Allah kullarını yaratırken, ozgur iradesi ile onu baş başa bırakmış, gonderdiği uyarılar, elciler ile de onları doğru yolda tutmaya calışmıştır. Yaratan insanı oyle bir ozellikle yaratmıştır ki, bir ben var bende, benden iceri dizelerinin anlatmaya calıştığı, nefsi ile aklı birbirine adeta hasımdır. Nefsin istediğine genelde akıl karşı cıkmış, aklın onerisine de nefis pek yaklaşma eğilimi gostermemiştir. İşte bu Dunyada imtihanımızın ozu budur, neticesi de buna bağlıdır. Nefsimiz mi ağır basacak, yoksa akıl mı?

Zorlu bir imtihanın icinde oluşumuzun, bizler hic farkında olmadan yaşamaya devam ediyoruz. Allah bizlere gonderdiği kitabında aklı on plana cıkardığı halde bizler, sen ondan anlayamazsın diyenlere inanacak kadar nefsimizin esiri olmuşuz, cunku Rabbin gercekleri nefis ile değil, akılla anlaşılacaktır. Bizler kendi menfaatlerimizi, cıkarlarımızı, hem aklın hem de inancımızın hep onunde tuttuğumuz surece, asla doğru ve mutlu yaşayan bir toplum olamayacağımızın bilincinde olmalıyız. Bizler Rabbin yarattığı insanı, sevmesini oğrenemediğimiz surece, onun rızasına ve şefaatine de nail olamayacağımızın farkında olmalıyız. Birbirimize katlanmasını bilmiyor, birbirimize guvenmeyip toplumda zıt kutuplar yaratıyorsak, bunun kotu sonuclarına da katlanmasını bilmeliyiz.

Dost, arkadaş, kardeş gibidir. Eğer birbirimize saygımızı, guvenimizi yitirmiş isek, o toplumda ne huzur kalır nede mutluluk. Gunumuzde ulkeler artık silahla, topla, tufekle değil, toplumları birbirine duşurmekle yıkılıyor. Bizler once birbirimize guvenmesini ve saygı duymasını bilmeliyiz ki, en buyuk silaha sahip olalım. CUNKU GERCEK DOST, SİLAHLARIN VE GUCUN EN KUVVETLİSİDİR.

Sizlere bir hikÂye aktarmak istiyorum, bu hikÂyeden cıkaracağımız cok ama cok buyuk dersler olduğuna inanıyorum. Ben bu hikÂyeyi okuduğumda gozlerim doldu. Eğer sizlerde okuduğunuzda aynı duyguyu yaşadıysanız, bu ulkeyi kimse yıkamaz, bu ulkeyi kimse birbirine duşuremez demektir.

(Savaşın en kanlı gunlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar icinde yere duştuğunu gordu. İnsanın başını bir saniye bile siperin uzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar iceri cekti,
—Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Buyuk bir ihtimalle olmuştur. Artık onun icin yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması guc bir mucize gercekleşti, asker o korkunc ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri dondu. Birlikte siperin icine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;
—Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.
—Değdi, dedi, gozleri dolarak, -değdi…
—Nasıl değdi? Bu adam olmuş gormuyor musun?
—Yine de değdi. Cunku yanına ulaştığımda henuz sağdı. Onun son sozlerini duymak, dunyalara bedeldi benim icim.
Ve hıckırarak arkadaşının son sozlerini tekrarladı:
—Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum… )

Bizler bu hikÂyeden cok dersler cıkarmalıyız. Eğer boyle bir dostumuz hic olmadıysa hayatta, gecen yıllarımızın muhasebesini cok iyi yapmalı ve nerede hata yaptım diye duşunmeliyiz. Her şeyden once yaşadığımız toplumda birbirimize guvenmeyi, kenetlenmeyi, hatta birbirimiz icin canımızı dahi verecek dostluklar edinmeyi bilmeliyiz. Gecmişte boyle dostluk orneklerini gormek bizleri yadırgatmazdı ya şimdi, ne dersiniz cevremizde cok fazla ornekleri var mıdır dersiniz? Bu orneklerin azalması demek, bizlerin Rabbin rehberinden uzaklaşması demektir. Sanırım Peygamberimizin hesap gunu soyleyeceği o acı ve uzuntu verici sozu gittikce gercek oluyor. ( Benim ummetim bu KUR’ANI devre dışı bıraktılar?) Ne yazık ki bizler Rabbin kitabını anlaşılması zor ve herkezin anlayamayacağı bir kitap yapınca, toplum iyice bilincsizleşti, KUR’ANDAN UZAKLAŞTI. Beşerin, kur’anın onay vermediği sozlerine kanınca da, sonuctan elbette hicbirimiz memnun olamıyoruz. Elbette bunun cezasını da bizler cekeceğiz, cekiyoruz da.

Gercek dostlar edinen asla yalnız kalmaz. Gercek dost edinen kendisini ne durumda olursa olsun guvende hisseder. Gelin hikÂyede anlatılmak istenen, gercek dostlar edinelim. Dostu icin riske atılan, kendisi icinde riske atılan dostlar bulacaktır.Guzel gunun dostları değil, zor gunun dostluklarını cevremizde edinenlim.

İbn_i Sina ya ;
_Dunyada devası olmayan bir dert var mıdır diye sorduklarında.
_Derdin devasızı, iyinin kotuye muhtac olmasıdır, cevabını vermiş.

Bizlerde zor anlarımızda gercek dostlarımızı yanımızda bulmak ve kotuye muhtac olmak istemiyorsak, nefsimizin değil, aklımızın yolundan gidip, guvenebileceğimiz gercek dostlar edinmeliyiz. Aklın yolu kur’anın yoludur. Bizleri Kur’andan uzaklaştıranlar, soyledikleri sozlerin, verdikleri bilgilerin kur’ana uymadığının anlaşılmasını istemeyenlerdir. Lutfen bu insanların oyununu bozalım ve Rabbin rehberini, Kur’anı anlayarak bolca okuyalım, ONU ANLAMAYA CABA GOSTERELİM. Bakın o zaman goreceksiniz guneş nasıl daha parlak doğacak. Bunların bilincinde olmayanlar, kur’ana muracaat etmeyenler, gercek dost edinemezler. Bunun sonucunda bir gun mutlaka ZOR BİR ANIMIZDA, KOTUYE MUHTAC OLMAKTAN DA KURTULAMAZLAR. Rabbim hepimizi boyle bir durumdan korusun.

Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________