………./………

İNSAN BİLGİLERİ

İnsan, hem kendini hem de dunyayı tanır, anlar. Kendini ve dunyayı git gide artan bir istekle daha cok anlamaya calışır. Onun ilerleyişi ve mutluluğu, bu iki unsurun (kendini ve dunyayı anlama) ilerlemesiyle, kalitesiyle doğrudan alakalıdır.

Bu iki bilgiden hangisi diğerinden daha onde gelir? Hangisi birinci derecede sayılacaktır? Bu konuda fikir yurutmek oldukca zordur. Kimi "kendini bilme"yi, kimi de "dunyayı bilme"yi birinci derecede onemli kabul eder. Muhtemelen bu farklı goruş, doğu ve batı goruşlerinden kaynaklanmaktadır. İlim ve imanın farklarından birisi, ilmin dunyayı bilmek, imanın ise kendini bilmek icin bir hazine oluşudur. Tabii ki ilim, insana dunyayı tanıttığı gibi kendi ozunu de tanıtma amacındadır.

İnsanın ozuyle uğraşan ilimler, bu gorevi ustlenmişlerdir. Fakat ilimin verdiği "kendini tanıma" olu ve cansızdır. Gonullerde şuur yarat­maz, uyuşmuş gucleri uyandırmaz.

Bu, dinde gorulen "kendini tanıma"nın tam tersi bir durumdur. Oyle ki, "dini tanıyış"ta temeli oluşturan şey, sadece imandır. Kaynağı imandan olan "kendini biliş", insan vucûdunda ve ruhunda tepeden tırnağa bir canlılık yaratır.

İnsana kendi oz gerceğini hatırlatan "ozunu bilme" gafleti onu varlığından uzaklaştırır. Onun yureğine ateş duşurur, canlandırır, onu derdi tanıyan bir dertli yapar. Bu, ilmin ve felsefenin yapacağı bir iş değildir. Onlar insanı gaflete surukleyip kendinden uzaklaştırırlar. Hicbir tahsil yapmadığı halde "kendisini bilen"lerin tersine, her şeye ilgisiz ve dertsiz olan fakat "kendisinden habersiz" kalan bilginlerle duşunurler, bunun bariz bir orneğidir.

"Kendini bilme"ye davet eden, "Yaratıcını tanımak icin kendini tanı!" ve "Yaratıcını unutma ki, kendini de unutmayasın!" esasları, dinin ilk esaslarındandır.

Kur'Ân-ı Kerîm'de şoyle buyrulmaktadır:

"Ey insanlar! Sakının Allah'tan ve herkes yarın icin ne hazırladı ona baksın ve cekinin Allah'tan! Şuphe yok ki Allah ne yapıyorsanız hepsinden haberdardır." (Haşr: 19)

Allah'ın Rasûlu (s.a.a) şoyle buyurmaktadır: "Kim kendini tanırsa, Rabbini de tanır." İmam Ali (r.a): "Kendini bilme, bilişler icinde en faydalı olandır ve şaşarım o kimseye ki; kendine ait olan bir şeyi kaybettiği zaman onu arar durur da kendini kaybettiği zaman aramaya koyulmaz." buyurmuşlardır.

Dunya bilginleri, Batı'nın medeniyet ve kulturunu, dunyayı tanıtıcı ve "kendini unutturucu" olması yonunden temel bir eleştiriye tabi tutarlar. Bu oyle bir kulturdur ki, ona dunyayı oğretmesine rağmen, kişiyi kendi benliğinden uzaklaştırmaktadır. Batı insanının cokuşunun sırrı budur. Kur'Ân'ın deyimiyle, "İnsan kendisini kaybederse nefs husrana suruklenmiştir." Bu durumda dunyayı avucuna alması neye yarar? Batı kulturunu bu yonuyle en iyi şekilde eleştiren kişi, şuphe yok ki Hindistan'ın lideri Gandhi'dir. Gandhi der ki:

"Diğer milletlerin, sadece Allah'ın gucunun yeteceğine inandığı buyuk işleri Batı becerebilmektedir. Fakat Batı bir şeyden acizdir: Kendi ozunu tanıma!"

Sadece bu bile, yeni medeniyetin sahte parlaklığının gercekte ne kadar kof ve anlamsız olduğunu gozler onune sermektedir. Eğer Batı kulturu Batılıyı icki icmeye ve cinsel tatmine muptela etmişse bu, Batılının kendi ozune doneceği yerde, ozunden uzaklaşması ve yok oluşa doğru koşmasındandır. Batılının buyuk, kahramanca ve iyi işlerinin coğu oz benliğini unutma olup beyhudedir, boşunadır. Keşifler, icadlar ve savaş imkÂnları yolundaki pratik kudreti, Batılının "kendi oz benliğinden kacmasından kaynaklanmaktadır. Kendine hakim olma ve kendini kontrol etme gucunden doğmamıştır bu kudret.

Gandhi der ki: "Kendi ruhunu kaybeden bir insanın, dunyayı fethetme neyine? Dunyada sadece bir gercek vardır. O da kendi oz'unu tanıma (nefs; oz varlık) Kim kendini tanırsa Allah'ı ve diğer şeyleri tanımıştır. Kendini tanımayan kimse, hicbir şeyi tanımamıştır. Dunyada sadece bir enerji, bir adalet ve bir ozgurluk vardır: Kendi oz varlığı uzerinde iktidar kurma. Kim kendine hÂkim olursa dunyaya hÂkim olmuştur.

Dunyada sadece bir iyilik vardır; o da, kendini sevdiği kadar, diğerlerini de sevmektir. Başka bir deyişle başkalarını kendimiz gibi tasavvur etmek gerekir. Gerisi boş bir hayal ve yokluktur." (Budur Benim Dinim)

Netice olarak ister "kendi ozunu bilmeyi" birinci plÂna alalım, ister "evreni, bilmeyi", ister bu ikisine de eşit onem verelim; kesin olan şudur ki, bilgi genişliği, insan yaşamının kalkınması demektir. Ruh ve­ya can, bilginin eş anlamıdır. Bilgi de ruh veya can demektir. Daha cok bilen, daha cok "can"lıdır.

- Bu sınavda, hayat "bilmek"ten başka bir şey değil.
- Kim daha cok "bilirse" varlığı daha ustundur.
- Bizim varlığımız hayvanın varlığından ustundur.
- Nicin? Cunku ondan daha coktur bilgimiz.
- O halde melek mi daha ustun bu varlıktan?
- Nerede? O da ayrıldı bu noktada bizden.
- Melekten, gonuller sahibinin canından
- Daha ustundur.
- Yeter ki sen isyanı bırak!
- Bu yuzdendir ki, insan onların kıblesidir.
- insanın ruhu, onların varlığından değerlidir.
- En iyiye secde edilmez mi?
- Bunun icin emre ne gerek var?
- Gulun dikene secde etmesi
- Yaratıcı'nın adalet ve lutfuna sığar mı?
- Can yukselip nihayeti aştığından,
- Diğer butun canlar ona baş eğdiler.
- Yuruyenden, yuzenden ve ucandan
- Ustundur O, ustundur tum canlılardan.
- Can nedir? Hayırdan ve şer'den haberdarlık,
- iyiliğe sevinmek, zarara goz yaşı dokmek...
- Canın sırrı ve mahiyeti bildirici olduğundan
- Kim "daha cok bilirse" daha ustun canlıdır.
- Can'a "bilgi" gerektiğinden
- Kim daha cok "anlar" ve "bilir"se daha gucludur.
- Ruh "bilgi'den "etki"lenir.
- Kimde daha coksa onu "ilÂhî" yapar.

Can dunyası, tepeden tırnağa "bilgi" olduğundan; kim cansızsa bilgisizdir.

O halde insan, kendini ve evreni tanığı olcude "canlı"dır. Canlılık, duşunurlerin deyimiyle kademe kademedir. Yani merhaleleri vardır, insanın yavaş yavaş bilgisi arttıkca, hayat varlığının ve canlılığının de­ğerleri artar.

Acıktır ki, burada bahsettiğimiz "kendini tanıma", kişinin kendisi­ni nufus cuzdanından tanıması -adını, soyadını, baba ve ana adını, doğum yerini...vs. bilmesi- değildir. Veya soz konusu "tanıma" insanın maymun veya ayıya yakın bir yaratık olduğu yolundaki hayvan bilimi acısından bir tanıma da değildir. Konuya tam bir acıklık getirmek icin ceşitli "kendini tanımalardan burada bahsedeceğiz. "Nufus cuzdanını rafa kaldırırsak, bir kac ceşit "kendini tanıma"dan bahsedebiliriz.
1- Yaradılıştan gelen “kendini tanıma”:
……../……..

Alıntıdır; Kur’an’da İnsanlık Oğretisi – Ayetullah Murtaza Mutahhari
__________________