Genelde cahiliye toplumunda sabır bir şeye kısa sureli tahammul etme olarak algılanır. Tahammul eden kişinin tavırlarında rahatsızlığını hissettirme payı olur. Cunku tahammulde hoşnutsuzluk vardır. Karşı karşıya kalınan durumdaki hayır gorulmez, kişi her şeyin Allah’ın kontrolunde geliştiğinden gafil olur. Bu kişilerin inancına gore olaylara sebep olan insanlar vardır. Konuların bu insanların gucune ve iradesine dayandığını sanırlar. Her şeyin onların isteklerine ve kararlarına gore şekil aldığını duşunurler.
Dolayısıyla bu kişiler Allah’tan, her şeyin kaderde olduğundan tamamen gafil bir bakış acısıyla konuları değerlendirirler. Oysa her konu, sebep sonuc ilişkileri, hep Allah’ın takdiriyle gelişir. Allah, insanları, konuları kişiyi sınamak icin vesile kılar.
Kimi insanların sabır zannettikleri davranış aslında tahammuldur. Toplumda yaygın kullanılan tabirle yalnızca ‘bir parca dişlerini sıkmaları’gerektiğine inanırlar. Asıl istedikleri, yaşanılan o anki istenmeyen durumun hemen atlatılmasıdır. Olaylar kısa surede kişinin isteğine gore şekillenmezse, bu durumda kişi, toplumda‘cığrından cıkma’olarak adlandırdıkları ahlak bozukluğunu yaşamayı normal karşılar. Hatta bunu bir hak olarak bilir. İstemediği durumun suresi uzarsa sinirlenmeyi, bağırmayı, cağırmayı, huysuzluğu, cahiliye ahlakına ait tripleri, cevresini rahatsız edecek davranışları, cevresindekilere laf dokundurmayı, bunalımlı bir ruh haline burunmeyi, fiziksel olarak kendini yıpratmayı, soylenmeyi, hatta psikolojik bozukluk olduğu imajı veren davranışlar gostermeyi normal gorur. Orneğin, bir yere dakikalarca gozunu dikerek bakmak, tırnaklarını yemek, eline gecen bir kalemle kağıt uzerine manasız, yaşadığı karamsarlığı temsil eden karalamalar yapmak, yuzu asık gezmek, ic karartıcı konuşmalar yapmak, ağlamak, oflemek gibi.
Tum bunlar tahammulun, kişinin guzel gormediği şeylere katlanması olduğunu gosterir. Rahmani bir bakış acısından, dindarlığın getirdiği mutmainlikten uzak olunduğu icin de, her aşama negatif ve hayır gormekten uzak bir ruh hali icerisinde gelişir.
Sabır ise Rabbimiz’in Kuran’da tarif ettiği, şuurlu bir şekilde, duşunerek, titizlikle uygulanan, Allah’tan razı olmuş, hoşnut bir ruh hali icerir. Muslumanın hayatının her safhasına hakim olan cok onemli bir ibadettir. Sabır, imanın temel ozelliklerindendir. Tevekkulle, Allah’a guvenle ic icedir.
Musluman, cahiliye bakış acısının tersine hayatın her safhasını, evreni, yeryuzundeki canlıları, bitkileri, sosyal olayları, var olan her şeyi, melekler alemini, boyutları, Alemlerin Rabbi olan Yuce Allah’ın kontrol ettiğini, Allah’ın hepsini bir kader uzerine yarattığını bildiği icin bu inanc temeli uzerine Allah’a guvenle yaşar. Bu temel uzerine kararlar alır, hayatını yonlendirir ve daima bu temel uzerine duşunur. Her şeyi var eden, her şeyi mukemmel bir denge uzerine yaratan Rabbimiz’in elbette ki onu da bu mukemmel denge icerisinde yarattığını, onu koruduğunu, esirgediğini ve bir kader uzerine terbiye ederek, eğitim verdiğini cok iyi bilir. Yaratılışının bir amacı vardır. Ve Allah onun icin guzellik, sonsuz hayır dilemektedir. Bundan dolayı Allah’a, Allah’ın yarattığı olaylara husn-u zannı, tevekkulu tamdır. Zaten baştan teslim olmuştur. Herşeyin guzelliğini baştan kabul etmiştir. İmanının gereği olarak her şeyi olumlu ve hayırlı gorme kararı almıştır. Dunya hayatının bir denenme, imtihan yeri olduğunu anlamış ve her ne yaşarsa yaşasın, başına her ne gelirse gelsin, Allah’ın desteği, yardımıyla bunları mutlaka imanla aşabileceğini en başından kabul ederek kalben teslim olmuştur.
Hac Suresi’nin 15’inci ayetinde Rabbimiz kendisine dayanıp guvenen, yardım isteyen bir insana mutlaka yardım edeceğini şoyle bir ornekle bildirmiştir: ‘Kim, Allah'ın ona, dunyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, goğe bir arac uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin, kurduğu duzen, onun ofkesini giderebilecek mi?’
Rabbimiz Bakara Suresinin 45’inci ayetinde de, ‘Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şuphesiz, huşû duyanların dışındakiler icin ağır (bir yuk)dır.’ buyurmuştur.
Ayette samimi iman edenlerin dışındakiler icin sabrın ağır olduğu vurgulanmıştır. Kalbi Allah’a dayalı olmayan bir insan icin herhangi bir konuya sabretmek onceki satırlarda tarif edildiği gibi cok guctur. Boyle bir kişi her karşılaştığı olayda endişelenecek, şuphelenecek bir konu bulur. Olmadık ihtimalleri kafasında sıralayıp, kendini sıkıntılı bir karakter icine sokar. Dunya hayatının bir imtihan yeri olduğunun farkında değildir.
Ancak Allah’a guvenip dayanan bir insan sabredebilir. Allah’ın yarattıklarında hayır gorerek, yaşadıklarını, başına gelenleri, gayretle hep guzel gorur, hep Allah’a sığınır. Allah’ın yardımıyla, her zorlukla bir kolaylık olduğunu; yaşadığı yerin dunya hayatı olduğunu, ozel bir talim mekanında bulunduğunu bilir. Allah her ne yaratırsa, her ne verirse, şukreder. ‘Rabbim Sen bunu sonsuz guzel aklınla taktir edip yarattın, bu Senin secimin, mutlaka bu en hayırlısı, en mukemmeli, en guzeli; ben Senin her yarattığına ancak hamd ederim; Yuce Allah’ım Sen benim gunahlarımı bağışla, beni hayra ilet, canımı Musluman olarak al, ben Sen’den gelen her şeye razıyım’ der. Şukreder, dileği Allah’ın rızasını kazanıp bağışlanmaktır.
Musluman, Allah’a teslim olmayı en baştan kabul etmiştir. Olayın şekline, durumuna gore bu tavrı, inancı değişkenlik gostermez. Mazlum ve Allah’ın buyukluğu ve gucu karşısındaki zavallılığını bilen bir ruh hali icerisinde Allah’tan yardım diler, rızasını kazanmak ister.
İşte bu nedenle dunya hayatındaki denenme suresi ne kadar olursa olsun, karşılaştığı her olaya hoşnutluk icerisinde hep sabır gosterir. Hep zorluğun ardında bir guzellik olduğuna iman eder.
Musluman icin sabır gerektiren zamanlar zaten cok kıymetlidir. Bu nedenle boyle bir imkan ile karşılaştığında, ‘şimdi sabır zamanı’ diye duşunur ve bu ibadeti titizlikle, itinayla yerine getirir. Allah’ın mutlaka ona bir guzellik vermeyi dilediği icin onu denediğine iman eder. Ahirette ‘Rabbim ben Senin rızanı kazanmak icin yaşadıklarımı guzel gordum, şukrettim, zorluğa sabır gosterdim, Sana tevekkul ettim, yardımı Sen’den istedim’ diyebileceği zorlukları dunyada imanla gecmesi cok kıymetlidir. Dunyada yaşadığı zorluklar, o kişinin ahireti acısından, birer şeref nişanı niteliğindedir.
Bu nedenle Musluman icin sabır ibadetinin limiti yoktur. Bu ibadeti yerine getirmeyi Allah’ın taktir ettiği omur boyunca uygulamayı en başından secip tercih etmiştir ve hayatına gecirerek uygulamıştır. Allah’tan gelen her şeyde hayır olduğuna iman eder, yeryuzune 1 milyon kere gelse de, 1 milyon kere aynı şeyin olacağını, Yuce Rabbimiz’in kaderde secip taktir ettiğinin asla değişmeyeceğini, her birinde mutlaka guzellik, hikmet olduğunu bilerek, iman eder. Rabbimiz Nahl Suresinin 30’uncu ayetinde Muslumanların bu ustun ahlakını şu şekilde bildirir:
(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dunyada guzel davranışlarda bulunanlara guzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne guzeldir.
(makale harun yahya)
__________________