ŞeytÂnın Âyeti “insÂn eşrefi mahlûkÂttır” iddiÂsı

sığınıyorum allÂh’a taşlanmış şeytandan
Adıyla allÂh’ın, merhametiyle kuşatanın, gereğince merhamet edenin

kur’Ân’da ve sahih hadislerde olmayan pek cok inanclar muslumanlar arasında yayıldı . Kur’Ân ve sahih hadislerin dışındaki inanışlar allÂh’ın gonderdiği dini unutturma gayretine donuştu . İnsanların algıladığı bu uydurma islÂm, allÂh’ın gonderdiği dinden başka bir din olduğu halde, adı islÂm olarak anıldığı icin islÂm dînini oğrenmek isteyenler az yada cok bu uydurma dinden etkileniyorlar .
kur’Ân ve sahih hadislerde olmayan uydurma islÂmdan başkaca birde kur’Ân ve sahih hadislere aykırı olan gunah ve kÂfirlikten oluşan bir cok inanc ve eylem de islÂm olarak sunuluyor ve boylece adı musluman, inancı ve eylemi ile kÂfir bir sahte musluman toplum oluşturulmaya calışılıyor.
yanlış anlaşılmasın islÂmı oğrenmeye vey islÂma uygun yaşamaya calışmayan kişilerden bahsetmiyorum . İslÂmı oğrenmeye ve islÂma uygun yaşamaya calışan kişiler, cemaatler ve toplumlardan bahsediyorum . Kuvvetli inanclı, samîmi gayretli kişiler, cemaatler, toplumlar bu halde ise diğerlerinin durumunun daha kotu olacağı ise bellidir . Uydurma islam ile karşılaşanların islamı kabul edişlerinde sorunlar cıkması doğaldır. İslÂmın yayılış donemi olan eski donemlerden sonra, tÂrihin yakın zamanlarında islÂm dinine giren milletlerin olmamasının sebeplerinden en onemlisi budur zannederim.
islÂm adına yayılan uydurma inanışlardan, muhyiddin ibni arabi gibi her şeyin, ozellikle insanın tanrı olduğu iddiası ile belkide milyon seviyesinde muslumanı kÂfirleştiren tek başına bir kÂfirleştirme fabrikası olan buyuk şeytanların sozleri var. İnsanın tanrılığı iddiÂsı ile yetinen bazı din ve sapkın cemaatler ve bazı hıristiyan mezhepleri ve sÂdece kendisinin tanrı olduğunu iddi eden firavun ve nemrut gibileri bu kadar sapkın değiller doğru yoldan . Bu buyuk sapkınlık ustaca işlenmekte insanları kademe kademe saptırabilmek icin her şeyin tanrı olduğu, insanın tanrı olduğu iddiaları ile allÂh’ın kulu olduğunun farkında olan doğru muslumanlık inancı arasında sapkınlaştırma kademesi olarak insan ne tanrıdır nede yaratık, ikisi arasında ustun bir varlıktır inanışı da yayılmaya calışılmaktadır . Bu sozu acıkca soyleyenlere ornek : (y. N. Ozturk diyorki) ; “insÂn elbetteki tanrı değildir ama sıradan bir varlık da değildir. O, yaratılmışlık ve yaratılıcılık ozelliklerini aynı anda taşıyan kendine ozgu bir varlıktır”.
muslumanları bu anlama alıştırmak icin cıkarıldığı şuphesiz belli olan en yaygın sozlerden biri ise “insÂn eşrefi mahlûkÂttır” sozudur. Bu sozu bildiğim kadarıyla adı musluman olan kişilerin tamÂmına yakını kabullenmişlerdir.
“insan eşrefi mahlûkÂttır” sozunden anlaşılan, insandan daha değerli, daha ustun hic bir yaratığın var olmadığı ve insanın en değerli, en ustun yaratık olduğudur . Bu sozun kaynağı olarak anılan bir hadis duymadım. Kur’Ân’dan bu sozu delillendirmek icin kur’Ân’ın Âyetlerini kullanmaya kalkışanların yaptıkları ise derin bir cehÂletin, kur’Ân’ı zanlara Âlet etmek cehÂletinin orneklerinden ibÂret boş uğraşlardır . Kur’Ân’da bu sozun yanlışlığını acıklayan, insan turunun diğer yaratıklara nisbetle konumunu acıklayan bir Âyet var iken, bu sozun yaygınlaşması ve o Âyetin yaygınlaşmaması kasıtlı bir saptırma cabasının varlığını duşunduruyor . Ustelik bu Âyeti “insÂn eşrefi mahlûkÂttır” sozune delil eden sozde Âlimler de var . Âyetin baş tarafını kendi uydurmalarına delil olarak kullanacak kadar kur’Ân bilgisi olan sahtekarlar, Âyetin diğer yarısını okuyup anlamıyorlarmı. Bu Âyet 17’nci sûre olan isr sûresinin 70’inci Âyetidir.

“ve elbet muhakkak verimlilendirdik Âdem oğlunu ve yukledik onları kara ve denizde ve rızıklandırdık onları hoş olanlardan ve (daha cok) fazîletlendirdik onları uzerine bir cok kimseden (ki) yarattık, fazîletlendirişce” Âyetin sonunda belirtildiği gibi Âdem oğlu yÂni insÂn nesli yaratılmış olanların bir coğundan daha fazîletlidir. Bir coğundan kelimesi ise bilindiği gibi coğunluğundan anlamında değil. Yarısından anlamında da değil . Eğer coğunluğundan anlamında olsaydı coğunluğundan denirdi. Yarısından anlamında dÂhi değil, o taktirde yarısından denirdi . Bilindiği gibi bir coğundan demek yarıdan daha az olandan bir fazla anlamındadır. Oyleyse en fazla ifÂde ettiği anlam insan neslinin, değerce yaratılanların değer derecesinin, en fazla yarı miktarı değerde olduğudur . Oyleyse iddi edildiği gibi “insÂn eşrefi mahlûkÂt” değil . Kur’Ân’dan bu konuda delil getirenlerin delil ettiği Âyetler bu sozun ifÂde ettiği gibi insÂn neslinin diğer yaratıklara gore değerinin derecesini bildiren deliller değiller . Ornek olarak, delil olarak kullanılan 95’inci sûre olan tıyn sûresinin 4’uncu Âyeti : “elbet muhakkak yarattık insÂnı enguzel ayakta durucu edişte” bu Âyetteki en guzel kelimesinin en ustun anlamına gelmediği acık. Yaratılışca guzellik, bir ustunluk değeri olarak oncelikli değildir. Ayrıca bu Âyet eğer insanların en ustun olduğunu acıklayan bir Âyet olsaydı, aynı sûrenin bu Âyetinden sonra gelen 5’inci Âyette belirtildiği gibi bu anlam gecerliliği kalmamış bir anlam olurdu. 5’inci Âyet “sonra cevirdik onu en aşağısına aşağıların” aksine bu Âyet insanın aşağı bir yaratık olduğunu bildirir eğer sahte deliller uretenlerin yaptığı gibi Âyetin oncesini sonrasını hesaplamaz isek . Fakat sûrenin devÂmında 6’ncı Âyette îmÂn eden ve sÂlih amel işleyenlerin bu hukumden hÂric olduğu bildiriliyor . Durumu bu şekilde değerlendirdiğimizde îman eden ve sÂlih amel işlleyenler hÂric insÂn neslinin aşağıların en aşağısı olduğu anlaşılıyor . Ancak îmÂn eden ve sÂlih amel işleyenleri birlikte değerlendirirsek insÂn neslinin genel değer tablosunu bulabiliriz . Başka bir Âyette bildirildiği gibi insanların coğu îmÂn etmediğine gore, hesapla . Asıl kendi fikrimize danışıp hata riskine girmeden 17’inci sûre olan isr sûresinin 70’inci Âyetini okursak anlaşılacağı gibi, gercekte insan neslinin değeri tum yaratılanlardan ustun oluş değil , yaratılanların bir coğundan ustun oluş olduğunu anlarız . Nefsini , kendini oven , suslenmiş sozlere aldanmak musluman tavrı değil , aksine aldananların , nefsini ve allÂhdan başkasını tanrı edinmiş olanların , şeytana aldananların tavrıdır . Muslumanın tavrı ise inancta ve inkarda , sozde ve eylemde gerceğe uymak icin oğrenmek, bilgi edinmek . Âyet : “ve işte (oyle) yaptık her peygamber icin duşman, şeytanlarını insan ve cinin , vahyediyor bir kısmı onların, bir kısıma , yaldızlısını sozun ve isteseydi duzenleyenin (rabbin) yapmazdılar onu oyleyse bırak onları ve ne (yalan) atıyorlar (iftir ediyorlar)” (6 en’Âm 112)
ey muslumanlar (teslim olanlar) , başkasına değil allÂh’a musluman (teslim olan) olunki kurtulun . Âyet : “ve ardına takılma neyin (ki) (var) değil senin icin onunla (ilgili) bilgi, elbette işitme ve gorme ve gonul, hepsi işte (onlar)ın oldu ondan mes’ûl” (17 isr 36) Âyet : “…ve (hatÂdan) donun allÂh’a toptan ey guvenenler (îmÂn edenler) olurki siz kurtulursunuz” (24 nûr 31) Âyet : “…ve sağ olsun kim uydu (gerceğe) iletene” (20 tÂh 47) Âyet :“ovgu allÂh’a duzenleyeni evrenlerin” (1fatiha 1)

Yazının telif hakkı yazar adı ve web sayfasının yayınlanmasından ibarettir.
alıntı : yazar, ali kenan aydın
__________________