İbadetin bu demek olduğunu iyice duşuncenize yerleştirdikten sonra isterim ki, şimdi bir parcacık da benim sorularıma cevap veri*le.
Şimdi sorarım size, acaba siz şoyle bir uşak hakkında ne duşu*nursunuz? Efendisi kendisini işe gonderiyor, vazifeye gonderiyor, bu uşak işe gitmek vazife gormek yerine efendisinin karşısına hurmetle dikilip başını sağa sola sallayarak, boyuna efendisinin ismini cağırı*yor. Bin defa, kac bin defa efendisinin ismini soyluyor? Mesel efen*disi kendisine emir vermiş, demiştir ki, git falan falan kimselerin ala*caklarını ode. Fakat bu uşak. onların hak ve alacaklarını odemek icin gitmemiştir. Orada efendisinin onunde dikilmiş durmuş, el el ustunde, boyuna tekrarlayarak hep selÂm vermekledir. Efendisi kendisine emir vermiştir ki, git falan falan yerleri temizle. Fakat bu uşak bir santim bir o tarafa gitmemiş, boyuna efendisinin karşısında baş eğmiş, gu*ya hurmet gosteriyor diye boyuna yere kapanmıştır. Efendi buyur*muştur ki, Hırsızın elini kesin, fırsat vermeyin bu uşak, hırsızın eli*ni kesmek şoyle dursun, hırsızla ortak olmuş, hırsızın işini kolaylaş*tırmıştır. Hem de yirmi kere otuz kere okuyor ki «Hırsıza fırsat ver*meyin, hırsıza fırsat vermeyin». Bu uşak hic bir zaman, hırsıza fır*sat vermeyecek bir kudretin ortaya cıkması icin calışmaktadır. Hatt boyle bir kudreti de baltalamaktadır. Şimdi sorayım size, boyle bir uşağın, efendisine sadakatle uşaklık ettiğini soyleyebilir misiniz? Si*zin kendinizin boyle bir uşağınız olsa, boyle yapsa, bilmem ki, siz ona ne dersiniz? Onun hakkında nasıl bir muamele yaparsınız? Şimdi hayret edilecek husus şurasıdır ki, Allahu TeÂla'nın uşakları, kulla*rı olan sizler bu uşağın yaptıklarını aynen yapıyorsunuz, bunun adına da «buyuk ibadet» diyorsunuz. Şu zavallı sabahtan akşama kadar kac defa Kur'an-ı Kerim'de Hak TeÂla'nın hukumlerini okuyor, fakat bu hukumleri yerine getirmek icin, asla yerinden bile kıpırdamak istemi*yor. Her şeyi, Kur'an'ın hukumlerini bir tarata bırakarak yapıyor. Bir yığın nafile namazı kılıyor, binlik teşbihleri deviriyor, durmadan Hak TeÂla'nın ismini cağırıyor, guzel sesle Kur'anı Kerim tilavet kılıyor, siz, de bu adamın, boyle yaptığını goruyor, bak ne iyi adam, ne Âbid u zÂhid kimse, ne kadar da sofu, ibadetine duşkun kimse diyorsunuz. İşte bu yanlışlıktan dolayıdır ki siz, ibadetin hakiki manasını bilemiyor*sunuz.
Şimdi gelin de yine bir uşak hesaplayın. Bu uşak boyuna gece gunduz, kendi efendisini bir tarafa bırakıp, hep başkalarının işlerine koşuyor, başkaları icin calışıyor, başkalarının emrini sozunu dinleyip, başkalarının hukumlerini goz onune alıyor da kendi efendisinin bu*yurduklarını rafa koyup, boş veriyor, asıl kendi efendisinin sozlerini dinlemiyor, her zaman da efendisinin buyruklarının zıddına gidiyor. Fakat selam vermek zamanı gelince bir hayli dalkavukca yaltakca selam veriyor, boyuna efendisine karşı over sayar sozler, kuru lÂflar soylu*yor. Şimdi bana soyleyin sizin kendinizin boyle bir uşağınız olsa siz ona ne dersiniz? Ne yaparsınız? Siz onun selÂmlarını tavır ve hare*ketlerini kalasına vurmaz mısınız? Hani size kuru lÂfla «Efendim Efendim, ben sizin kulunuz kurbanınız olayım» derse, siz hemen ona demez misiniz ki: Hele sen utanmadan yalan da mı soyluyorsun? Ma*aşı benden alıyor, işe gelince başkalarına calışıyorsun, bana efendim, diyorsun, ama benden başka herkesin işini gorup, her kese calışı*yorsun. Benden başka herkesin sozunu dinliyorsun. Demez misiniz? Bu oyle yaygın bir meseledir ki, herkes de bunu bilir. İşte şurası hay*reti mucib değil midir ki, bir cok kimse, Hak TeÂla'nın hukumlerini, emirlerini bilerek, bozalar, dinlemeyeler, kÂfirlerle muşriklerle işbirliği yapalar onların hukumlerini emirlerini sozlerini dinleyeler. Kendi ya*şayışlarını, işlerini guclerini Hak TeÂla'nın gostermiş bulunduğu şe*kilde değil de, başkalarının gosterdikleri şekle uydurmaktan da asla bir kaygı duymayalar, bildiklerini de okuyalar. Her turlu rezilÂne işlere de girişeler, ibadetin de sadece namazdan oructan tesbih cekmekten Kur'an hatmi indirmek ve indirtmekten, hacc'dan ve zekÂttan başka bir soy olmadığını duşunmeyeler. Hele bu haccın bu zekÂtın, parası*nın da helÂl mı haram mı olduğunu da asla duşunmeyeler. İşte bu yanlış anlayış sebebi ile de yine siz ibadetin hakiki mefhumunun ne olduğunu duşunemiyorsunuz.
Yine başka bir efendi ile uşaktan misal verelim. Efendi uşakla*rına muayyen bir şekilde elbise almaktadır. Uşaklar da bu elbiseyi giyinmekteler. Bunların arasında birisi de vardır ki, efendiye karşı hurmet gostermekte cok titiz davranır, tam olcuyle, bildiğimiz elbi*seyi giyinir, huzura cıkarken buyuk bir hurmetle huzura cıkar, selÂm verirken cok dalkavukca selÂm verir, efendisinin her işine de koşar gorunur, efendisi her ne dese baş ustune, goz ustune der, efendisi*nin karşısında diğer uşakların hepsini de hurmet hususunda golgede bırakır. Fakat diğer taraftan bu adam, gidip efendisinin aleyhine efendisinin duşmanları ile işbirliği yapar, ona efendisi aleyhine yardım eder, efendisinin aleyhine kendileriyle komplo kurar, efendisinin ismi*ni dunyadan kazımak icin elinden gelen hicbir şeyi esirgemez, gece*leri efendisinin evinin temellerini dinamitlemek icin mazgallar acar, gunduz oldu muydu, el el ustunde efendinin karşısında en vefakÂr uşaklar gibi yerlere kadar eğilir. Boyle bir uşağa siz ne dersiniz? De*mez misiniz ki, bu adam, munafıktır, isyankÂrdır, bozguncudur, nan*kordur? Şimdi sizin boyle bir uşağınız olsa ne yaparsınız ona? İşte Hoca efendiler şeyh efendiler, İmam efendiler, her hangi bir din Âlimi gecinenler icinde, mumin, muttaki, sofu kimseler de gorebilirsiniz, siz onun zahirine bakarsınız, tam olcuyu uygun sakal, şalvarla pantolon arasında pantolon, ceketi cubbeye benzeyen, alnında bol bol secde*den nasırlanma işareti, namaza kalktı mıydı uzun uzadıya namazlar, arkasından iri taneli tesbih cekmeler, siz de bunları gorup bu adamı cok dindar, solu zannedersiniz. Amma bunların işleri de yukarıda an*lattığımız uşaklar gibi. Bu yanlış anlaşmadan dolayı yine siz ibadetin ve dindarlığın manasını yanlış anlıyorsunuz.
Siz zannediyorsunuz ki, eller bağlanıp kıbleye taraf donulup, uzun uzun el el uzerinde bir şeyler soylemek, eğilmek, kalkmak, yere başı*nı koyup secde etmek, bir kac soz soylemek ile iş bitiyor mu? Evet bunlar da kendi yerlerine gore ibadettir ama. Dahası vardır. Siz zan*nediyorsunuz ki Ramazan ayının birinci gununden Şevval ayının hilÂ*li (ayı) gorununceye kadar gunduzleri sadece ac ve susuz kalmanın adına ibadet mi derler? Siz zannediyorsunuz ki, Kur'an-ı Kerim'den birkac hizip okumak ibadet midir? Siz duşunuyorsunuz ki, Mekke-yi Mukerreme'ye gidip sadece KÂ'be'nin etrafında donmek ibadet midir? HulÂsa sizin ibadet diye duşunduğunuz şeyler, ancak muayyen bir kac hareket ile muayyen bir kac şey okumak ile, bazı işlerden ibarettir. Bir kimse bu hareketleri yaptı mıydı, bu kimsenin Hak TeÂ*la'ya ibadet ettiğini zannediyorsunuz? Zannediyorsunuz ki:
Cinleri de insanları da ancak bana ibadet etsinler diye yarat*tım.
Ayet-i kerimesinin mefhumunun hal olduğunu mu tamamlandı*ğını mı zannediyorsunuz. Zannediyorsunuz ki. bir kimse bu hareketleri yaptı mıydı, artık iş bitmiş, yaşayışta başı boş kalmış, bildiğini okuya*bilir? İstediğini yapar.
__________________
Ibadet mefhumunu yanlış anlamanın neticeleri
Dini Sohbetler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Ibadet mefhumunu yanlış anlamanın neticeleri
-
12-09-2019, 11:01:05