Soz konusu ayetlerin aşağıdaki delillere dayanarak aşağıdaki gibi tercume edilmesine getireceğiniz ilmi itirazlar nelerdir ?
Ben doğrusunu arıyorum.
Asa mucizesi:
Kur’an’da Musa ile ilgili pasajlarda asadan soz edilir. Pasajlarda gecen bu sozcuk, Musa’nın elindeki “baston” olarak kabul edilir ve bu asanın, yılana, ejderhaya donuşmesi, sihirbazların değneklerini, iplerini yutması, denizi yarması, kayadan su cıkarması gibi hunerleri nakledilir. Şimdi bu asanın ne olduğunu tahlil edelim.
ASA
Kur’an’daki Musa kıssalarını doğru anlamak icin, israiliyatın etkisiyle oluşmuş peşin kabulleri aşıp Rabbimizin bu kıssalarda kullandığı sozcuklerin gercek anlamını bulmak gerekiyor. Bunlardan birisi de asa sozcuğudur. Nuzul sırasına gore ilk asa sozcuğu burada gectiğinden bu sozcuğu burada tahlil etme ihtiyacı duyuyoruz.
Asa
“Asa” sozcuğu aslında, “İctima (toplanma) ve i’tilaf (uyuşma)” demektir. Asa sozcuğu, el ve parmaklar uzerinde toplandığı icin “Ud’a (telli calgılardan Ud) isim olmuştur. Esmai, Bazı Basralılardan şoyle nakleder:
“Bastona “Asa” ismi verilmesinin nedeni, el ve parmakların uzerinde toplanmasıdır. Bu sozcuk Arapların toplumu hayır ya da şer bir şey uzerine topladıkları zaman dedikleri “asavtu’l kavme, e’suhum (toplumu bir araya getirdim, onları bir araya getirin)” deyişlerinden gelmektedir.”
“Asanın bırakılması” ifadesi, mecaz olarak, “yolculuğun bitmesi yolcunun gideceği yere varıp direklerini dikip, cadırını kurması; yerleşmesi” demektir. (Lisan; “asa” mad. Tac. “Asa” mad)
Bu acıklamalara gore asa sozcuğunun tam karşılığı “BİRİKİM/ sıkı tutulan” demektir. Bu anlamıyla da tam tamına “Kur’an” sozcuğunun de karşılığıdır. Bu sozcuğu Musa’ya izafe ettiğimiz zaman, “Musa’nın birikimi” demektir.Ayetlerden anlaşılacağı uzere bu da “Musa’ya yapılan vahiyleri ve Musa’nın deneysel bilgi birikimi”ni ifade eder.
Musa’ya vahyedilenlerle kendi birikiminin ozeti ise Ta Ha sûresinin girişinde; 11-16. ayetlerde ozet halinde “Musa! Ben, senin Rabbin olan Ben’im. Hemen iki nalınını cıkar, şuphesiz sen temizlenmiş vadide, Tuva’dasın / iki kere temizlenmiş bir vadidesin. Ve Ben seni sectim. O hÂlde vahyedilecek olan şeye; “Hic şuphesiz ki Ben, Allah’ın ta kendisiyim. İlÂh diye bir şey yoktur Benden başka. O hÂlde Bana kulluk et ve Beni anmak icin salÂtı ikame et. Şuphesiz ki o saat [kıyamet] gelecektir. Onu Ben herkes emeğinin karşılığını alsın diye neredeyse gizleyeceğim. O nedenle ona [kıyamete] inanmayan ve kendi hevasına uyan kimse seni, ondan [kıyamete iman etmekten] alıkoymasın; sonra helÂk olursun” şeklinde verilmiştir. Anlaşılan o ki Musa bu ilkeleri tebliğ etmiş ve bunların kabulu icin tartışma yapmıştır.
Bunun bastona isim olması da sadece el ve parmakların uzerinde toplanması değil “uzerine dayanmak, yaprak silkeleme, silah, kazma olarak kullanma vs. gibi bircok yararın da toplanması”dır
“Asa” sozcuğu Kur’an’da altı kez gecer.
Şimdi Kur’an’da gecen asa sozcuklerini tahlil edelim.
Coban Asası
Coban asası olarak gecen asa, Ta Ha 18’de gecen asa sozcuğudur.Bu ayette gecen asa, coban asasıdır. Bildiğimiz bastondur ki Rabbimiz, Musa’ya bu asayı ilk vahiy anında bıraktırmıştır.
Diğerleri ise “Musa’nın vahiy ve deneysel olarak oğrenmiş olduğu bilgi birikimi”dir. Musa’nın Firavun’a karşı, sudan gecmek icin, taş kalpli İsrail oğullarını adam etmek icin kullandığı asa, Musa’nın bilgi birikimi; kendisine yapılan vahiyler ve o zamana kadar oğrendikleri ve edindiği deneyimlerdir.
Ayetler bu olculer cercevesinde okunacak olursa doğru anlaşılacağı kanaatindeyiz.
Yılana Donuşen Asa
Ta Ha; 20-23:
20- O da onu hemen bıraktı/ yerleşik hayata gecti, bir de ne gorursun! O (sağ elindeki), koşan bir candır.
21–23- O [Allah]: “Sana en buyuk ayetlerimizden gostermemiz icin tut onu, korkma! Biz onu ilk durumuna cevireceğiz. Diğer bir ayet olmak uzere de GUCUNU / kanadına ekle, cirkinlik olmadan hic kusursuz, mukemmelce CIKACAKSIN” dedi.
Bu ayetlerde Musa’ya verilen iki ayetten bahsedilmektedir. Bu ayetlerden ilki sağ eline coban asasının yerine verilen vahiydir, kitaptır, Tevrat’tır. İkincisi de gerektiği zaman gucune guc katacak olan yedek gucu; Harun’dur. Aşağıdaki ayetlerde Musa’nın ifade yeteneğinin yeterli olmadığı, meramını iyi anlatması icin kardeşi Harun’u kendisine yardımcı istediği ve bu isteğinin Musa’ya verildiğini goreceğiz.
Bu konuyla ilgili yani asa ve kusursuz guc ile ilgili daha evvel A’raf suresinde ki Musa ile ilgili pasajlarda detay verilmiştir. Burada başka sozcukler uzerinde duracağız.
Hayye
“Hayye” sozcuğu de Musa pasajını doğru anlamadaki kilit sozcuklerden biridir. Bu nedenle bu sozcuk ile ilgili ayrıntıları veriyoruz.
“Hayye” sozcuğu “Hayat” sozcuğunden gelmekte olup anlamı “bir kere yaşam” demektir. Bu sozcuk Araplarda bir cok orneğiyle soylenir:
Yılana uzun omurlu olmasından dolayı “Hayye” denir. Gozu keskin olana o, hayyeden daha iyi gorur derler. Hain sinsi olana o hayyeden daha zalim derler. Cevrensine, toplumuna yararlı olanlara ve onları koruyanlara,bolgenin, yeryuzunun hayyesi denir. Kadın erkek uzun yaşayana “o hayyenin tekidir” derler. Kişi akıl zeka ve dehada zirvede olduğu zaman “o, vadinin hayyesidir” denir. “Hayye”, teşbih olarak Buyuk Ayı yıldız kumesinin İkizleri ile Alkaid (olu sonuk yıldız) arasındaki yıldızlara denir. (Lisan Hayye mad. Tac; “hayye” mad.) Tahiyye /selamlama,(Allah sana omur versin.) sozcuğu de yine aynı kokten gelir.
Ozetlersek bu sozun acıkca anlamı, “hayat ve canlılık” demektir. Yılana “hayye” sozcuğu, yılan demek olmayıp, varlığın uzun omurlu oluşunu nitelemektedir. Ta Ha’da “hayyetun tes’a (koşup duran tes’a) denilmiştir. Bunun Turkcemizdeki tam karşılığı, “Yedi canlı” deyimidir ki bu deyimin anlamı “Defalarca olum tehlikesiyle karşılaşmasına rağmen her seferinde sağ kurtulmak” demektir. Bu sozcuk, bircok hastalıktan, beladan felaketten kurtulan kişiler icin kullanıldığı gibi, kedi ve yılan icin de kullanılır.
Bu ayetteki “hayye” sozcuğunu anlamak icin Rabbimizin Musa’nın sağ elindekini bir başka nitelemesini daha dikkate almak gerekiyor. Rabbimiz Musa’nın sağ elindekini Neml; 10 ve Kasas; 31’de “sanki gorunmeyen bir varlık gibi, hareket ettirir” diye nitelemiştir. Yani Musa’nın sağ elindeki şey “Hareket ettiren gorunmez bir varlığa” benzemektedir. Peki bu hareket sağlayan gorunmez varlık nedir? Bu insanların ve hayvanların CANIDIR.
Bu ifade, vahyin; ilahi kitapların “RUH” niteliğidir. Kur’an’ın bir adı da Ruh olduğu gibi Musa’nın sağ elindekinin (Kitabının) adı da Ruh’tur. Kur’an da hayat veren bir kitaptır.
Mu’min; 15:
15- O, dereceleri yukseltendir, Arş’ın sahibidir: O, buluşma gunu hakkında uyarmak icin kendi emrinden/ kendi işinden olan ruhu [vahyi] kullarından dilediğine ilka eder [bırakır].
Şura; 52-53:
52, 53- İşte boylece Biz sana da kendi emrimizden/ kendi işimizden olan ruhu vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur/ışık yaptık. Hic kuşkusuz sen de dosdoğru bir yola; goklerde ve yerde bulunanlar kendisi icin olan o Allah’ın yoluna kılavuzluk etmektesin. Gozunuzu acın butun işler yalnız Allah'a doner.
Enfal; 24:
24. Ey iman etmiş kimseler! O [Elci] sizi, size hayat verecek şeylere cağırdığı zaman, Allah'a ve Elci'ye icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız.
Yirminci ayetteki “hayye” sozcuğu, yılan olarak algılanınca, doğal olarak 21. ayetteki “korkma” sozcuğu de “yılandan korkma” olarak anlaşılacaktır.
Halbuki burada konu edilen korku, bu surenin 45 ve 46. ayetleri ile Şuara; 10- 15, Neml 10 ve Kasas 30. ayetlerde konu edilen Musa’nın gorevden korkmasıdır, kacmasıdır.
Şuara; 10-17:
10, 11- Bir vakit de Rabbin, Musa’ya: “Git o zalim kavme; Firavun kavmine, hÂl takvalı davranmayacaklar mı?” diye nida etmişti.
12–14- O [Musa]: “Rabbim! Şuphesiz ben, beni yalanlamalarından korkarım. Goğsum de daralır, dilim konuşmaz, onun icin Harun’a da elcilik ver. Hem onlara ait benim uzerimde bir suc var. Ondan dolayı beni oldurmelerinden korkarım” dedi.
15–17- O [Allah]: “Hayır… Hayır… Haydi, ikiniz ayetlerimizle gidin. Şuphesiz ki, Biz sizinle beraberiz, işitenleriz. Haydi ikiniz Firavun’a gidin de ‘Biz kesinlikle, İsrail oğullarını bizimle beraber gonderesin diye’ Âlemlerin Rabbinin elcisiyiz deyin” dedi.
Neml; 10, 11:
10, 11- Ve birikimini ortaya koy!” - Onu sanki gorunmeyen bir varlık gibi, hareket ettirir goruverince donup arkasına bakmadan kactı.- Ey Musa korkma! Şuphesiz ki Ben;Benim yanımda elciler korkmaz. - Ancak, kim zulum yapar, sonra kotuluğun sonunda iyiliğe cevirirse, şuphesiz Ben, cok bağışlayıcıyım, cok merhamet sahibiyim.-
Kasas; 30- 32:
30- 32- Sonra oraya vardığında o bereketli toprak parcasındaki vadinin sağ tarafından, bir ağactan seslenildi: “Ey Musa! Hic şuphesiz ki Ben, Âlemlerin Rabbi Allah’ın ta kendisiyim! Ve birikimini ortaya at! – Onu (birikimini sanki gorunmeyen bir varlık gibi, hareket ettirir gorunce de donup arkasına bakmadan kactı.- Ey Musa! Beri gel, korkma. Kesinlikle sen emniyette olanlardansın. Koynundaki gucunu devreye sok, kusursuz bembeyaz cıkacaksın.. Korkudan kanadını kendine cek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Şuphesiz ki onlar, yoldan cıkan bir kavim olmuşlardır.”
Ta Ha; 45, 46:
45- O ikisi [Musa ile Harun]: “Rabbimiz! Onun bizim aleyhimize aşırı gitmesinden veya azgınlığından korkarız” dediler.
46- O [Allah]: “Korkmayınız, şuphesiz Ben ikinizle beraberim, işitirim ve gorurum.
Yirmi ikinci ayetteki “Tahrucu (cıkacak)” filinin oznesi “El” değil, “Sen” dir. Bu ifade, fiil kalıbının” ikinci eril tekil şahıs” kalıbı ile, “ucuncu dişil tekil şahıs” kalıplarının aynı kalıp olmasından karıştırılmıştır. Burada kastedilen de kendisine yedek guc olarak verilmiş Vezir Harun’u devreye sokması, onun sayesinde ifadeleri kusursuzca, lekesizce, eksiksiz olarak tebliğ edeceğidir.
Ejderhaya donuşen asa
A’raf; 106- 108:
106. O (Firavun,) “Eğer bir alamet; gosterge ile geldiysen, getir hemen onu, tabii eğer doğrulardan isen” dedi.
107-109. Bunun uzerine o (MûsÂ), BİLGİ BİRİKİMİNİ ortaya attı, o da birdenbire apacık bir “SİLİP SUPUREN” kesiliverdi. Gucunu de sıyırıp acığa koydu; artık gucu, izleyenler icin mukemmel, tam kusursuzca idi.
Şuara; 32:
30- O [Musa]: “Sana apacık bir şey getirmiş olsam da mı?” dedi.
31- O [Firavun]: “Haydi hemen getir onu, eğer doğrulardan isen” dedi.
32- Bunun uzerine o [Musa], birikimini ortaya koyuverdi; bir de bakmışsın ki o [Musa’nın birikimi], apacık bir silip supurendir.
Su’ban
“Su’ban” sozcuğu, “su ve kan akması anlamındaki “seab” sozcuğunden gelir. Vadide sel yataklarının kıvrım kıvrım olması, bu kıvrım kıvrım dere yataklarından suyun akması, sevgilinin uzun saclarının kıvrım kıvrım oluşu da şairlerin gozunde bu sozcukle ifade edilir. Bu sozcuğun coğulu da “su’ban” şeklindedir. “Su’ban” sozcuğu tekil olarak da “uzun, guclu, fare avlayan yılan anlamında kullanılır. (Lisan “sab” mad. Tac; “sab” mad.)
Demek oluyor ki “Sub’an” sozcuğunun esas anlamı, “selin, onune gelen her şeyi icine alıp suruklemesi” demektir. Fareleri avlayıp yutan yılana da bu ismin verilmesi yılanın şekil, uzunluk ve kıvrımlığı itibariyle dereye benzemesi ve onune cıkan fareyi sel gibi yutmasındandır. Musa’nın birikiminin buna benzetilmesi de İlahi vahyin, her turlu beşeri plan ve desiseleri; batılı yok edip yutmasındandır.
Bu ayetlerde Musa’nın birikimini ortaya koyması ile, hasımlarına ait ipsiz sapsız goruşlerin, tezlerin ve batılın ortadan kaldırıldığı, hakkın ortaya cıktığı acıklanmaktadır.
Ayetteki “Su’ban” sozcuğunu ister onune geleni surukleyen sel anlamında; ister fare avlayan yılan anlamında ele alalım, burada konu edilen, Musa’nın birikiminin, onunde olan ne varsa silip supurduğu, yutup gectiği anlatılmaktadır. Musa’nın ortaya koyduğu fikirlerin, bilgilerin firavun ve halk huzurunda ziynet gunu “Acık Oturum”a benzer bir uslup ile yapılan musabakada sihirbazlarının tezlerini curuttuğu, iptal ettiği anlatılmaktadır. Cunku vahyin onunde hicbir şey durmaz, duramaz. Bu nitelik Kur’an icin de bircok yerde konu edilmiştir.
Murselat; 1-7:
1- 7- kume kume gonderilip de onune geleleri devirdikce deviren, toplumları canlandırdıkca canlandıran, canlandırdıkca da hakkı batılı ayıran ozur ? veya uyarı olarak oğut bırakan Kur’an ayetleri kanıttır ki kesinlikle tehdit olunduğunuz şey elbette meydana gelecektir.
Saffat; 1-5:
1 – 5 - O saflar halinde dizilenlere/ dizenlere, sonra da haykırıp surukleyenlere, sonra da (haykırıp surukleyince de) oğut okuyanlara kasem olsun ki, [bunlar, o saflar halinde dizilenler kanıttır ki,] sizin İlahınız kesinlikle Bir Tek’tir. O, goklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Doğuların da Rabbidir.
Zariyat; 1-6:
1- 6 - O tozuttukca tozutanlara, arkasından ağırlığı taşıyanlara, sonra kolaylıkla akanlara, sonra da bir emri paylaştıranlara kasem olsun ki şuphesiz tehdit olunduğunuz o şey, kesinlikle doğrudur. Şuphesiz “Din [yapılanların karşılıklandırılması]” de kesinlikle gercekleşecektir.
Naziat;1-3,26:
1 -3, 26- o, suya batırırcasına/batırarak sokup cekenlere, o, zorlamadan yumuşaklıkla cekenlere ve o, yuzdukce yuzup gidenlere, derken, one gectikce gecip de bir iş cevirenlere kasem olsun ki, şuphesiz bunda, haşyet (saygı) duyacak kimseler icin bir ibret vardır.
Batıl yok olucudur.
İsra; 81:
81 – Ve de ki: “Hakk geldi, batıl yok oldu. Şuphesiz batıl yok olup gider.”
Batıl hakla yok edilir.
Enbiya; 18:
18 – Bilakis Biz hakkı batılın başına carparız da onun beynini parcalar. Bir de bakarsın o [batıl], yok olup gitmiştir. Ve Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan dolayı size yazıklar olsun!
Musa’ya zaferin ne ile kazandırıldığı, Musa’nın asasının (birikiminin) ne olduğu ise Yunus suresinde Rabbimizce tefsir edilmiştir.
Yunus; 79- 82:
79 – Ve Firavun “Bana en bilgili sihirbazların tumunu getirin!” dedi.
80 - Nihayet sihirbazlar gelince, Musa onlara “Ne atacaksanız atın!” dedi.
81, 82 - Onlar ortaya atınca da Musa “Sizin getirdiğiniz şey sihirdir. Şuphesiz, Allah onu iptal edecektir [boş ve asılsızlığını ortaya cıkaracaktır]. Şuphe yok ki, Allah fesatcıların işini duzeltmez. Ve Allah, gunahkÂrların hoşuna gitmese de, hakkı, Kendi kelimeleriyleortaya koyup gercekleştirir” dedi.
Gorulduğu gibi bu ayetlerde asa, “Allah’ın kelimeleri” olarak tefsir edilmiştir.
Musa pasajlarında gecen Deniz
Kur’an’da gecen Musa pasajlarını doğru anlayabilmenin bir başka onemli unsuru da pasajlarda gecen “bahr” ve “yemm” sozcuklerinin doğru bilinmesidir.
Bu iki sozcuk genellikle “deniz” diye cevrildiğinden doğal olarak Musa’nın İsrail oğullarını Kızıldeniz’den gecirdiği ve Firavun ve avenesinin de Kızıldeniz’de boğulduğu kabul edilir.
Yalnız Kur’an ve Arap dili aslında buna izin vermemektedir. İşin doğrusunu kavrayabilmemiz icin bu sozcuklerin gercek anlamını takdim ediyoruz.
Bahr
“Bahr”, “ister tatlı ister tuzlu olsun cok su” demektir. Bu sozcuk “kara parcası” sozcuğunun karşıtıdır. Bu sozcuğun aslı “yarmak” demektir. Su, kara parcasını yardığı icin bu isimle isimlenmiştir. Eski Arap şiirlerinde de Fırat nehri “bahr” sozcuğuyle yer almaktadır. Buyuk, tuzlu sulara (denizlere) “bahr” denmesi yaygındır. (Lisan Bhr” mad, Tac. Bhr Mad.)
“Bahr” sozcuğu, Musa ile ilgili ayetlerde: Bakara; 50, A’raf; 138, Yunus; 90, Ta Ha; 77, Şuara; 63 ve Duhan; 24’te gecer.
Yemm
“Yemm”, bahr; cok su demektir. Leys bu sozcuğu “derinliği ve kıyıları bilinemeyen deniz olarak tarif etmiştir. Ama Kur’an’da Ta Ha 39.ayette “Musa’nın annesine bebeği “Yemm”e bırakması vahyedildiği ve Musa’nın sandığı Yemm’de sahile vurması acıkca acıklandığına gore bu iddia doğru olmaz. Zira Musa Nil nehrine bırakıldı ve sandık nehrin kenarına yanaştı.
Bu sozcuğun Suryaniceden Arapcalaştırıldığına da inanılır. (Lisan “yemm” mad. Tac “yemm” maddesi.)
Bu sozcuk, A’raf; 136, Ta Ha; 39 (iki kez), 78, 97, Kasas; 7, 40 ve Zariyat; 40’ta gecer.
Musa’nın ailesinin ve Firavun’un yaşadığı yerler dikkate alındığında Musa pasajlarında gecen “Bahr ve Yemm” kelimelerini “bol su, nehir” olarak cevirmek gerekmektedir. Buna gore de Firavun’un, kesinlikle Musa’nın bebek iken bırakıldığı suda boğulduğu, denizde(Cumlenin buraya kadar olan kısmı anlaşılmadı); Kızıldeniz’de boğulmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda, kadim lugatlerde “yemm” sozcuğunun Suryaniceden Arapcalaştırılmış olduğunun da yer aldığını belirtmiştik. Bunun boyle olmasının buyuk bir ihtimal olduğunu, İbranicede “denize”, “yam” denişinden de anlıyoruz. Yani “İbranicede “yam” sozcuğu, deniz demektir. Zaten omrunde deniz gormemiş bedevilerin denize isim vermesi de beklenemez. Eşyaya ismi, o nesneyle haşir neşir olanlar verirler. Tum dunyadaki doğal veya yapay nesnelerin adlarına bakıldığı zaman bu acıkca gorulur.
Eldeki Kitab-ı mukaddeslerde de bazı yerlerde “deniz, bazı yerlerde, Kızıldeniz bazı yerlerde de “kamış denizi olarak cevrilmiştir. Orneğin:
Mezmurlar; 136. mezmur, 11- 16. cumleler
11, 12 Guclu eli, kudretli koluyla, sevgisi sonsuzdur; İsrail'i Mısır'dan cıkarana, sevgisi sonsuzdur;
13 Kamış Denizi'ni ikiye bolene, sevgisi sonsuzdur;
14 İsrail'i ortasından gecirene,s Sevgisi sonsuzdur;
15 Firavun'la ordusunu Kamış Denizi'ne dokene, sevgisi sonsuzdur;
16 Kendi halkını colde yurutene, sevgisi sonsuzdur;
Cıkış 14. Bab.
14 RAB Musa'ya, "İsraillilere soyle, donsunler" dedi, "Pi- Hahirot yakınlarında, Migdol ile deniz arasında, Baal-Sefon'un karşısında deniz kıyısında konaklasınlar.
3 Firavun şoyle duşunecek: 'İsrailliler ulkede şaşkın şaşkın dolaşıyorlardır, col onları kuşatmıştır.'
4 Firavun'u inatcı yapacağım. Onların peşine duşecek. Boylece Firavun'la ordusunu yenerek yucelik kazanacağım. Mısırlılar bilecek ki, ben RAB’bim." İsrailliler soyleneni yaptılar.
5 Halkın kactığı Mısır Firavunu'na bildirilince, Firavun'la gorevlileri onlara ilişkin duşuncelerini değiştirdiler: "Biz ne yaptık?" dediler, "İsraillileri salıvermekle kolelerimizi kaybetmiş olduk!"
6 Firavun savaş arabasını hazırlattı, ordusunu yanına aldı.
7 Secme altı yuz savaş arabasının yan sıra, Mısır'ın butun savaş arabalarını sorumlu suruculeriyle birlikte yanına aldı.
8 RAB Mısır Firavunu'nu inatcı yaptı. Firavun sevincle ilerleyen İsraillilerin peşine duştu.
9 Mısırlılar Firavun'un butun atları, savaş arabaları, atlıları, askerleriyle onların ardına duştuler ve deniz kıyısında, Pi-Hahirot yakınlarında, Baal-Sefon'un karşısında konaklarken onlara yetiştiler.
10 Firavun yaklaşırken, İsrailliler Mısırlıların arkalarından geldiğini gorunce dehşete kapılarak RAB'be feryat ettiler.
11 Musa'ya, "Mısır'da mezar mı yoktu da bizi cole olmeye getirdin?" dediler, "Bak, Mısır'dan cıkarmakla bize ne yaptın!
12 Mısır'dayken sana, 'Bırak bizi, Mısırlılara kulluk edelim' demedik mi? Colde olmektense Mısırlılara kulluk etsek bizim icin daha iyi olurdu."
13 Musa, "Korkmayın!" dedi, "Yerinizde durup bekleyin, RAB bugun sizi nasıl kurtaracak gorun. Bugun gorduğunuz Mısırlıları bir daha hic gormeyeceksiniz.
14 RAB sizin icin savaşacak, siz sakin olun yeter."
15 RAB Musa'ya, "Nicin bana feryat ediyorsun?" dedi, "İsraillilere soyle, ilerlesinler.
16 Sen değneğini kaldır, elini denizin uzerine uzat. Sular yarılacak ve İsrailliler kuru toprak uzerinde yuruyerek denizi gececekler.
17 Ben Mısırlıları inatcı yapacağım ki, artlarına duşsunler. Firavun'u, butun ordusunu, savaş arabalarını, atlılarını yenerek yucelik kazanacağım.
18 Firavun, savaş arabaları ve atlılarından oturu yucelik kazandığım zaman, Mısırlılar bilecek ki, ben RAB'bim."
19-20 İsrail ordusunun onunde yuruyen Tanrı'nın meleği yerini değiştirip arkaya gecti. Onlerindeki bulut sutunu da yerini değiştirip arkalarına, Mısır ve İsrail ordularının arasına geldi. Gece boyunca bulut bir yanı karartıyor, obur yanı aydınlatıyordu. Bu yuzden, butun gece iki taraf birbirine yaklaşamadı.
21 Musa elini denizin uzerine uzattı. RAB butun gece guclu doğu ruzgarıyla suları geri itti, denizi karaya cevirdi. Sular ikiye bolundu,
22 İsrailliler kuru toprak uzerinde yuruyerek denizi gectiler. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturdu.
23 Mısırlılar artlarından geliyordu. Firavun'un butun atları, savaş arabaları, atlıları denizde onları izliyordu.
24 Sabah nobetinde RAB ateş ve bulut sutunundan Mısır ordusuna baktı ve onları şaşkına cevirdi.
25 Arabalarının tekerleklerini cıkardı; oyle ki, arabalarını zorlukla surduler. Mısırlılar, "İsraillilerden kacalım!" dediler, "Cunku RAB onlar icin bizimle savaşıyor."
26 RAB Musa'ya, "Elini denizin uzerine uzat" dedi, "Sular Mısırlıların, savaş arabalarının, atlılarının uzerine donsun."
27 Musa elini denizin uzerine uzattı. Sabaha karşı deniz olağan haline dondu. Mısırlılar sulardan kacarken RAB onları denizin ortasında silkip attı.
28 Geri donen sular savaş arabalarını, atlıları, İsraillilerin peşinden denize dalan Firavun'un butun ordusunu yuttu. Onlardan bir kişi bile sağ kalmadı.
29 Ama İsrailliler denizi kuru toprakta yuruyerek gecmişlerdi. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturmuştu.
30 RAB o gun İsraillileri Mısırlıların elinden kurtardı. İsrailliler deniz kıyısında Mısırlıların olulerini gorduler.
31 RAB'bin Mısırlılara gosterdiği buyuk gucunu gorunce korkan İsrail halkı, RAB'be ve kulu Musa'ya guvendi.
Asa ile denizin yarılması
Şuara; 63:
63- Sonra Musa’ya: “Vur birikimini o bol suya; nehre!” diye vahyettik. Sonra o [ bol su; nehir) yarıldı; barajlar yapıldı da, her bir parca (baraj) ulular ulusu bir dağ gibi oluverdi.
Not: bu ayet Mushaf’ta aslında 50, 51. ayetlerin arkasında tertip edilmelidir. Altmış ucuncu sırada tertibi hem ayetin yanlış anlaşılmasına hem de yanlış inancların oluşmasına sebep olmaktadır.
Bakara; 50:
50. Hani bir zamanlar da Biz, bol suyu; nehiri size yarıp da sizi kurtarmıştık ve siz bakıp dururken Firavun'un yakınlarını suda boğmuştuk.
Bu ayetlerde Musa’ya bilgi birikimini kullanarak Nil nehri uzerinde barajlar kurmasının vahyedildiği, sonra da suyun dağlar gibi parcalara ayrıldığı; yani yuksek barajların yapıldığı acıklanmaktadır. Yani Musa mucize olarak kızıl denizi yararak iki tarafta dağ gibi sular oluşmamıştır. Musa birikimiyle Nil nehri uzerine barajlar kurmuş ve her bir baraj dağ gibi yuksek imiş. Burada acıklanan işte budur. Daha sonra bu baraj patlatılarak Firavun ve yakınları baraj selinde olduruleceklerdir.
Bilinen en eski baraj İ.O. 2900 yılında Nil nehri uzerinde kurulmuş 15 m. yuksekliğindeki barajdır. Kur’an’ın acık ifadesine gore baraj birden coktur.
Diğer ayetlerden de anlaşıldığı uzere Musa, Mısır’da kaldığı sure icinde esas niyetini saklayarak nehri barajlarla kesmiş ovada kanallar oluşturmuş ve eski su yataklarını tarıma acmıştır. Bu nedenledir ki Firavun “Bu altımdaki nehirler benim değil mi” demektedir.
Bu ayette İsrail oğullarının gecmişinden başka safhalar hatırlatılmaktadır. Bu donemler:
Suyun yarılması; baraj kurulması, İsrail oğullarının kurtulması, Firavunun yakınlarının, İsrail oğullarının gozu onunde suda boğulmasıdır. Daha sonra Musa, kavmini ve Kıptilerden kendisine inananları yanına alarak bu yerlerden toplumunu gecirmiş kendilerini takip eden Firavun ve ordusunu bu tarım arazilerine cekmiş, onlar arazide iken barajları yıkarak Firavun ve ordusunun boğulmasını sağlamıştır.
Burada bu olaylar kısa bir cumle ile ifade edilmiştir. Biz bunları hemen birkac saat icinde olup bittiğini sanmıyoruz. Bu olay yıllarca suren bir surecte gercekleşmiştir.
Burada dikkat ceken bir nokta, Firavunun yakınlarının boğuluşunu İsrail oğullarının, seyretmiş ve gormuş olmalarıdır ki bu Kitab-ı mukaddeste şoyle anlatılır.
Cıkış 14. Bab. 25-31. cumleler
25 Arabalarının tekerleklerini cıkardı; oyle ki, arabalarını zorlukla surduler. Mısırlılar, "İsraillilerden kacalım!" dediler, "Cunku RAB onlar icin bizimle savaşıyor."
26 RAB Musa'ya, "Elini denizin uzerine uzat" dedi, "Sular Mısırlıların, savaş arabalarının, atlılarının uzerine donsun."
27 Musa elini denizin uzerine uzattı. Sabaha karşı deniz olağan haline dondu. Mısırlılar sulardan kacarken RAB onları denizin ortasında silkip attı.
28 Geri donen sular, savaş arabalarını, atlıları, İsraillilerin peşinden denize dalan Firavun'un butun ordusunu yuttu. Onlardan bir kişi bile sağ kalmadı.
29 Ama İsrailliler denizi kuru toprakta yuruyerek gecmişlerdi. Sular sağlarında, sollarında onlara duvar oluşturmuştu.
30 RAB o gun İsraillileri Mısırlıların elinden kurtardı. İsrailliler deniz kıyısında Mısırlıların olulerini gorduler.
31 RAB'bin Mısırlılara gosterdiği buyuk gucunu gorunce korkan İsrail halkı, RAB'be ve kulu Musa'ya guvendi.
Buradan da anlaşılıyor ki bu boğulma olayı Kızıldeniz’de olmamıştır. Cunku yuz kilometre civarındaki bir mesafeden; denizin bir ucundan diğer ucunda olanların boğuluşunu ve cesetlerini gorme imkanı yoktur.
Asa ile taştan on iki pınarın fışkırması
A’raf; 160:
160- Ve Biz onları on iki torun liderleri olan oymak topluluğa ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman MûsÂ'ya, “Birikimini o taş kalpli kavmine uygula” diye vahyettik. Hemen ondan (o taş kalpli kavimden) on iki toplum, belde halkı oluşuverdi. Halkın her biri su alacağı yeri iyice oğrendi. Ve bulutu da uzerlerine golge yaptık. Onlara kudret helvası ve bal/bıldırcın indirdik; size rızk olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz! Onlar Bize zulum yapmadılar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Bakara; 60:
60. Ve hani bir zamanlar MûsÂ, kavmi icin su istemişti de, Biz, “Birikimini taş kalpli kavmine uygula!” demiştik. Bunun uzerine ondan (o taş kalpli kavimden) taştan on iki toplum- belde halkı ayrışmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri kesinlikle oğrendi. –Allah'ın rızkından yiyin-icin ve bozgunculuk yaparak yeryuzunde taşkınlık yapmayın.–
Buradaki tahlilimiz her iki ayet icin de gecerlidir.
Taş
Yukarı ki ayetlerde “Asa”nın Musa’nın birikimi olduğunu iyice oğrenmiş idik. Burada Musa’nın birikimin kullanacağı, vuracağı “taş” ifadesini ele alalım. Bilindiği gibi “taş” sozcuğu, sertliğin, katılığın sembolu olan bir sozcuktur. Rabbimiz İsrail oğullarının kalplerini taşlar gibi, hatta daha da katı olduğunu bildirmiştir. O nedenle burada taş ifadesiyle de, dağlardaki taş, kaya değil, “taş kalpli İsrail oğulları” kastedilmiştir.
Bakara 74
74. Sonra da kalpleriniz katılaştı; işte onlar, taş gibidir, hatta daha katıdır. Ve şuphesiz taşlardan oyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, oyleleri vardır ki yarılır da ondan su cıkar, oyleleri vardır ki Allah'ın haşyetinden duşerler. Allah yaptıklarınızdan habersiz- duyarsız değildir.
Darb
Lisanu’l Arab ve Tacu’l Arus’ta acıklandığına gore “Darb” sozcuğunun “hakikat” manası, “Bir şeyin uzerinde bir şey oluşturmak” demektir. Bu asıl anlamdan hareketle, bu sozcuk, “vurmak, carpmak, yarmak, sıkıştırmak, yola gitmek, kalp atışı, nabız vuruşu, ornek vermek vs. gibi yuzlerce anlamda kullanılır. Biz bunu Tebyin’de Sad suresi kapsamında Eyyub peygamber ile ilgili bolumun tahlilinde detaylıca verdik.
Bu sozcuğun buradaki anlamı gercek anlamı olan “bir şey uzerinde bir şey oluşturma”dır.
Bu ayette bir diğer mesele de “ayn” sozcuğudur. Bu sozcuk ile ilgili kadim lugatlerde şu bilgiler verilir:
Ayn
Yine Lisanu’l Arab ve Tacu’l Arus’ta acıklandığına gore bu sozcuğun, gorme, goz, guneş, pınar, yağmur, mal, altın, insan, hayat, TOPLUM, BELDE HALKI …. gibi yuzden cok anlamı vardır.
Bu ayetlerdeki “ayn” sozcuğu her nedense hep “pınar” anlamıyla cevrile gelmiştir. Halbuki Musa pasajındaki “ayn” sozcuklerinin “toplum, “belde halkı” anlamı tercih edilmeliydi. Zira Rabbimiz boyle anlaşılması gerektiğini ayetin başındaki “Ve Biz onları on iki torun liderleri olan oymak topluluğa ayırdık” ifadesiyle işaret buyurmuştur.
Bunu Maide suresinde de acıkca gormekteyiz.
Maide; 12:
12 – Ve ant olsun ki Allah, İsrail oğullarının misakını almıştı. Ve Biz, kendilerinden on iki kaymakam gondermiştik. Ve Allah demişti ki: “Ben, muhakkak sizinle beraberim. Salatı ikame eder, zekatı verir, elcilerime iman eder, onları destekler ve Allah’a guzelce odunc verirseniz ant olsun ki sizden kotuluklerinizi orteceğim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim. İşte sizden her kim de, bundan sonra kufrederse, artık kesinlikle yolun doğrusunu kaybetmiş olur.”
İsrail oğullarının on iki guruba, topluma ayrılışı ve her birinin başına bir kaymakam dikiliş olayı Kitab-ı mukaddeste de yer alır. Bu demektir ki, Kitab-ı mukaddesin bu bolumunu Kur’an tasdik etmektedir.
Sayılar; 1. Bab, 1- 16. cumle:
İsrail'de Yapılan İlk Sayım
1 İsraillilerin Mısır'dan cıkışının ikinci yılı, ikinci ayın birinci gunu RAB Sina Colu'nde, Buluşma Cadırı'nda Musa'ya şoyle seslendi:
2-3 "Sen ve Harun İsrail topluluğunun butun boylarıyla ailelerinin sayımını yapın. Butun erkekleri bir bir sayıp adlarını yazın. İsraillilerden savaşabilecek durumda yirmi ve daha yukarı yaştaki butun erkekleri sayıp boluklere ayırın.
4 Size yardım etmek icin yanınızda her oymaktan birer adam bulunsun; bu kişiler aile başı olmalı.
5 Size yardımcı olacak adamların adları şunlardır:
Ruben oymağından: Şedeur oğlu Elisur,
6 Şimon oymağından: Surişadday oğlu Şelumiel,
7 Yahuda oymağından: Amminadav oğlu Nahşon,
8 İssakar oymağından: Suar oğlu Netanel,
9 Zevulun oymağından: Helon oğlu Eliav,
10 Yusuf oğullarından Efrayim oymağından: Ammihut oğlu Elişama,
Manaşşe oymağından: Pedahsur oğlu Gamliel,
11 Benyamin oymağından: Gidoni oğlu Avidan,
12 Dan oymağından: Ammişadday oğlu Ahiezer,
13 Aşer oymağından: Okran oğlu Pagiel,
14 Gad oymağından: Deuel oğlu Elyasaf,
15 Naftali oymağından: Enan oğlu Ahira."
16 Bunlar İsrail topluluğundan atanmış adamlardı; atalarının soyundan gelen oymak onderleri, İsrail'in boy başlarıydı.
Bu ayetlerde konu edilen “birikimini taş kalpli toplumuna vur” ifadesi uzerinde de durmamız gerekiyor. Ayetlerin her ikisindeki “Ve kavmi kendisinden su istediği zaman”, “Halkın her biri su alacağı yeri iyice oğrendi”, “hani bir zamanlar MûsÂ, kavmi icin su istemişti de” ifadelerden acıkca anlaşıldığına gore Musa’nın kavmi su sıkıntısı cekmiştir. Su yuzunden aralarında problemler oluşmuştur. Bu donemde de Rabbimiz Musa’ya birikimini, deneyimini kullanmasını vahyetmiştir.
Hatırlanacağı uzere Musa, su sıkıntısının nelere mÂl ocağını daha evvel Mısır’dan kacıp Medyen’e varırken Medyen suyunun başında yaşamış idi; su yuzunden tartışmaların, kavgaların olduğunu gormuş idi. Bu konuda tecrubesi vardı. Bu konu Kasas suresinde detaylıca acıklanmıştır:
Kasas; 23-25:
23 – Ve o [Musa], Medyen suyuna varınca, orada hayvanlarını sulayan insanlardan bir ummet buldu. Ve o [Musa], onların astlarından, hayvanlarını geri cekeniki kadın buldu. Dedi ki: “HÂliniz nedir?” Dediler ki: “Cobanlar sulayıp cekilmeden biz sulamayız; babamız da şeyh-i kebirdir [cok yaşlı bir ihtiyardır].”
24 - Bunun uzerine o [Musa], ikisi icin suladı. Sonra golgeye cekildi de “Rabbim! Şuphesiz ki ben, hayırdan [iyilikten] bana indirdiğin şeye muhtacım” dedi.
25 - Derken, o iki kadından biri utana utana yuruyerek ona [Musa’ya] geldi. Dedi ki: “Şuphesiz babam, bizim yerimize sulamanın ucretini karşılamak icin seni cağırıyor.” O [Musa], ona [kızın babasına] geldi ve kıssaları ona anlattı. O [kızın babası]; “Korkma, o zalim kavimden kurtuldun” dedi.
Demek oluyor ki Musa, bu kadar halkın bir arada yaşamasının, sorunlara yol acacağı gerekcesiyle İsrail oğullarını on iki yere, on iki toplum halinde dağıtmıştır. Ve susuzluk problemini boyle cozmuştur. Bilindiği gibi yerleşim alanları hep subaşlarına, nehir kenarlarına kurulur.
Denizde kuru yol acmak
Ta Ha; 77-79:
77- Ve ant olsun, Musa’ya “Yetişilmekten korkmayarak ve haşyet duymadan kullarımı geceleyin yurut de kendileri icin bol suda; nehirde kuru bir yol ac!” diye vahyettik.
78- Firavun ordularıyla hemen onları takip etti de bol sudan; NEHİRDEN kendilerini kaplayan şey kaplayıverdi.
79- Ve Firavun kavmini saptırdı ve doğru yolu gostermedi.
Bu ayetlerde Musa’nın kavmini gece calıştırarak suda; saygıduymadan; firavun icin hatır-gonul tanımadan, yakalanma korkusu olmadan Nil nehrinde kuru yollar oluşturmasının vahyedildiği, sonrada onları izleyen Firavunun ordusuyla birlikte o nehirde boğulduğu safhalar nakledilmektedir.
Ayette dikkat edilmesi gereken nokta bol suda acılacak yolun gece yuruyuşu sayesinde yapılacağıdır. Bu ifade acıkca, insanları gece calıştırmak suretiyle, kimseye sezdirmeden, goze batmadan bu işi yavaş yavaş hallet demektir.
Kur’an’daki ifadelere gore bu olaylar uzun bir surecte gercekleşmiştir. Hemen birkac dakika veya saatte olmuş işler değildir. Musa Peygamber Mısır’a donuşunde Firavun mulkunde toplumu icerisinde yıllarca guven icinde faaliyet gostermiştir.
Kasas; 14’teki “Ve Musa yiğitlik cağına girip oturaklaşınca, Biz ona hukum ve ilim verdik” ifadeleri dikkate alındığında ve de bu olgunluk yaşı, Ahkaf; 15’te “kırk yaş” olarak belirtildiğine gore ve de tevaturle tarihte yer alışına gore Rasulullah’ın da kırk yaşında peygamber olduğu bilindiğine gore Musa’ya peygamberlik kırk yaşında verilmiş olmalıdır.
Cıkış; 7. Bab’ın yedinci cumlesinde de Musa’nın kavmini ve inananları Mısır’dan cıkarmak icin Firavuna başvurduğu (bu, ilk başvurusu değildir) zamanki yaşı, seksendir. Demek oluyor ki Musa, Mısır’a dondukten sonra Mısır’da, cıkışa kadar kırk sene gibi bir sure kalmış olmalıdır. Tensiye; 34. Babın 7. cumlesine, gore de Musa 120 yaşında vefat etmiştir.
Ayetteki “haşyet duymadan” ifadesi de, bu yaptıklarının, yapacaklarının Firavun’a hainlik, nankorluk olduğunu duşunmemesi yonunde bir ihtardır. Nitekim Şuara suresinde Firavun’un Musa’yı nankorlukle hainlikle sucladığını, Musa’dan saygı, minnet duygusu gostermesini istediğini gormekteyiz.
Şuara; 18, 19:
18, 19- O [Firavun]: “Biz seni cocukken icimizde terbiye etmedik mi? Hayatından bircok yıllar icimizde kalmadın mı? Sonunda o yaptığın işi de yaptın. Sen inkÂrcılardan / nankorlerden birisin de...” dedi.
Beyaz el
Musa’ya ayet olarak verilenlerden bir tanesi de “yed-i Beyza”dır. Bu tamlama klasik anlayışta “bembeyaz, ışık sacan el” olarak kabul edilip geldi. Bu ifade A’raf 107, 108, Ta Ha 23, Şuara 33,Neml 12 ve Kasas 32’de gecer. Bunların tahliline gelince:
Yed
Ayetin orijinalindeki “yed” sozcuğu genellikle “el” diye cevrilir. “Yed” sozcuğu mecaz olarak, “kuvvet, zenginlik, iktidar, saltanat, nimet, yay,.. elle yapılan işlerin tumu “anlamında kullanılır.
Burada konu edilen guc, diğer ayetlerde; Neml 12, Kasas; 32’de “cebindeki/ koynundaki guc” olarak nitelenmektedir. Bu guc, Harun’dur.
Beyza
Bu sozcuk Turkcemizde kullandığımız “beyaz” sozcuğu ile aynı kokun turevlerindendir. Bu sozcukle ilgili de şu bilgiler verilmektedir:
Biyz, yumurta demektir. Beyaz, sozcuğu de “yumurta rengi” demektir. Bu sozcuğun “Beyzae” kalıbı, aşırı beyazlığı, parlaklığı ifade eder. Guneşe, beyaz yuzlu lekesiz bayana, uzerinde hic bitki olmayan toprağa, kameri ayların on dort on beşinci geceki gorunumlerine “Beyza” denir. “yed-i Beyza”, tamlaması “ispatlanmış, kanıt” demektir. (Lisan) Bu acıklamalardan anlaşıldığına gore biz bu sozcuğu “Bembeyaz” olarak ifade edebiliriz. Bu ifade, mukemmelliğin kusursuzluğun mecazi olarak ifade edilişidir.
Ayetlerdeki “guc”, gorenlere karşı bembeyaz; kusursuz, mukemmel bir guc olup Harun’a ait ifade ve hitabet yeteneğinin mukemmelliğini ifade etmektedir. Ta Ha; 28’den acıkca anlaşıldığına gore Musa peygamberin ifade yeteneği, İbraniceyi iyi bilememesi veya dilindeki bir ozur nedeniyle zayıf idi. Musa’nın bu kusuru, kendisine kardeşi Harun’un vezir, sekreter, sozcu olarak verilmesiyle giderilmiştir. Bunu Ta Ha suresindeki pasajda acıkca gormekteyiz.
İsrail oğullarının sudan gecirilmesi--Firavun ile yakınlarının selde suruklenerek boğulmaları--Denizi hızlı bırakmak
Duhan; 17- 24:
17 – 21- Ve ant olsun ki Biz onlardan once Firavun kavmini fitnelendirdik. Ve onlara cok saygın bir elci gelmişti: “Allah'ın kullarını bana geri verin. Şuphesiz ben sizin icin gonderilmiş guvenilir bir elciyim. Allah’a karşı ustunluk taslamayın. Şuphesiz ki ben size apacık bir guc getiriyorum. Ve şuphesiz ben, beni taşlayarak oldurmenizden benim Rabbime, sizin Rabbinize sığındım. Ve eğer siz bana inanmazsanız hemen yanımdan uzaklaşın.”
22 – Sonra da o [Musa]: “Şuphesiz ki bunlar, suclu bir kavimdir” diyerek Rabbine yalvardı.
23, 24 - -“Hadi kullarımı geceleyin yurut. Şuphesiz siz izlenenlersiniz. Bol suyu; nehri hızlı bırak. Şuphesiz onlar suda boğulmuş bir ordudur.
Bu ayetlerde Musa peygambere, İsrail oğullarını Mısır’dan cıkarma planlarının genel olarak verildiği gorulmektedir. Ayrıntıları yoktur. Musa, suda kuru yolları yapacak, firavun ve adamlarını suda boğup oldurecektir. Musa daha evvel de bir cinayet işlemiş onun da vicdan azabını cekmektedir. İşte bu noktada Musa cıkmaza girmiştir; bunalıma girmiştir.
Zihnindeki sıkıntıları gidermek icin de yollara duşecek, bunalımdan kurtulmak icin care arayacaktır.
Bu bolumu Kehf suresinde gormekteyiz. Musa ve Alim kul kıssası bunları bildirmektedir.
O kıssa da gormekteyiz ki Musa “Gemi olayı”ndan zalimlerin dikkatini cekmemenin; “delikanlı oldurme olayı”ndan Allah ile savaşanların oldurulebileceği, “Duvar olayı”ndan da cıkışta uzun suren yolculukta gecimlerini sağlayacak birikim yapmalarını, birikimlerini evlerinin duvarları icinde saklamalarını oğrenmiştir. Bu birikimi ile bunları Allah’ın izniyle gercekleştirecektir.
Yunus; 90- 92:
90- 92 - Ve İsrail oğullarını bol sudan, nehirden gecirdik. Ama Firavun ve askerleri azgınlık ve duşmanlıkla onları hemen takip etti. Nihayet boğulma ona yetişince, “Gercekten, İsrail oğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de inandım, ben de teslim olanlardanım” dedi. —Şimdi mi? HÂlbuki daha once isyan etmiştin ve de bozgunculardan olmuştun.- Artık Biz senden sonra geleceklere ibret olasın diye, bugun seni zırhınla birlikte kurtaracağız. Ve şuphesiz insanlardan bircoğu kesinlikle Bizim ayetlerimizden gafildirler.
Bakara 50
50. Hani bir zamanlar da Biz, bol suyu; nehiri size yarıp da sizi kurtarmıştık ve siz bakıp dururken Firavun'un yakınlarını suda boğmuştuk.
Bu ayetlerde İsrail oğullarının gecmişinden başka safhalar hatırlatılmaktadır. Bu donemler:
Suyun yarılması; baraj kurulması, İsrail oğullarının su arasındaki kuru alanlardan gecmesi ve firavun ve yakınlarının boğulması safhalarıdır. Burada bu olaylar kısa bir cumle ile ifade edilmiştir. Biz bunların yukarıda da belirttiğimiz gibi hemen birkac saat icinde olup bittiğini sanmıyoruz. Bu olay yıllarca suren bir surecte gercekleşmiştir.
Kur’an’dan bu boğulma olayının nasıl gercekleştiğini acıkca anlayabilmekteyiz. Daha evvel Musa’nın nehir uzerinde barajlar kurarak nehir sularını dağlar gibi ayırdığını gormuştuk. İşte Musa bu barajları patlattırmış, Sebe halkının “Arim seli (baraj seli)” ile helak edildiği gibi (Sebe; 15- 19. ayetler) Firavun ve ordusu da baraj suyunda once suruklenmişler sonra da su tarafından ortulerek boğulmuşlardır.
Duhan; 23, 24:
23, 24 - -“Hadi kullarımı geceleyin yurut. Şuphesiz siz izlenenlersiniz. Bol suyu; nehri hızlı bırak. Şuphesiz onlar suda boğulmuş bir ordudur.
Kasas; 40:
40 - Biz de onu ve askerlerini yakalayıp o bol suda, nehirde fırlatıp atıverdik. Şimdi, zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Zariyat; 40:
40 – Sonra da Biz, onu ve ordularını yakalayıverdik de onları bol suda, nehirde fırlatıp atıverdik. O ise ayıplanan/kınayan biridir.
Duhan; 24. ayetin orijinalindeki “rehven” sozcuğu Ezdat’tan olup, “Sukunet ve aşırı hareket” anlamlarının her ikisini de icerir. Bizim te’vilimiz “Aşırı hareket; hızlı akıtma” anlamından yana olmuştur.
Zira şu ayetlerde, Firavun ve yakınları boğulmazdan evvel bir muddet suda suruklenmişlerdir.
Kasas; 40:
40 - Biz de onu ve askerlerini yakalayıp o bol suda; nehirde fırlatıp atıverdik. Şimdi, zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Zariyat; 40:
40 – Sonra da Biz, onu ve ordularını yakalayıverdik de onları bol suda; nehirde fırlatıp atıverdik. O ise ayıplanan/kınayan biridir.
Ta Ha; 77- 79:
77- Ve ant olsun, Musa’ya “Yetişilmekten korkmayarak ve haşyet duymadan kullarımı geceleyin yurut de kendileri icin bol suda; nehirde kuru bir yol ac!” diye vahyettik.
78- Firavun ordularıyla hemen onları takip etti de bol sudan; NEHİRDEN kendilerini kaplayan şey kaplayıverdi.
79- Ve Firavun kavmini saptırdı ve doğru yolu gostermedi.
Burada dikkat ceken bir nokta da bakara; 50’deki “ve siz bakıp dururken Firavun'un yakınlarını suda boğmuştuk” ifadesidir. Buradan anlaşıldığına gore, Firavunun ve yakınlarının boğuluşunu İsrail oğullarının, seyretmiş ve gormuş olmalarıdır. Bu konu Kitab-ı mukaddes’te şoyle anlatılır.
Cıkış 14. Bab, 30. cumle:
30 RAB o gun İsraillileri Mısırlıların elinden kurtardı. İsrailliler deniz kıyısında Mısırlıların olulerini gorduler.
Buradan da anlaşılıyor ki bu boğulma olayı Kızıldeniz’de olmamıştır. Cunku yuz kilometre civarındaki bir mesafeden; denizin bir ucundan diğer ucunda olanların; firavun ve avenesinin boğuluşunu ve cesetlerini gorme imkanı yoktur.
Ozetle Musa’ya; elciliğinin kanıtı olarak sadece kitap verilmiş ve kardeşi Harun vezir yapılmıştır.
Buradaki 20- 23. ayetlerde konu edilen Musa’ya verilen iki alamet; gosterge Furkan suresinde de şoyle ozet olarak verilmiştir:
Furkan; 35, 36:
35- Ve ant olsun ki Musa’ya Kitap’ı verdik kardeşi Harun’u da onunla birlikte vezir kıldık.
36- Sonra da “Haydi ayetlerimizi yalanlayan o kavme gidin!” dedik. Sonunda da parcalayıp yok ettik.
__________________
Kızıldenizin yarılma mucizesi ?
Dini Sohbetler0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Kızıldenizin yarılma mucizesi ?
-
12-09-2019, 10:49:40