İmanın insana kazandırdığı cok onemli bir ozellik olan akıl, kişinin sağlıklı duşunebilmesine, doğruyu yanlıştan ayırabilmesine ve en isabetli kararları alabilmesine vesile olur. Akıl sahibi insanlar olayları sağlıklı bir şeklide değerlendirebildikleri icin tavırları daha makul, konuştukları sozler dengeli ve hikmetli, yaptıkları işler ise faydalı ve bereketli olur.
Akıl; Allah’ın izni ile, derin duşunebilmek, olaylardaki hikmetleri gorebilmek, evrendeki olağanustu tasarımı kavrayabilmek ve doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek gibi cok onemli yeteneklerin kaynağıdır. Ancak akıl, genelde sanıldığından farklı olarak algılanabilmektedir. Şoyle ki; insan doğuştan belirli bir zekaya sahiptir, fakat gercek akıl Allah korkusu ve Allah sevgisi sonucunda oluşan buyuk bir nimettir. Bu iki kavram arasında buyuk bir fark olmasına rağmen toplumda genellikle aynı anlamda algılanır.
Peki oyleyse "akıl" nedir?
Kimler gercekten akıl sahibidir?
Bu soruların doğru cevaplarının bulunabileceği tek kaynak Yuce Kuran’dır. Kuran ayetlerinde aklın ancak iman ile oluşabileceği bildirilmektedir. Allah akıl sahibi kullarının ozelliklerini Kuran'da şu şekilde bildirir:
"Ki onlar, sozu işitirler ve en guzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (Zumer Suresi, 18)
Bu kimseler Allah'ın kendilerine gosterdiği yola tam olarak uydukları, Kuran'da yer alan tavsiyeleri titizlikle yerine getirdikleri ve vicdanlarına tam olarak uydukları icin, Allah onları akıl gibi buyuk bir nimetle odullendirmiştir. Yuce Allah’ın iman etmiş seckin kullarına nasip ettiği aklın insana kazandırdığı ustun ozelliklerden bazıları ise şunlardır:
Feraset ve Basiret
Feraset, cabuk sezme ve anlama yeteneğidir.
Basiret ise; kişinin bir konunun ozunu kavrama gucu, gerceği tum detaylarıyla gorebilme kabiliyeti ve ileri goruşluluğudur. Her iki ozellik de ancak "akıl" ile kazanılabilir.
Feraset ve basiret sahibi bir insan, karşılaştığı herhangi bir olayı, bir tavrı ya da bir sozu en doğru şekilde analiz edebilme yeteneğine sahiptir. Gecmişte edindiği tecrubelerden de faydalanarak en akılcı sonucları cıkarır ve bu bilgileri ilerisi icin en isabetli şekilde kullanabilir. İcinde bulunduğu ortamı, şartları ve imkanları akılcı bir bakış acısıyla değerlendirir ve bu şartları olabilecek en iyi seviyeye getirmeyi ve elindeki imkanları en iyi şekilde kullanmayı başarır. Bir işe atılacağı zaman mutlaka bu konuda gerekli olabilecek her turlu tedbiri alır, olası aksaklıkları tespit eder ve bu doğrultuda hareket eder. Allah’ın verdiği akıl sayesinde her konuşması isabetli, her tavrı itidalli ve her duşuncesi keskin bir aklın ve kavrayışın urunudur.
Allah bir ayette, basiretin onemine dikkat cekmiş ve bu ozellikten yoksun olan kimseleri de "kor" olarak nitelendirmiştir:
"Kor olanla (basiretle) goren bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kotuluk yapan da. Ne az oğut alıp-duşunuyorsunuz." (Mumin Suresi, 58)
Hikmet; Anlatım Carpıcılığı ve Hitabet Kabiliyeti
Aklın bir başka yonu de insanın tum tavırlarına ve konuşmalarına "hikmet" kazandırmasıdır. Ancak insanların buyuk coğunluğu hikmetli tavır ve konuşmaların kaynağının akıl olduğunu bilmez. Aksine hikmetli konuşmanın eğitim ve tecrube ile elde edilebilecek bir ozellik olduğunu duşunurler. Oyle ki coğu insan guzel ve etkili konuşabilmek icin cozumu yalnızca ozel bir eğitim almakta ya da etkili konuşma sanatı gibi kitaplar okuyarak insanları etkileyecek konuşma kurallarını ezberlemekte arar. Bu kitaplarda etkili bir konuşma yapabilmek icin insanların ne zaman konuşmaya başlayacağı, ne zaman susacağı, ne zaman guleceği gibi her turlu detay ceşitli kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara ne kadar titizlikle uyulursa konuşmanın o derece başarılı olacağına inanılır.
Oysa guzel ve etkili konuşmayı herhangi bir kurala bağlayabilmek kesinlikle mumkun değildir. Aksine asıl etkili olan konuşma; hicbir kurala bağlanmamış, ezberlenmemiş, kişinin icinden geldiği gibi, hic zorlanmadan, suni bir tavra gerek duymadan yaptığı "samimi konuşma"dır ki, bunu da eksiksiz olarak yalnızca hikmet sahibi kimselerde gorebilmek mumkundur.
Hikmetli konuşan kişi, samimi sozleriyle insanların kalplerinde derin bir etki uyandırır. Nitekim bir konuşmanın hikmetli olabilmesi icin bu konuşmanın samimi ve amaclanan konuda karşı tarafın kalbinde etki bırakacak nitelikte olması gerekir. Hikmet sahibi bir insan anlatmak istediği bir şeyi olabilecek en ozlu şekilde, en carpıcı orneklerle ve olabilecek en samimi şekilde ifade edebilen kimsedir. Allah Kuran’da hikmetin onemine dikkat cekmiş ve Hz. Davud'a bu ozelliği verdiğini şoyle bildirmiştir:
“Onun mulkunu guclendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım carpıcılığını vermiştik.” (Sad Suresi, 20)
Ayrıca hikmet, kendisini sadece konuşmada belli eden bir ozellik değildir. Hikmet sahibi bir insanın tum tavırlarında, aldığı tum kararlarda, yaptığı tum teşhislerde aynı isabetli yapıyı gorebilmek mumkundur. Akıl ile hikmet arasındaki ilişki Kuran’da şoyle bildirilmiştir:
“Kime dilerse hikmeti ona verir; şuphesiz kendisine hikmet verilene buyuk bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası oğut alıp duşunmez.” (Bakara Suresi, 269)
Akıllı bir insana verilen bu buyuk nimet, beraberinde etkili bir "hitabet gucu" de kazandırır. Mumin, aklın kendisine kazandırdığı bu hikmet, anlatım carpıcılığı ve hitap kabiliyeti gibi ozellikler sayesinde Allah’ın izniyle Kuran ahlakını en guzel şekilde tebliğ etme imkanına da sahip olur.
Ustun Teşhis Kabiliyeti
Aklın insana kazandırdığı bir başka onemli ozellik de "teşhis kabiliyeti"dir. İnsanlar genellikle hemen her konu hakkında teşhis yapar, fikir beyan ederler. Ancak akıl sahiplerinin farklılığı, Allah’ın izniyle coğu insanın fark edemediği detayları rahatlıkla gorebiliyor olmaları ve teşhislerinin daima hızlı ve isabetli olmasıdır. Bu isabetli teşhis kabiliyetinin sırrı ise, muminin Kuran ahlakını yaşaması sonucunda aklını kullanmasıdır. Kuran, Allah'ın hak kitabıdır. Dolayısıyla Kuran’da bildirilen tavsiye ve emirlere uyan kimseler Allah’ın izniyle en doğru olana iletilir.
Akıl sahiplerinin bu ozelliği onlara hayatın her alanında buyuk bir ustunluk ve kolaylık sağlar. Herşeyden once, karşılaştıkları her insanın karakterini cok iyi ve ayrıntılı bir bicimde analiz edebildikleri icin, dostlarını ve duşmanlarını rahatlıkla ayırt edebilirler. Lehlerinde ya da aleyhlerinde gelişen bir olayı henuz başlangıcında iken fark edebilir, buna gore tedbir alabilirler. Allah'ın Kuran'da tanıttığı insan karakterlerinden yola cıkarak, karşılaştıkları insanların karakterlerini cok kısa bir surede kavrayabilirler. Ayrıca cevrelerinde bulunan insanlardaki guzel vasıfları, coğu kimsenin fark edemediği incelikleri, akıl alametlerini gorebilenler de yine ancak akıl sahipleridir.
Guclu Bir Kişilik
Akıllı bir insan, canlı cansız tum varlıkların Allah'a boyun eğdiğini ve O'nun izni olmadan yeryuzunde hicbir olayın gercekleşemeyeceğini bilir. Allah'a karşı duyduğu teslimiyet ve guven, onun Allah'tan başka hicbir şeyden ve hic kimseden korkmamasını ve boylece guclu bir kişiliğe sahip olmasını sağlar. Herşeyi Allah'ın kontrol ettiğini bildiği icin, kişilere, olaylara ya da şartlara gore tavrı değişmez. İnsanların beğenisine gore değil, Allah'ın sevgisini kazanmaya yonelik hareket ettiği icin hicbir cıkar uğruna kişiliğinden, tavrından ve ahlakından odun vermez.
Ancak şunu da bilmek gerekir ki, akıl sahibi bir insanın "guclu kişilik" kavramı, din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda bilinen anlamından cok farklıdır. Bu tur toplumlarda insanlar, şahsiyetli olmanın, ancak kibir, resmiyet ve ciddiyet ile elde edilebileceğine inanırlar. Kişi, cevresindeki insanlara, kendi farklılığını ve ustunluğunu ne kadar hissettirebilirse, onun o kadar şahsiyetli bir tavır gosterdiği duşunulur. Oysa bu şahsiyet coğu zaman, icte yaşanan guclu bir kişilik değil, daha ziyade goz boyamaya ve etrafta şahsiyetli bir insan "imajı" oluşturmaya yonelik yapay bir tavırdır.
Gercek şahsiyetin ne kibirle, ne ciddiyet ve resmiyetle, ne de dış gorunuşle hicbir ilgisi yoktur. Kuran ahlakına gore guclu bir kişilik, insanın Allah'tan cok korkması ve bu nedenle de Kuran ahlakını yaşamakta kararlılık gostermesi ile ortaya cıkar. Boyle bir kişi hicbir koşulda, hicbir dunyevi cıkar icin Allah'ın kendisine bildirdiği doğrulardan taviz vermez, basit ve cirkin tavırlara tenezzul etmez. İnsana kişilik kazandıran asıl ozellikler bunlardır ve bu konuda kararlılık gosterebilen kimseler de ancak akıl sahipleridir. Kuran'da doğru yoldan asla sapmayan akıl sahibi kişiler bu tavırlarından dolayı şoyle mujdelenmişlerdir:
“Şuphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların uzerine melekler iner (ve der ki

Yazı boyunca incelediğimiz tum bu ozellikleri kazandıran keskin bir akla sahip olmayı, ulaşılması zor bir hedef olarak gormek doğru değildir. Yapılması gereken, guclu bir Allah sevgisine sahip olmak, O'ndan gereği gibi korkmak ve Rabbimiz’in istediği gibi bir yaşam surmektir. Samimi iman, Yuce Rabbimiz’in izniyle insana, hayatının her anını etkisi altına alan bu berrak aklı kazandıracaktır. Bu mujde, bir ayette şoyle bildirilmiştir:
"Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kotuluklerinizi orter ve sizi bağışlar. Allah buyuk fazl sahibidir." (Enfal Suresi, 29)
“Ki onlar, sozu işitirler ve en guzeline uyarlar.
İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.” (Zumer Suresi, 18)
Aklın bir yonu de insanın tum tavırlarına ve konuşmalarına “hikmet” kazandırmasıdır. Mumin, aklın kendisine kazandırdığı bu hikmet, anlatım carpıcılığı ve hitap kabiliyeti gibi ozellikler sayesinde hak dini ve Kuran ahlakını en guzel şekilde anlatabilme imkanına da sahip olur.
Gercek şahsiyetin ne kibirle, ne ciddiyet ve resmiyetle, ne de dış gorunuşle hicbir ilgisi yoktur. Kuran ahlakına gore guclu bir kişilik, insanın Allah’tan cok korkması ve bu nedenle de Kuran ahlakını yaşamakta kararlılık gostermesi ile ortaya cıkar.
__________________