum bu ve buna benzer Kur’an ın adaletini goz onunde bulundurduğumuzda, sizce bir gun orucunu nefsine yenik duşup, nedensiz bozanın, 60 gun oruc tutması gerektiğini, Allah istiyor diyebilir miyiz? Elbette diyemeyiz, zaten boyle bir hukumde Kur’an da asla yoktur. Bu duşuncede Kur’an ın adalet anlayışına ters duşer. Kur’an da ki cezalar ve kefaret kişinin karşısındaki kişiye yapılan suclar icin verilmiştir. Bir insanın kendi sorumlulukları ile ilgili hukumlerini yapmaması, yerine gereği gibi getirmemesi, zaten kendisine zarar vereceğinden, ayrıca bir cezaya yada kefarete gerek olmadığını Kur’an dan anlıyoruz. Zaten bunları yerine getirmemekle bizler alacağımız cezayı almış, namazın, orucun getireceği guzelliklerinden, faydasından, nefsi terbiyesinden gerekli yararları sağlayamamışız demektir. Yani bu durumda cezamızı kendimiz kendime zaten vermişiz.
Peygamberimiz Şura suresi 15. ayetinde, ben Allah'ın indirdiği Kitap’a inandım ve aranızda adaleti gercekleştirmekle emrolundum diyor. Daha sonra gelen ayet uzerinde lutfen dikkatle duşunelim.
Şura 16:Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur.Onlar icin bir gazap, yine onlar icin cetin bir azap vardır.
İşte bizler tartışmaya girdiğimiz bu konuda, o kadar boş şeyler soyluyoruz ki, ahhhh bir farkında olabilsek. Bizler Kur’an a iman ettik diyor ve daveti kabul ediyoruz. Allah bu davetinde sizleri, KUR’ANDAN sorumlu tutuyorum diyor, ama bizler davete sadık kalmayıp, Allahın asla hukum vermediği onca bilgininde ardından gidip, bunlarda Allah katındandır diyerek, buyuk yanlışlar yapıyoruz. Ayetin sonunda boyle yapanlara, Rahmanın cevabını lutfen cok iyi değerlendirelim.
(Onlar icin bir gazap, yine onlar icin cetin bir azap vardır.)
Ayeti doğru anlamaya calışalım. Bu cetin azap, iman etmeyenler icin değil. İslam a daveti kabul ettikten sonra, Allah ın vermediği bir hukmu Allah a iftira atarak, bunlarda Allah katındandır diyerek, dinde fitne cıkaran tartışmacılar icin soyleniyor. O kadar buyuk yanılgı icindeyiz ki, sanırım bu yanılgımızı bu Dunyada fark etmemiz cok zor olacak gibi gorunuyor. Cunku akıl devre dışı kalmış, Kur’an yuksek bir yere asılmış ve anlaşılmadan okuma yarışmaları ile oyalanıp gidiyoruz. Beşerin ciltlerce dolusu kitapları revacta, onlar okunur olmuş. Siz Kur’anı anlayamazsınız, bu kitaplar ya da şu ya da bu veli kişi, en doğru anlamıştır diyerek, bolunmuş parcalanmış bir şekilde emin olmadığımız bilgilerin peşinde, hesap gunune doğru hızla yol alıyoruz. Allah yardımcımız olsun.
Allah vakıa suresi 95. ayetinde, İşte budur, o tartışmasız, o kesin gercek, dediği sozlerini duyan yok artık. Cunku Allah ın nuru arasına giren beşer, Kur’anın aydınlığının gonlumuze dolmasına mani oluyor. Allah ın tartışmasız gercek dediği kitabına bizler, bu kitapta her şey yoktur, ozet bilgiler vardır diyerek, saygısızlığın en buyuğunu zaten yapmışız. Şunu sakın unutmayalım, Allaha saygısızlık yapanları, Kur’anı apacık tebliğ aldıktan sonra, bu konuda tartışmaya girenlerin sonunu sakın unutmayınız. Tekrar hatırlatmakta sanırım buyuk yarar var.
(Onlar icin bir gazap, yine onlar icin cetin bir azap vardır.)
Dilerim Rabbim den, İslam a daveti kabul ettikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girmeyen, aldığı tebliği gereği gibi anlamaya, yaşamaya calışan kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________
Bozulan bir orucun kefareti, 60 gun oruc tutmak mıdır?
Dini Sohbetler0 Mesaj
●44 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Bozulan bir orucun kefareti, 60 gun oruc tutmak mıdır?
-
12-09-2019, 11:39:17