Her anne ve baba evlatlarını doğruya ve guzele ulaştırmak icin eğitir ve bu yolda caba gosterir. Amac iyi bir insan olmak ve huzurlu rahat bir hayat surmektir. Cocuklarımızı yetiştirirken daha kucuk yaşlarda onlara oğrettiğimiz ilk şey, anne babaya saygıdır. Yani dunyaya getirip buyuttuğumuz, hatta her şeyimizi feda edeceğimiz cocuklarımızdan once saygı bekleriz. Daha sonrada topluma faydalı olması icin onu toplumun kuralları doğrultusunda yetiştirme telÂşe sine duşeriz. Bu yolda evlatlarımızı eğitirken onlara bazı kurallar koyarız. Orneğin cocuklarımızın iyi bir eğitim almasını ister, onlara oğretmenler tutar, kurslara gondeririz. Bu yolda bazen cezalar verir, bazen de odullendiririz, amac evlatlarımızın iyi bir insan olması icindir. İşte Yuce Rabbimde aynen boyle yapar. Yol gosterir onerilerde bulunur.

Şimdide Yaratan ı duşunelim, acaba bizleri doğruya iletmek adına nasıl bir yol izliyor? Yaratan da yarattığı kullarını aynı yontemle doğruya iletme cabası icindedir. Cunku duzeni kuran bizzat kendisidir. Kur’anı Allah bizlere rehber olarak gonderdiğini bircok kez soyler. Demek ki bu Dunyada guzel ve doğru bir hayat surmek istiyorsak, tıpkı anne ve babasının yonlendirmesiyle doğruyu oğrenen cocuk gibi, biz yetişkin tum insanlarda bizlerin guvenecek ve dayanacak TEK VELİMİZ OLAN ALLAHIN REHBERİNDEN YOLUMUZU BULMALIYIZ.Rehbere baktığımızda en cok uzerinde durulan uc konuyu goruyoruz.

1.Namaz kılmak.

2.Oruc tutmak.

3. ZekÂt vermek.

Demek ki huzur icinde yaşamanın uc ana yolu buradan geciyor ki Allah, ozellikle bunlar uzerinde cokca duruyor. Şimdide isterseniz kısa olarak bu uc başlığın uzerinde duşunelim. Acaba bu uc ana emri, ibadeti bizler yerine getirdiğimiz de, bu Dunyada cok fazla faydası olmayıp, bu yaptığımız ibadetlerin, Allahın huzurun damı karşılığı gorulecektir, bu sorunun cevabı gercekten onemli.

Yazımızın başında, bir ailede evladını yetiştiren anne babanın orneğini vermiştim. Anne ve babanın yaptıkları evlatlarına bir rehber oluşları idi. Buyuklerinin sozlerini dinleyen evlatlarımız başarıya ulaşmanın mutluluğu icinde olmuşlardır her zaman. Soylenenleri yapmayan cocukların sonu da, yine karşılığını buluyor. Yuce Rabbin gonderdiği kitaba, rehbere uyduğumuzda, saydığımız ibadetlerin oncelikle bu Dunyada faydası olması gerekmez mi bizler icin? Gercektende Rabbin cokca zikrettiği bu uc konuyu şimdi bu mantıktan yola cıkarak duşunelim.
Allah namaz kılma emrini cok onemsemiş, onermiş fakat rekÂt sayısı konusunda bağlayıcı olmamıştır. Gecmişte kılamadığımız namazlarımızı kılmamız icin bizlere bağlayıcı hicbir ayet indirmediği halde, orucumuzu tutamadığımızda ise, geriye donuk borclu olacağımızı hatırlatıp, tutamadığımız orucları tutmamızı istemiştir bizlerden. İşte bu iki konun nedenlerini de bu bağlamda duşunmeye calışalım. Namaz konusunu bizlere anlatırken adeta yaşadığımız o an, o gun icin bizlerin yanlış ile doğru arasında, sanki bir sigorta olduğunu anlatmıştır bizlere. Bakın Rabbim bu konuda ne diyor?

Ankebut 45: (Resulum!) Sana vah yedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayÂsızlıktan ve kotulukten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en buyuğudur. Allah yaptıklarınızı bilir.

Sanırım namazın onemini anlatan bundan daha guzel soz olamaz. Demek ki namaz ile Allah ı anıyor onu zikrediyor, ondan yardım istiyoruz ki, her an onu hatırlamak bizleri kotuden, şerden koruyor, uzak kalmamızı sağlıyor. Demek ki namazı kılmakla karşılığını hemen bu Dunyada yaşadığımız o an alıyoruz. Bedenimizin ruhunu şerden koruyor ve onu kontrol etmesini oğreniyoruz. Allah oruc konusunda acıklama yaparken, tutamadığınız orucu daha sonra tutun dediği halde, acaba kılamadığınız namazı daha sonra kılın emrini kur’anda nicin vermemiş olabilir dersiniz? Cunku namaz her gun bizlere belli vakitlerde farz kılınmıştır. Namazın faydası o gun, o an icin bizlere fayda sağlayacaktır. Bizleri şerden uzak tutacak, bizleri şeytanın vesvesesinden koruyacaktır. Eğer bizler namazımızı belli bir zaman icinde kılmamış isek, zaten o gunun sigortasını kullanmamışız demektir, bu kayıp bir gundur, kayıp gunde yaptıklarımız artık kayda gecmiştir.

Namaz insanın şeytana karşı adeta sigortasıdır, namazı kılmamış isek o gun gecmiş ve kaybedilmiştir, o gun yaptıklarımızı artık geri getiremeyiz, değiştiremeyiz. Bundan dolayıdır ki namazda geriye donuş yoktur. Oruc konusunu da aşağıda yeri geldiğinde bahsedelim, namaz ile arasındaki farkını daha iyi idrak edelim inşallah. İşte burada hatırlamamız gereken en onemli konu, acaba biz namazlarımızı bilincli, ne soylediğimizi anlayarak kılıp, namazın getireceği faydalardan yararlanabiliyor muyuz, burası cok ama cok onemli. Yoksa amacına uygun olmayan, yuzlerce rekat namaz kılıp fayda sağlanacağını beklememiz, kendimizi kandırmaktan ote gitmeyecektir.

Maun 4: İşte (şu) namaz kılanların vay haline,5. Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar.6. Gosteriş yapmaktadırlar,7. Ve hayra da mÂni olurlar.

Yukarıdaki ayetten de anlıyoruz ki, bir işi şekilsek yapmak la olmuyormuş. Hatta namazı gosteriş olarak kullananlar, ne yazık ki gunumuzde coğunlukta hayırlara da mani olduklarını soyluyor Allah. Lutfen hatırlayınız ve duşununuz, gunumuzde bakın bu adamda namaza gidiyor desinler, cevresinde iyi Musluman izlenimi bırakmak, hatta toplumları aldatmak icin namaz kullanılmıyor mu? İşte bu namazın bu Dunyada hicbir faydasını bu insan goremeyeceği gibi, rabbin katında da cezası olacağını soyluyor. Zaten bu tur insanlar Dunyada gercek namazın faydasını asla goremeyecektir, toplumda bu gosteriş gecici fayda sağlasa bile, mutlaka gercekler ortaya cıkınca toplum tarafından cezasını bulacaktır. Buradan yola cıkarak şunu soyleyebiliriz, namaz kılmakla sık sık Rabbi anıp, hatırlamak ve ondan yardım dilemekle, şeytanın vesvesesinden uzak kaldığımız icin, zaten namazın faydasını yaşadığımız sure icinde goreceğiz. Kıldığımız hicbir namaz, Allahın ihtiyacından değil, beşer olarak bizlerin ihtiyacındandır. Onun icin kıldığımız namazları anlayarak ve ne soylediğimizi bilerek kılalım ki, azami faydasını gorebilelim. Namazın amacı bedenin ve ruhun disiplin ve kontrol altına alınmasıdır.

Oruc konusunda Allah hicbir zaman benim icin ac kalın, oruc tutun demez. Cunku Allahın oruc tutmamıza ihtiyacı yoktur. Oruc ta bizler icin gereklidir. Hem bedenimiz, hem de ruhumuz icin. Zaten bakın Allah cok acık orucu neden emrettiğini soyluyor?

Bakara 183: Ey iman sahipleri! Oruc sizden oncekiler uzerine yazıldığı gibi sizin uzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.

Demek ki oruc ile bizler korunuyoruz. Bedenin sahibi Allah, bizler icin neyin lazım ve gerekli olduğunu iyi bilir. Aldığımız bir cihazın kullanma kılavuzunu nasıl okuyor da kullanıyorsak, bizlerde bize emanet edilen bedenin kullanma kılavuzu olan Kur’anı okuyarak, ona bakmalı ve onu kullanmalıyız. Kullanmadığımızda uzulecek, eziyeti bizzat cekecek yine biz olduğumuzu unutmayalım. Kullanma kılavuzuna uymadan kullandığın bir cihaz nasıl zamanından once bozuluyorsa, yine emanet bedenin kullanma kılavuzuna uymadan kullanacağımız bedeninde, zamanından once arıza yapacağını, bizleri uzeceğini bilmeliyiz.

Birileri eğer bu kullanma kılavuzunda yazmayan bir oneriyi bizlere getiriyor da bunu da kullan, bak cok faydasını gorursun diyorsa, lutfen aldanmayalım onlara kanmayalım, cunku malın ve mulkun sahibi en doğrusunu en iyisini bizlere iletmiştir. Buradan da cıkan sonuc oruc tutmakla, emanet bedeni doğru kullanmış oluyor, ruhu terbiye ediyor ve yine faydasını bu Dunyada bizler goruyoruz. Uymayan ise cezasını yine bu Dunyada, sağlıksız yaşayarak goruyor. Hatırlayınız daha once namaz kılmayan, ya da eksik kılan kulları icin daha sonra onları da kılın emrini vermeyen Rabbim, oruc icin aynı şeyi yapmıyor ve diyor ki, tutamadığınız oruclarınızı daha sonra tutun. Namaz her gun vakti belirlenmiş bir ibadetti, ama oruc yılda belli bir ay icin emredilmişti. Demek ki Malın mulkun sahibi, yaratıcısı bu bedenin, ruhun yılda belli bir gun sayısı kadar oruc tutmasına ihtiyacı var ki, bu eksiğin ileride tamamlanması emrini veriyor bizlere. Nedeni eksik kalan beden ve ruh bakamının, terbiyesinin tamamlanmasıdır diyebiliriz. Bir fabrika yılda belli bir zaman bakıma alınır ve gerekli bakım yapıldığında o fabrikadan cok daha uzun yıllar istifade edilir. İşte oructa bizlerin bedenimizin bakıma alınmasıdır. Bu bakımı yapabilen, bedeninden ve ruhundan cok daha sağlıklı faydalanacaklardır.

Yine kur’anın en cok soz ettiği emri, zekÂt konusuna gelince. Dikkat ederseniz yukarıda bahsettiğimiz namaz kılmak ve oruc tutmak aslında bizler tarafından Allah icin yapılan ibadet gibi algılamamıza rağmen, hepsi bizzat şahsımızı ilgilendiren, bizlerin bu Dunyada menfaatine olan konulardır. Allah bu iki emriyle sağlıklı bir toplum yaratmanın temelini atmıştır. Ruhen guclu, şeytandan uzak, sağlıklı bedene sahip bir toplumun bireyleri olmamızı ister, bu emirleri ve onerileriyle. ZekÂt konusu da cok onemlidir. Sağlıklı temellere oturmuş guclu iradesi olan bireylerin, daha guclu ve sağlıklı bir toplum, millet yaratmak adına da, zekÂt vermemizi, yani olanın olmayana yardımda bulunması emrini vermiştir. Boylece daha adaletli, dengeli, huzurlu bir toplum yaratmanın yolları gosterilmiştir bizlere. Dikkat ederseniz hepsi yaşadığımız hayatın icinde onem arz eden konulardır. Yapıldığında, uyulduğunda faydası olan, uyulmadığında yine bu Dunyada huzursuz, acımasız insanların yaratıldığı bir toplum oluşmasını sağlamıştır.Bizleri zekÂt vermeye o kadar ozendirmiştir ki Allah, fakire verilecek bir yardımı, zekÂtı kendisine verilmiş kabul ederek, bana bir borc verin sozleriyle, konunun onemini vurgulamıştır.

ZekÂt vermekle bizler belki icinde yaşadığımız toplumun duzenini adaletini sağlamış olmakla, karşılığını bu dunyada alıyoruz gibi gorunse de, gercek karşılığı Allah huzurunda alacağımızı soyler bizlere. Orneğin zekÂtı bana bir borc verin sozuyle anlatmakla, huzuruna gittiğimiz de size karşılığını vereceğim demiştir. Peki, bu karşılığın odulu konusunda bizlere neler soylemiştir ve hayrın yanında bizlerden başka cok onemli olan neyi istemiştir. Gelin şimdi de ona bakalım.


Taha 75: O'nun huzuruna, (iyi davranışlarda bulunmuş) hayra ve barışa yonelik iyilikler uretmiş bir mumin olarak varana gelince, işte boyleleri icin cok yuksek dereceler ongorulmuştur.

Kehf 107: İman edip (iyi davranışlarda bulunmuş) hayra ve barışa yonelik işler yapanlara gelince, onların konuk evleri Firdevs cennetleri olacaktır.

Secde 19: İnanıp (iyi davranışlarda bulunmuş) hayra ve barışa yonelik işler yapanlara gelince, onlar icin, yaptıklarına karşılık olarak barınacakları cennet konakları vardır.

Rum 15: İman edip (iyi davranışlarda bulunmuş) hayra ve barışa yonelik işler yapanlara gelince, onlar bir bahce icinde mutlu kılınırlar.

Ankebut 58: İman edip (iyi davranışlarda bulunmuş) hayra ve barışa yonelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin gorkemli odalarına yerleştireceğiz. Surekli kalacaklardır orada. Ne guzeldir iş yapıp değer uretenlerin odulu.

Yukarıdaki ayetlere dikkat ederseniz, Rabbim bu Dunyada iman ettikten sonra iyi amel işleyip, hayırda ve barışta yarışanlara cok ozel odulleri olacağından bahsediyor. Orneğin boyle insanlar icin yuksek dereceler ongorulduğunu, konuk evlerinin Firdevs cenneti olduğunu, onlara barınacakları cennet konakları olduğunu, ozel bir bahcede mutlu olacaklarını, altlarında ırmaklar akan cennetin gorkemli odalarına yerleştirileceğini mujdeliyor bizlere. Namazı kılarken ve orucu tuttuğumuzda karşılığının buyuk bir kısmını bu Dunyada zaten alıyorduk, fakat bunları yaparken de doğru bir insan olarak, Rabbin odulune yaklaşıyorduk. Zaten namaz ve oruc bizleri gercek iman eden bir kul olmamızı da sağladığından, iyi davranış ta bulunmanın, yani barışta ve hayırda yarışacak bir insan olmamızı da sağlıyordu. Demek ki Rabbin emrettiği ibadetlerin hepsi birbirine bağlantılı ve bizleri doğruya ve guzele ulaştırıp, ebedi hayatımızda da guzel bir mekÂna sahip olmanın da, yolunu acmaktadır.

Rahman bizlere rehber olarak kur’anı gondermiş, daha mutlu ve guzel bir hayatın yolunu cizmiştir bizlere. Tum bunlara uyan toplumlar, mutlu ve huzurlu yaşacaktır. Uymayanlara hem bu Dunya zehir olacak, uzucu bir yaşam surecek, hem de Rabbin sozlerini kulak arkası yapanlardan, emanet verdiği bedeni doğru kullanmadıkları icin, Allah onlardan hesap sorulacaktır. Birisine bir emanet verdiğinizde, tam olarak geri alırken nasıl ondan hesap soruyorsanız, elbette bizlere Rabbin verdiği bu bedeni ve ruhu, nasıl kullandığımızın hesabını soracaktır.

Gelin hep birlikte Rabbin rehberine kulak verelim, gelin hep birlikte onu dinleyelim, gelin hep birlikte onun rehberine sarılalım, gelin hep birlikte Rabbin ne soylediğini bizzat ona muracaat ederek anlamaya calışalım. Allah sizlere rehber olsun diye gonderdim ve yemin ederek kolaylaştırdım diyorsa, bu kitap anlaşılması zor bir kitap olamaz. Allah bizleri bu kitaptan hesaba cekeceğini soyluyorsa, burada her nimet her guzellik vardır, burada guneşin aydınlığı, burada Rabbin şefkati vardır. Onu anlaşılması zor gosterenlere kanmadan, aklımızı devre dışı bırakmadan ona sarılalım. Gercek mutluluğu, huzuru bakın o zaman bulduğumuzu nasıl daha iyi anlayacağız. SAYGILARIMLA Haluk GUMUŞTABAK
__________________