Kader alın yazısı mı, tabiat kanunları mı?

Hurriyet 05.02.2009

'Kader'; olcu, ilke, kural, duzen, takdir, ahenk demektir. Kur'an kader kelimesini hep bu anlamda kullanır.
Elimizdeki geleneksel akait kitaplarındaki kader anlayışının Kur'an'daki kader kavramıyla bir ilgisi yoktur. O kitaplar yoluyla asırlardır taşınan ve bizlere oğretilen kader, Bakara suresi 104. ayetin tam tersine giden, suruleşmiş bir toplum yaratmak isteyen saltanat odaklarının kitleyi uyuşturmak icin oluşturdukları Kur'an dışı bir anlayıştır.
Bu anlayışla Musluman kitlelerin getirilmek istendiği yerin ne olduğunu, İslam'ın temel kabulleri gibi benimsettirilen 'ilkeler'den sectiğimiz şu birkac ornek cok iyi gostermektedir:
1. Devlet başkanı, ahlaksızlık da zulum de işlese azledilemez.
2. Sapık ve zalim bir imamın peşine de olsa namazı cemaatle kılın.
3. Dunya, muslumanın cehennemi, kÂfirin cennetidir.
4. Her insanın cennetlik veya cehennemlik olacağı, varlıklar Âlemi yaratılmadan cok once belirlenmiştir.
İnanc manifestosunun icine sokulan bu Kur'an dışı hezeyanların tumu Emevî yalanıdır. Kur'an'dan hicbir dayanakları yoktur. Kur'an bunların tumunun tersini soylemektedir.
Kur'an'da, bu şekliyle bir kader kavramı olmadığı gibi, 'kadere iman' diye bir tÂbir de yoktur. Bu tÂbiri de, Peygamberimizden yıllar sonra, Emevî idaresi din kitaplarına sokturmuştur.
Bu gercek, İslam ilahiyatının buyuk bilgini Prof. Dr. Huseyin Atay tarafından 1960 yılında yayınlanan 'Kur'an'da İman Esasları' adlı doktora teziyle ortaya konmuştu. Bu tez, Turk- İslam ilahiyat tarihinde ilk kez ortaya atılan bir tezdi.

Prof. Atay bu tezi yuzunden, Ehlisunnet akîdesini bozmakla suclandı. Tıpkı İmamı Âzam'ın da suclandığı gibi...

Oysaki Musluman-Turk kitlelerden saklanan bu gercek, Huseyin Atay'dan asırlarca once yaşamış İslam ilahiyat bilginlerince dile getirilmiştir.
Getirilmiştir ama Arap-Emevî dinciliği tarafından ustu ortulup halktan saklanmıştır.

Ehlisunnet inancının temel kitaplarından bazılarını yazmış bulunan unlu Maturîdî kelamcısı Ebu'l-Mu'în en-Nesefî (olm.508/1115), Tabsıratu'l-Edille adlı eserinde, kader konusunda Huseyin Atay'ın soylediğinin aynısını soyluyor. Atay'dan 850 yıl once.
Nesefî, anılan eserinde imanın şartları konusunda şoyle diyor:
"İman esaslarına gelince bunlar 5 tanedir: 1. Allah'a, 2. Meleklere, 3. Kitaplara, 4. Peygamberlere, 5. Âhirete iman. Aynen bunun gibi ibadetler de 5'e ayrılır..." (Nesefî'nin Tabsıra'sından naklen Atay; Kur'an'da İman Esasları, 146)


Nesefî burada iki Kur'andışılığı aynı anda duzeltmiştir:

1. Kur'an'ın gosterdiği iman esasları icinde kadere iman diye bir şey yoktur,
2. Geleneksel kabullerin 'İslam'ın Şartları' diye one cıkardığı beş kavram İslam'ın şartı değil, İslam'daki temel ibadetlerdir. Onlar İslam'ın şartları değil, işaretleridir. İslam'ın şartları Kur'an'ın butun hukumleridir.

'Kadere iman' tÂbiri, İslam inanclarının icine, bir hadise, daha doğrusu hadis diye ortalıkta dolaştırılan bir soze dayanılarak sokulmuştur. Oysaki o soz, bugunku kader anlayışını savunanların deyimiyle bir 'haberi vÂhit'tir, yani Peygamberimizden bir tek kişinin rivayetidir.

Ve hadiscilerin ittifakla kabul ettikleri bir kurala gore, haber-i vÂhit imanla ilgili konularda delil olmaz. (Bu konuda ayrıntılar icin bk. Atay; anılan eser, 133-146)

Haberi vÂhidin, bırakın iman alanını, ibadet alanında kanıt olduğu bile tartışmalıdır. (GazÂlî; el-Mustasfa,1/440-444)

Kader sozcuğu, Kur'an'da 11 yerde gecmekte ve tumunde de 'olcu' anlamında kullanılmaktadır.
Tanrı, her şeyi belli bir olcu icinde indirmektedir. (Hicr, 21) Gokten su olcuyle iner (Muminûn, 18; Zuhruf, 11); inen suyun yeryuzunde vadilerde dolaşması bile olcuyledir.(Ra'd, 17) Topraktan pınarlar fışkırması, fışkıran suların birleşmeleri yine belli bir olcuye goredir. (Kamer, 12)
Tum bu olcuye bağlılıklar, kader kelimesi veya turevleri kullanılarak ifade edilmiştir. Ve bu ifadelerle onumuze konan kader kavramının temel amacı, insanın fiillerinin belirlenmiş olduğunu değil, varlık ve oluşta raslantının bulunmadığını gostermektir.
Kur'an, kader kavramıyla 'sunnetullah' da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir.
Kader kokunden gelen ve olcuye bağlamak anlamında olan 'takdîr' sozcuğu de tabiat kanunları, değişmez olculer anlamında kullanılmıştır. Bu kullanıma gore, Ay ve Guneş'in belirlenmiş olculere gore seyretmeleri, her turlu iş ve oluşun, her turlu yaratılış ve yaratışın seyri Allah'ın bir takdiri yani olculendirmesidir.(En'am, 95; Furkan, 2; YÂsîn, 38; Fussılet, 12)
Biz burada bir satranc benzetmesi kullanıyoruz. Kader diye anılan tabiat kanunları, satrancın nasıl oynanacağına ilişkin kurallara benzer. Bu kuralları Yaratıcı koyar.
Bize duşen, bu kuralları değiştirmek değil, satrancı onlara uygun oynayarak kazanmaktır.
Allah, satrancın galip veya mağlubunu onceden belirlemez, ilan etmez. Ama Allah, sonsuz bilgisiyle satrancın galip ve mağlubunu ilk bakışında anlar, bilir.
Beceriksiz oynayanın yenilgisinin sebebi O'nun bilmesi değildir, kendisinin yanlış oynamasıdır.

http://huseyinatay.com/BasindanDetay...t-kanunlari-mi

__________________