Dersimizin ayetleri
”Eğer hakikaten biz onlara (diledikleri gibi) melekler indirseydik, oluler de kendileriyle konuşsaydı, butun varlıkları karşılarında toplayarak (senin doğruluğuna) şahid ve kefil gonderseydik, Allah dilemedikce, yine şuphe yok ki, iman edecek değillerdi. Fakat onların coğu (bu gerceği) bilmezler.”
Kureyş kavminden bazıları dediler ki:”Ya Muhammed! (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sen bize haber veriyorsun ki, Musa (Aleyhisselam) ın bir asası vardı, onu taşa vurduğu zaman ondan on iki goze akıyordu. Yine haber veriyorsun ki, İsa (Aleyhisselam) oluleri diriltiyordu. Ve Salih (Aleyhisselam) kayadan, koca bir deve cıkarmıştı. Sen de bize acık bir mucize getir de seni tasdik edelim ve sana iman edelim” Ve buna yemin ettiler, hemde yeminin te’kidinde cok mubalağa ettiler. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ”Ne istiyorsunuz?” diye sordu. Onlarda ”Safa dağının altına cevrilmesini istiyoruz.” dediler.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ”bunu yapsam, bana iman eder misiniz” buyurdular. Onlar: ”Evet! Sana tabi oluruz.” dediler. Bunun uzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ellerini kaldırıp dua etmeye başladığı anda Cebrail (Aleyhisselam) geldi de:”Ya Muhammed! Dilersen Safa dağı altın olacak; lakin bir mucize getirir de o mucize tasdik edilmezse azab indirilir, kavmin helak olur. Dilersen, Mevla, tovbe edecek olanları tovbe edinceye kadar tehir edecek.” dedi. Bunun uzerine Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem):”Onları kendi hallerine bırakalım, tevbe edecek olanlar tevbe etsinler.” dedi. Bunun uzerine evvelce okuduğumuz ayeti celile nazil oldu.
Ustadım Al Haydar (Kuddise Sirrahu) bize sordu ki: ”Bu kadar melekler, butun eşya şahidlik edecek de bunlar hala neden iman etmeyecekler?” Sonra cevabını şoyle verdi: ”Cunku mucizelere inanıyorlar, Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hak peygamber olduğuna inanmıyorlardı.”
Yani aslında inanmıyorlardı, inanc kabiliyetlerini de kaybetmişlerdi. Lakin inancları olmadığı halde mucizeleri gormek istiyorlardı.
Bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
”Her doğan, islam kabiliyeti uzerine doğar, sonra anne ve babası (yahudi ise) onu yahudi eder. Eğer (hıristiyan iseler) onu hıristiyan ederler. (Mecusi ise) mecusi ederler.
Şu ayeti celile-i cemile de bu hususta acık bir delildir:
”Allah’ın dini ki, insanları onun uzerine yaratmıştır”(Rum 30)
Butun insanlar Allah’a inanmaya ve dini inancı kabul etmeye elverişli bir yaratılışla dunyaya gelir.
Mevla Teala, insanları iyi ve kotu diye belirleyerek yaratmadı. Herkese ortak olarak ilahi kitap inzal buyurdu. Peygamberler gonderdi. Herkese aynı azaları verdi yani hepsine aynı sermayeyi verdi. Ama insanlardan kimi o sermayeyi Allah’ın istediği yere harcadı, iyi insan oldu. Kimisi de kotu yere harcadı, kotu insan oldu.
Bir insanın beş oğlu olsa hepsine birer milyar verse kimisi kendisine verilen milyarı icki kumar gibi fahiş yerlere harcasa kimisi de cami, tekke, medrese gibi hayır yerlerine harcasa burada babanın sucu olur mu?
Ya Rabbi! Şimdiye kadar sen muhafaza ettin. Bundan sonra da umidimiz sanadır. İnsan Mevla’ya acziyetini soylemeli.
Ustadım Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirrahu), Âcizane şoyle buyururdu:
”Rabbimiz’ Bize hidayet verdikten sonra kalplerimizi saptırma; katından bize rahmet ihsan et! Şuphesiz ki sen, cok cok bağışlayıcısın”(Ali imran 8) ayeti celilesini cok oku, zira imanımız Mevla’nın elinde bir ışık gibi, duğmesine bastımı anında soner.
”Allah-u Teala kulların fiillerini yaratıcıdır. Kufur olsun, iman olsun, taat olsun, isyan olsun”(Omer Nesefi Akaidinden)
Binaenaleyh Mevla’ya muracaat etmeli. Ondan ayrılmamalı. Velhasıl bu insanlar Allah Teala’ya yalvarmasını yakarmasını, boyun bukup istemesini bilmiyorlar. İnsan Mevla’dan zorla bir şey elde edemez. Kul Mevlasına acziyetini devamlı arz etmeli, yalvarmasını bilmeli.
Dersimizin ayeti ne muazzam bi ayet. KÂinat bir araya gelse, insana iman ettiremez. İnsan, ancak Allah-u Teala isterse iman eder.
(Ders ayeti)
”Boylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını duşman yaptık. O şeytanlar, aldatmak icin birbirlerine sozun yaldızlısını telkin ederler. Eğer Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurmakta oldukları yalanlarıyla baş başa bırak.”
Yani Mevla buyuruyor; Habibim senin icin duşmanlar kıldığımız gibi, yarattığımız gibi ve o duşmanlar sebebiyle imtihanlara maruz kaldığın gibi, butun peygamberlere de duşmanlar kıldık. Bu eziyetler yalnız sana olmadı, butun peygamberlere oldu. Sende onların arkadaşısın ama. Sen onların en ustunusun.
Bir Hadisi şerif:
”Benim eziyet ve imtihan olunduğum gibi hicbir nebi eziyet ve imtihan olunmadı” Buna binaen İmam-ı Rabbani (Kuddise Sirrahu) buyurdu;
”İşte bunun icin Âlemlere rahmet kılındı”
Şu ayeti celilede buna benzer:
”İşte (Ey resulum sana Mekke muşriklerini) boylece duşman yaptığımız gibi senden once de her peygamber icin mucrimlerden bir duşman yaptık. Bununla beraber (duşmanların kahrından) koruyucu (onlara karşı) zafer verici olarak Rabbin sana yeter.”(Furkan 31)
Dersimizin ayetinde;”İnsan ve cin şeytanlarını yani iki fırkanın serkeşlerinden duşman kıldık” buyrulmuş idi. Bu nasıl tahakkuk eder. İzah etmeye calışalım; Cin şeytanı bir mumini yoldan cıkarmaya ve onu yenmeye calışır.
Bunu yapamazsa bu defa kotu bir insana gider onu icine duşmanlık atmak suretiyle uğraştığı muslumana onu musallat eder. Ne kadar acıdır ki, cin şeytanı kendi yapamadığını insana yaptırıyor.
Malik Bin Dinar (Rahimehullah) buyuruyor ki;”İnsan şeytanları benim uzerime cin şeytanlarından daha şiddetlidir. Cunku cin şeytanları Allah’a (Celle Celaluhu) sığındığım vakitte benden gidiyor. İnsan şeytanı ise aşikÂre bana geliyor goz gore gore beni kotuluğe sevkediyor.
Cin şeytanı ise insana asılmaz. Ama insan şeytanı, bir cok gucler kullanabilir. İnsana kotuluk yaptırmak icin, parada verir, mal da verir bir cok şey verir.
Cin şeytanı cin şeytanına, insan şeytanı insan şeytanına veya cin şeytanı insan şeytanına aldatmak icin yaldızlı soz vahyeder. (Vahy; gizli kelama ve suratli atılan soze denir). Tabi bunu Mevla diliyor da yapıyorlar.
Mevla’nın dilediğinden kurtuluş var mı? Şu da var ki Mevla, şeytana insanlarla uğraşmasına musaade etmiştir ama diğer taraftan da insanı muhafaza eder. Sana verilen irade-i cuziyyeyi Allah (Celle Celaluhu) yolunda sarf edersen seni muhafaza eder.
DİNİMİZE SAHİP CIKALIM
Hazreti Hamzayı parca parca şehit ettiler ona ne oldu? Kazandı. Onu bu kotuluğu yapanlar kaybettiler. İnsanları aldatmak icin bazıları yaldızlı ve aldatıcı nefsin hoşuna gidecek sozler sarf ederler. Bunlar Allah’ın izniyle oluyor.
Onların kotuluk yapmalarına Mevla izin veriyor fakat m’minlerin de kotuluklerinden ve şerlerden korunmaları icin Mevla tarafından buyuk yardımlar, manevi ilaclar vardır. Bu da islam dinidir.
Yukarıdaki ayet-i celilede gecen:”Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak” kavlinde hikmetler vardır.
Bir ana evladına kotuluk diler mi? Dilemez. Himmeti, sana kotuluk dokunmamasıdır. Ama onu becerir ya da beceremez. Mevla Teala bize anamızdan babamızdan daha merhametlidir. Her şeyin en iyisini bilir ve dilediğini yapmak onun kudret elindedir.
İnsan dunyayı, rutbeyi, siyaseti sevmemeli, derdi sadece Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. İnsan o zaman muvaffak olur. Buna dair bir misal irad edebiliriz.
Buyuklerden birisinin muridleri geldiler. Ona şeytanın vesvesesinden şikayetlendiler. O da onlara nasihat etti. Biraz sonra şeytan-ı lain geldi.”Şeyh efendi muridlerinden kurtulamıyorum. Bunlara bir şey soyle” dedi. Bunun uzerine şeyh efendi ”Ne yapıyorlar” diye sordu. O da:”Dunyayı elimden alıyorlar” dedi.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İnsanları islam’a davet ederken kÂfirlerin canı sıkılıp bundan hoşlanmadılar. Toplanıp dediler ki; Bunun maksadı nedir? Paramı dır? Gayesi bu ise aramızda para toplayalım ona verelim. Hepimizden cok parası olsun. Eğer arzusu evlenmek ise ona en guzel kızlarımızı verelim. Hepimizden cok karısı olsun. Eğer riyaset diliyorsa bizlere reis olsun. Peygamber Efendimiz’e gelip bu teklifi yaptılar.
Resulullah’da buyurdu; ”Ben bunların hicbirini istemek icin gonderilmedim. (La ilahe illallah) Kelime-i tevhidini kabul ettirip yerleştirmek icin gonderildim.”
İşte ey cemaati muslimin! Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi ve Sellem) madem bizim peygamberimizdir ve biz ona ummet olduk, ona uymamız ve onun gibi amel etmemiz lazımdır.
Biz dinimize sahip cıkarsak ne zararımız olur? Hic….Eğer din sebebiyle Allah’tan bir şey kazanırsak başkalarına da hicbir zararımız olmaz.Ne oldu?.. Efendimiz tek başına selamete cıktı, zafere ulaştı. Dunyaya karşı haris olmamalıyız. Sadece Allah’ın rızasını gozetmeliyiz. Ve hicbir zaman da buyuk konuşmamalıyız.
Dersimize gelelim şeytanlar daha nicin birbirlerine vahyediyor (sesleniyor) lar?
”Bir de o yaldızlı soze ahirete inanmayanların kalpleri meyletsin, ondan hoşlansınlar ve kazanmakta oldukları gunahı onlarda kazansınlar diye oyle yaparlar (şeytanlar vesvese verirler).”
Bu ayet-i celilede işaret vardır ki bu belalar Allah-u Teala ya ulaşmak icin bir nevi bineklerdir. Bunların en şiddetlisi de duşmanların gulmesidir.
Peygamberlerin rutbesi cok yuksek olduğu icin kÂfirlerin onlara olan duşmanlıkları da cok şiddetli olmuştur. O zatlar icin bu belalarda terakkiler ve tecelliler vardır.
Arap muşrikleri zor işlerinin halli icin kÂhinlerden birinin hukmune muracaat etmeyi adet edinmişlerdi. Bir gun toplanıp Peygamberimize geldiler ve:
“Biz Senin hak uzere olduğunu bilmiyoruz. Dilersen seninle yahudi Âlimlerinden veya nasara piskoposlarından birine gidelim; o aramızda hakem olsun da hak uzere olup olmadığını onlara soralım. Onlar senin hakkında kitaplarında bir şey biliyorlarsa bize haber versinler!” dediler. Bunun uzerine Allah-u Teala muşriklere red olmak uzere bu ayet-i celileleri inzal buyurdu;
“Size mufassal kitap indirir dururken o Allah’ı bırakıp ta onun gayrı hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verilen şu kimseler, o kitabın Rabbi tarafından hak ile indirildiğini bilip duruyorlar. Oyle olunca şuphe edenlerden olma!”
Bize başka hakem ne lazım Mevladan gayrı hakem olur mu? Kur’an-ı Kerim hakkı multebis (giyinici, takınıcı) olduğu halde indirilmiştir. Nasıl biz onun hakemliğini bırakacağız da başkasını hakem tayin edeceğiz.
Mevla “Habibim! Sakın şuphe edicilerden olma!” buyurdu. Yani onların bu Kur’anın hak olduğunu bildiklerinde şuphe edici olma. Bundan sebeple de onlarda inandıklarına dair bir belirti yok. İnadlarına yapıyorlar. Yazıklar olsun. Aman Allah’ım sana sığındık.
“Rabbinin, kelimesi doğruluk ve adaletle tamam oldu. Onun kelimelerini tebdil eden yoktur. İşte o işitici ve bilicidir.”
“Rabbinin kelimesi tamam oldu.” cumlesinin manası, kıyamet kopuncaya kadar mukelleflerin ilmen ve amelen muhtac oldukları şeyi beyanda kÂfi olmakta nihayete ermiş (tamamlanmış) tır. Sıdk (doğru) ve adil olamsında da nihayete ermiştir. Haberlerini vermekte, vaadleri bildirmekte de…
Mesela Mevla’nın Zat-ı paki subhaniyesinden, sıfatı subutiyesinden, sıfatı selbiyesinden haber vermesi gibi. Vaad (mujdeleyici haber), vaid (korkutucu haber) hakkında sevab ve ikab hakkında, haber vermek gibi. Gecmiş haberlerinin hallerini, gelecek gaybları da haber vermek gibi.
Hukumlerde adalet bakımından, mukelleflerle alaklı hukumler bakımından (namaz, oruc, hac sair gibi şer’i teklifler) her şeyi haber vermekte nihayet ermiştir. Yani Kur’an kÂfidir. Başka bir şey istemez. Mevla’yı bildirmek bakımından, ileride bilinmeyen şeyleri haber vermek bakımından her şeye kÂfidir.
www.mahmudelofi.com
__________________
Efendi Hazretlerinin 16. Sohbeti (CİN VE İNSAN ŞEYTANLARI)
Dini Sohbetler0 Mesaj
●46 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Efendi Hazretlerinin 16. Sohbeti (CİN VE İNSAN ŞEYTANLARI)
-
12-09-2019, 10:22:24