Muşriklerin Kestiği Hayvanların Eti Yenir mi?
Allah’a hamd, Rasûlune salÂt ve selÂm ediyoruz. Başarı ancak O’nun yardımı iledir. Bu mesele aslında temel konulardan olmadığı icin; itikÂdî bozuklukların olduğu, helÂl ve haramların dahi tam bilinemediği, İslÂm’ın hakikatinin pek coklarına kapalı olduğu bir donemde, oncelikli ele alınacak konulardan olmadığı aşikardır. Ancak ne kadar uzucu bir durumdur ki, yılların gecmesiyle, bu mesele sıkca konuşulmadığı icin, ilimsiz ve nefsine uyan pek cok Musluman, bu konuda muttakice bir duruş sergileme konusunda başarısız olmuşlardır.
Bunun nedeni; gunumuzde fast food adı verilen hazır yemeklerin ve ekmek arası yiyeceklerin surekli et urunlerinden oluşmasıdır. Boylesi bir ortamda bu konuda imtihanı başarabilmek ve şupheli gıdalardan sakınmak adına midemize “dur!” diyebilmek cok zor ve cetin bir imtihan olmaktadır! Bu nedenle, İslÂmî boğazlamada aranan temel şartlar uzerinde duracağız. Fakat konuyu uzatmadan, herkesin anlayacağı bir dil ve anlatım tercih edeceğiz.
Her şeyin en doğrusunu bilen Yuce MevlÂ’dır!
Takv sahiplerinin temel ahlakı, haram lokmadan ve şupheli gıdalardan bunyesini korumaktır.
İslam'a uygun olarak hayvan boğazlamanın şartlarından birisi; kesenin, Musluman veya Ehl-i kitap (Hristiyan yada Yahudi) olmasıdır.
Hayvan kesenin, Musluman olması gerektiğinin delili "..sizin kestikleriniz mustesna.." (MÂide: 3) ayetidir.
Kitap ehlinin kestiğinin yenebileceğinin delili ise, "kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği (kestikleri) size helaldir" (MÂide: 5) ayetidir.
Ancak Hristiyan yada Yahudilerin kestiklerinin yenmesi icin, hayvan keserken, Allah’ın adını anmaları şarttır. Kendi din ve inanclarını dikkate alarak, İsa (as)’ın adını, Uzeyr (as)’ın adını, putlarının yada tağutların adını anarak, onlar adına hayvan keserlerse, kestikleri hayvanın eti haram olur, yenmez!
Şeriate uygun hayvan kesiminde dindarlık şartı arandığı gibi, besmele cekmenin de şart olduğu anlaşılmaktadır. Besmele kasden terk edilirse hayvanın eti yenmez. Fakat boğazlanan hayvanın etinin yenmesinde besmele illet değildir. Yani kim keserse kessin, besmele cektikten sonra kestiği yenir denemez! Putperest, mecûsi yada muşrikler besmele cekse dahi ulemanın coğunun verdiği fetvaya gore, onların kestikleri yenmez. Butun alimlere gore, Ehl-i Kitabın dinine girmiş olsalar bile murtedin kestiği haramdır.
Ulema, kastî olmadan unutarak besmeleyi cekmeyen Muslumanın kestiğinin yenebileceğine fetva vermişlerdir.
İmam MÂlik’e gore, bir Musluman, unutarak dahi olsa besmeleyi cekmezse, kestiği hayvanın eti yenmez. Delil olarak zikrettiği ayetlerden bir tanesi şudur: "Uzerine Allah'ın adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Cunku o elbette bir fısktır." (En'Âm: 121)
Bu ayette, Yahudi bilginlerinin, Cahiliyye Araplarının zihnini bulandırmak icin kullandıkları bir şuphe ve muhalefet yontemlerine değinilmektedir. İbn Abbas’tan gelen bir rivayete gore, Yahudiler, Peygamberimizin tebliğatına karşı halkın zihnini karıştırmak icin şoyle diyorlardı: “Allah’ın (normal olumle) oldurduğu haram oluyor da, bizim, (Allah’ın adını anarak) oldurduğumuz (boğazladığımız) nasıl helÂl oluyor?” Yahudiler, bu şekilde toplumun aklını karıştırıp, Nebevî davet karşısında şupheye duşmeleri icin, cok sayıda sorular uretiyorlardı. Bu rivayete dikkat edilirse, Allah’ın adını anarak kestiğinde, boğazladığı hayvanların eti yenebilecek kimselerin, Yahudiler olduğu anlaşılacaktır. Ayetin anlamı, muhtemelen, Yahudi ve Hristiyanların kestiği hayvanların etlerinden yeme konusunda tereddute duşen sahabilerle ilgilidir. Yani bu iki fırka, besmele ile kesmişlerse yiyebilirsiniz demektir.
En’Âm Sûresi Mekkî’dir. O donemde Mekke muşrikleri, kurban keserken genelde putlarının adını andıkları icin, bazı kimseler, “muşriklerin kestiklerinden yemenin yasaklanması, putlarının adını anmalarından dolayı idi” diye zannetmişlerdir. Oysa muşriklerden bir kısmı, Allah’ın adını anarak hayvan boğazlarlardı. Buna rağmen Rabbimiz, hicretten sonra Medine’de indirdiği MÂide Sûresinin beşinci ayetinde Ehl-i Kitabın kestiklerinin helal olduğunu belirterek, Allah adına hayvan kesenlerin, kesimlerinin helÂl olması noktasında –Muslumanlardan sonra- sadece Yahudi ve Hristiyanları istisna etmiştir.
Yuce Allah, bir hayvanın helÂl olması icin, Allah’ın adının anılmasını şart koşmuştur: Bu konuda Rabbimiz şoyle buyurur: "Şayet O'nun ayetlerine iman edenler iseniz, artık uzerlerine Allah'ın adı anılan (besmele ile kesilen hayvanlar)dan yeyin." (En'Âm: 118)
Mekke’de inen En’Âm: 145 ve Nahl: 115. Ayetlerde, uzerlerine, Allah’tan başkasının adı anılarak boğazlanmış hayvanların haram kılındığı belirtilmiştir.
İmam MÂlik'e gore, besmeleyi terk eden Muslumanın kestiği dahi yenmezken, acaba Musluman olmayan kimselerin kestiklerinin yenebileceğini soylemek ne kadar tutarlıdır?
Alimlerin coğu, tezkiye yani hayvan boğazlama esnasında unutarak besmelenin terk edilmesi durumunda, yiyen Muslumanın, yerken besmele cekmesinin yeterli olduğunu belirtmişlerdir.
Kur'an'da, ZekÂt-ı Şer'î yani Şeriate uygun hayvan kesiminde "diyanet/dindarlık" şart koşulmuştur.
Yani kesimin meşru olması icin, kesenin, Ehl-i Tevhid veya Ehl-i Kitap olması gerekmektedir.
Ehl-i Kitabın, Hristiyanlar ve Yahudiler olduğunun delili: "'Bizden once kitap yalnız iki topluluğa (Yahudi ve Hristiyanlara) indirildi ve biz onların okuduklarından habersiz kimseler idik' demeyesiniz diye, (size Kur'an'ı indirdik)." (En'Âm: 156)
En'Âm: 156'da, "bizden once kitap yalnız iki tÂifeye indirildi" ifadesi zikredilmiştir ve Ehl-i Kitabın yalnızca iki taifeden ibaret olduğu, "sadece, yalnız, ancak" anlamlarına gelen innem (hasr) edatıyla vurgulanmıştır.
Kur'an'da da "kitap ehli" ve "kendilerine kitap verilenler" ifadeleriyle kastedilen toplulukların Hristiyan ve Yahudiler olduğu acıktır. Bu ifade kalıplarıyla cok sayıda ayetler mevcuttur; tamamı da Hristiyan ve Yahudileri kastetmektedir.
İslam; akıl yurutme dini değildir, vahiy dinidir. İman edenleri, muhkem Nasslarla ifade edilen hukumler bağlayıcıdır. Akıl, mantık, yorum, bakış acısı, kanaat, fikir, hev ve hevesler vahyin onune gecirilemez.
Akıl yurutme ve fÂsid bir kıyaslama ile şu cumle soylenemez:
"Hristiyan ve Yahudinin kestiği yeniyor da, şirk koşmasına rağmen, kendisine 'Musluman' diyenlerin kestiği neden yenmesin?" Bu, fÂsid bir kıyastır!
Cunku Rabbimiz, muşriklerin, putperestlerin, murtedlerin, mecûsilerin yada ateistlerin kestiğinden, Ehl-i Kitabın kestiğini 'istisna' etmiştir.
Ve şoyle buyurmuştur: "Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği (kestikleri) size helÂldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helÂldir." (MÂide: 5)
Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği ile kastedilen anlam, butun alimlere gore, onların kestiği hayvanların etleridir. Bu konuda icm vardır.
Ehl-i Kitabın kimler olduğunu oğrendiğimize gore; muşriklerin, putperestlerin, mecûsilerin vb'lerinin kestiklerini yiyenlere artık şu soruyu sorabiliriz.
İnanc yapısı nasıl olursa olsun, herkesin kestiği sadece bir besmele cekmekle yenebilecekse, Rabbimiz neden Ehl-i Kitabı istisn etmiştir?
Takv sahibi olmak isteyen her mu'mine yakışan şey; nefsine cazip gelen fetva peşinde koşmak değil, şupheli şeylerden sakınmaktır!
Usûlen şunu da ifade etmeden gecmeyelim; Ehl-i Kitap dışındaki gayri muslimlerin kestiklerinin yenmesinin cÂiz olmaması yada haram olması meselesi, ictihÂdî bir konudur. Bu haram, Allah'ın haram kıldıkları gibi kat'î bir haram değildir. Hakkında kesin bir delil olmayan bir meselede, muctehidlerin zannî delillerden hareketle fetva vermeleridir. Muslumanların, bu turden sakındırıcı fetvaları dikkate alıp ihtiyata gore hareket ederek, farklı fetvalar bulunsa dahi, şupheli şeylerden korunmak ve bilmeden harama duşmemek adına, takv yolunu secmeleri gerekir. Ancak şu kadar var ki, bu turden meselelerin hukmunu inkÂr eden kÂfir olmaz. Cunku hukmu acık ve kesin bir delile dayanmamaktadır. Bize duşen; bu tur meselelerde, cumhur-u ulemÂyı dikkate alarak, şupheli olarak değerlendirilebilecek bu tur durumlardan sakınmamızdır.
Peygamberimiz bu konuda şoyle buyurmuştur:
"HelÂl bellidir, haram da bellidir. İkisi arasında (helal mi, haram mı belli olmayan) şupheli şeyler vardır ki, insanların coğu bunları bilmezler. Her kim şupheli şeylerden sakınırsa, ırzını da, dinini de korumuş olur. Kim de şupheli şeylere dalarsa, koruluk etrafında davarlarını otlatan bir coban gibi, cok surmez icerisine dalabilir." (BuhÂri, İman, 39)
“Kimlerin kestiğinin yeneceği, kimlerin kestiğinin de yenemeyeceği meselesini” karıştıranların yanlış yorumladığı bir ayet ile konumuzu noktalayalım. Allah SubhÂnehu ve TeÂlÂ, bu konunun ilmi olmayan pek cok kimselerce, kendi hev ve hevesleri istikametinde carpıtıldığını ve insanların coğunun saptırıldığını bildirmektedir. Bu insanların iki temel sıfatı zikrediliyor: İlim sahibi olmamak ve arzularına uymak.
Âlemlerin Rabbi şoyle buyuruyor: “Uzerine Allah’ın adı anılanlardan yememenize sebep nedir? Halbuki O, size –kacınılmaz olarak kendisine muhtac olduklarınızı istisn kılarak- neleri haram kıldığını ayrı ayrı acıklamıştır. Gercekten bir cok kimseler, bilgisizce hevÂlarıyla (halkı) saptırıyorlar. Şuphesiz Rabbin haddi aşanları cok iyi bilendir.” (En’Âm: 119)
Bu ayetin ilk cumlesine, “size ne oluyor da, uzerine Allah’ın adı anılanlardan yemiyorsunuz?” anlamı da verilebilir. Ancak yukarıda bizim tercih ettiğimiz meal, metne daha sadık bir anlamdır. Bu ayette haram kılınan şeylerin tafsilatının hangi ayette gectiği ulema arasında incelenmiş ve bazıları MÂide: 3. Ayet olduğunu soylemişlerdir. Oysa MÂide Sûresi, Medine’de inen son sûre olduğu icin, cumhur-u mufessirîn, bu acıklama şeklinde işkÂl olduğunu belirtmişlerdir. En’Âm: 119’da gecen “neleri haram kıldığını ayrı ayrı acıkladı (tafsil etti)” ifade de gosteriyor ki, Rabbimiz tarafından, haramların tafsilatının daha once acıklanmış olması gerekir. Bu nedenle mezkur ayetin tafsilini veren ayet, En’Âm: 145 olmalıdır. MÂide: 3 de daha sonra bu meseleyi te’kid etmek uzere gelmiştir.
Ancak tum bu bilgilere rağmen bazı alimler, Allah’ın, Mushaf’ın tertibinde, MÂide Sûresinin, En’Âm Sûresinden once geleceğini bildiği icin, En’Âm: 119’daki zamirin, MÂide: 3’deki ayete rÂci olması yerindedir demişlerdir. Her ne kadar MÂide Sûresi, nuzûl bakımından sonra olsa da, tertip bakımından oncedir. Yani tertip sırasına gore Kur’an’da, MÂide: 3’de haram olanların ayrıntısı verildikten sonra, En’Âm: 119’da da “Allah size, neleri haram kıldığını acıklayıp bildirmiştir” buyurulmuş oluyor. Ayrıca haramların detayı Mekke’de inen En’Âm: 145 ile Nahl: 115. Ayetlerde de acıklanmıştır.
Bu ayetten anlaşılan şey; gerek Muslumanların ve gerekse muşriklerin, uzerine Allah’ın adı anılarak kesilmiş olan hayvanlardan yemedikleri değildir. Bu ayetten anlaşılması gereken; Allah’ın adı zikredilmeden veya putlar adına kesilen hayvanların yada olu hayvanların etlerinin yenmemesi gerektiğidir. Bu ayetten, dini ne olursa olsun, her kim besmele cekerek hayvan keserse, kestiği hayvanın eti helÂl olur şeklinde bir sonuc cıkarılamaz. Yukarıda acıkladığımız gibi, hayvan boğazlayan kişinin dini onemlidir. Bu ayet, kitap ehli, besmele cekerek hayvan kestiyse, o etlerden yenebileceğini gosterir. Muşrikler, hayvan keserken genelde Allah’ın adını anmazlar; ilahlarının yada putlarının adına keserler. Onların koydukları bu hukme karşı Yuce Allah, kendi hukmunu acıklamaktadır.
Ayrıca alimlerin coğuna gore, mecûsilerin kestikleri de yenmez. Bu konuda Peygamberimiz: “Mecûsilere, Ehl-i Kitaba davrandığınız gibi davranın. Fakat kadınlarıyla evlenmeyin, kestiklerini yemeyin” (Ebû DÂvud) buyurmuştur.
Ehl-i Kitap dışında kalan diğer din ve ideoloji sahipleri de, kestiklerinin yenmemesi ve kadınlarıyla evlenilmemesi bakımından mecûsiler gibidir. Gorulduğu gibi Peygamberimiz, kestikleri yenebilecek kişiler olarak, bu Hadis-i Şerifinde de Ehl-i Kitabı zikretmiştir.
Bu konu, her İslÂmî mesele gibi, cok detaylı yonleri olan bir meseledir. Ve ilim ehlinin malumudur. İlmi olmayanlar da, ehline danışarak yada araştırıp oğrenerek ihtiyacları olan bilgilere ulaşabilirler. Fakat her araştırmada, Allah’ın kullarına takvÂyı tavsiye ederiz.
İslÂmî pek cok mesele, -ne kadar girift gozukse de- herkesin aklının alabileceği şekilde cozulebilir aslında. Şoyle ki: Allah ve Rasûlu bir şeyi emretti veya tavsiye ettiyse yapmak; Allah ve Rasûlu bir şeyden yasakladı veya sakındırdıysa, farza-vacibe, harama, mekruha bakmaksızın, tam bir teslimiyetle “Âmenn” demek, takv yoludur. Sahabe aynen boyle idi. Vacip’ten, Sunnet’ten, Mustehab’dan sakınmak icin, mekruhları ve şupheli işleri yapmak icin asla fetv peşinde koşmazlardı.
Muşriklerin kestiği helÂl mi haram mı, bir turlu cozememiş, -muctehid seviyesinde olmayan- bir Musluman, bu meseleyi şupheli işlerden saysa dahi hemen, uzak durması gerekir! Sigara icmek haram mıdır, mekruh mudur, ilim ehli olmadığı icin bu konuyu tam olarak algılayamamış bir kimse, en azından bu meseleyi şupheli kabul edip sigarayı terk etmesi makul olan davranış şekli değil midir? Ama maalesef ki, gunumuzun Muslumanlık anlayışlarında, bir mesele zann-ı gÂlip ile aşikÂr olsa dahi, birkac farklı ictihadı one surup “şoyle diyenler de var” diyerek, mekruhÂta ve şubuhÂt’a devam edilmektedir!
Bu konuyu ozlu bir soz ile bitirelim:
TakvÂ’ya talip olanların yolu, şupheli şeylerden sakınmaktır.
Nefsinin ve midesinin derdine duşenlerin işi ise, zayıf bir fetv bulsa ona sığınmaktır!
Rabbimiz, haram lokmadan, şupheli gıdalardan; o haram ve şupheli gıdaların maneviyat dunyamızda meydana getireceği yıkımlardan bizi korusun! Amin.
Yusuf Semmak
__________________
Muşriklerin Kestiği Hayvanların Eti Yenir mi?
Dini Sohbetler0 Mesaj
●36 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Muşriklerin Kestiği Hayvanların Eti Yenir mi?
-
12-09-2019, 10:20:02