Şu meseleyi de siz kendi kendinize elbette anlarsınız ki, bir kimse aynı zamanda iki ayrı dine bağlı bulunamaz. Bu artık pek acık bir noktadır. Nitekim, siz aynı zaman iki ayrı ulkenin tebaası olmayacağınız gibi iki ayrı hukumdarın da hakimiyeti altında bulunamazsınız. Her ne şekilde olursa olsun ceşitli kanunlardan da ancak bir kanuna bağlı olabilir ve işlerinizi bu kanuna gore ayarlarsınız. Nitekim ceşitli mabudlardan da sıyrılıp ancak bir tek Mabud'a ibadet ediyorsunuz. Şimdi boyle olunca siz nasıl kalkıp da dersiniz ki, biz akide ve inanc bakımından falana bağlıyız itaate gelince de feşmekÂna itaat ederiz. İbadet ederken, tapınırken, başka birine tapınırız, kulluk ederken de itaat ederken de daha başkasına itaÂt ederiz. Gonlumuzu başka bir kanuna bağlarız, işlerimizi de daha başka kanunla yurutur ikisine de inanırız. Boyle dediğiniz takdirde bunun şuphesiz cevabı da şoyle olacaktır. Denecektir ki, sizin yaptığınız bu işin adı şirktir. Bu şirk de baştan ayağa kadar busbutun yalandır. Hakikatte ise siz icinizde tercih etmiş bulunduğunuz dine bağlısınız. Boyle değil ise siz yalan soylemiyorsanız da ne soyluyorsunuz? İtaÂt etmediğiniz birisinin nasıl hakimiyetini kabul ediyoruz dersiniz? Onun gosterdiği yoldan nasıl gitmekteyiz diye de soylersiniz.
Şimdi dilinizle soylediklerinize kalbinizle inanmazsanız, bu nasıl olur? Bu şekilde imanımız vardır derseniz, bu imanın faydası ne? Siz kalkıp dersiniz ki, falan dine inanmışızdır, lalan dine bağlı bulunuyoruz ama o dinin gostermiş olduğu hukumleri bir tarafa bırakıp o dinin farz kılmış bulunduğu hususları terk ederseniz, hice sayarsanız, siz nasıl bu dine bağlı olduğunuzu ileri surebilirsiniz? Siz soylersiniz, biz falanı mabud tanıyoruz, onun karşısında boş eğiyor, secde ediyoruz, alnımızı yere koyuyoruz, fakat onu kararlaştırdığı hukumleri kabul etmiyoruz, o zaman siz uydurma ve yalancıktan işler yapmış olursu*nuz. Demek ki, sizin iddia ettiğiniz bu mabud sizin mabudunuz değil, hakikatte sizin asıl mabudunuz kendisine itaat ettiğiniz, hukumlerini kabul eylediğiniz, men etmiş bulunduğu hususlardan sakındığınız, yap*mağa kalkışmadığınız, tayin etmiş olduğu hudud cevresinden cıkma*dığınız mabud sizin mabudunuzdur. Hani siz bu mabudun gosterdiği yoldan yurursunuz, onun koymuş bulunduğu kaide ve kararlara uyar*sınız, işlerinizi ona gore tanzim edersiniz, onun bildirmiş olduğu usul dahilinde birbirinize karşı davranışınızı, alış verişinizi ayarlarsınız. Aranızdaki hakkı, hukuku onun bildirdiğine gore tanzim edersiniz. İstediği zaman, siz elinizle, ayağınızla, gonlunuzle, duşuncenizle butun kuvve*tinizle, butun imkÂnlarınızla kazanmış bulunduğunuz malınızla ve ni*hayet canınızla, ona karşı fedakÂrlığa hazır olursunuz. Boyle olunca sizin inancınız, imanınızın başka olup da, hakikat bunun hilÂfına olur*sa, asıl mesele ve asıl inancınız, berikidir demek. İki zıd inanc bir ka*fada bulunamaz. Hakikatle, siz «Padişah» dinine bağlı iseniz, demek ki, siz Allah dinine bağlı değilsiniz. Siz eğer İngiliz, yahut da Alman ve*y diğer herhangi bir milletin dinine bağlı iseniz demek artık burada Allah dini diye bir şeye bağlı değilsiniz. (Hatırlarda olsa gerek. Eser 1938'de yazılmıştır. O zaman, Hindistan'da İngilizler hakim idiler ve İngiliz kanunlarını zorla yurutmektelerdi. Mutercim) Yok hakikatte siz Allah dinine bağlı iseniz, o zaman bileceksiniz ki, artık burada başka bir dinin yeri yoktur. Ne ise şimdi iyi anlaşılmış oldu ki, her nerede şirk varsa orada yalan da vardır.
İSLAM'DA CİHAD'IN EHEMMİYETİ
Artık mesele aydınlanmıştır. İslÂm'ın cihad icin neden bu kadar ehemmiyet verdiği belli oldu. Dunyanın diğer dinlerinde olduğu gibi Allah dininde de şu husus vardır ki, bir dinin hak olduğuna katiyetle inanılmadıkca, sadece merasim kabilinden olsun ibadet edilince bu ibadetin manası kalmaz. Bir dine de sarıldıktan sonra ikinci bir dine de aynı zamanda sarılmanın imkÂnı yoktur. Bunun icin siz eğer bu dini hak din biliyor, hak din olarak iman ediyorsanız, bu dini yer yu*zunde kÂim kılmaktan başka careniz yoktur. Ya bu din uğrunda fe*dakÂrlıkla calışacaksınız, yahut da dini bırakıp gideceksiniz. İşte bu bir deneme tahtasıdır, bu bir mihenk taşıdır. Bununla sizin imanınız, inancınız denenir. Eğer sizin itikadınız, imanınız doğru ise tam ise, si*zi zorla başka bir din yoluna sevk etseler dahi geceler sabaha kadar gozunuze uyku girmez, rahatınız kacar. Nerede kaldı ki o inanmadığı*nız iman etmediğiniz dine bağlanasınız da onun icin hizmet edesiniz. Bu inanmadığınız dine hizmet etmekle de ekmek kazanasınız, bu ka*zandığınız ekmeği de rahat rahat afiyetle yiyerek, bacaklarınızı rahat rahat uzatıp afiyetle uyuyasınız? Hayır, siz hak dine inanmış olsanız, ve sizi zorla başka bir din hÂkimiyeti altına sokmak isterlerse, o za*man bir lahza bile rahat edemez ve yatağının sanki dikenlerden yapıl*mış gibi gozlerinize uyku girmez. Yediğiniz zehir zıkkım olur. Hak dinini de ayağa kaldırmak icin dininizi istiklÂlinizi elde etmek icln var kuvvetinizle calışırsınız.
Fakat Hak dinden başka bir dinde, istiklÂlinizi bırakıp da şunun bunun tahakkumu altına girmek yolunda rahat huzur bulacak olursa*nız ve bu ahvale de rıza gosterirseniz, sizin artık mumin (iman sahibi) olduğunuz iddiası da boş sozden ibarettir. İsterse her gun bin kere hem de can u gonulden namaz kılmağa kalkınız. İsterse uzun uzun dualar da okuyunuz. İsterse, Kur'an tefsir ediniz, hadis-i şerifler ezberleyi*niz. İsterseniz bin bir dereden su getirip İslÂm felsefesi beyan eyle*yiniz. Sizin durumunuz, bu hÂlde, yabancı bir dinin tahakkumu altında yaşamağa razı olduktan sonra tıbkı munafıkların ahvaline benzer. Hani bunlar inandıkları dine değil de gosteriş icin başka dine hizmet ederler. İnanmadıkları din yolunda cihada girişirler. O zaman bunların bu işteki samimiyetlerinin olcusu ne?
Olum, o kadar da uzakta değildir. Cok gecmez, elinizde bulunan bu canı sahibine teslim etmek zamanı gelir. Hakk'ın karşısına cıkar*sınız. Kendi kendilerine «muslumanız» diyen kimseler icin boyle ya*bancı dm baskısı altında yaşamak buyuk ahmaklık olur. Akıllı kimse, inanmadığı dine hizmet olmez. İki din de bir arada olamaz. Hak din ile batıl da bir oraya gelemez. Su ile ateş yan yana bulunamaz.
Bu hususta Kur'Ân-ı Kerim'in buyurduklarını, hutbemizde naklet*tik. Bir kac Âyet i kerime de vardır ki, bunları da nakleylemek icab*eder.
Salt verilsinler diye. biz iman ettik diyen halk acaba denenmeyeceklerini mi sandılar. (Ankebut 2-3)
Ve yine buyurulmuşlur:
Halk icinde oyleleri de vardır ki Biz Allah'a iman ettik der*ler. Fakat Allah yolunda bir sıkıntıya duşerlerse, sıkıntıyı insanların uzuntusunden Allah’ın azabından korkar gibi korkarlar. Ne zaman da Rabb'ından (sana) bir yardım gelirse, elbette derler ki: «Biz de sizinle birliğizdir» Acaba Allah alemlerin iclerinde bulunanı daha iyi bilen de*ğil midir? Elbette ki, Allah, iman etmiş bulunan kimseleri de iyi bil*mektedir, elbette ki, munafıkları da iyi bilmektedir. (Ankebut 10-11)
Allah sizin sarılmış bulunduğunuz nesneden muminleri geri ceke*cek değildir, t ki habis (pis kirli) temizden ayrılsın. (Al-i İmran 179)
Bırakılacağınızı mı zannettiniz, halbuki, sizin icinizde calışanları (cihad edenleri) Allah dÂha gormemiştir. (Bunlar) Allah’tan. O'nun peygamberinden ve muminlerden başkasını kendilerine sırdaş edin*mezler. (Tevbe 16)
Ve yine buyurulmuştur:
Allah'ın gazabına uğramış bulunan kavimle dostluk kuran kim*seleri gormedin mi ki, onlar, sizden değillerdir, siz de onlardan değil*siniz.
Boyleleri Şeytan partisidirler. Dikkat elbette ki, Şeytan Partisin*den olanlar zarar gorenlerdir onlar. İşte Allah'a ve O'nun peygamberi*ne karşı duşmanlık guden boyleleri bozguna uğrayanlardandırlar. Al*lah yazmıştır ki, elbette ben de gonderdiklerim de ustun cıkacağız. İş*te Allah cok kuvvetli ve cok gucludur. (Mucadele 14 ve 19-21)
__________________
Insanın bir arada iki dini olamaz
Dini Sohbetler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Insanın bir arada iki dini olamaz
-
12-09-2019, 11:01:09