Taş devri, tunc devrinin aslı yoktur. İnsanların maymundan gelmesi, uzay insanları, Ufo yalanları gibi bu da hayal mahsuludur. Bir karıncayı, bir hucreyi bile yaratmaktan aciz olan dinsizler, butun kÂinatı yoktan yaratan Allahu teÂlÂyı inkÂr maksadıyla boyle şeyler uyduruyorlar. Her şeye gucu yeten Cenab-ı Hak, ilk insan ve ilk Peygamber olan Hazret-i Âdem'e her ilmi oğretti. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Âdem'e butun isimleri oğretti.) [Bekara 31]
Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şoyle:
(Âdem, Cennetten dunyaya inince, Hak teÂlÂ, ona her sanatı, her ilmi oğretti.) [Taberani]
(Allahu teÂlÂ, Hazret-i Âdem’e bin ceşit sanat oğretip buyurdu ki: Evlat ve zurriyetin, bir sanatla rızkını talep etsin! Dini gecim vasıtası yapmasın!) [Hakim]
İlk insanların işaretle anlaştıkları da yalandır. Hıristiyan ve yahudiler de, Hazret-i Âdem’in Cennette meleklerle konuştuğunu kabul ederler. Hadis-i şerifte, (Âdem, Allahu teÂl ile konuşan bir Peygamberdir) buyuruldu. (Beyheki)
Hazret-i Âdem’in cocukları, kafilelerle başka başka ulkelere gittiler. Ayrı dil ile konuştular. Boylece babalarının bildiği dilleri unuttular. (Mirat-i KÂinat)
Hazret-i Âdem’in Cocukları
Hazret-i Âdem’in cocukları da, ilimsiz, fensiz, gorgusuz değildi. Hazret-i Âdem ve ona iman eden torunları şehirlerde yaşarlardı. Okumak, yazmak bilirlerdi. Demircilik, iplik yapmak, kumaş dokumak, ciftcilik gibi sanatları vardı. Yazı, ilk insan Hazret-i Âdemle birlikte dunyaya yayılmıştır. Bugun, Asya, Afrika collerinde ve Amerika ormanlarında vahşiler yaşadığı gibi, Hazret-i Âdem’den sonra da bilgisiz, basit yaşayanlar vardı. Fakat, bundan dolayı ne bugunku, ne de ilk cağdakilerin hepsi icin, vahşi denilemez. Allahu teÂlÂnın, Hazret-i Âdem'e gonderdiği kitaplarda, iman edilecek hususlar, ceşitli dillerde lugatler, namaz, oruc, gusul, bircok sanatlar, tıb, ilaclar, aritmetik, geometri gibi şeyler bildirilmişti. Altın para basılmıştı.
Hazret-i Âdem’den sonra medeniyette gerileyen kavimler olmuştur. Buna rağmen Hazret-i Nuh zamanında da maden ocakları işletilip, ceşitli aletler, makineler yapılmıştı. Hazret-i Nuh’un gemisinin, kazanı kaynayarak hareket ettiği, yani buharlı gemi olduğu Kur'an-ı kerimde bildiriliyor. (Hud 40)
Kazılarda medeniyetlere rastlanması, eski insanların vahşi olmadıklarını gostermektedir. Kazılarda ilkel toplumlara da rastlanması, medeniyetlerin, zirveye cıktığını, sonra ceşitli sebeplerle yıkıldığını gostermektedir. Her medeniyet yok olunca, yenisini kurmak icin sıfırdan başlamak gerekir.
Medeniyet grafiği inip cıkmıştır. Medeniyetlerin zirvedeki durumlarını gorup, eski insanların hepsine medeni demek nasıl mumkun değilse, medeniyetler yıkılınca yeni kurulan medeniyet seviyesi cok duşuk olanlara da bakıp hepsi vahşi idi denilemez.
Putlara tapınılan bir toplum bulununca, ilk insanların cok tanrıya taptığı da soylenemez. Yani ilk insanlar cok tanrıya tapardı, sonra tek tanrıya taptılar goruşu cok yanlıştır. İlk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Âdem aleyhisselam, Allahu teÂlÂya ibadet ederdi. Asırlar sonra puta tapanlar cıkmıştır. Şimdi bile yeryuzunde ceşitli dinler mevcuttur. Ateşe, ineğe tapanlar vardır. Herhangi bir sebeple bugunku medeniyet yıkılsa, Hindistan’da bir kazı yapılsa, butun dunya ineğe tapıyordu mu denir?
Bu vesikalar gosteriyor ki, ilk insanlar vahşi değildi. Taş, tunc devri gibi devirlerin yalan olduğu pek acıktır, ilimle alakası yoktur. Evrimcilerin ve devrimcilerin uydurmasıdır. Onlar, kendi nazariyelerine bilim derler. Evrim tenkit edilse, siz bilime karşı cıkıyorsunuz diye Muslumanları kotulemeye calışırlar. Dinimiz kesinlikle ilme karşı değildir. Zaten din ayrı ilim ayrı değildir. Fen ilmi İslami ilimlerin bir koludur. Din, ilme aykırı demek, evrimci ve devrimcilerin bir iftirasıdır.
Dillerin Meydana Cıkışı
Dinsizler, hicbir vesikaya dayanmadan, sırf dinleri inkÂr icin, ilk insanın konuşma bilmediğini, işaretle anlaştığını soyluyorlar ise de hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âdem aleyhisselam, Allahu teÂl ile konuşan bir peygamberdir.) [Hakim]
(Âdem aleyhisselam Cennetten dunyaya inince, Allahu teÂlÂ, ona her şeyin sanatını, ilmini oğretti.) [Taberani]
Allahu teÂlÂ, Âdem aleyhisselama, şu anda dunyada mevcut butun dilleri oğretti. Âdem aleyhisselam da, Arapca, Suryanice, İbranice ve diğer butun dillerde kitaplar yazıp her dil ile konuşmuştur. Bu husustaki delillerden biri Bekara suresinin, (Allahu teÂlÂ, Âdem'e butun isimleri oğretti) mealindeki Âyet-i kerimesidir.
Hazret-i Âdem, Hak teÂlÂdan oğrendiği icin, varlıkların adlarını, butun dil ve lugatları biliyordu. Cocukları butun dilleri konuşuyordu. Hazret-i Âdem vefat edince, cocukları kafileler halinde başka başka ulkelere gittiler. Her kafile, ayrı bir dil ile konuşuyordu. Boylece cocukları babalarının konuştuğu diğer dilleri unutmuşlardı. O anda konuştukları dil ile kaldılar. (Mirat-ı KÂinat)
Irkların Meydana Gelişi
Butun insanlar, Hazret-i Âdem’in neslinden geldiğine gore, zenciler ve diğer ırklar nasıl meydana cıktığı merak edilen konular arasındadır.
Biyolojide modifikasyon denilen gorunuş değişikliği yanında, mutasyon denilen genlerde değişiklik olayı vardır. Beyaz insandan siyah, esmer veya sarı insanların turemesi mumkundur. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Allahu teÂlÂ, Âdem aleyhisselamı yeryuzunun her tarafından alınan topraktan yarattı. Bu sebeple neslinden, siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu gibi, bu renkler arasında bulunanlar da oldu. Bazısı yumuşak, bazısı sert, bazısı da halis ve temiz oldu.) [Ebu Davud]
__________________
Hazret-i Âdem aleyhisselam Butun Dilleri Biliyordu.
Dini Sohbetler0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Hazret-i Âdem aleyhisselam Butun Dilleri Biliyordu.
-
12-09-2019, 10:09:46