Hamd olsun bir ve tek olan Allah’a! SalÂt ve selam olsun, kendisinden sonra peygamber olmayana! Ailesine ve ashabına ve amellerin karşılık goreceği gune kadar, ihsan ile onların izinden gidenlere!

BİRİNCİSİ: Muslumanların hakkında icma ettikleri ve dinden olduğu zorunlu olarak bilinen İslam’daki temel inanc esaslarından biri şudur: Yeryuzunde İslam dininden başka hak din yoktur. İslam, dinlerin sonuncusudur ve kendisinden onceki butun dinlerin ve şeriatların hukmunu iptal edip ortadan kaldırandır. Dolayısıyla yeryuzunde artık, İslam’dan başka kendisiyle Allah’a ibadet edilebilecek bir din kalmamıştır.
Yuce Allah şoyle buyuruyor:
“ Hic şuphesiz din, Allah katında İslÂm'dır.” (Ali İmran Suresi: 19) Yine şoyle buyurur:
“Bugun size dininizi kemale erdirdim, uzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslÂm'ı secip-beğendim.” (Maide Suresi: 3) Yine şoyle buyurur:

“Kim İslÂm'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardan olacaktır.” (Ali İmran Suresi:85)
Muhammed (s.a.v.) ‘in gonderilişinden sonra İslam, sadece onun getirdiğidir, ondan başka dinler değildir.

İKİNCİSİ: İslam’daki temel inanc esaslarından biride şudur: Allah’ın kitabı, Kur’an-ı Kerimdir. O, Âlemlerin rabbinden indirilişi ve zamanı yonuyle Allah’ın kitaplarının sonuncusudur. Kur’an daha once indirilen, Tevrat, Zebur, İncil ve bunlardan başka kitapların tumunun hukmunu iptal edip ortadan kaldırıcı ve onlar uzerine hakim ve belirleyicidir. Dolayısıyla yeryuzunde artık, Kur’an-ı Kerimden başka kendisiyle Allah’a ibadet edilebilecek indirilmiş bir kitap kalmamıştır. Yuce Allah şoyle buyurur:
“Sana da (ey Muhammed) gecmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'Ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hukmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma.” (Maide Suresi: 48 )


UCUNCUSU: Tevrat ve İncil’in hukmunun, Kur’an-ı Kerim ile iptal edilip ortadan kaldırıldığına iman etmek farzdır. Yine, eklemeler ve cıkarmalar ile onların bozulup değiştirildiğine iman etmek de farzdır. Nitekim bu hususa dair Allah’ın Kitab-ı Kerim’inde pek cok acıklamalar gelmiştir. Bunlardan biri Yuce Allah’ın şu buyruğudur:
“Sozlerini bozdukları icin onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İclerinden pek azı haric, daima onlardan hainlik gorursun. Yine de onları affet, aldırma. Cunku Allah guzel davrananları sever.” (Maide Suresi: 13 ) Yine Yuce Allah şoyle buyurur:
“Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak icin "Bu Allah katındandır." derler. Artık vay o elleriyle yazdıkları yuzunden onlara, vay o kazandıkları vebal yuzunden onlara! “(Bakara Suresi: 79) Yine Yuce Allah şoyle buyurur:

“Kitap ehlinden oyle bir guruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bukerler. HÂlbuki o, kitaptan değildir. "Bu, Allah katındandır." derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan soylerler.” (Ali İmran Suresi: 78)

Bundan dolayı, bu iki kitabın icinde sahih olan hususlar İslam ile hukmu iptal edilip ortadan kaldırılmış, onların dışındakiler ise bozulmuş ve değiştirilmiştir. Sahip olduğu uzere, Nebi (s.a.v.), Omer ibnu’l- Hattab (r.a.) ‘yu beraberinde icinde Tevrat’tan bazı şeyler bulunan bir sayfa ile gorunce ofkelenmiş ve şoyle buyurmuştur: ” Sende şuphe mi var ey Hattab’ın oğlu! Ben pırıl pırıl ve tertemiz olanla gelmedim mi? Eğer Kardeşim Musa hayatta olsaydı, bana tabi olmaktan başka seceneği olmazdı. (Ahmed, Darimi ve bu ikisinden başkaları rivayet etmişlerdir.)

DORDUNCUSU:
İslam’daki temel inanc esaslarından biride şudur: Nebimiz ve Resulumuz Muhammed (s.a.v.) ‘dir. O, Nebilerin ve Resullerin sonuncusudur. Nitekim yuce Allah şoyle buyurmuştur:
“Muhammed, sizin adamlarınızdan hicbirinin babası değildir. Ama Allah'ın Resulu ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.” (Ahzab Suresi: 40)

Muhammed (s.a.v.)’den başka tabi olunması farz olan rasul kalmamıştır. Eğer Allah’ın peygamberlerinden ve resullerinden herhangi biri hayatta olsaydı ona tabi olmaktan başka bir seceneği olmazdı. Hic şuphesiz ki o resullere tabi olanların da başka bir secenekleri soz konusu değildir. Nitekim Yuce Allah şoyle buyurmuştur:
“Allah peygamberlerden şoyle soz almıştı: "And olsun ki size kitap ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi uzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Oyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım". (Ali İmran Suresi:81)
Allah’ın Peygamberi İsa (a.s.) ise, ahir zamanda indiğinde Muhammed (s.a.v.) ‘in bir tabisi ve onun şeriatı ile hukmedici olacaktır. Yuce Allah şoyle buyurur:
“Onlar ki, o ummî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kotuluklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helÂl kılar, murdar ve kotu şeyleri de uzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yukleri indirir, uzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gosteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır.” ( Araf Suresi: 157)
Yine İslam’daki temel inanc esaslarından biride şudur: Muhammed (s.a.v.) butun insanlığa gonderilmiştir. Yuce Allah şoyle buyurur:
“Biz seni ancak butun insanlara bir mujdeci ve bir uyarıcı olarak gonderdik. Fakat insanların coğu bilmezler.”( Sebe Suresi: 28) YineYuce Allah şoyle buyurur:
De ki; ey insanlar! Ben sizin hepinize gonderilmiş Allah'ın resuluyum.” ( Araf Suresi: 158) ve bunlardan başka pek cok ayetler bunun delilidir.
“…Ve bana bu Kur'an vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım.” ( En’am Suresi: 19) YineYuce Allah şoyle buyurur:
“Bu Kur'Ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilÂh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri oğut alsınlar diye insanlara gonderilmiş bir tebliğdir.” (İbrahim Suresi: 52)


BEŞİNCİSİ: İslam’daki temel inanc esaslarından biride şudur: Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve diğerlerinden İslam’a girmeyen herkesin kufurde olduğuna ve kÂfir olarak adlandırılacağına itikat etmek farzdır. Yine, boyle bir kimsenin Allah’ın Resulunun ve Muminlerin duşmanı olduğuna ve cehennemlik olduğuna inanmak da farzdır. Nitekim Yuce Allah şoyle buyurur:
“Kitap ehlinden ve muşriklerden (Hakk'ı) tanımayanlar, kendilerine acık delil gelinceye kadar inkÂrlarından ayrılacak değillerdi.” (Beyyine Suresi: 1) Yineşoyle buyurmaktadır:
“KÂfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.” (Beyyine Suresi: 6)
Sahih-i Muslim’de de şoyle sabit olmuştur: Nebi (s.a.v.) şoyle buyurmuştur: “Canımı elinde tutan zata yemin ederim ki, şu insanlıktan; Yahudi veya Hıristiyan olup da beni işiten, sonrada benimle gonderilene iman etmeden olen ancak cehennemliktir.” Bunlardan dolayı, her kim Yahudi ve Hıristiyanları tekfir etmezse kendisi kÂfirdir. Bu konudaki temel şer’i kaide şudur: “ KÂfiri tekfir etmeyenin kendiside kÂfirdir.”

ALTINCISI: İşte bu temel inanc esasları ve şer’i kaideler gereğince, hic şuphesiz dinleri birleştirme, onları birbirine yaklaştırma ve eritip tekbir kalıba dokme cağrısı, hileli habis bir davettir. Bunun maksadı, hakkı batıl ile karıştırmak, İslam’ı yok etmek, onu ayakta tutan sutunları yıkmak ve butun Muslumanları
kuşatıcı bir şekilde dinden donuşe suruklemektir. Bunun yanıtı Yuce Allah’ın şu buyruğudur:
“…Onlar, gucleri yeterse, sizi dininizden dondurmek icin sizinle savaşmaktan hicbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden doner ve kÂfir olarak can verirse artık onların butun amelleri, dunyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.“ (Bakara Suresi: 217) Yuce Allah şoyle buyurur:
“Onlar, kufur işledikleri gibi, sizin de kufur işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler.” ( Nisa Suresi: 89)

YEDİNCİSİ: Bu suclu gunahkÂr davetin sonuclarından biri, İslam ile kufrun, hak ile batılın, ma’ruf ile munkerin aralarındaki farkın ortadan kalkması ve Muslumanlarla kÂfirler arasındaki nefret engelinin yıkılmasıdır. Boylece ne vela kalır ne de bera; ne cihad ne de Allah’ın arzında Allah’ın kelimesini yuceltmek icin savaşmak kalır. Allah ve TeÂl şoyle buyurur:
“Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gunune inanmayan, Allah'ın ve Resulunun haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alcalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.” ( Tevbe Suresi: 29) Yineşoyle buyurur:
“Muşrikler size karşı topyekûn savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekûn savaş acın. Ve iyi bilin ki, Allah muttakilerle beraberdir. “ ( Tevbe Suresi: 36) Yineşoyle buyurur:
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Cunku onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, hep sıkıntıya duşmenizi isterler. Kin ve duşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha buyuktur. Duşunurseniz, biz size ayetleri acıkladık.” (Ali İmran Suresi:118)

SEKİZİNCİSİ: Hic şuphesiz dinlerin birliğine davet eden bir Musluman’ın bu yaptığı, acık secik bir şekilde İslam dininden cıkmak/irtidat etmek olarak kabul edilir. Cunku o, temel itikadi esaslarla savaşmaktır. Allah azze ve celle’ye kufre razı olmak, Kur’an-ın doğruluğunu ve kendisinden onceki butun kitapların hukmunu ortadan kaldırdığını; İslam’ın da kendinden onceki butun din ve şeriatları ortadan kaldırdığını iptal etmektir. Bunlara binaen bu fikir; şer’an reddedilmiş ve Kur’an
Sunnet ve icmadan oluşan İslam’daki şer’i delillerin tumu ile kesin bir şekilde haram kılınmıştır.

DOKUZUNCUSU: Yukarıda gecenlere binaen:
1- Rab olarak Allah’a, din olarak İslam’a, nebi ve rasul olarak Muhammed (s.a.v.)’e iman eden bir Musluman icin, -ona icabet etmek şoyle dursun- bu suclu fikre davet etmesi, insanları onun hakkında cesaretlendirmesi, Muslumanların arasında bu fikri temize cıkarması asla caiz değildir. Yine konferanslarına ve toplantılarına katılmak; loca ve kuluplerine uye olmak da caiz değildir.
2- Musluman bir kimse icin tek başlarına Tevrat ve İncili basması bile asla caiz değilken Kur’an-ı Kerimi onlarla birlikte tek bir ciltte basması nasıl caiz olur! Her kim boyle yapar veya boyle yapmaya cağırırsa o haktan cok uzak bir sapıklık icindedir. Cunku bu, hak olan ile yani Kur’an-ı Kerim ile; tahrif edilmiş olanı veya hukmu kaldırılmış olan hakkı, yani Tevrat ve İncil’i birleştirmedir.
3- Yine, bir Musluman icin, ortak tek bir yerde mescid, kilise ve sinagogun birlikte inşa edilmesi davetine icabette bulunması asla caiz değildir. Cunku, bunda İslam’dan başka bir din ile Allah’a ibadet edilebileceğini kabullenme, İslam’ın tum dinlere galip oluşunu inkar, yeryuzu halkı icin hangisini isterlerse onu secebilecekleri uc din bulunduğu daveti, bu uc din birbirine denk olduğu iddiası, İslam’ın kendisinden onceki dinleri neshetmediğine inanma vardır. Hic şuphesiz ki bunları ikrar etmek, itikat etmek veya rıza gostermek kufur ve sapıklıktır. Cunku bu Kur’an-ı Kerime Sunnet-i Mutahhara’ya ve Muslumanların icmasına acık bir muhalefet; Yahudi ve Hıristiyanların yaptıkları tahrifatın Allah katından olduğunu kabullenmektir. Allah bundan cok cok yuce ve munezzehtir. Aynı şekilde, kiliseleri “Allah’ın evleri” olarak, oralarda bulunanları Allah katında Salih ve makbul bir ibadet ile ibadet edenler olarak adlandırmak da caiz değildir. Cunku bu ibadet, İslam dininden başkasına gore yapılmıştır. Yuce Allah şoyle buyurmaktadır:
“Kim İslÂm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.” (Ali İmran Suresi:85)
Tam aksine oralar, icinde Allah’a kÂfirlik edilen evlerdir. Kufurden ve kufur ehlinden Allah’a sığınırız. Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullahu TeÂl Mecmu’ul- Fetava (22/162)’de şoyle der: Kilise ve sinagoglar Allah’ın evleri değildirler. Allah’ın evleri yalnızca mescitlerdir. Tam aksine oralar, -Bazen Allah
zikredilse de- icinde Allah’a kÂfirlik yapılan evlerdir. Evler sahiplerine gore değerlendirilir. Oraların ehli ise kÂfirlerdir. Oyleyse oralar kÂfirlerin ibadet yerleridir.

ONUNCUSU: Bilinmesi vacip olan hususlardan biride şudur: Kitap ve sunnetteki acık delillerden dolayı, umumen butun kÂfirleri ve hususen Ehl-i Kitab’ı İslam’a davet etmek Muslumanlar uzerine farzdır. Bu da ancak, İslam’dan hicbir surette taviz vermeden acık secik beyan ve guzel bir uslup ile tartışma yoluyla olabilir. Boylelikle ikna olup İslam’a girenler veya helak olanlar acık bir delilden sonra helak olsun, yaşayan da acık bir delil uzere yaşasın diye uzerlerine huccet ikame olmuş olur.Yuce Allah şoyle buyurur:
“ De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir soze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hicbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın yanı sıra kimimiz kimimizi ilÂhlaştırmasın. Eğer onlar yine yuz cevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz Muslumanlarız". (Ali İmran Suresi:64)
Ancak onlarla; isteklerini yerine getirmek, hedeflerini gercekleştirmek, İslam ve iman bağlarını cozmek icin tartışma, goruşme ve karşılıklı diyaloglar kurmaya gelince; İşte bu, Allah’ın resulunun ve Muminlerin asla kabullenmediği bir batıldır. Onların nitelemelerine karşı Allah yardımcımızdır. Yuce Allah şoyle buyurur:
“Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hukmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın.” (Maide Suresi: 49 )

Yukarıda zikri gecen hususları insanlara acık secik beyan ettikten sonra umumi olarak Muslumanlara ve hususi olarak ilim ehline tavsiyemiz şudur: Allah’ın azabından ve gazabından korunup sakının, daima O’nun tarafından gorulup gozetlendiğinizin bilincinde olun, İslam’ı savunun, Muslumanların akidelerini sapıklıktan ve sapıklık davetcilerinden, kufurden ve kufur ehlinden koruyun, onları sapıklık ve kufur daveti olan “dinler arası birlik” davetinden ve onların tuzaklarına duşmekten sakındırın. Bu sapıklığın Musluman memleketlere getirilmesine ve Muslumanlar arasında yayılmasına sebep olmaktan Allah, her Musluman’ı korusun.
Esmau’l hunsası ve yuce sıfatlarıyla Allah’tan bizi ve Muslumanları saptırıcı fitnelerden korumasını, bizleri hidayet ehlinden ve rabbimizden bir nur ve hidayet uzere İslam’ı himaye edenlerden kılmasını ve O’na, bizden razı olduğu halde kavuşmayı dileriz.
Başarı Allah’tandır. Peygamberimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabına salÂt ve selam olsun.

MUSLUMAN KARDEŞİM!

Bu broşurun sunum sebebi, memleketimizde insanların dinlerini ifsad etmek icin el birliği ile calışan şer şebekelerini teşhir edip Muslumanların inanclarını korumaktır. Yukarıda sıralanan deliller ışığında asrımızın en onde gelen dort buyuk Âliminin konu hakkında acıklaması bu olduğu gibi, Bu dort buyuk Âlim dışında ilim ve takvalarına şahadet edilmiş dunyanın her yerindeki binlerce Âlimin hatta mutlak olarak her bir Musluman’ın inancı ve goruşu bu şekildedir.
Yukarıda delilleri ile sunulan inanc esasları Muslumanlık vasfını taşıyan iki kişinin bile hakkında ihtilaf etmeyeceği tartışılmaz gerceklerdir. Bil ki, gercekleri ort bas ederek ve Allah’ın acık secik buyruklarını tahrif ederek “İslam dinine girmeseler bile Yahudi ve Hıristiyanların cennet ehli olduklarını” soyleyenler yahut “Peygambere iman şart değil” diyenler butun Muslumanların ittifakı ile İslam dininden cıkıp murted olmuşlardır.
Butun Muslumanlar bilmektedir ki, bir Musluman Kuran’ın tek bir hukmunu inkÂr eder veya yalanlarsa kÂfir olup İslam dininden cıkar. Suphanallah! Butun iman esaslarını tasdik ettiği halde Kuran’ın tek bir hukmunu inkar eden kafir oluyorsa, Yahudiler ve Hıristiyanlar nasıl olurda Kuran’a iman etmedikleri halde kafir olmazlar.
Âlimler Musluman’ı kÂfir yapıp dinden cıkartan soz ve fiilleri ciltlerle kitaplarda delilleriyle toplamışken, nasıl olur da İslam daveti kendine ulaştığı halde İslam dinine girmemiş bir kimseyi cennet ehli sayabiliriz.
Ey dinimize, imanımıza, akaidimize su-i kasdeden ”Prof. Dr” unvanlı hain(ler)! Bizim; apacık ayetleri, tertemiz sahih sunneti dinlerinden asla taviz vermeyen salabet, metanet ve sahibi o koca İslam Âlimlerinin yollarını bırakıp da; sizin şu, ilmi hicbir değer taşımayan değersiz sozlerinize aldanmamızı mı bekliyorsunuz.
Hayır! Allah’ın ismine yemin olsun ki size aldanmayacağız. Vallahi! O “Prof. Dr.” gibi unvanlarınız veya sizlere “hoca efendi” denilmesi ilmilikten uzak ve apacık delillere aykırı sozlerinizi değerli kılamaz.

Ey Musluman! İbret alman ve bu habis taifeyi tanıman icin, onların onderlerinden birinin Allah’a resulune ve Kuran’a yaptığı şu iftiralara bak!

*Peygamberimiz ”Yahudi mutlaka Musluman olsun!” demiyor. “Hıristiyan mutlaka Hıristiyan olsun! Demiyor. ( Polemik Değil Diyalog, 35)

*Ben diyorum ki, İslam, Ehl-i kitabı, tek secenek olarak –son dinin mensubu olmak manasında- Musluman olmaya cağırmıyor. ( Polemik Değil Diyalog, 37)

* ”Dinin tamamı Allah icin oluncaya kadar kÂfirlerle savaşma vazifesi” Ehl-i kitap değil, muşriklerle ilgilidir… Yani, gercek manada inanma ozgurluğu egemen oluncaya kadar -buna karşı olanlarla- savaşın… (Polemik Değil Diyalog, 37)

* “Butun insanların Musluman olmaları ’’Dinin Kur’an’ın hedefi değildir.( Polemik Değil Diyalog, 39)

*Şimdi bir adam hem Ehl-i kitap olur, hem de kÂfir olmayabilir mi? Evet bu mumkun. ( Polemik Değil Diyalog, 41)
*Benim anlayışıma gore Kur’an-ı Kerim, hangi Yahudi kÂfir, hangisi değil, hangi Hıristiyan kÂfir, hangisi değil, bunu anlatıyor. ( Polemik Değil Diyalog, 43)

Ey Musluman! Bu iftiralara duyarsız kalma! Dinine, imanına sahip cık! Bu broşuru/risaleyi butun Muslumanlara ulaştır!



__________________