Suleyman bey, Milliyet Gazetesi (kendisine yakışan bir gazete) de ateş ile oynamaya devam ediyor. İşte kendisine gelen bir soru ve cevabı:
“İyi gunler. Orucun kasten bozulmasının cezası 60+1 gun mudur? Ben Kuran-ı Kerim’de boyle bir kural gormedim ama İslam’da boyledir deniyor. Bunun kaynağı nedir? Mustafa Can BİLGİN
Cevap: Kasten tutulmayan orucların ne kazası, ne de kefareti yoktur. 61 gun kefaret meselesi, başlanıp da mazeretsiz olarak bozulan oruclar hakkındadır. Fakat gercekte onun da cezası, yine bir gun oruc tutmaktır. Bu husus, bir rivayetin yanlış değerlendirilmesinden doğmuştur. İşin doğrusu ne Kur’Ân’da, ne de sağlam hadislerde 60 gun kefaret, bir gun de kaza olmak uzere 61 gun oruc tutma olayı yoktur ve Peygamber kimseye boyle bir emir vermemiş, kimseyi bununla yukumlu kılmamıştır.”
Demek istiyor ki Âlimler bunu kendi kafasından uydurmuştur. Eğer Allah boyle bir emir buyurmadıysa, Resulullah da işaret etmediyse, fıkıh Âlimleri kendi kafasından uydurmuş oluyor. İmam-ı Azam gibi muctehidlere de iftira etmiş oluyor.
Ateş, “ne Kur’Ân’da geciyor” diyor. Sonra da hadis-i şeriflere geliyor ve “ne de sağlam hadislerde 60 gun kefaret, bir gun de kaza olmak uzere 61 gun oruc tutma olayı yoktur ve Peygamber kimseye boyle bir emir vermemiş, kimseyi bununla yukumlu kılmamıştır” diyor. Bre cahil…
Suleyman Ateş herhalde sağlam hadis derken, kendi kitaplarını kastediyor. Cunku ona gore Şeriatın delilleri uctur: Kitap, Sunnet, Suleyman Ateş… Coğu kere hadis te varsa bile eğer Suleyman Ateş kabul ederse vardır, etmezse yok hukmundedir. Suleyman Ateşin şeriatı buna hukmeder…
Kur’Ân-ı Kerim’de “Amellerinizi iptal etmeyiniz” (Muhammed, 47/33) emri verilmiştir. Kesin bir farz olan orucu; meşru bir sebep yokken (kasden) bozmak bir suctur.. Bu sucun ceasını ise peygamber Efendimiz belirlemiştir. Sahih hadis kitaplarında gecmiyor diyen Suleyman Ateş’e şu hadis-i şerif yeterli olacaktır:
Hazret-i Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği hadis-i şerif şoyledir:
Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek, (Helak oldum ya Resulallah) dedi. Peygamber efendimiz, ne olduğunu sordu. O da Ramazan orucunu kasten bozduğunu soyledi. Peygamber efendimiz, bir kole azat etmesini bildirdi. Kolesi olmadığını bildirince, aralıksız iki ay oruc tutmasını emretti. Bunu da yapamayacağını bildirince, fakir doyurmasını bildirdi. (Buhari, Muslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai)
İslam Âlimleri de, geceden niyetli orucunu bir mazeretsiz kasten bozan kimsenin kefaret olarak, varsa bir kole azat etmesini, yoksa peş peşe 60 gun oruc tutmasını, oruc da tutamazsa, 60 fakiri doyurmasını bildirmişlerdir. (Redd-ul Muhtar)
60 gun orucu kasten bozmasının keffareti, 1 gun ise o gunun kazasıdır…
Nafile oructa ise iş değişir. Nafile orucu bozmak gune gun kaza gerekir: “Farz orucların dışındakilerde (Nafile oruclarda) keffaret yoktur. Cunku Ramazan ayında tutulan farz orucu bozmak bir suc teşkil eder ve nafile oruclarla aynı şekilde mutÂlÂa edilemez” (MerginÂni, a.g.e, I, 125)
Halkımız İslami ilimlerden habersiz olduğu icin boylelerine pabuc kaptırabiliyor. Milletimizin ici sinema ve dizilerle boşaltıldı, boyle cahillerin fetvaları ile dolduruluyor. Maalesef inanan az da olsa bir kitle var. Cunku işlerine geliyor…
“BIRAKIN EHLİ KİTABI CEHENNEME SOKMAYI”
Ateş, yazının devamında diyalogcuların bile acık acık soyleyemedikleri “yahudi ve Hıristiyanları cennete” sokmaya acık acık fetva veriyor. Bu konuyu daha once cok defalar yazmıştık. Ancak cok geniş kapsamlı bir reddiyeyi daha sonra sitemizden yayınlayacağız.
Yahudi ve Hıristiyanların cennete girebileceğini kendi şeriatına gore hukmeden Ateş şoyle diyor: “Kur’Ân kendi dinlerinde oldukları halde Peygamber’in peygamberliğini de kabul eden kitap ehlini ovmektedir. İşte bunlardan biri de Habeş Kralı Eshame (Necaşî

Yahudi ve Hıristiyanların cennete giremeyeceği ve bunu iddia edenlerin nasıl bir sapıklık icinde olduklarını daha sonra geniş kapsamlı bir yazı ile yayınlayacağız. Ancak Necaşi hususuna değinmek gerekir.
Ateş diyor ki: “Peygamberin peygamberliğini kabul eden Ehli Kitap”
Bir insan peygamberimizi kabul ediyorsa Zaten Musluman olur. Eğer kabul ettiği halde Musluman değilim, hıristiyanım diyor ise o zaman kabul etmemiş olur. Cunku “hak peygamberdir” demek onun getirdiklerinin de hak olduğunu kabul etmektir. Yani Kur’anın hak olduğuna inanmaktır. Kur’an-ı Kerimde ise “Allah katında tek din İslam’dır” buyrularak İslam’dan başka dinlerin gecersiz olduğu vurgulanmıştır.
O halde Peygamberimizi kabul eden ehli kitap, musluman olup kendi batıl inancından sıyrılmadıkca İslam dairesine giremez. Bu nedenle Allah katında dini reddedilmiş olur.
Yani anlayabiliyor musunuz, Ehli kitap olsa da tamamen İslama girmeden peygamberimizi kabul etmesi fayda etmiyor.
NECAŞİ MUSLUMAN OLMUŞTU…
Kaldı ki necaşi Musluman olmuş ve oylece ovguye mazhar olmuştu. Şoyle ki:
Hicretin 7. senesi, Muharrem ayı idi. Peygamber Efendimiz, ilk once Amr bin Umeyye’yi, eline şu mektubu vererek, Habeş Necaşîsi Ashame’ye gonderdi.
“Bismillahirrahmanirrahim! Allah Resûlu Muhammed’den, Habeş Meliki NecÂşiye!
“Ey Melik! Musluman olmanı dilerim. Ben senin namına, L ilÂhe ill Hû, Melik, Kuddûs, SelÂm, Mu’min, Muheymin olan Allah’a hamd u sen ederim.
“Ve şehÂdet ederim ki, Meryem’in oğlu İsÂ, Allah’ın kulu ve Kelime’sidir. Allah, O Kelime’yi (ki, İsÂ’ya vucud veren “Kun” hitabıdır) ve o ruhu ve cok temiz ve afif olan ve dunya hayatından tamamıyla cekilmiş bulunan Meryem’e nefhetti. Bu surette Meryem, İsÂ’ya hamile kaldı. Boylece Allah, İsÂ’yı yarattı.
“Nasıl ki, Âdem’i de Allah, kudret eliyle ve bir mu’cize olarak yaratmıştır.
“Ey Melik!
“Seni; eşi, ortağı olmayan bir tek Allah’a imÂna ve Ona ibÂdete, bana uymaya ve Allah tarafından bana gonderilenlere inanmaya dÂvet ediyorum. Cunku, ben Allah`ın bunları tebliğe memur elcisiyim.
“Seni ve halkını Aziz ve Celil olan Allah’a imana dÂvet ediyorum.
“Şimdi ben size İslÂm hakikatlarını tebliğ ettim ve nasihatta bulundum. Siz de nasihatımı kabul ediniz!
“SelÂm hidÂyete tÂbî olanlara olsun.”1
Medine’den Habeşistan’a gitmek uzere yola cıkan elci Amr, ayrıca şu vazifeleri de yerine gecirecekti:
a) Daha evvel oraya hicret etmiş bulunan Muslumanları Medine`ye gondermesini Necaşîden istemek,
b) Musluman muhacirler arasında bulunan Hz. Ummu Habibe`nin Peygamberimize nikÂhlanmasını Necaşîden talep etmek.
Habeşistan’a varan elci Amr (Radıyallahu Anh), Necaşîye Peygamber Efendimizin mubÂrek mektubunu takdim etti. Necaşî, Peygamberimizin mektubunu hurmetle eline aldı, gozlerine surdu ve opup başına koydu. Sonra da adamlarına okutturdu. Mektubun okunması sona erince, tahtından indi ve mutevazi bir ed ile yere oturdu. Sonra şehÂdet getirerek Muslumanlığını acıkladı. “Eğer, yanına gidebilmem mumkun olsaydı, muhakkak giderdim,”2 dedi. Sonra da, “O, Ehli Kitap olan Yahudi ve Nasranîlerin, geleceğini bekleyip durdukları Ummî Peygamberdir. Mus Peygamber ‘Merkebe biner’ diyerek İs Peygamberin geleceğini mujdelediği gibi, İs Peygamber de ‘Deveye biner’ diyerek Muhammed Peygamberin geleceğini oylece mujde vermiştir.3 “Keşke şu saltanata bedel Muhammed-i Arabî’nin hizmetkÂrı olsaydım. O hizmetkÂrlık, saltanatın pek fevkindedir”4 diyerek ilÂve etti. Necaşî Ashame, daha sonra fil kemiğinden yapılmış bir kutu getirip, Efendimizin mektubunu icine koydu ve, “Bu mektuplar, kendilerinde bulundukca Habeşlilerde hayır ve bereket eksilmeyecektir”5 dedi.
SULEYMAN ATEŞ VE ZİHNEYİ
Bu adamlar bir dunem Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış. Tehlikenin boyutunu anlayın kardeşlerimiz.. Suleyman Ateş ve zihniyetini, guzel dinimiz İslam’da nasıl reformlar yapmaya calıştıklarını deşifre eden şu yazımızı okuyarak daha iyi anlayabilirsiniz… BURADAN OKUYUN
1. Taberî, 3:89; ZÂdu`l-MeÂd, 3:71; İnsanu`l-Uyûn, 3:293.
2. TabakÂt, 1:258.
3. Mektûbat, s. 159.
4. ZÂdu`l-MeÂd, 3:71; İnsanu`l-Uyûn, 3:294.
5. TabakÂt, 1:258; İnsanu`l-Uyûn, 3:293.
www.ismailaga.info
__________________