İCKİ İCİLMESİNİN BIRAKILMASI
Duymuş olacaksınız: Cahiliye devrinde Araplar ne kadar ickiye duşkun kimselerdi. Kadın, erkek, genc, ihtiyar hep ickiciydiler. Haki*katte bunlar icki aşıkıydılar. İckinin vasfında ne şiirler soylerlerdi, ne calgılar calarlardı, hatta nerede ise icki can verirlerdi. Şimdi hesap*layın, ickiye bu kadar duşkun olduktan sonra, bunu bırakmak ne ka*dar zor bir işti, onlar icin. Can vermeği kabul ederlerdi de ickiyi bırakmağı asla; ickici birisi icki bulamazsa, hastaymış gibi bir hal alır. Hatta hastadan daha da beter olur. Şurasını da duymuşluğunuz var mı ki, ickinin haram olduğuna dair hukum gelince neler oldu? Hani o icki icin canlarını bile feda eden Araplar (ilk muslumanlar) kendi elleriyle şarap testilerini kırmadılar mıydı? Medine sokaklarında san*ki yağmur yağmış da seller her tarafı sarmışcasına icki akmadı mıy*dı? Bir toplantıda, toplanmış icki iciyorlardı. O sırada Resulullahın (as), munadisi seslenip ickinin haram olduğunu bildirdi. Bunu duyanlar, kadehlerini tam dudaklarına goturmuş iken, hemen yere attılardı. Bundan sonra bir damla da icki ağızlarına koymadılar. İşte buna iman denir. Allah ve Resul'e itaat denir.
SUCU İTİRAF ETMEK
Elbette biliyorsunuz, İslÂm’da zina ne kadar ağır bir suc sayıl*mıştır? Cıplak olarak sırtına yuz kırbac yemek bunun cezasıdır. İn*san bunu duyunca tuyleri urperir. Hele bir de evli kimselerin zina iş*lemelerini hesaba katarsanız o zaman bambaşka. İş taşlanmağa ka*dar vardır. Yani adama canlı o kadar taş atarlar ki olumu boylar. Bu cezalar cok ağır cezalardır ama, camiayı da muhafaza etmek icin gerekli sayılmışlardır. Ancak bir kimse iman sahibi olursa siz de bu kimsenin imanının derecesini duymak isterseniz buna ne dersiniz? İslam'ın ilk gunlerinde adamın birisi zina fiili işledi. Her hangi bir şa*hid yoktu. Kendisini yakalayıp adalete teslim edecek, savcının yahut da hakimin karşısına cıkaracak kimse de yoktu. Polisin de haberi ol*mamıştı. Sadece bu kimsenin kalbindeki iman polisi vardı. Bu kimse kendisi Allahu Teala'nın kanunun karşısında vicdanen sıkıntı cekiyor*du. Hak TeÂla'nın emrine muhalif olarak kendi nefsani isteklerine ta*bi olmaktan uzuntu icindeydi. Bu iş icin Allah'ın kararlaştırmış bulunduğu cezanın ne demek olduğunu da biliyordu. Bu dunyada ceza*sini cekip de Âhiret gunahından ve cezasından kurtulmak istiyordu. Resulullaha (as) geldi. Arz et*ti:
YÂ Resulullah (as) Ben zina işledim. Beni cezalandırın.
Zatı Saadetleri, sozu duymamazlıktan geldiler. Yuzlerini oteki tarafa cevirdiler. Adam bu kere oteki tarafa gecip sozunu tekrar*ladı. Resulullah bu defa da yuzlerini beriki tarafa cevi*rip adamın dediklerini duymamazlıktan geldiler. Adam ısrarla işlemiş olduğu sucunu itiraf edip cezasını cekmek istiyordu. İşte buna iman denir. Bu kadar ağır cezayı cekmeğe hazırdı bu adem, ama kıyamet gunu gunahkÂr olarak oteki dunyanın cezasını cekmek istemiyordu. Bu adam icin yuz kırbac yemek, hatta belki de taşlanmağa taham*mul etmek kolaydı ama Âsi olarak, gunahkÂr olarak Buyuk Hakim, Hak TeÂla'nın huzuruna cıkmak muşkul ve pek zordu.
İLİŞİĞİ KESMEK
Siz pekÂla şu meseleyi de biliyorsunuz ki, bu icinde yaşadığımız dunyada her ne sekil olursa olsun, insanın az cok bir kısım akrabaları yakınları, hısımları bulunur. İnsan gokten zenbille tek başına inmiş değlidir. Bu şekilde de herkese iyi kotu kendi akrabalarına kar*şı yakınlık duyar. İlişiği olur. Kendilerini sever. Hele bunların arasın*da cok yakınları da vardır. Bilhassa baba, kardeş, ana, oğul, kız ve saire ki bu gibi yakınlar icin her ceşit fedakÂrlığa katlanır. Boyle olmakla beraber, siz bir kere Bedr ve Uhud gazvelerinin (Savaşları*nın) tarihini gozden gecirdiğiniz zaman, neler gorursunuz neler? Ora*da kimler kimlerin karşısında savaşıyorlardı? Kimler kimlere kılıc cekmişlerdi? En sevgili kimseler, iman icin birbirlerine. Baba Mus*luman ordusundaydı, oğul kÂfir ordusunda. Bir kardeş muslumanlar*la birlikteydi diğer kardeş ise kÂfirlerin safında. En yakın akrabalar, en yakın kimseler birbirlerinin karşısında sadece inanc ve sadece inandıkları husus icin birbirleriyle savaşıyorlardı. Sanki bunlar hic de birbirlerini tanımıyorlarmış gibi. Burada bu şekilde gayretle sa*vaşmak, ne para pul icindi, ne arazi ve tarla meselesi icin, ne herhan*gi bir şahsi ve zati duşmanlık, adavet icindi, ne et icin, ne kan icin, ne deri icin ne kemik icin. ne soy icin ne sop icin. Sadece inanc icin. Allah'a ve O'nun Resulune iman icin. Baba oğul ile oğul baba ile kardeş kardeşle, ve butun aile efradı birbirleriyle duşmancasına sava*şıyorlardı, butun fedakÂrlıkla, iman yolunda var kuvvetlerini sarf ediyorlardı, savaşı kazanmağa calışıyorlardı.
ESKİ GELENEK VE ADETLERDEN VAZ GECME
Şurasını da biliyorsunuz ki, eski Cahiliye Arapları, adetlerine geleneklerine ne kadar sıkı sıkıya bağlı bulunan kimselerdi, İslÂm geldi, hemen hemen onların eski adetlerinin ve geleneklerinin hep*sini de yıkıp dağıttı, ortadan kaldırdı. Her şeyden onemlisi bu Cahi*liye Araplarına putlara ibadet etmekten, putlara tapınmaktan kur*tarmaktı. O zaman Araplar arasında ibadet edilen yuzlerce put var*dı. İslÂm, bir cırpıda bu putların hepsini de ortadan kaldırdı. Cunku bir kerecik, putları bırakın demişti. İslama da iman etmiş bulunanlar bir kalemde bıraktılar bu işi.
Şurasını da biliyoruz ki, o zamanki Cahiliye Arapları arasında ickicilik, zina, kumarcılık, hırsızlık, yol kesme, kervan soyma, ve buna benzer işlerin coğu alelade işlerden sayılır ve butun millet ef*radı da bu işlere alışmış, Âdeta bağlanmış, bunları kendilerine, vaz gecilmez Âdet hukmune getirmişlerdi. İslÂm, zuhur edince, bu işle*rinizi bırakacaksınız diye emir verdi. Bu işlerin hepsi de bırakıldı. O zamanki Cahiliye Araplarının kadınları cırıl cıplak gezerlerdi. Her hangi bir şekilde ortunecek bir şey ortunmez, giyilecek de bir şey de cok zaman giymezlerdi. İslÂm zuhur etti ve bu kadınlara, ortune*ceksiniz giyineceksiniz diye emir verdi, kadınlar giyindiler ve ortuneceksiniz giyineceksiniz diye emir verdi, kadınlar giyindiler ve onun*duler. Cahiliye Arapları adet ve gelenekleri gereğince, kız evlÂd ve kadınlar, mirasdan hisse almazlardı. İslÂm geldi ve bu kız ve kadın*ların da mirasa dahil olduklarını bildirdi ve bunları mirasa dahil etti. haklarını verdi.
İslÂm'dan once, edinilmiş bir evlÂd (evlÂtlık) hakiki evlÂd gibi duşunulurdu. İslÂm geldi ve hakiki evlÂd ile edinilmiş (evlÂdlık) arasın*da fark olduğunu ortaya koydu, evlÂtlıkta kan akrabalığı mevcut olmadığını bildirdi ve evlÂtlığın boşamış olduğu kadının, nikÂh edil*mesinin mahzurlu olmadığını acıkladı.
Hulasa. İslÂm, zuhur ettikten sonra eski Cahiliye Araplarının bir hayli adet ve geleneklerini, hatta hemen hemen hepsini de orta*dan kaldırdı. Evet, muslumanlar Allah'a ve O'nun resulunun getir*miş bulunduğu emirlere iman etmiş olduklarından, itiraz etme*den, mesele cıkarmadan, eski adetlerinden vaz gectiler. Boyle yap*maları neyin sayesinde oldu? Sadece iman etmelerinin. Onların ba*baları dedeleri yuzlerce putun karşısına gecip secde ederlerdi, ne*zirler getirirlerdi, niyazda bulunurlardı. Fakat imana gelince, kendi elleriyle bu putlarını kırıp doktulerdi. Yuzlerce seneden beri sure gel*mekte olan aile gelenek ve adetleri hep sildiler, supurduler. Mukaddes saydıkları her şeyi, ayaklarının altına aldılar, ciğnediler ve Hak TeÂla'nın emriyle bir daha bunlara donmediler. Hak TeÂla'nın em*rinde caiz sayılan hususlara amel ettiler, caiz olmayanları bıraktı*lar. Yuzlerce seneden beri pÂk ve temiz telÂkki ettikleri şeylerin pis, olduğunu anladılar. Yuzlerce seneden beri, kotu ve fena dedikleri şey*lerin iyi ve temiz olduğunu oğrendiler.
Kafirliğin ceşitli usul ve yolları, o zamanın Cahiliye Arapları icin, hem menfaat hem de zevk vesilesiydi. Hak TeÂla'nın hukmu gelince bunların hepsinden de kurtuldular, İslÂm kanunları ve taÂlimi gere*ğince insan icin tatbik edilmesi sıkıntılı olan hususlarda bile hoşluk*la, memnuniyetle cok titiz davrandılar. İşte bunun ismine «iman» denir.
O zamanki Cahlliye Arapları, mesel şoyle deselerdi: Biz şu me*seleyi kabul ederiz de, bu mesele bizim menfaatlerimize aykırı duş*tuğunden kabul edemeyiz. Yahut da şoyle deselerdi: Biz falan şeyi bulabiliriz de feşmekan şey, bizim icin faydalı olduğundan bırakama*yız. Ya falan işi yaparız da falanca işi, dede babamız yapmadığın*dan biz onu yapamayız. Yahut da meselÂ: Rûmiler'in (Bizanslılar)ın yaptıkları falan husus, bizim hoşumuza gidiyor, bunu yapacağız, yi*ne mesel İranilerin (O zamanki Mecusi İrani'ler)in yaptıkları faşmekan merasim de guzeldir biz ondan zevk alıyoruz yapmalıyız, ama falanca işi yapamayız, bize zor geliyor. Boyle deselerdi ve İslÂmı da boyle kabul etselerdi, size şunu da soyleyeyim ki bu gun yer yu*zunde herhangi bir şekilde bir tek musluman bile bulmak imkanı olmazdı.
__________________
Allah'a İtaat yolunda bİr kaC mİsal
Dini Sohbetler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Allah'a İtaat yolunda bİr kaC mİsal
-
12-09-2019, 10:52:17