Bugun sizlerle gunumuzde cok anlatılan, ama değişik fikirler one surulen KADER konusunu konuşmak istiyorum. Kader kur’anın bircok ayetinde olcu ve takdir etmek, belirli vakit anlamında kullanılmıştır. Kader konusunu araştırdığınızda, kur’anı incelediğinizde, bu konu hakkında gercekten bir yere kadar ulaşıyor, daha derinliğine inemiyorsunuz. Doğrusu peygamberimizin bile bu konu hakkında detaylı bilgisi olmadıysa, bizlerin bu konuyu tam anlayabilmemiz beklenemez sanırım.
Bakın peygamberimizin bu konudaki onerisi. (İlÂhi bir sır olarak kabul edilen kaza ve kader konusunda Peygamberimiz, fazla konuşulmamasını, munakaşa edilmemesini, bu konuya fazla dalınmamasını tavsiye etmiştir.)Zaten rabbim de bizlerin bir yere kadar anlamasını istiyor ki, detayını vermemiş. Kur’anın bir bolumunde Rahman kader konusunu, yarattığı Âlem icindeki, değişmeyen kanunlarından bahsederken acıklar ayetlerinde kaderi.
Yunus 5:Guneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler takdir eden O'dur. Allah butun bunları rastgele değil, şaşmaz olculere bağlı olarak yaratmıştır. Bilgiyle donanmış bir topluluk icin ayetleri ayrıntılı kılıyor.
Rad 8:"...O'nun katında her şey bir olcu (miktar) iledir"
Rahman 7: Ve gok. Yukseltti onu. Ve koydu şaşmaz olcuyu, mizanı.
Yukarıdaki ayetlere dikkat ettiğinizde Allahın tabiat uzerindeki değişmez kanunlarının olduğunu ve bunların yazılı olduğunu belirtiyor bizlere. Ayrıca bir başka anlamda da geciyor kader, bizlerin ustunde gunumuzde cok fazla anlaşamadığımız, farklı yorumladığımız, bu kısmı kur’an dan birlikte anlamaya calışalım, ama acıklanmayan, hukum verilmeyen konulardan soz etmeden. Once gunumuz toplumuna oğretilen gelenekselİslam’ın oğretisine bakalım, nasıl izah edilmiş anlaşılmış, daha sonrada kur’an ayetlerinden Rahmanın anlatmak istediğini anlamaya calışalım.
Bazı cemaat ve tarikat sitelerinden aldığım duşunceleri, inancları sizlerle paylaşmak istiyorum once, acaba kader konusunu nasıl anlamışlar ve inanıyorlar? Yazının en sonunda da Diyanet İşleri başkanlığının duşuncesini aktaracağım.
(Gokten, yerden ve nefsinizden size, ne zaman ve nasıl bir musibet isabet ederse etsin, o musibet gok, yer ve nefsiniz yaratılmadan evvel takdir ve tayin edilmiştir. Evet, her şey onceden yazılıp cizilmiştir ve olanların hepsi bu tespit cizgisi icinde cereyan etmektedir.)
(İlÂhî takdirin manasına gelince; sanki CenÂb-ı Hak, insana şoyle demektedir: 'Ben, şu zamanda, iradeni şu istikamette kullanacağını biliyorum. Onun icin de senin hakkında bu işi o şekilde takdir buyuruyorum.' İşte bu, iradeyi teyit etmek demektir.)
(Allah'ın her şeyi bir kader ile yaratması en buyuk nimetlerden birisidir. Kader insanlar icin cok buyuk bir konfor, buyuk bir rahatlıktır. Kadere iman eden, hayatındaki her şeyi, hayatı boyunca karşılaştığı ve karşılaşacağı her olayı, Allah'ın kaderinde yarattığını bilen bir insan, hayatı boyunca bunun rahatlığını, guvenini ve ic huzurunu yaşar.
Kadere inanan insan rahattır, cunku yarının endişesine kapılmaz. Yarın ne olacağını duşunup endişe ve sıkıntılar icine girmez. Yarını Allah'ın, kendisi icin mutlaka en hayırlı şekilde yaratacağını bilir.
Kadere inanan insan gecmişinde yaptığı hatalardan dolayı da mutsuz olmaz. Cunku gecmişinde o hataları Allah'ın kendisi icin yarattığı kader icinde yaptığını bilir, bunun hayır ve hikmetlerini duşunur. Pişmanlık duyup tovbe eder, aynı hataları tekrarlamamaya gayret eder. Kaderde Allah'ın hatayı da insanın vazgecmesi, tovbe etmesi icin bircok hikmet ve guzellikle yarattığının farkında olur.
Yukarıda yazanları ozetlemek gerekirse, nefsimizden bizlere ne şekilde bir musibet gelirse gelsin, bizler yaratılmadan her şey takdir ve tayin edilmiş, onceden yazılıp cizilmiştir diyor. Bir başka duşunce ise sanki Allahın, ben senin iradeni şu zamanda şu şekilde kullanacağını biliyorum ve onun icin bu işi o şekilde takdir ettim ve yazdım diye anladığını belirtiyor. Bir diğer acıklamada, hayatı boyunca karşılaştığı iyi ya da kotu karşılaşacağı her olayı, Allah'ın kaderinde yarattığını bilen bir insan, hayatı boyunca bunun rahatlığını, guvenini ve ic huzurunu yaşar, buna inanan insan aynı hataları tekrarlamamaya gayret eder diyor. Kaderde Allah'ın hatayı da insanın vazgecmesi, tovbe etmesi icin bircok hikmet ve guzellikle yarattığının farkında olur diye anlatılmış. İlginc bir yaklaşımda insanın gecmişindeki hataları, yanlışları kendisi icin Allah ın yarattığını bilir demesidir. Hataları tekrarlamamaya gayret eder sozlerini soylediğinde, aslında inandıkları ile yaşama gecirdiği sozlerin, ne denli farklı olduğunu, celiştiğini gosteriyor.
Yukarıda anlatılan duşunceyi şimdide kur’anın butununu duşunerek ele alalım, Rahmanın adaletini unutmadan tabii ki. Acaba Allah yarattığı kulunun, gelecekte ne yapacağını bilmesi, biliyor olması onun kotu bir amel uzerinde olduğunu gormesi, onun kaderini kotu olarak hic uyarmadan, ikaz etmeden yazabilir mi, once onu duşunelim.Yuceler yucesi rahman meleklerin bile insana secde etmesini istemişken, meleklerine vermediği ozgur iradeyi yarattığı insanlara verdiği halde, acaba kotu bir son gorduğu kullarını hic değiştirmeden, kaderini de kotu yazabilir mi? Bence bu sorunun doğru cevabını bulursak, gercekleri anlamış olacağımızdan şuphem yok, bunu da anlayabilmemiz icin Allahın yuce adaletini, bağışlayıcı ve muhlet veren sabrını iyice duşunup, aklımızdan cıkarmamamız gerekir sanırım.
Bunu bir ornekle anlatalım. Bir anne, babayı duşunelim. Evladı ilk doğduğunda onu canından cok severek, elinden geldiğince guzele ve doğruya taşımak icin caba gosterir. Belli bir yaşa geldiğinde onun yanlışlarını, haylazlığını gorup ikazlar ederek, evladının iyi bir insan olması icin uğraşır. Hatta yaptığı kotuluklerden, yanlışlardan dolayı, hatasını anlaması icin, ona cezalar verir doğruya iletmek icin. Ama hicbir zaman, hicbir anne baba bu cocuk kesinlikle adam olmaz diye onu kucuk yaşında, kesin hukumle yalnız bırakmaz, dışlamaz, bıkmadan sabırla evladını doğruya yoneltmek icin canla başla calışır. Elbette buyuduğunde artık yapacak bir şey kalmamıştır.
Daha başka bir ornek vermek gerekirse, hicbir fabrikator imal edeceği malın bir kısmının kotu cıkması icin plan yapmaz, elbette hatalı malzeme uretilebilir yanlışlıkla, tam tersine boyle bir durum hÂsıl olursa, yapılan yanlışlığın nereden geldiği hemen tespit edilip, en guzel urun yapma cabası icine girilir. Peki, biz insanlar boyle yapıyorsak, biricik evladımızı haşarı, yaramaz hallerini guzele donuşturmek icin uğraşıyorsak, rabbim neden bizleri dunyaya getirmeden kaderimiz ile ilgili, ben bu kulumu biliyorum, bu insan kotu olacak diyerek, daha dunyaya gelmeden yazımızı kotu bir yol uzerine yazsın?Bu nasıl bir adalet ki, bizler bile yapmadığımız, duşunmediğimiz halde, bunu Rabbim in yaptığını soyleyebiliyoruz?
Bakın Allah ne diyor şer konusu ile ilgili.
(Nisa Sur.79. İyilik ve guzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kotuluk ve cirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir.)
( Şura 30: Başınıza ne musibet geldiyse kendi ellerinizle kazandıklarınız yuzundendir. Oysa bircoğunu da bağışlıyor)
Bu durumda Allah daha yaratmadığı kulu icin neden şer yazsın? Ellerinin kazandığı sozu, bizzat yaşayıp yaptığımız yanlışların sonucudur. Demek ki Allah hicbir zaman yarattığı kulu icin kotu bir şey yazmıyor biliyor, sabrediyor onu doğru yola ulaştırmak icin muhlet veriyor, daha da yetmiyor peygamberler ve kitaplarla uyarıyor, daha sonrada tum bu uğraşın sonucunda hala şeytanın takipcisi olursa, işte o zaman insanın kendi nefsinden, yani yaptıklarının neticesinde şer, yani cezalar veriliyor insana.
Biran bunun tersini duşunelim, yani bir insanın kotu olacağı onceden yazılmış olduğunu varsayalım. Peki, o zaman Allah neden elcilerini, resullerini, kitaplarını gonderiyor da, insanların doğruya erişmesini istiyor, bunu duşunen yok mu? Madem o insanın yoldan sapacağını kader olarak yazmış elcilere, kitaplara ne gerek var? Bakın rabbim kendi katındaki kitapta, asla haksızlık edilmeyeceğini ne guzel acıklıyor.
( Muminun 62;Biz, hicbir benliğe gucunun yeteceğinden daha azını yuklemenin dışında bir teklifte bulunmayız. Bizim katımızda, hakkı soyleyen bir kitap vardır. Onlara haksızlık edilmez.)
Bazı insanların daha doğmadan kaderleri kotu yazılmış olsa, sırf rabbim olacakları biliyor diye, kulunun kaderini kotu yazar mı? Hani hepimiz bir imtihandaydık bu Dunyada, bunu unuttuk mu? Sonucu belli olan bir kader varsa, bunun adına imtihan diyebilir miyiz? Boyle bir imtihanı rabbin adaletine nasıl layık goruruz, lutfen bunu da cok iyi duşunelim. Bakın tam bu arada bir ayet hatırlatmak istiyorum. Allah ben uyarıcı elci ya da kitaplar gondermediğim toplum, ya da tebliğimiz ulaşmayan kulum, yanlış bile yapsa azap etmem diyor.
(İsra 15:Biz, bir elci gonderinceye kadar (hic bir topluluğa) azab edecek değiliz.)
Rabbin adaletini goruyor musunuz, yanlış yapanları uyarmadıysa yanlış yaptıkları icin, onları cezalandırmam, hesaba cekmem diyor. Bizlerde kalkmış, neler soyluyoruz. Peki, kulları icin Rabbin onca cabası neden dersiniz, resuller, peygamberler, kitaplar bunlar kimler icin olabilir o zaman? Kur’anı birkac kez anlayarak okuyan, bu ayetler uzerinde duşunen bir insan, Rabbin insanı ozgur iradesi ile yarattığını ve yapacağı her şeyden sorumlu tutacağını bildirdiğini anlar. Asla zerre kadar haksızlık yapılmayacağını, guzellik yapanın kat kat fazla mukÂfatını alacağını, kotuluk yapanın ise yaptığı kadar cezasını goreceğini bildirir bizlere.
Kur’an da gosterilen bir ayet vardır ki bana gore cok yanlış yerlere cekilmektedir, once onu hatırlayalım.
Hadid 22:Yeryuzunde ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki Biz onu yaratmadan once o bir kitapta bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır."
Burada gecen dikkat ederseniz musibet yani kotu bir olay, felaket ten bahsediliyor. Kur’anı anlayarak okuyanlar cok iyi bilir ki, toplumların başına gelen olaylar, onların cezalandırılmaları ibret olması icin orneklerle anlatılır bizlere kur’an da. Daha oncede soylediğimiz ve hic şuphesiz inandığımız gibi, Allah gelecekte olacakları elbette bilir, onlar icin onlemler aldığı gibi, kendimize gelmemiz, yaptığımız yanlışları fark edebilmemiz icin de, topluca ya da tek tek cezalandırma orneklerini de verir kur’an da bizlere. Lut ve Nuh kavmi gibi orneklerden cok buyuk dersler cıkarmalıyız. Dikkat edin ayette musibetler diye ozellikle veriliyor ve kitaba gecirildiği soyleniyor. Burada insanın tum yaşamıyla ilgili kaderi yazılmıştır demiyor, zaten kur’anın hicbir yerinde bu şekilde bir acıklamada yoktur. Burada bahsedilen ve kayda gecirilen, musibetlerden yani cezalardan ibret alarak, bizlerin ders alması, kendimize gelmesi isteniyor, yoksa biz insanların her konuda hareketinin, yaşamının her safhasının karara bağlandığını soylemek, Rabbin adaletini doğru anlamamış olduğumuzu gosteriyor. Zaten buna inandığımızda, bu Dunyada bizlerin imtihanda olduğumuzu belirten ayetlere de, ters duştuğunu unutmayalım.
Eğer insanlar ne yaparsa yapsın, her şey yazılmıştır dersek, ne soylemiş oluyoruz biliyor musunuz? Allah insanların hayat senaryosunu, olacakları bildiğinden yazmış, bizlerde yazılan senaryoyu oynuyoruz anlamı cıkar. Eğer Rabbim in yazdığı senaryoyu bizler oynuyorsak, asla burada yaptıklarımızdan sorumlu olamayız, hesaba cekilemeyiz, ozgur iradenin de hicbir hukmu yok demektir.Tum bunlarda kur’anın anlatımına, imtihanımızın kurallarına ve oğretisine asla uymaz. Bir filimde kotu rol oynayan bir insanı duşunun, gercek hayatta onu gorseniz, ona filimde oynadığı rol icin kızar, hesap sorar mısınız?
Size bir ayet hatırlatmak istiyorum, bu ayette insanların ozgur iradesine bırakıldığının acık delilidir.
(Enam 149: En mukemmel kanıt Allah'ındır. O dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.)
Demek ki insana akıl verdi ve ozgur bıraktı, istese hepimizi doğruya iletirdi diyor ayet. Buradan tam tersini yani bir kısmımızı isteyerek kotu yarattı duşuncesini cıkarmamız mumkun değil, cunku geri kalan insanları doğru yola iletmek icinde buyuk bir caba var, sabır var uyarılar zinciri var, hatta hataların affı var. Demek ki Allah hic kimsenin birey olarak kaderini kotu yazmaz, elbette her şeyi bilir takdir eder, ama insanın ozgur iradesi sonucunda yaptıklarının neticesinde, onun cezasının kendi nefsinden geldiğini bilmeliyiz. Bu ayetin bir oncesindeki 148. ayetinde, aslında cok guzel acıklama yapıyor konumuzla ilgili. Şirke batanlar yanlış yolda gidenler, sanki gunumuzde soylenen sozlere ornek verircesine, kotu yola gidenler yaptıkları kotulukleri sanki Rahman ın uzerine atarcasına, bakın ne soyluyorlar.
(Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hicbir şeyi de haram kılmazdık..)
Bu sozlere lutfen dikkat edelim, Allah bu sozleri soyleyenlere kızıyor. Peki, neden kızıyor dersiniz? Cunku Allah bizleri bu Dunyada ozgur irademizle bir imtihandan geciriyor. Bizleri doğruya yonlendirmek icin rehberler ve elciler gonderip, imtihanımızı kolaylaştırıyor, hatta azgınlaştığımızda bizlere cezalar verip, kendimize gelmemizi sağlıyor. Tum bunlar kullarının doğruya guzele ulaşması icin yapmaktadır. Bu insanlar kendi hatalarını, yanlışlarını Rahmanın uzerine atarak işin işinden sıyrılmaya calışıyorlar adeta.
Şimdide size bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Bu ayeti cok dikkatli okuyup duşunelim, eğer insanlar yaratılmadan tum olaylar, yapacaklarımız yanlışlar ve sevaplar cennete, cehenneme gideceğimiz yazılmış ise, şimdi vereceğim ornekte gecen kayıt altına alınanlar nedir dersiniz?
(Kaf 17: İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.)
Lutfen iyi duşunelim, madem ozgur irademiz dışında her şey daha doğmadan yazıldıysa, sağımızda ve solumuzdaki melekler ne yazıyor olabilir dersiniz? Demek ki daha once yazılanlar elbette var, onları da konuşacağız ama bircok olaylar insanın yaptıktan sonra kayıt altına alındığının acık kanıtıdır bu ayet. Hatta Rabbim hesap gunu her insanın yaptıklarının kaydedildiği kitabının onune acılacağı soylenmiyor mu?
Şimdide biz insanların ozgur iradesi ile değil de, rabbin takdir ettiği ve kayıt altına aldığı konuların neler olabileceğini duşunelim. Hicbir insan nerede doğacağını, anne ve babasının kimler olacağını secme hakkına sahip değildir. Hatta erkek ya da dişi olacağına da kendisi karar veremez. Bedeni ve sağlığı konusunda da, doğuşunda soz hakkı yoktur. İşte tum bunların sebep ve sonucu hakkında detaylı bilgilere sahip olmadığımız icin bizlerde bir yere kadar duşunebiliyor ve anlayabiliyoruz. Bundan sonrası hakkında Allah bilgi vermemiş ise, bizlerin bilmesini istemediği icindir. Acıklamadığım konular hakkında konuşmanızı haram kılıyorum diyorsa Rahman, bizler abuk sabuk ve mantıksız şeyler anlatmaktansa, haddimizi bilip susmamız en guzeli olduğunu duşunuyorum.
Rabbim bu Dunyayı bizler icin bir imtihan sahası kılmıştır. İmtihan edeceği kitabı da elimize vermiştir ki, dersimize cok iyi calışalım. Eğer bizler imtihan olacağımız kitabı anlayarak okumuyorsak, yapacağımız sorumlu olduğumuz konulardan da habersiz olmamız, cok doğal olacaktır. Gelin rabbin rehberini anlayarak okuyalım, ona danışalım, ona sorular soralım. Bakın o zaman nasıl her sorunun cevabını orada bulacağımızı goreceğiz. Bizler gercekten zorlu bir imtihandan gectiğimizi unutmayalım. Bakın bu imtihanda, başımıza gelebilecek zorluklar hakkında nasılda bilgiler veriyor rabbim, bunlar uzerinde lutfen dikkatle duşunelim.
Bakara 214: Yoksa siz, sizden once gelip gecmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip cattı; sarsıldılar. Oyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı cok yakındır.
Bakara 155: Yemin olsun ki sizi korku, aclık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme turunden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere mujdele.
Ali İmran 186: Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden once kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici cok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır.
Enam 53: Biz boylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana cektik ki, şunu soylesinler: "Allah aramızdan şunlara mı lutufta bulundu?" Allah şukredenleri daha iyi bilmiyor mu?
Enfal 28:Bilin ki, mallarınız ve cocuklarınız sizin icin bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, buyuk odul O'nun katındadır.
Yukarıdaki ayetleri okuduğumuzda bazı konulara acıklık getirdiğini goruyoruz. Orneğin bazılarımızın bedeninde eksik yarattığını goruyoruz, bazılarını zengin, bazılarımızı cok fakir bir ailede dunyaya getiriyor Allah. Başımıza istemeden gelen belaların olduğu acıklamasını yaparken, tum bunların bir imtihan aracı olduğunu belirtiyor. Bir kısmı da daha once ellerimizin kazandıklarından, yani nefislerimizden olduğu anlatılmıştı hatırlarsanız. İşte tum bu zorluklara dayanan sonunda odulunu alacağı mujdesini veriyor. Dikkat ederseniz bircok olaylar var, ama bizler bunların sebep sonuc ilişkisini kesinlikle kuramıyoruz, bence bu ilişkiyi kuramamamız imtihanın en zor sorusu olsa gerek, ama isyan etmeden, sabredildiğinde sanırım en cok puan ve odul bu tur imtihanların sonunda verilecektir.. Rabbim en doğrusunu bilir.
Kader konusunu ozetlemek gerekirse, Allah her şeyi bilen, goren ve takdir edendir. Bizlerin yaşadığı evreni istediği olcude takdir etmiş ve değişmez olculerde yaratmıştır, bizleri de oraya bir imtihan aracı olmak uzere gondermiştir. İmtihana gonderirken kimimizi mal ile kimimizi, sağlık ile kimimizi eş ve cocuklarımız kanalıyla, biri birimizle imtihan aracı yapmıştır. Ama asla imtihana başlarken ozgur irademiz ile karar vereceğimiz konulara mudahale etmemiştir, yoksa bunun adına imtihan denmeyip, ancak yazılan bir senaryonun oynanması denecektir, zaten bunun tersini duşunmek imtihan kurallarına uymaz, buda kur’anın anlatımına ve ayetlerine ters duşer. Cunku Allah yanlışa yonelen kullarını doğruya iletmek icin caba gosterir uğraşır kitaplar, elciler gondererek, onlarında iyi bir kul olmasını ister.
Allah kulunun yaşantısı boyunca, her yaptığını kayıt altına aldırır ve gerektiğinde bir babanın evladını uyarması gibi, bazı olaylarla uyarır, muhlet verir. Dikkat edin bir insanın ozgur iradesi ile yapacağı olaylar daha once değil, yaptıklarında kayıt altına alındığı ayette acıkca belirtiliyordu, bunu da asla unutmayalım. Eğer hala dersler almıyor ve nefsine yeniliyorsa bir insan, artık onun icin her şey bitmiştir, gercekleri asla goremeyeceğini belirtiyor. Bu insanların gozlerine perde indirir, kulaklarını ve gonlunu muhurlerim diyor Allah. Rahmanın adaleti, her aklı başında yarattığı insanı değişik konumlarda bile olsa, eşit şartlarda imtihana sokmaktır. Birisini cok zengin yaratabilir imtihan ederken, onun milyarlarca para vererek yaptığı iyiliğin karşılığında alacağı sevabı, fakir bir insan olarak yarattığı, imtihan ettiği bir insanın kucuk bir bilgi ve yardım karşısındaki alacağı sevabı karşısında diğerinden daha değerli kılabilir, bunun takdirini Allah tan başka kimse yapamaz. Bizler bazen aciz aklımızla değerlendiremediğimiz onca konu hakkında hic bahsedilmeyen, acıklanmayan oyle şeyler soyluyoruz ki, farkında olmadan Allahın adaletine bile mudahale edebiliyoruz, Allah bizleri affetsin.
Kader konusunda bu yazıyı yazıp yazmamak icin cok duşundum, hatta bir ara vazgecmek istedim, cunku gercekten hata yapmaktan korktum, Allah samimi cabalarımı biliyor, yaptığım hatalarımı ne olur bağışla Rabbim. Ben eminim ki Allah kullarını yaratırken ozgur iradesi ile yaratıp, bizleri imtihan ediyorsa hepimizi eşit şartlarda ozgur bırakmıştır. Yapacağı imtihan da kullandığı sorular ve uygulamalar elbette değişik olacaktır, bunun hikmetini, kararını yalnız Rabbim bilir, bizler takdir edip değerlendirme yapamayız. Bizlere duşen itaat edip, sabırla her imtihandan başarı ile cıkmaya calışmak olmalıdır.
Elimizde bulunan, beşerin kullanma kılavuzu, rehber, guneş gonul gozu varsa,(KURAN) ona uymak onu bizzat kaynağından anlamaya calışmak, bizlerin gorevi olmalıdır. Allah anlaşılmayacak bir rehber asla gondermez, bunu hic unutmayalım ve Allahın soylediği gibi kurtuluşa ermek istiyorsak KURANIN İPİNE SARILALIM.
Kader konusunda Diyanet İşleri başkanlığı da sitesinde aslında bana gore guzel bir acıklama yapmış onu da aktarıyorum.
(Dunyada meydana gelmiş ve gelecek olan her şey, Allah'ın ilmi, dilemesi, takdiri ve yaratması ile olur. Her şeyin bir kaderi vardır. Bunun anlamı ise şudur: Yuce Allah, insanları hur iradeleriyle sececekleri şeylerin nerede ve ne şekilde secileceğini ezelî yani zamanla sınırlı olmayan mutlak ilmiyle bilir ve bu bilgisine gore diler, yine Allah bu dilemesine gore takdir buyurup zamanı gelince kulun secimi doğrultusunda yaratır. Bu durumda Allah'ın ilmi, kulun secimine bağlı olup, Allah'ın ezelî manada bir şeyi bilmesinin, kulun irade ve secimi uzerinde zorlayıcı bir etkisi yoktur.)
Son olarak kader konusunu, topluma rivayetlerle gelen bilgiler ışığında anlatılan, bizlere peygamberimizin sozudur diye acıkladıkları bir hadisi aktarmak istiyorum. Bu rivayet konusuna kendi duşuncemi yazmak istemiyorum, tum yazdıklarım ve Diyanetin duşunceleri ile karşılaştırıp bu sozlerin doğru olup olamayacağını lutfen sizler duşunun. Allah bizlere akıl vermiş birde koskoca, apacık rehberi KURAN I gondermiş. Bizlere duşen aklımızı ve mantığımızı kur’an ayetleri doğrultusunda kullanmaktır. Kuranda onlarca ayette Allah, soyle onlara ben gaybı bilmem diye peygamberimize soyletmesi pek fazla anlaşılmamış sanırım. Her insanın kendisinden sorumlu olacağını evladının, anne babasının bile bir birinden sorumlu olamayacağı, yardım edemeyeceği o gunden sakının ayetlerini, peygamberimizin tebliğ ettiğini unutanlar coğunlukta olmalı. Kur’an da acıklamadığım konular hakkında konuşmanızı haram kılıyorum sozleri, cok fazla etkili olmamış gorunuyor. Bakın peygamberimizin soylediğini aktardıkları konuşmayı lutfen okuyun, bu sozleri peygamberimiz soylemiş midir lutfen cok iyi duşunun, vereceğiniz karardan sorumlu olacağınızı da unutmayınız.
(Abdullah b. Amr b. As rivayet ediyor: "Bir gun Allah Resulu elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi.
-Bu kitaplar nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
—Hayır bilmiyoruz. Haber verirsen biliriz Ya Resûlallah! Dedik. Şoyle buyurdular:
-Bu sağ elimdeki kitap, cennet ehli olanların isimlerinin yazılı olduğu kitaptır. Burada onların, babalarının ve kabilelerinin ismi yazılıdır."
(Burada Allah Resulu konuşmayı kesti. Yani kitapta, o insanın kabilesi nereye kadar uzanıyorsa hepsi yazılıdır. Melekler o insanın ismini hic şaşırmadan tespit edebilecektir. Cunku en kucuk teferruata kadar o kitapta tespit yapılmıştır...). Devam eder:
"Bu sol elimdeki kitaba gelince onda da butun cehennem ehlinin isim listesi vardır. Onlar da orada baba ve kabile isimleriyle kaydedilmiştir... Bu her iki kitaptaki isimler ebedî olarak ne artar ne de eksilir."
Allah Resulu boyle deyince sahabe sordu: "Ya Rasulallah! Mademki iş neticelenmiş, kitaplar durulmuş, kalem kaldırılmış biz nicin amel ediyoruz?"
Efendimiz şu cevabı verdi: "İstikametten ve itidalden ayrılmayın. Cennet ehlinden olan hayatı boyunca ne yapmış olursa olsun, cennet ehline ait ameli işlemeden defteri kapanmayacaktır."
Ve Allah Resulu sozlerine şoyle devam buyurdular: "Eğer kişi cehennem ehliyse, daha once ne yapmış olursa olsun, cehennem ehline ait bir amel işler ve defteri oyle kapanır.")
Yorum sizlerin Peygamberimiz bu sozleri soylemiş olabilir mi sizce?
Rabbim ne olur bizleri zor imtihandan gecirme, nefsimizle imtihan etme bizleri. Rabbim bu konuda yanlışım varsa beni affet, bağışla, ben senin rehberinden bunları anladım, yanlışım varsa beni doğruya yonelt.
SAYGILARIMLA Haluk GUMUŞTABAK
__________________
Kader konusunu kur'an ışığında nasıl anlamalıyız?
Dini Sohbetler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Kader konusunu kur'an ışığında nasıl anlamalıyız?
-
12-09-2019, 11:08:16