Peygamberimiz (sav) hadislerinde, her yuzyıl başında Allah'ın yeryuzune bir muceddid (dini hakikatleri devrin ihtiyaclarına gore izah etmek uzere gonderilen buyuk alim) gondereceğini mujdelemektedir:
Gercekten Aziz ve Celil olan Allah her yuz sene başında şu ummetin dinini bidatten (dine sonradan sokulan hurafelerden) ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) BİR ZATI gonderir. (Sunen-i Ebu Davud, 5/100)
Bediuzzaman Said Nursi Hicri 13. asrın buyuk muceddididir. Allah ona ustun bir ilim ve hikmetle lutufta bulunmuştur. Bediuzzaman, Risale-i Nur gibi onemli bir kulliyat meydana getirerek Allah’ın izniyle yuzbinlerce insanın hidayetine, imanda derinleşmelerine, inkar sahiplerinin Allah’a iman etmelerine ve doğruyu gormelerine vesile olmuştur.
Bediuzzaman, Risale-i Nur kulliyatında geleceğe dair de bircok onemli haber vermiştir. Said Nursi’nin ileriye yonelik tahminleri mucizevi şekilde gercekleşmiş, Allah gercekleşecek bircok olayı kendisine ilham etmiştir. Neredeyse yarım asır once yaşamış olmasına rağmen Bediuzzaman’ın gunumuze bakan ve gercekleşeceğini umit ettiğini bildirdiği bircok olay vardır. Eserlerinde, dunya uzerinde yaşanacak olan siyasi gelişmeler, İslam aleminin geleceği ve ceşitli ulkelerin karşı karşıya kalacakları bazı durumlarla ilgili onemli detaylar vermiştir. Orneğin 1971 yılında meydana gelen sosyal olayları yirmi yıl oncesinden haber vermiş ve soyledikleri eksiksizce gercekleşmiştir (Şualar, sf 260). İslam dunyasının durumu ve geleceğine dair konuşma yaptığı 1951 yılındaki unlu Şam Hutbesi’nde ise Bediuzzaman, 1981, 1991 ve 2001 yıllarında meydana gelecek olan onemli olaylara işaret etmiş ve bu buyuk olaylar da aynı Bediuzzaman’ın soylediği şekilde vuku bulmuştur (Hutbe-i Şamiye, sf. 27).
Bediuzzaman’ın ileriye yonelik olarak verdiği haberlerden bir diğeri ise, kendi zamanından neredeyse 80 sene sonra vuku bulan “komunizmin yıkılması” olayıdır. Said Nursi yıllar once kimsenin hayal bile edemeyeceği bu olayı bir Rus askerine acıklamıştır (Bilinmeyen Taraflarıyla Bediuzzaman Sait Nursi, s.144, Nesil Yayınevi). Bediuzzaman ayrıca ileride bir Avrupa Birliği’nin oluşacağını da yine onceden haber vermiştir. (Emirdağ Lahikası, sf. 499) (Munazarat, sf. 107)
Bediuzzaman aynı şekilde oleceği tarihi, olumunden bir sure sonra kendi mezarının yıkılacağını ve ayrıca bu olayın da hangi tarihte gercekleşeceğini de 1921 yılında, Lemaat adlı eserinde yazdığı bir şiir ile olmeden once haber vermiştir. (Mektubat, sf. 89) Said Nursi, bu şiirinde işaret ettiği gibi, Hicri 1379 yılında vefat etmiştir. Yine şiirinde belirttiği gibi olumunden bir sure sonra, Hicri 1380 yılında mezarı yıkılmış ve mubarek bedeni başka bir yere nakledilmiştir.
Buradaki orneklerde olduğu gibi, Bediuzzaman Said Nursi’nin eserlerinde vermiş olduğu diğer tum bilgiler ve geleceğe yonelik işaretler de yine hep doğru cıkmıştır. Kuşkusuz ki tum bunlar Allah’ın rahmetiyle gercekleşen mucizevi olaylardır. Dolayısıyla Allah’ın ustun bir ilimle desteklediği boyle mubarek, feraset ve ilim sahibi bir şahsın gelecekle ilgili olarak vermiş olduğu diğer bilgilerin de dikkatle incelenmesi ve araştırılması gerekir. Ozellikle de ilerleyen satırlarda anlatılacak olan, tum Muslumanlara bir rahmet olarak ahir zamanda geleceği mujdelenen Hz. Mehdi’ye yonelik bilgilerin ve işaretlerin buyuk bir şevk ve heyecanla takip edilmesi son derece onemlidir.
Bediuzzaman Hz. Mehdi’nin Gelişini Nasıl Mujdelemiştir?Bediuzzaman, Risalelerin bircok yerinde, yukarıda yer alan olaylar ve tarihler gibi, gelecekte gercekleşecek onemli olaylardan bahsetmiştir. Bunlar arasında ahir zaman alametleri ve Mehdi konusu ise cok geniş bir yer tutmaktadır. Bediuzzaman “hakiki beklenen ve bir asır sonra gelecek olan zat” (Kastamonu Lahikası, 57) şeklinde ifade ettiği Hz. Mehdi’nin gelişinin, Allah’ın bir vaadi olduğunu ve mutlaka gercekleşeceğini şoyle bildirmiştir: Ahir zamanın en buyuk fesadı zamanında(fitnelerin olduğu, karışık bir zaman), elbette en buyuk BİR MUCTEHİD (ihtiyac hasıl olduğunda ayet ve hadislerden hukum cıkaran buyuk İslam alimi ve onderi), hem en buyuk BİR MUCEDDİD (dini acıklayan buyuk alim), hem HAKİM, hem MEHDİ (hidayete vesile olan), hem MURŞİD (doğru yolu gosteren), hem KUTB-U AZAM (en buyuk yol gosterici) olarak BİR ZAT-I NURANİYİ (Nurani bir şahsı) gonderecek ve O ZAT da, ehl-i beyt-i Nebeviden (Peygamberimiz (sav)’in soyundan) olacaktır... Kadir-i Zulcelal HZ. MEHDİ İLE DE, ALEM-İ İSLAM’IN ZULUMATINI (İslam aleminin uzerindeki karanlıkları) DAĞITABİLİR. Ve vaad etmiştir, vaadini elbette yapacaktır. (Mektubat, sf. 411-412)
Bediuzzaman, hem kendisinden sonraki asırda gelecek olan muceddid olması, hem de 1400 senedir tum Muslumanların şevk ve heyecanla beklediği kutlu bir şahıs olması nedeniyle, eserlerinde Hz. Mehdi'den cok acık ve detaylı olarak bahsetmiştir. Risale-i Nur’da ahir zaman alametlerinden, Hz. İsa’nın yeryuzune ikinci kez gelişinden, Hz. Mehdi’nin cemaatinden, gorevlerinden ve Hz. İsa ile birlikte hareket edeceğinden soz edilmektedir. Bunun yanı sıra Hz. Mehdi’nin geliş vakti, geleceği ortamın şartları, goreve başlayacağı yer, onu diğer muceddidlerden ayıran gorevleri ve bu gorevinde ona yardım edecek şahıslar hakkında da onemli bilgiler verilmektedir.
Bediuzzaman kendisinin Hz. Mehdi’ye zemin hazırlayan bir oncu olduğunu bildirmiştir
Bediuzzaman, Hz. Mehdi ve yardımcılarını “baharda gelecek kudsi cicekler” kendisini ise, “bu mubarek şahsın neferi (askeri)” olarak nitelendirmiş, yapmakta olduğu hizmetleriyle Hz. Mehdi’ye zemin hazırladığını belirtmiştir: O ileride gelecek ACİB ŞAHSIN (şaşılan ve hayret uyandıran) bir hizmetkarı ve ONA yer hazır edecek bir dumdarı (onceden gelen takipcisi) ve O BUYUK KUMANDANIN pişdÂr bir neferi (oncu bir askeri) olduğumu zannediyorum. (Barla Lahikası, 162)
Cok zaman evvel bir ehl-i velÂyetten işittim ki; O ZAT, eski velilerin gaybi işaretlerinden istihrac etmiş (bir anlam cıkartmış) ve kanaati gelmiş ki: “Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid’atlar zulumatını (dine sonradan girmiş olan hurafelerin oluşturduğu karanlığı) dağıtacak.” Ben, boyle bir nurun zuhuruna (ortaya cıkışını) cok intizar ettim (gozledim) ve ediyorum. Fakat cicekler baharda gelir. Oyle kudsi ciceklere zemin hazır etmek lÂzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle O NURANİ ZATLARA zemin izhar ediyoruz (hazırlıyoruz). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189, Mektubat, 34)
Said Nursi, Kastamonu Lahikası’nda Hz. Mehdi ve cemaatini “ahirzamanın sahipleri” olarak nitelendirirken, Hz. Mehdi’nin Allah’ın izniyle kesin olarak geleceğini de acıkca ifade etmiştir. Hz. Mehdi ve oğrencilerinin etki alanlarının gittikce genişleyeceğini ve onların bu ihlaslı cabalarıyla guzel sonuclar alacaklarını haber vermiştir: Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani MEHDİ ve ŞAKİRTLERİ (talebeleri), Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sunbullenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şukrederiz. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138-Kastamonu Lahikası, sf. 72)
1) Bediuzzaman bu sozunde Hz. Mehdi’nin geleceğinden hicbir şupheye yer bırakmayacak kadar acık bir şekilde bahsetmektedir.
2) Yine bu sozunden Bediuzzaman’ın Hz. Mehdi’den bir şahsı manevi olarak değil, ZATIYLA ve TALEBELERİYLE birlikte gelecek bir şahıs olarak bahsettiği de acıkca anlaşılmaktadır.
Bediuzzaman, Hz. Mehdi’nin diğer muceddidlerden farkını nasıl acıklamıştır?
Bediuzzaman, Kuran ahlakını dunya uzerinde hakim kılmak amacıyla onceki asırlarda da bazı Musluman şahısların geldiğini, ancak bunların hicbirinin, ahirzamanda Hz. Mehdi’nin yapacağı uc onemli gorevi yerine getirmediklerini ifade etmiştir (Emirdağ Lahikası, sf. 260).
Said Nursi ayrıca Hz. Mehdi’den once gelmiş olan bu şahısların, Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde belirttiği ozelliklere uymadıklarını da belirtmiştir: Ayrıca hem iki Deccal’in sıfatları ve halleri ayrı ayrı olduğu halde, mutlak gelen rivayetlerde iltibas oluyor (karıştırılıyor), biri oteki zannedilir. Hem “BUYUK MEHDİ”nin halleri SABIK MEHDİLERE (onceki Mehdilere) işaret eden rivayetlere mutabık (uygun) cıkmıyor, hadis-i muteşabih (bircok anlama gelebilecek hadis) hukmune gecer. (Şualar, sf. 582)
BUYUK MEHDİ ve SABIK MEHDİLER
1) Bediuzzaman bu sozunde iki ayrı tur Mehdi olduğunu acıklamıştır. Bunlardan birincisinin SABIK MEHDİLER diğerinin ise ahir zamanda gelecek olan BUYUK MEHDİ olduğunu belirtmiştir.
2) Sabık Mehdilerin ozellikleri hadislerde rivayet edilen “Buyuk Mehdi”nin ozelliklerine benzememektedir.
3) Said Nursi, Hz. Mehdi dışında hicbir muceddidin Hz. Mehdi’nin yerine getireceği uc buyuk gorevi birarada yerine getiremeyeceğini belirtmiştir:
Cok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, MEHDİ AL-İ RESUL’UN TEMSİL ETTİĞİ KUDSİ CEMAATİNİN ŞAHS-I MANEVİSİNİN uc vazifesi var. Eğer cabuk kıyamet kopmazsa ve beşer (insanlar) butun butun yoldan cıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler (Peygamberimizin soyundan gelenler) cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyyeden (Allah’ın rahmetinden) bekliyoruz. Ve ONUN UC BUYUK VAZİFESİ OLACAK. (Emirdağ Lahikası, sf. 259)
A)... MEHDİ AL-İ RESUL’un temsil ettiği KUDSİ CEMAATİNİN...
1) Bediuzzaman bu sozunde Hz. Mehdi’den ve onun kudsi cemaatinden bahsetmiştir. Buradan bu ikisinin ayrı kavramlar olduğu anlaşılmaktadır;
- Kudsi cemaati temsil eden kimdir? Mehdi Al-i Resul’dur.
- Hz. Mehdi neyi temsil etmektedir? Kudsi cemaatini.
2) HZ. MEHDİ’NİN BAŞINDA BULUNDUĞU ve ONUN TEMSİL ETTİĞİ bir cemaati olacaktır. Bu kudsi cemaat, Hz. Mehdi’nin şahsı manevisini oluşturacaktır.
B)... MEHDİ AL-İ RESUL’un ... UC VAZİFESİ var.
- Bediuzzaman burada ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin bir veya iki gorevi değil tam olarak UC GOREVİ olduğundan ve onun temsil ettiği cemaatiyle birlikte bu uc gorevi birden yerine getireceğinden bahsetmiştir.
- Bu uc gorevin, onu diğer sabık Mehdilerden ayıran ve onun BUYUK MEHDİ olmasının en onemli alametlerinden olduğunu bildirmiştir.
- Bediuzzaman sozlerinde Siyaset Mehdisi, Saltanat Mehdisi ya da Diyanet Mehdisi diye bir ayrım yapmamış, BUYUK MEHDİ ifadesiyle bahsettiği Hz. Mehdi’nin bu uc ozelliğe birden sahip olacağını belirtmiştir.
C)... o vazifeleri ONUN cemiyeti ve seyyidler (Peygamberimizin soyundan gelenler) cemaatinin yapacağını rahmet-i İlahiyyeden (Allah’ın rahmetinden) bekliyoruz...”
- Ustad, “O vazifeleri ONUN cemiyetinin yapacağını Allah’tan umuyoruz” sozleriyle bu gorevleri Hz. Mehdi’nin başında bulunduğu ve onun temsil ettiği kudsi cemaatin gercekleştireceğini acıklamıştır.
D)... Ve ONUN uc buyuk vazifesi olacak...
- Bu uc buyuk vazifeyi gercekleştirecek olanın HZ.MEHDİ olduğunu Bediuzzaman sozlerinin sonunda bir kez daha belirtmiştir. ... BUYUK MEHDİ’NİN COK VAZİFELERİ VAR. Ve SİYASET ALEMİNDE, DİYANET ALEMİNDE, SALTANAT ALEMİNDE, MUCADELE ALEMİNDE COK DAİRELERDE İCRAATLARI OLDUĞU GİBİ, her bir asır me'yusiyet (umitsizlik) vaktinde, kuvve-i maneviyesini (manevi kuvvetini) te'yid edecek (sağlamlaştıracak) bir nevi Mehdi'ye veyahud Mehdi'nin onların imdadına o vakitte gelmek ihtimaline muhtac olduğundan; rahmet-i İlahiyye ile (Allah’ın rahmetiyle) her devirde belki her asırda bir nevi Mehdi al-i beyt-ten (Peygamberimiz (sav)in soyundan) cıkmış, ceddinin şeriatını (Kur’an-ı Kerim'in tarif ettiği ve bildirdiği yolu) muhafaza (koruma) ve sunnetini ihya etmiş (yeniden canlandırmış)... (Şualar, sf. 590)
Bediuzzaman bu sozunde de yine ahir zamanda gelecek olan Buyuk Mehdi’nin yerine getireceği gorevler olduğundan bahsetmiştir. Hz. Mehdi’nin sadece SİYASET MEHDİSİ, sadece DİYANET MEHDİSİ ya da sadece SALTANAT MEHDİSİ değil, bu ozelliklerin her ucune birden sahip olacak olan BUYUK MEHDİ olacağını bu sozuyle bir kez daha belirtmiştir.
Bediuzzaman Hz. Mehdi’nin gorevini yerine getireceği ortam hakkında da bilgi vermiştir ...Boyle bir cemaat-ı azîme (Peygamber Efendimizin soyundan gelen buyuk seyyitler cemaati) icindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek (coşacak) ve uyandıracak hÂdisat-ı azîme (buyuk olaylar) vucuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki (buyuk kuvvetteki) BİR HAMİYET-İ ALİYE (buyuk koruma hırsı) FEVERAN EDECEK ve HAZRET-İ MEHDİ BAŞINA GECİP, TARİK-I HAK (hak yoluna) ve HAKİKATE (gerceğe) SEVK EDECEK... (Mektubat, sf. 473)
... BİR HAMİYET-İ ALİYE (buyuk koruma hırsı) FEVERAN EDECEK ve HAZRET-İ MEHDİ BAŞINA GECİP, TARİK-İ HAK (hak yoluna) ve HAKİTATE (gerceğe) SEVKEDECEK....
Bediuzzaman bu sozunde “hamiyeti İslamiye feveran edecek” ifadesiyle, ileride Muslumanları coşturacak, onların İslam’ı koruma hırslarını artıracak buyuk olayların meydana geleceğini bildirmiştir. Bu ortam gunumuzde yani ahir zamanda meydana gelmektedir. Dunyanın bircok yerinde İslam’a ve Muslumanlara karşı oluşturulan zorlu ortamlar, Muslumanlar arasında İslamı koruma hırsını oluşturmakta ve bu da Muslumanları cozum yolları aramaya sevk etmektedir. Bediuzzaman Said Nursi, İslam’ı koruma gayretinin artması sonucu, Hz. Mehdi’nin başa gecmesi ile birlikte, bu kutlu şahısın insanları hak yola ve gerceğe yonelteceğini bildirmiştir.
Bediuzzaman, Hz. Mehdi’yi diğer muceddidlerden ayıran uc onemli vazifesini şoyle acıklamıştır:
Hz. Mehdi’nin birinci gorevi: Materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle fikri mucadele Tabiyyun, Maddiyun (darwinist, ateist, materyalist) felsefesinden tevellud eden (doğan) bir cereyan-ı nemrudane, (inkarcı akım) gittikce Ahir zamanda felsefe-i maddiye (materyalist felsefe) vasıtasıyla intişar ederek (yayılarak) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah’ın varlığını) inkar edecek bir dereceye gelir. (Emirdağ Lahikası, sf. 259)
Bediuzzaman, ateist felsefelerin ahirzamanda tehlike oluşturacağını bildirmiş, ozellikle Darwinist, materyalist felsefelerin, ateizmle guc bulacaklarını ve Allah'ın varlığını inkar edecek tehlikeli bir cizgiye geleceklerini ifade etmiştir. Bu nedenle Hz. Mehdi’nin birinci vazifesinin, maddecilik fikri yani Allah’ı inkar uzerine kurulmuş materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle mucadele etmek ve bu felsefelerin insanlar uzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını belirtmiştir: Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle(tesiriyle) ve maddiyun ve tabiiyyun taunu (materyalizm, darwinizm ve ateizm salgını), beşer icine inticar etmesiyle (insanların icine yayılmasıyla), her şeyden evvel FELSEFEYİ VE MADDİYUN FİKRİNİ TAM SUSTURACAK BİR TARZDA İMANI KURTARMAKTIR. Ehl-i imanı dalÂletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)... (Emirdağ Lahikası, sf. 259)
Bediuzzaman, Hz. Mehdi’nin uc buyuk gorevinden en onemli ve değerli olanının soz konusu bu gorev olduğunu; “Ummetin beklediği, AHİR ZAMANDA GELECEK ZATIN uc vazifesinden en muhimi ve en buyuğu ve en kıymetdarı (kıymetlisi) olan iman-ı tahkikiyi neşr (delillere dayalı imanı yaymak) ve ehl-i imanı delaletten kurtarmak (iman edenleri sapkınlıktan korumak).” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9) ifadeleriyle vurgulamıştır.
Mehdi’nin ikinci gorevi: İslam birliğini sağlamak
Ustad, Mehdi’nin ikinci vazifesini İslam birliğini sağlamak olarak acıklamıştır. Hz. Mehdi, halihazırda ceşitli gruplar halinde dağınık olarak bulunan Muslumanları birleştirecek, İslam ahlak ve faziletini, Peygamberimiz (sav)'in gercek sunnetlerini canlandıracaktır. İkinci Vazifesi: Hilafet-i Muhammediye unvanı ile (peygamberiminiz yerine halife olarak) SEAİR-İ İSLAMİYEYİ (İslam’ın esaslarını) İHYA ETMEKTİR (yeniden canlandırmaktır). ALEM-İ İSLAM’IN VAHDETİNİ (İslam aleminin birliğini) nokta-i istinad edip (dayanak noktası yapıp) beşeriyeti maddi ve manevi tehlikelerden ve gadab-i İlahiden (Allah’ın gazabından) kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı (dayanak noktası) ve hadimleri (hizmetkarları), MİLYONLARLA EFRADI (fertleri) BULUNAN ORDULAR LAZIMDIR. (Emirdağ Lahikası, sf. 259)
Hz. Mehdi'nin ikinci vazifesi ise, Hilafet-i Muhammediyye unvanı ile SEAİR-İ İSLAMİYEYİ (İslam’ın esaslarını) İHYA ETMEKTİR (yeniden canlandırmaktır). (Emirdağ Lahikası, sf. 259)
1) ... hilafet-i Muhammediye unvanı ile...
-Bediuzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi’nin İslam dunyasının lideri olacağını soylemiştir. Ayrıca bu makamı da ‘unvan’ olarak tarif ederek, tum Muslumanların Hz. Mehdi’yi o makama layık kişi olarak tanıyacağına da işaret etmiştir.
2) ... alem-i İslam’ın vahdetini (İslam aleminin birliğini)...
- Bediuzzaman, kendi devrinde de bir birliktelik icinde olmayan İslam ulkelerinin birleşerek İslam birliğini oluşturacaklarını soylemiştir. Hz. Mehdi’nin bu birlikteliği bir dayanak noktası yapacağını ve bu şekilde Muslumanları bazı tehlikelerden koruyacağını ifade etmiştir.
3) ... milyonlarla efradı (fertleri) bulunan ordular...
- Bediuzzaman, Hz. Mehdi’nin bu gorevini yaparken, yardımcıları da olacağını bildirmiştir.
Mehdi’nin ucuncu gorevi: Kuran ahlakını ve Peygamberimiz (sav)’in sunnetini yeniden canlandırmak
Hz. Mehdi ucuncu gorevini iman sahiplerinin, Peygamberimiz (sav)’in soyundan gelen fedakar seyyidlerin ve diğer tum Muslumanların yardımı ve desteğiyle gercekleştirecektir. Peygamberimiz (sav)’den sonraki donemlerde ozellikle materyalist dunya goruşunun etkisiyle gozardı edilen Kuran ahlakı ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sunnetlerinin yeniden canlandırılmasına ve uygulanmasına vesile olacaktır. Ucuncu Vazifesi: İnkilabat-ı zamaniye ile (zamanın değişmesiyle) cok ahkam-ı Kur'aniyenin (Kuran hukumlerinin) zedelenmesiyle... O ZAT, butun ehl-i imanın manevi yardımlarıyla ve ittihad-ı İslam'ın muavenetiyle (İslam birliğinin yardımlaşmasıyla) Muslumanların dayanışmasıyla ve butun ulema (alimler) ve evliyanin ve bilhassa Al-i Beytin neslinden (Peygamberimizin soyundan) her asırda kuvvetli ve kesretli (cok sayıda) bulunan milyonlar fedakar seyyidlerin (Peygamberimizin soyundan gelenlerin) iltihaklarıyla (katılmasıyla) O VAZİFE-İ UZMAYI (buyuk gorevi) YAPMAYA CALIŞIR. (Emirdağ Lahikası, sf. 260)
Ustad, Hz. Mehdi'nin ucuncu vazifesinin, zaman?n değişip, kufrun hakim olmas?yla değiştirilen, bircok Kuran hukmunun, butun Muslumanlar?n ve Peygamberimiz (sav)’in soyundan gelen seyitler cemaatinin yard?m?yla yeniden canland?rmak ve uygulamak olduğu bildiriliyor.
Bediuzzaman bir başka sozunde ise Hz. Mehdi’nin ucuncu vazifesinin İslam toplumunu birleştirmek ve Hıristiyan alemiyle ittifak yapmak olduğunu belirtmiştir. Hz. Mehdi’nin cok geniş bir alanda yapacağı bu gorevler tum dunyada herkes tarafından bilinecektir: O ZATIN ucuncu vazifesi, Hilafet-i Islamiyeyi Ittihad-i Islama bina ederek (İslam halifeliğini İslam birliğinin uzerine kurarak), ISEVİ RUHANİLERİYLE (Hıristiyan alimleriyle) İTTİFAK EDİP (birlik olup) DİN-İ İSLAMA (İslam dinine) HİZMET ETMEKTİR. Bu vazife, pek buyuk bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir (yerine getirilebilir). Birinci vazife, o iki vazifeden uc-dort derece daha ziyade kıymetdardır, fakat o ikinci, ucuncu vazifeler pek parlak ve cok geniş bir dairede ve şa'şaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında (halkın gozunde) daha ehemmiyetli (onemli) gorunuyorlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)
Bediuzzaman Said Nursi Hz. Mehdi’nin bu vazifeleri yerine getireceği tarihleri de mujdelemiştir
Bediuzzaman, Hicri 1327'de Şam'daki Emevi Camii'nde on bin kişilik bir cemaate verdiği Şam hutbesinde, 1371'den sonraki İslam aleminin geleceğine yonelik izahlar yapmış, ahir zamandan ceşitli tarihler vererek, beklenen Mehdi'nin mucadele ve galibiyet zamanına dikkat cekmiştir: Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet (huner, sanat , ilim ve fenlerle oğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (iyi ve faydalı yonlerini) o uc kuvveti tam techiz edip (o uc kuvvetle donatıp), cihazatını verip (gerekli ihtiyacını karşılayıp) o dokuz manileri mağlup edip (o dokuz engelleri yenip) dağıtmak icin taharri-i hakikat meyelanını (gercekleri araştırma eğilimi) ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz duşman taifesinin (sınıfının) cephesine gondermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek. (Hutbe-i Şamiye, sf. 25)
Bediuzzaman’ın Şam Hutbesi, Hz. Mehdi’nin gorev zamanı ile ilgili net tarihler vermiş olması acısından son derece onemlidir:
1981- 1991 yılları – Hz. Mehdi'nin faaliyetlerine başlaması
1) ... Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA…
Bediuzzaman’ın vermiş olduğu bu tarih ile, bu hutbenin okunduğu tarihten 30-40 yıl sonrası, yani Hicri 1401-1411 yılları kastedilmiştir. Miladi olarak ise bu tarihler 1981-1991 tarihlerine denk gelmektedir.
2001 – Hz. Mehdi'nin materyalist felsefe karşısındaki galibiyeti
2) ... İnşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek...
Said Nursi, yukarıdaki sozunun bu son kısmında Hz. Mehdi’nin bu gorevini yarım asır yani 50 yıl icinde tamamlayacağını bildirmiştir. Yani materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerin insanlar uzerindeki etkisinin 10 yıl gibi kısa bir sure icinde yok olacağına işaret etmiştir. Bu tarih ise Hicri 1421 yani 2001 yılına denk gelmektedir.
2004 – Hz. Mehdi onderliğinde insanların Kuran ahlakına yaklaşmaları
Bediuzzaman’ın Risale-i Nur Kulliyatı’nda, Hz. Mehdi'nin mucadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili olarak verdiği tarihlerden bir diğeri ise 2004 yılına ilişkindir. Bediuzzaman Kuran’ın “Ağızlarıyla Allah'ın nurunu sondurmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” (Tevbe Suresi, 32) ayetindeki "...Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor." cumlesi hakkında, geleceğe yonelik şoyle bir bilgi vermektedir: “Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulumatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirtleri (talebeleri) olabilir.” (Şualar, sf. 605)
Bediuzzaman bu ayetin ebced değerinin Hicri 1424 yani miladi 2004 yılına denk geldiğini ve bu tarihin, Hz. Mehdi onderliğinde Kuran ahlakının dunya hakimiyeti devrelerinden birine işaret ettiğini bildirmektedir.
2008 – Hz. Mehdi onderliğinde Kuran ahlakının galibiyeti
Bediuzzaman, Kuran ahlakının galibiyeti ve hakimiyeti konusunda geleceğe yonelik olarak verdiği haberlerden bir diğerinde ise şoyle bildirmektedir: Şu ayetin gizli imasına “Kim Allah'ı, Resûlu’nu ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hic şuphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56) ayeti teyid ediyor. Cunku “... hic şuphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” ayetindeki şeddeli nun (Arapca şeddeli nun harfi) bir sayılsa tam evvelki ayete tevafuk ile (denk gelmesiyle) Hizb-ul Kur’an’ın (Kuran taraftarlarının) faaliyetine vasıta olan bir hadiminin (hizmet eden kimsenin) Kur’an okumaya başladığı 1302 tarihine iki fark ile tevafuk etmekle beraber şeddeli nun iki nun sayılsa binucyuzelli (1350) eder ki; bu tarihte Kuran’dan muktebes (alınan bilgilerle hazırlanan) olan Risale-i Nur etrafında toplanan, butun kuvvetleriyle Kuran hizmetlerine calışan Hizb-ul Kur’an’ın faaliyeti ve delalet (sapkınlık) ve zındıkaya (dinsizliğe) manen galebe ettikleri (galip geldikleri) bir zamana tevafuku (denk gelmesi) ise istikbalde (gelecekte) tam galebelerine (tam galibiyetlerine dair) bir ima-i gaybidir (gizli bir işarettir). (8. Lem’a, Keramet-i Gasviye)
Bediuzzaman Said Nursi bu sozunde, ayetin “...hic şuphe yok galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır” cumlesinin ebced değerinin, Hicri 1350 tarihini verdiğini ve bu tarihte Kuran ahlakının bir galibiyeti olacağına işaret ettiğini bildirmiştir. Ancak ayetin ayrıca, bunun gibi gelecekte de yine Kuran ahlakının ustun geleceği bir başka donem olacağına dair gizli bir işaret icerdiğini de hatırlatmıştır. Nitekim ayetin bu cumlesinin Arapca yazılımında yer alan baştaki “fe” harfi de hesaba katılarak ebcedine bakıldığında, bu sefer de ebced değeri 80 cıkmaktadır. 1350 uzerine 80 ilave edildiğinde de Hicri 1430 etmektedir ki, bu tarih de miladi olarak 2008 yılını vermektedir. Allah’ın izniyle bu tarih Bediuzzaman’ın sozlerinde belirttiği, ayetin Kuran ahlakının gelecekteki, Darwinist, materyalist ve ateist felsefe gibi dinsiz akımlar karşısındaki tam galibiyetine işaret etmektedir (En doğrusunu Allah bilir). (Harun Yahya, Hz. İsa’nın Geliş Alametleri)
SONUC
Hic kuşkusuz ki İslam dinini aslına dondurecek, insanların imanına vesile olacak, Muslumanlar arasında buyuk bir birlik sağlayacak boylesine kutlu bir zatla aynı donemde yaşıyor olmak Muslumanlar icin cok buyuk bir mujdedir. Her Musluman bu konudaki hassasiyetini gostermelidir. Boylesine ehemmiyetli bir konunun acıklığa kavuşması icin gayret sarf etmeli, Bediuzzaman’ın verdiği tum ayrıntıları bu anlayış icinde duşunmeli ve araştırmalıdır. Birtakım yanlış duşuncelerle, tum İslam aleminin beklediği boylesine mujdeli bir olaya karşı ilgisiz ve kayıtsız kalmanın, ileride bu kişiler icin buyuk bir mahcubiyet nedeni olabileceği de unutulmamalıdır.
“Kim Allah'ı, Resûlu’nu ve iman edenleri dost (veli) edinirse,
hic şuphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın
taraftarlarıdır.”
hic şuphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın
taraftarlarıdır.”
(Maide Suresi, 56)



__________________