Resulullah efendimiz (aleyhisselatu vesselam), buyurdular ki; "Dunya, uykudaki bir kimsenin ruyasıdır. İnsanlar uykudadır, olunce uyanırlar. Ahiret ebedî hayattır. Cennet dunyanın karşılığıdır"... dunyayı terk edene, bırakana oranın ebedi nimeti verilecektir. Yani dunyayı sahiplenmeyen, dunya malını sahiplenmeyen, onun bir karanlık olduğuna, emanet olduğuna iman eden icin Allahu teala kalıcı olanı verecektir. Cehennem de dunyanın karşılığıdır; dunyayı isteyip, ahireti unutana verilir, oradan ebediyen ayrılamaz. Bu bir tercih meselesidir, ahireti tercih edene Allahu teala cenneti verecektir, dunyayı tercih edene cehennemi verecektir. Resullullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize, bugunun en hayırlısı kimdir denildiğinde; "Dunyada Allaha itaat eden ve omrunu o yonde bitirendir" buyurdu. Yine buyuruluyorki, "Eğer bir şey mutlaka olacaksa siz onu olmuş bilin".
Ahirete giden herkes bir pişmanlık duyacaktır, dunya icin kanaat olur, ahiret icin kanaat olmaz... dunya icin tevekkul olur, ahiret icin tevekkul olmaz. Dunyada pişmanlık nimettir, fakat ahiretde pişmanlık felakettir. Kabrden birisi cıkıp dunyaya gelebilse, herhalde vaktini bir an boş geciremez, hep ahireti icin calışır, gunah işlemez, kalb kırmaz... Olum dehşetli birşeydir... Kabir, herkesin mutlaka gideceği, bazıları icin cennet bahcesi olan, bazıları icin ise cehennem cukuru olan korkunc bir gercektir.. İnsanlar oraya gidince başına neler geleceğini, nelerle karşılaşacağını dinimiz bildiriyor. Allah’a ve Peygamberine iman etmeyenler, din-i islamı kabul etmeyenler, cehennemde feryat edecektir. Yarabbi bizi tekrar dunyaya gonder, hic gunah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz diyecekler. Onlara; zaten oradan geldinya,.. denilecektir. Bu dinin temeli oğrenmek ve oğretmekdir. Allahu teala hicbirşeyi gayesiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Herşeyin bir hikmeti, gayesi vardır. İnsanın bile yaşarken bir gayesi, maksadı vardır. Rabbimizin her yarattığında bir hikmet vardır. Allahu teala insanı maksadsız, gayesiz yaratmış olamaz... Sizi bir gaye icin yarattım buyuruyor. İnsanın yaradılış gayesi, bu ucbeş gunluk dunya olamaz.."Ben sizi ibadet icin yaraddım" buyuruyor. İbadet; Rabbimizi tanımak, Onun buyukluğunu anlamak, icimizde cok kotu bir nefsimizin olduğunun farkına varmaktır.... Kendini tanımak ne kadar artarsa Allahu tealanın buyukluğu okadar anlaşılır. İnsan kendini beğenirse muslumanları beğenmez, islamiyeti beyenmez, sonunda şirke kadar gider. Dînimizi oğrenmek ve oğretmek herkese farzdır. Bizden evvelkiler bize oğretmek icin uğraşmasalardı, bu gayreti gostermeselerdi, bugun biz musluman olamazdık... bizde bizden sonrakilere temiz bir şekilde ulaştırmalıyız, uzerimizdeki emanet cok buyuktur.
Allahu teala muminlere cok kıymet vermiş, muhatab kabul etmiş, kulum demiş... Bundan daha buyuk şeref olurmu... Kim dine sahip cıkarsa, din ona sahip cıkar. Hadisi kudside buyuruluyorki; "Ey dunya dine hizmet edene hizmetci ol, sana hizmet edenlere zorluk cıkar"...
Musluman guleryuzlu tatlı sozlu olur... Guler yuz ve tatlı sozun, islamiyetin- dinimizin yayılmasında muhim yeri vardır. Boyle olmayan insanlar dînimize fazla faydalı olamazlar. Daima tatlı sozlu ve guleryuzlu olmak musluman olmanın birinci alametidir.
Bir hayrın işlenmesine sebep olmak o hayrı işlemek gibidir. Bir kişinin hidayetine sebep olmak, bir kişiye yardımcı olmak en kıymetli ibadettir. Bazı insanlara Allahu teala hususi kabiliyet vermiştir. Onları ozel bir iş icin yaratmıştır. Bunlar insanın ağzından girer burnundan cıkar, onun hidayetine sebep olur, buyukleri tanıtır... mubarek olsun.... İnsanlar ebedi ateşden kurtulsun duşuncesi ile, herkese yardımcı olmağa calışmalıdır.
Mu’mine hizmet ibadettir, uzmek ise felakettir. Herkesin yaptığı işten, ne olduğu, kim olduğu ve tarafı belli olur. Karınca, İbrahim aleyhisselamın ateşini sondurmek icin su taşırken yılan ise ateşin artması icin ufluyordu. İkisi de hayvandır fakat ayrı yapıdadır... ikisi de farklı,.. tarafını belli ediyor.
Ayet-i kerimede mealen buyuruluyor ki; Kim Allah icinse Allahda onun icindir. Allahu tealanın rızasını duşunerek haraket edenleri, insanlar neder diyerek Allahu tealanın rızasından vazgecmeyenleri, insanların kızacakları işlerde Allahu tealanın rızasına uyanları Allahu teala himayesine alır. İnsanların rızasını gozetip, Rabbimizin rızasına uymayanların, Allahu tealanın gadab edeceği işlerde insanların rızasına uyanların işini insanlara bırakır.
Buyuklerden istifade etmenin iki şartı vardır; biri edep, diğeri teslimiyetdir. Teslimiyet oyle olmalıdırki, olunun oluyıkayıcıya teslim olduğu gibi olmalıdır. Olu, yıkayıcıya itiraz etmez, kalkıp yurumez, kızmaz, konuşmaz,… yıkayıcı ne isterse olu onu yapar. Olu kefenle kalkıp yuruse, en yakınımız bile olsa korkulur. Demekki fazla haraket etmemek, fazla konuşmamak, kızmamak lazımdır. Seadete kavuşabilmek icin, buyuklerimizin ahlakı ile ahlaklanmamız lazımdır.
İnsan seveceği kimseyi iyi secmeli, ona gore sevmeli.
Kim olduğun değil, kiminle olduğun onemlidir.
Kaynak : Huzur Pınarı Mail Grubu (Ali Zeki Osmanağaoğlu)
__________________
Dunya ve Ahıret
Dini Sohbetler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
-
12-09-2019, 10:08:07