Arkadaşlar bu yazımızda namazla ne kadar irtibatımız var ona biraz bakacağız. Namaza karşı duruşumuz nedir, hatta namaz nedir biliyor muyuz ya da farkında mıyız, namazdan kazandıklarımız nedir, kılmazsak kaybettiklerimiz nelerdir ona bir bakacağız. Umarım hepimiz nefsimize bir ders cıkarırız bu yazının sonunda. Bu satırlardan sonra bu yazıyı baştan sona okumak, hepimizin uzerine bir borc olmuştur. Cunku mesuluz ve devekuşu gibi kafamızı toprağın altında ebediyen tutamayız. İnanıyorum ki bircoklarımız icin bir başlangıc olacaktır bu yazı.

Cok zaman kendimiz zorlanıyoruzdur, sizler de farkındasınızdır. Yani namaz deyince, o 10 dakikalık o ilahi huzurda durulan o vazife, sanki 3 saatlik boyle bir inşaat işciliğine donuşuyor, sanki beton işciliği kadar zor geliyor bizlere. Ezan okunuyor, sanki acı bir haber duymuş gibi hissediyoruz. ‘’ Off yaa şu namazı kılayım da aradan cıksın hemen.’’ gibi duşuncelere girenler bile vardır icimizde. Gercek bu yani, hic kıvırmaya gerek yok, ezan okununca acaba kacımız ‘’Ohhh ferahladık yine’’ diyebiliyor? Hepimizde nefis var, şeytan var. Peki ama ne yapacağız? Namaz bir tarafta Allah Teala’nın cok kati bir emri iken, bizim nefis ve şeytan ise bize boyle emrederken bizim halimiz de bu durumdayken biz ne yapacağız? Bunları tekrardan bir değerlendirmemiz lazım.

Bir ornekle başlayacağız yazıya. Bir zaman, Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri’nin yanına biri geliyor ve diyor ki:

‘’ Namaz iyidir, fakat hergun hergun beşer defa kılmak coktur. Bitmediğinden usanc veriyor.’’

Bediuzzaman yazıya şoyle bir giriş yapıyor:

‘’O zatın o sozunden hayli zaman gectikten sonra nefsimi dinledim ve işittim ki aynı sozleri soyluyor. Ve ona baktım gordum ki tembellik kulağı ile Şeytan’dan aynı dersi alıyor. O vakit anladım o zat o sozu butun kotuluğu emreden nefislerin namına soylemiş gibidir veya soylettirilmiştir. O zaman ben de dedim madem nefsim kotuluğu emreder nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.’’

Evet arkadaşlar, dikkat edip dinlerseniz bizim nefsimizde de hemen hemen aynı sozlerin cınladığını duyacaksınız. Şimdi buradaki karşılaştığımız mesele nedir? Hakikaten her gun
her gun namaz kılınması insana ister istemez ic dunyasında bir yuk oluşturuyor. Yani bunu cok cesaret edip dillendiremiyoruz ama ic dunyamızda bu duyguları yaşıyoruz. Peki, bu nefsin hem de surekli kotuluğu emreden bu nefsin, nasıl olacakta dizginlerini elimize alacağız da o namazı şevkle, gayretle, buyuk bir keyifle, manasına uygun bir halde kılacağız? Bunun icin ne yapmamız lazım? İşte onu, yani nefsimizi uyarmamız lazım. Bediuzzaman Hazretleri’nin kendi nefisine soylemiş olduğu ikazları biz de kendi nefislerimize soyleyeceğiz, inşallah nefsin bu oyunlarından kurtularak namazın hakkıyla edasına, Allah’ın izni ile muvaffak olacağız.

‘’ Ey bedbaht nefsim acaba omrun ebedi midir?’’ diye başlıyor Ustad.
Bunu sormak lazım değil mi en baştan. Acaba omrumuz ebedi mi? Mesela, nicin yalnız kalmak istemiyoruz. Evde biraz yalnız kalsak, şoyle 1 hafta veya 10 gun ve hic kimse ile konuşmasak, buyuk ihtimal bircoğumuzu afakanlar basar. Cok gecmeden hemen bir arkadaşınızı cep telefonunuzdan aramak istersiniz veya internetten birileri ile konuşmaya calışırsınız. En iyi senaryo hemen televizyonu acar icerde ses olmasını istersiniz. Birileri ile bir şeyler yapmak goruşmek istersiniz. Cunku korkarız, kendimizle baş başa kalıpta kendi yapmadığımız vazifelerin hatırlanmasından dolayı korkarız. Olum bile gelir insanın aklına. İşte burada sormak gerekir, ‘’ Ey bedbaht nefsim acaba omrun ebedi midir?’’ diye. Ama maalesef ki bedbaht nefis bizim yerimize cevap veriyor ve diyor ki: ‘’ Senden yaşlı bir suru insan var, daha yaşayacaksın, cok kafaya takma işin icinden cıkamazın.’’ Evet, yukarıdaki soruya hepimiz omrumuz ebedi değil, elbet bir gun oleceğiz diyordur ama kapıdan dışarı cıkınca maalesef ki unutuyoruz.

Buradaki mesele ne peki? Arkadaşlar, bu boyle yuzlerce kişinin icinde olmuyor. Bu olay yalnız başınıza, gecenin bir yarısı tek başına yuruduğunuz zaman oluyor. O zaman ‘’ Olum var, omrum ebedi değildir diyorsunuz.’’ Ya da yatağa yattığınız zaman gece yalnız kaldığınız bir anda oluyor. Dikkat edin siz de fark edeceksiniz. Ve aynı duygulara burunmuş olduğunuzu goreceksiniz. Son bir tavsiye, gercekten olumu hissetmek istiyorsanız etrafınızda insan bulundurmayın. İnsanların bulunduğu ortamda her yer şen şakrakken olumu duşunmeniz bir hikÂyeden oteye gecemez. Cok basit bir ornek, carşıda dolaşırken bir durak oteye yuruyene kadar Yuce Yaratan’ı hatırlayan var mıdır icimizde? Her daim, her an onunla mıyız? Kandırmayalım kendimizi. Korktuğumuz zaman ya da zor durumda kaldığımız zaman hatırlarız genelde. Devam edelim Bediuzzaman’ın ikazlarıyla.

‘’Ey bedbaht nefsim! Acaba omrun ebedî midir? Hic kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın? ‘’

Evet, hakikaten de yok kati bir senedimiz. Yarına cıkacağımız garanti de değil. Belki 5 dakikaya cıkacağımız belli değil. Ama sabah kalkınca boyle bir şey hissediyor muyuz? Nefsim adına konuşuyorum, hissetmiyorum. Cunku olumle ilgili hala bircoğumuzun problemi yok ki. Mesela ben daha 23 yaşındayım ama nedir buradaki hadise ‘’daha cok yaşayacaksın, askere gideceksin, evleneceksin, cocukların olacak, ohoooo daha cok zaman dilimi var onumuzde. Şimdi olumu duşunme vakti değil, bak baban hayatta, annen yaşıyor hatta dedelerin bile daha olmemişken sen niye dert ediyosun’’ der arkadaşlar. Sadece dinlemeyi bir deneyin. Tek başınıza kalınca bir ses verin. Bunu bizleyen nefse aldanıp ne yapıyoruz? Butun hedeflerimizi maalesef ki dunya boyutuna gore ayarlıyoruz. Ama Bediuzzaman ne diyor bize? Sen nefsine de ki:

Ey bedbaht nefsim! Acaba omrun ebedî midir? Hic kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Sana usanc veren, yani bu namaz 5 defa kılmak coktur, bitmeden usanc veriyor denilen hadise vardıya arkadaşlar, işte bize usanc veren buradadır. Bakın nefsin oyunu işte tam olarak burada. Neymiş nefsin oyunu? Tevehhum-u ebediyet. Yani bana ebedi olarak ya da cok uzun yaşayacağımı zannettiriyor. Onun icinde ne oluyor? Orneğin yatsıyı kıldık sonra ne duşunuyoruz? ‘’Ohoooo ben daha 40-50 daha namaz kılacağım yaaa, yarın da kılacam, sonra ki gun de. Kıl kıl bitmiyor.’’ Ama hakikatte boyle bir durum soz konusu mu? Yok.

Olmayan bir durumla ne yapıyor bize? Bizim sabrımızı tukettiriyor. Aslında, eğer ki şu vaktin namazını kılmışsak, namaz bizim icin bitmiştir arkadaşlar. Bir sonraki vaktin ezanı okunmadığı muddetce, biz de eğer o vakite ulaşmadığımız sure icin de uzerimizde hicbir namaz kalmamıştır. Yani 40-50 sene sonra kılacağımız namazları duşunmenize gerek yok. Cunku onlar bize daha farz olmadı. Sadece şu an tek bir vakitten sorumluyuz. İşte şimdi nefsimize karşı biz kılıcımızı cekip ne diyeceğiz: ‘’ Ey nefis! Beni kandıramazsın. Benim omrum ebedi değil ki ya da benim yarına cıkacak kati bir senedim yok ki, sen neyin tezgahını yapıyorsun? Neden usanc verdirmeye calışıyorsun? Ben son namazımı kıldım. Şayet bir daha Cenab-ı Hak huzuruna cağırırsa ve ben de o cağırdığı anda hayatta olursam elbette o an yine koşarım.’’ İşte bu şuuru nefsimize vermemiz gerekiyor. Bakalım Said Nursi Hazretleri sozlerine nasıl devam ediyor.

‘’Keyif icin, ebedî dunyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasaydın ki omrun azdır……. ‘’

Bakın burada cok enteresan bir mesele ortaya cıkıyor. ‘’Eğer anlasaydın ki omrun azdır’’. Mesela bu yazıyı okuyan genclerimizden veya buyuklerimizden namaz kılmayanlar olabilir. Bu neyi gosteriyor arkadaşlar. Namaz kılmayanlar omurlerinin az olduğunu anlayamamışlar.

‘’Eğer anlasaydın ki omrun azdır, hem faydasız gidiyor; elbette onun yirmi dort saatten birisini, hakikî bir ebedi hayatın saadetine sebep olacak bir guzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete harcamak, usanmak şoyle dursun, belki ciddî bir arzu ve hoş bir zevki tahrike sebep olur.’’

Evet, 24 saatte bir saat. Bu Bediuzzaman Hazretleri’nin vermiş olduğu muthiş bir misal. Hakikaten oyle değil mi arkadaşlar. Yani toplasak 5 vakit namaz; abdest ve tesbihleri dahil 1 saatimizi almıyor mu arkadaşlar? Ve bunu da taksit taksit yapıyoruz. Ve bir namaz kılmak kadar, insan vucuduna ferahlık veren, ruhi dunyasına ferahlık veren başka hangi amel var ? Allah icin insafınıza soruyorum. Zor mu? 5 dakika 4 rekatlık namazı kılmak zor mu? Gercekten de biz ne nankor insanlarız. Bu kadar nimetin icerisinde, 24 saatlik hayatımızın bir gununun, 23 saatinin tamamını dunyadaki keyif ve lezzetlerimiz icin harcarken ve kendi nefsimizin ihtiyaclarını karşılamak icin mucadele verirken Allah Teala’nın hem de şu kainatın sultanı ve padişahı olan Yuce Yaratan’ın hem de bizim butun ihtiyaclarımızı karşılayan Rabbimizin, bizden istemiş olduğu hem de bizim icin istemiş olduğu. hem de yaparsak onunla bizi mukafatlandıracağı ve o amelle bizi affedeceği, gunahlarımızı bağışlayacağı hem de bizim icin en lazım olan ibadete 10 dakika ayıramayacak kadar nankoruz arkadaşlar. Bakın Rabbimiz nasıl yemin ediyor.

Soluk soluğa suratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş cıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve duşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gercekten Rabbine karşı pek nankordur. (Adiyat Suresi, 1-6. Ayetler)

Bakın nasıl devam ediyor Bediuzzaman yazısına;

‘’ Ey Sersem Nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet neticesiz midir?

Yani kulluk vazifemiz ve gorevimiz olan namaz cok mu kıymetsiz? Şimdi size soruyorum. Kac paraya calışıyorsunuz ? Bu yazıyı okuyan arkadaşlarımızın icinde 5000 TL maaşı olan var mıdır? Buyuk ihtimalle yoktur. Bircoğumuz ya 1000 ya da 2000 TL maaş alıyoruzdur. Sabah 8.00 akşam 18.00. Hadi sıkıyorsa işe gec kalın ya da erken cıkın. Hadi işe bir iki gun ust uste gelmeyin. Hadi gun icerisinde saatten calın, işi savsaklayın. Yapamayız değil mi arkadaşlar? Cunku biz boyle acayip bir insanız. 1000 TL’ye insana kul oluruz da Cenab-ı Hakka kul olamayız. Nefse kul oluruz 23 saati heba ederiz de Allah Teala’ya kul olup 1 saat harcayamayız. Ağır ama hakikat bu kardeşim. Namaz kılmayanlar coooooook buyuk bir nankorluk icindeler.

Devam ediyor Bediuzzaman Said Nursi:

‘’ Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ucreti az mıdır ki sana usanc veriyor?’’

Size soruyorum, siz icinizden cevap verin arkadaşlar.Ucreti az mı gercekten? Neticesine bakalım. Sabah 8.00 akşam 18.00. Neticesi 1.000 TL. Hem de tam performans, gevşemeden. 1.000 TL icin o kadar gayret, o kadar bilgi, o kadar efor harcıyoruz. Bilemedin 2.000 hadi 5.000 TL icin. Peki, namazın neticesi yetersiz mi geliyor bize? Namazla kazanacağımız hem de sadece 10 dakika ile kazanacağımız o ucret, bizim icin yetersiz mi?

‘’Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ucreti az mıdır ki sana usanc veriyor? Halbuki bir adam sana birkac para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni calıştırır; ve aksatmadan calışırsın. Acaba bu dunya misafirhanesinde Âciz ve fakir kalbine gıda ve zenginlik…..’’

Namaz kılıp da ‘’ Yaa bu neydi beee, o kadar sıkıldım o kadar rahatsız oldum ki ! ‘’ diyen birini hic gordunuz mu arkadaşlar? Namaz kıldıktan sonra genel bir ifadedir değil mi? İnsanlar birbirine bakar ve gulumser, o an bir samimiyet oluşur. İşte bu huzur ve ferahlığın sadece dışa yansıyan birkac yonudur. Neticesi budur arkadaşlar, dunyada dahi iken budur. Dikkat edin yavaş yavaş geliyoruz.

‘’ ….ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya…’’

Yani orada beslenmemiz icin, orada bizim ışığımız yerine gececek olan neymiş arkadaşlar? Namaz. Peki nerde? Kabirde. Yani olduğumuz an ilk gideceğimiz menzil. Haşir meydanına kadar ilk bekleyeceğimiz yerde neyle besleneceğiz? Hic duşunmez misiniz? O karanlık menzil nasıl aydınlanacak? Hic akletmez misiniz? İşte namaz o kabri aydınlatıyor, o kabirde bizim gıdamız oluyor. İşte bunlar namazın neticesi. Hani diyorya, neticesi bize az mı geldi ki usancla bu namazı kılmıyoruz? Ustad devam ediyor:

‘’……..….ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya; ve herhalde mahkemen olan mahşerde sened ve berat; ve ister istemez ustunden gecilecek Sırat koprusunde nur ve burÂk olacak bir namaz neticesiz midir veyahut ucreti az mıdır?’’

Evet, arkadaşlar cıkacağız değil mi mahşer meydanına, hesap vereceğiz, kurtulmak icin buyuk mucadeleler sergileyeceğiz değil mi, cok ciddi pişmanlıklar yaşayacağız değil mi, yani bir el bize uzansın da bizi kurtarsın diye bekleyeceğiz mahşerde. Annelerin, babaların, kardeşlerin veya evlatların birbirini tanımadığı, herkesin kendi derdine duştuğu bir zamanda, insanların boyunlarına kadar ter icerisinde kaldıkları, ‘’Acaba cehennemlik mi olacağım?’’ diye korkunun butun vucudun zerrelerini kapladığı bir anda, bir kurtuluş istemiyor musunuz? Bir beraat istemiyor musunuz, ya da hakkınızda bir senet istemiyor musunuz? İşte o namaz mahkememiz olan mahşerde senet ve kurtuluşumuz olacak.

Peki, arkadaşlar korkutmuyor mu altı cehennem olan buradaki insanların istisnasız gireceği, o yuruyeceği, uzerinden gececeği sırat, duşmekten korkmuyor muyuz? Cehennem endişe vermiyor mu? İşte kurtulmak isteriz değil mi? Sırat koprusunun geniş bir cadde olmasını isteriz kendimize. Oradan rahat gecmek isteriz. Nasıl mı? Bizim icin bir nur ve binek olacak olan namazla.

Arkadaşlar hem dunyada, hem kabirde, hem mahşerde, hem de sıratta namaz bizi yalnız bırakmayacak. Az mı geldi ucreti? Sizce 2.000 TL’den daha mı değersiz? 10 saatimizi işe ayırırken, 10 dakikamızı ayıramıyor muyuz? Hic mi aklımız yok, hic mi kafamız ticarete calışmıyor. Bu kadar kısa surede, bu kadar faydayı elde edebilecekken neden kaybediyoruz, neden nefsin bu oyununa geliyoruz? Bediuzzaman ikazına devam ediyor:

‘’Bir adam sana yuz liralık bir hediye va’d etse, yuz gun seni calıştırır. Hulfu’l-va’d edebilir ’’

Yani sozunde durmayabilir. Değil mi arkadaşlar? Cokca gorulmuştur bu hadiseler. Sozunde durmayabilir ama sen yine de calışırsın ay sonuna kadar. Bir ihtimaldir dersin. Peki, sozunden donmesi imkÂnsız olan bir Zat, yani Cenab-ı Hak, bize soz vermedi mi arkadaşlar; cennete sizi alacağım diye ayet-i kerimelerle soylemedi mi?
Evet arkadaşlar, cennet dedi. Butun sevdiklerinle beraber ebedi bir mutluluk dedi, orada koşkler, saraylar, bahceler dedi, uzuntu, tasa, gam, kederin olmadığı yer dedi. Şaşırdık mı arkadaşlar? Dunyada tuğladan yapılmış evler yerine, nicin biz ahretteki koşk ve saraylara gozumuzu dikmedik. 10 dakika ile yapıyorsunuz bunu. Evet sadece 10 dakika ile kazanıyorsun butun bunları. Ucreti az mı buluyorsun? Peki, namaz kılmayanları gectik bir de kılanlara bakalım ne diyor Ustad Said Nursi:

‘’……..sen hizmet etmezsen veya isteksiz, gulunc veya usancla, yarım yamalak hizmetinle Onu va’dinde itham ve hediyesini kucumsesen……..’’

Evet arkadaşlar, ezan okundu, isteksiz, ben diyeyim maskara gibi siz deyin palyaco gibi. Allah Teala’nın huzuruna gidiyoruz, kikir kikir guluyoruz. Gayet laubali, lacka, ciddi olmayan bir tavırla, sanki kainatın sultanının huzuruna değil de prova yapmaya cıkıyoruz. Bazen oflayıp pufluyoruz. Sanki işkence ediyorlarmış gibi ızdırap cekiyoruz namazlarımızda. Cenab-ı Hak’ın hediyesini kucuk gormeyelim arkadaşlar. Yani o cennet, Cemalullah, ebedi hayat bir şey değil desen, hafife alsan, benim icin 2.000 TL daha kıymetli desen, senin Cennetin senin ebedi saadetin ne oluyormuş ki 2.000 Tl’nin yanında, ben tuğladan yapmış olduğum 2 katlı binada daha memnun olurum Allah’ım, niye isteyeyim ki ben senin ebedi saadet yurdunu desen. Namaz kılmamak bu anlama geliyor değil mi arkadaşlar? Diyorsanız ki yok Allah’ım biz tuğladan evler istiyoruz, biz 3-5 senelik bir dunya hayatı mutluluğunu istiyoruz, biz nefsimize kole olacağız, biz dunyanın butun zevklerini tatmak istiyoruz, biz zengin olup gururlu gururlu dolaşıp insanlara hava atmak istiyoruz demek olmuyor mu arkadaşlar? Bir daha duşunun. Ve Risale-i Nur’un son cumlesi arkadaşlar:

‘’Dunyada hapsin korkusundan en ağır işlerde futursuz hizmet ettiğin halde, Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve lÂtif bir hizmet icin sana gayret vermiyor mu? ‘’

Yani yapmazsak bir de cehennem gibi bir ceza ile bizi cezalandıracağını buyuruyor Allah Teala. Evet sevgili kardeşim, bu cehennem sizi korkutmuyor mu? En hafif ve en latif bir ibadet icin bize gayret vermiyor mu bu cennet ve cehennem? Şimdi oturup bir muhasebe yapmamız ve tekrardan duşunmemiz lazım. Namaz kılmayan kardeşim varsa, şu an vakti gecirmeden derhal başlaması gerekir. Yine hatırlatıyorum ki 40-50 senelik namazlar değil sadece şu vakit uzerimize farz. İlerisini duşunup vesveselenmeyin. Şeytan boyle kandırıyor. Cekin kılıcınızı artık siz ona saldırın. ‘’Yeter artık bizi esaret altında tuttuğun!’’ deyin.

Karar verelim arkadaşlar. Kime kulluk ediyoruz? Nefsimize mi yoksa Yuce Mevla’ya mı? Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri’nin namaz ile ilgili yazmış olduğu bu yazının tamamını Risale-i Nur Kulliyatında Sozler Adlı Eserde 21. Sozde baştan sona okumanızı tavsiye ederim. Hatta şimdi internetten acıp okuyabilirsiniz değerli kardeşlerim. Link vermem kurallara aykırı olduğundan veremiyorum ama Risale-i Nur’dan okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Duanıza muhtac kardeşiniz icin bir dua etmeniz temennisi ile…

Es-Selamu Alekûm ve Rahmetullahi ve Berakatûhû
__________________