Bizler İslam ı yaşamaya calışırken, birbirine tamamen ters duşen soylemlerle karşılaşıyoruz. Bu durum karşısında tedirgin oluyor ve korkuyoruz. Acaba hangi bilgi doğru duşuncesi, sorusu hÂsıl oluyor bizlerde.
Bu durumda ne yapmalıyız? İşte bu soruya doğru cevap bulabildiğimiz olcude, Rabbin istediği yol uzerinde oluruz. Rabbim cumlemizi, yanlış yoldan gitmekten korusun.
Allah bizlerin orta yolu izleyen, bir ummet olmamızı ister Kur’an da. Peki, bu orta yolu izlemek ne anlama gelir? Aşırılardan uzak, Allah ın hukumlerine riayet eden ve sınırları aşmayan, Kur’an ın ipine sarılarak iman etmek olduğunu, yine Kur’an kendi icinde verir bu sorunun cevabını.
Nisa suresi 87. ayetinde Allah, bakın nasıl dikkatimizi ceker.
(Soz bakımından Allah'tan daha doğru kim vardır!)
Yine Kefh 26. ayetinde;
(Kendi hukmunde hic kimseyi ortak kılmaz.)
Enam 57. ayetinde de;
(Hukum ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hukum verenlerin en hayırlısıdır.)
Enam 19. ayetinde;
(Bu Kuran bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım.)
Diyerek bizlerin izleyeceği yolu aydınlatmış ve bakın aşağıdaki ayetlerle de, nasıl noktayı koymuştur.
Enbiya 10; And olsun, size oyle bir kitap indirdik ki, butun şan ve şerefiniz ondadır. HÂl akıllanmayacak mısınız?
Zuhruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir oğuttur. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
Bu ayetleri gordukten ve tebliğ alıp, iman ettikten sonra, sizce Kur’an ın dışından da, Allah ın vermediği hukumleri, peygamberimizin verebileceğine ve bizlerinde bunlardan sorumlu olacağımıza inanmamız, doğru olur mu? Boyle ucu acık, sonu belli olmayan bir imana, Rabbimiz bizleri yonlendirir mi?
Bir başka deyişle, peygamberimiz aşağıdaki sozleri soylemiş olabilir mi?
55 - MikdÂm İbnu Ma'dîkerib (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helÂl denmişse onları helÂl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm)'ın haram kıldıkları da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir"
Ebu DÂvud, Sunne, 6, (4604); Tirmizî, İlm 60, (2666); İbnu Mace, Mukaddime 2, (12).
Bu sozleri Kur’an ile karşılaştırdığınızda, peygamberimizin bu anlama gelebilecek bir soz soylemiş olabileceğini gosteriyor mu? Yani peygamberimiz, dine tıpkı Kur’an hukmunde, helal ve haram koyabilme yetkisi var mı? Lutfen bu sozleri Kur’an ın tum ayetleri ile birlikte duşununuz. Kelimeleri cımbızlayıp, bunlara istediğimiz manaları yuklemek, bizleri buyuk yanlışlara goturecektir.
Kendimize şu soruyu sormamız, sanırım yeterli olacaktır. Allah sizlerin, butun şan ve şerefiniz Kur’an dadır dedikten sonra, ileride sizleri Kur’an dan sorumlu tutacağım diye hukum verdiyse, acaba Kur’an ın hic bahsetmediği bir konudan, bizleri hesap gunu sorumlu tutar mı?
Bazı din kardeşlerimiz, rivayet hadisleri ornek verip, peygamberimizin tıpkı Yaradan ın hukum koyduğu gibi hukumler, yani helal ve haramlar koyduğuna dair bircok rivayet hadis ornekleri gosterirler. Bende yine bu rivayet hadislerin icinden, peygamberimizin bu duşuncenin tamamen tersi sozlerinden ornekler vermek istiyorum. Hangilerin doğru olduğuna, elde Kur’an herkes kendisi karar verecektir.
(Benden Kur'an dışında bir şey yazmayın. Kim, benden Kur'an dışında bir şey yazmışsa, onu imha etsin. Muslim-Zuhd/72(3004) /4137 Ebu Davud-İlm/3(3647) /4136 Musned-c.3/12,21,39 Darimi-Mukaddime/42
Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hicbir şeyi unutucu değildir.
Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Muracaat sayfa 20
Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parcaları gibi fitneler yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur; Kuran’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kuran’ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.
İbni Hişam Siret 4 sayfa 332
Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Omer'den rivayet edildiğine gore Rasûlullah minbere cıkarak: "Yazdığınızı duyduğum kitaplar nedir? Allah'ın Kitabı'ndan başka bir kitap mı istiyorsunuz? Kitab'ının terk edilişi sebebiyle Allah'ın bir gece ansızın ezberinizdeki ve yazılı olan Âyetlerini yok etmesi yakındır..." buyurdu. )
Yukarıdaki rivayetlere baktığımızda, peygamberimizin Kur’an dışında sorumlu olduğumuz, dine ilave hicbir hukum vermediğini goruyoruz. Eğer hadis kulliyatını geniş bir şekilde okuduysanız, peygamberimizin o devrin devlet başkanı olarak, beşeri konularda ve devletin, toplumun yurutulmesi adına verdiği bazı hukumleri vardır. Bunları lutfen inceleyiniz. Bircoğu donemin toplumunun, kendi şartlarında halkı yonetmekle ilgilidir.
Sizlere desem ki, peygamberimizin vasiyeti-mirası neydi? Bu konuda ne soyleyebilirsiniz? Bakın peygamberimizin vasiyeti-mirası neymiş, o gun peygamberimizin en yakınlarının tespiti ne kadar doğru. Siz bu hadislerin topluma nakledildiğini hic duydunuz mu? Duymazsınız, cunku bugun o vasiyet-miras, birilerinin işine gelmediği icin unutturuldu, başka şeylerle karıştırıldı.
5370 - İbnu AbbÂs radıyallahu anhum anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm muhtazar (olmeye yakın) iken evde bir kısım erkekler vardı. Bunlardan biri de Omer İbnu'l-HattÂb radıyallahu anh idi. Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm:
"Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalÂlete duşmeyin!" buyurdular. Hz. Omer:
"Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm'a ızdırap galebe calmış olmalı. Yanınızda Kur'Ân var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilÂfa duştu. Kimisi: "Yaklaşın, Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de, Hz. Omer radıyallahu anh'ın sozunu tekrar ediyordu.
Gurultu ve ihtilÂf artınca, AleyhissalÂtu vesselÂm:
"Yanımdan kalkın, yanımda munakaşa cÂiz değildir!" buyurdu. Bunun uzerine İbnu AbbÂs radıyallahu anhumÂ: "En buyuk musibet, Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm'la onun vasiyeti arasına girip engel olmaktır!" diyerek cıktı."
Buhari, MegÂzî 83, İlm 39, CihÂd 176, Cizye 6, İ'tisÂm 26; Muslim, Vasiyye 22, (1637).
64 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh)'den rivayet edildiğine gore bir gun kendisi carşıya uğrar ve: "Mescidde Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm)'ın mirası taksim edilirken ben sizleri burada goruyorum (Bu ne bicim iş, siz de koşun) buyurur. Herkes mescide koşuşur, bir şey goremeyince: "Taksim edilen bir şey goremedik, sÂdece bazıları Kur'Ân okuyordu" derler. O cevabı yapıştırır. "İyi ya, Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm)'ın mirası zaten bu değil mi?"
Heysemî, Mecma'u'z-ZevÂid'de, TaberÂnî'nin el-Mu'ce'mu'l-Evsat'ından nakleder (1, 123, 124).
5763 - Talha İbnu Musarrıf anlatıyor: "İbnu Ebî Evf radıyallahu anh: "Resûlullah vasiyette bulundu mu?" diye sordum.
"Hayır dedi. Ben tekrar:
"Oyleyse, kendi vasiyette bulunmaksızın halka nasıl vasiyeti farz kılar veya emreder" dedim.
"Kitabullah'ı vasiyet etti " diye cevap verdi."
BuhÂrî, VesÂya 1, MegÂzî 83, FezÂilu'l-Kur'Ân 18; Muslim, Vasiyet 16, (1634); Tirmizî, VesÂya 4, (2120); NesÂî, 2 (6, 240).
Gercekten peygamberimizin vasiyetini, mirasını daha peygamberimiz sağken anlamak bile istemeyenler cıkmıştır. Allah ın kitabı sizlere yeterlidir, Resûlullah ın mirası Kur’an dır diyen, en yakınlarının bu tespitini, bugun gormezden gelenlere hatırlatılır.
Daha o gunlerde bile fitne toplumu sardıysa, bugun o bolunmenin ne durumda olduğunu duşunmek bile istemiyorum. Hz. Omer in bu gerceği goremeyenlere, peygamberimizden daha farklı şeyler bekleyenlere verdiği cevap, dikkat cekici ve duşundurucudur.
Yine rivayet edildiğine gore, peygamberimiz bizlerin neyle iman etmemizi istiyor.
422 - Sehl İbnu MuÂz el-Cuhenî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) buyurdular ki: "Kim Kur'Ân'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet gunu babasına bir tac giydirilir. Bu tacın ışığı, guneş dunyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha guzeldir. Oyleyse, Kur'Ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, duşunebiliyor musunuz?"
Ebu DÂvud, SalÂt, 349, 1453.H.
Dikkat ederseniz peygamberimiz, amel edeceğimiz kaynak olarak yalnız Kur’an dan bahsediyor. Zaten Kur’an da bunu emrediyor. Bunu soyleyen Allah elcisi, Kur’an dışından da ben, bir o kadar hukumler, helal, haramlar koydum diyor mu?
Peygamberimizin doneminde, onun en yakınlarının, hadis naklinden cok cekindiklerini anlıyoruz. Gercekten sozler, dilden dile dolaşırken, inanılmaz değişime uğruyor. Bu orneğe kendi hayatımızda da şahit oluruz. Bakın bu konuda, yine bizlere ulaşan rivayetlerden ornekler vermek istiyorum. Kur’an a uyan, onun suzgecinden gecen her bilgiden yararlanmak, akıllı bir Musluman’ın gorevidir.
(5956 - Amr İbnu Meymûn anlatıyor: "Ben, İbnu Mes'ud radıyallahu anh ile perşembe akşamları karşılaşmayı hic aksatmazdım. Bu gelişlerimde, onun herhangi bir şey hususunda: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki" dediğini hic işitmedim. İşte bu akşamlardan birinde, "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki" diyerek (soze başladı, fakat arkasını getirmeyip) başını one eğdi. (Biraz bekledikten sonra) kendisine baktım. Gomleğinin ilikleri cozulmuş, gozlerinden yaşlar boşanmış, avurtları şişmiş vaziyette ayakta duruyordu.
(Bir muddet bu vaziyette, kaldıktan sonra) sozunu şoyle tamamladı:
"Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm oyle veya onun berisinde veya yukarısında veya ona yakın veya ona benzer bir şey soylemişti.")
5177 - İbnu'z-Zubeyr radıyallahu anhuma anlatıyor: "Babama dedim ki: "Ben niye senin Resulullah'tan hadis rivayetini işitmiyorum. Halbuki falan ve falandan cokca işitiyorum?" Bana şu cevabı verdi:
"Evet ben, Musluman olduğum gunden beri AleyhissalÂtu vesselÂm'ı hic terk etmedim. Hep beraber olduk. Ancak O'nun şoyle soylediğini de işittim:
"Kim bile bile bana yalan nisbet ederse, ateşteki yerini hazırlasın."
BuhÂri, İlm 38; Ebu DÂvud, İlm 4, (3651).
Bu rivayetler gercekten, cok duşundurucu ve bir o kadar da anlamlı. Peygamberimizin soylediği bir şeyi, topluma nakletmek istiyor, ama ya yanlış bir şekilde aktarırsam diye korkuyor ve bu korku onun gozlerinden yaş gelmesine bile neden oluyor. Gercekten bir başkasının sozlerini, bire bir nakletmek cok zordur, hatta imkÂnsızdır. Bu orneklerden kıssadan hisse alamıyorsak eğer bugun bizler, sanırım bir yerlerde buyuk hata yapıyoruz demektir.
Değerli din kardeşlerim, ya bugun bizler neler yapıyoruz? Emin olmadığımız ve Kur’an dan asla onay almayan, Kur’an da bahsedilmeyen onca sozleri, peygamberimiz soylemiştir diye, hic cekinmeden soylemiyor muyuz? Nereden nereye.
Peygamberimizin ve sahabelerinin hadislerinden yararlanmak istiyorsak, bu gercekleri asla goz ardı etmemeliyiz. İşimize gelen hadisleri değil, Kur’an ın onay verdiği hadisleri alıp, yararlanmalıyız.
Sizlere hatırlatacağım hadis, uzerinde duşunene cok şeyler anlatıyor.
(5179 - MucÂhid merhum anlatıyor: "Buşeyr el-Aşevi, Hz. İbnu AbbÂs
radıyallahu anhumÂ'ya gelip:
"Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki..." diyerek bir şeyler anlatmaya kalktı. Ancak İbnu AbbÂs onu konuşmaya bırakmadı ve kendisine iltifat etmedi. Buşeyr:
"Sozlerimi niye dinlemiyorsunuz? Ben size Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan anlatıyorum, hic tınmıyorsunuz, nicin?" diye sordu. İbnu AbbÂs ona şu cevabı verdi:
"Biz vaktiyle, bir kimsenin "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki" dediğini işitince, gozlerimizi ona cevirip kulaklarımızı da dinlemek uzere uzatıyorduk. Ne zaman ki, insanlar hadis rivayetinde laubalileştiler, biz de onlardan ancak bildiklerimizi almaya başladık.")
Muslim, Mukaddime 7, (7).
Bu sozlerde, cok buyuk dersler var. Ne dersiniz, bugun bu gercek inanılmaz boyutlarda değil mi? Ama farkında olanımız, o kadar az ki. Şimdi sizlere hatırlatacağım rivayet hadiste, bakın peygamberimiz bugun, icinde bulunduğumuz gerceği ne guzel anlatıyor.
(7184 - ZiyÂd İbnu Lebîd radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselÂm bir şey anlatarak: "İşte bu şey, ilmin gitme anlarında olur" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlu! Bizler Kur'Ân'ı okur olduğumuz, evladlarımıza da okuttuğumuz, evlatlarımız da kendi evlatlarına okutur olacakları halde ilim nasıl gider (kaybolur)?" dedim. Aleyhissalatu vesselÂm:
"Anasız kalasıca ZiyÂd! Ben seni, Medine'nin en fakihlerinden biri bilirdim. Şu, (gozumuzun onundeki) Yahudi ve Hıristiyanlar kitapları olan Tevrat ve İncil'i okudukları halde onların icinde bulunanlarla amel ediyorlar mı? (Demek ki keramet okumada değil, okunanı hayata gecirmekte, yaşamakta ve tatbik etmektedir)" buyurdular.")
Şu guzel sozlere, bakar mısınız lutfen. Bu gun bizler Kur’an ı elimizden duşurmeden, anlamını dahi bilmeden okuyor, hatta guzel okuma yarışmaları yapıyoruz. Peki, Kur’an ile mi amel ediyoruz? Kur’an ı herkes anlayamaz, Kur’an ozet bilgidir, her şey Kur’an da yazmaz. İslam ı doğru yaşamak icin fıkıh kitaplarından faydalanmalıyız diyerek, toplumu beşerin kitaplarına yonlendirmiyor muyuz? Kur’an ın verdiği hukumler kadar, peygamberimizde dine hukumler koymuş tur diyerek ucu acık, sınırsız bir yola iletilen toplumda İLİM KALIR MI?
Sizlere guzel bir ornek daha vermek istiyorum. Bakın peygamberimizin olumunden sonra, Hz Ali nasıl bir tespitte bulunuyor.
(68 - Hz. Ali (radıyallahu anh) şoyle buyurmuştur: "Sizler geniş bir caddeye bırakıldınız. Bu, uzerinde Ummu'l-Kitap olan (yÂni Allah'ın kesin hukumlu Âyetleriyle istikameti tesbit edilmiş) bir yoldur.")
Gercekten cok guzel bir ornek ve tespit. Bu yol, Allah ın bizlerden istediği orta yoldur. Bu yolu izlemek isteyen, Allah ın emrettiği gibi, Kur’an ın ipine sarılır. Cunku peygamberimizde o yolu izlemiş ve asla sapmamıştır.
Peygamberimizin veda hutbesini, yaklaşık yuz bin kişi izlediği rivayet edilir. Bu kadar kalabalık bir toplumun izlemesine rağmen, veda hutbesi gunumuze bircok farklı şekillerde ulaşmıştır. Sizlere bu hutbeden kucuk bir bolumun, gunumuze nasıl cok farklı ulaştığının orneğini vermek istiyorum. Bu kadar kalabalık bir toplumun izlediği bir konu, gunumuze bu derece farklı ulaştıysa, varın gerisini siz duşunun.
1-Ey mu'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukca yolunuzu hic şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-Ân-i Kerim ve Peygamberin sunnetidir.
2-Mu'minler!
Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkca yolunuzu hic şaşırmazsınız. O emanet Allah'ın kitabı Kur'an'dır.
3-Ben sizin aranızda iki ağır-paha bicilmez emanet bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarıldığınız surece asla sapıtmazsınız: Allah’ın Kitabı ve benim Ehl-i Beytim.
Peygamberimizin veda hutbesinden, aynı konuda uc farklı rivayeti okudunuz. Peygamberimiz ucunu de soylemeyeceğine gore, hangisinin doğru olduğuna bizler Kur’an a danışarak karar vermeliyiz. Sizce hangisi doğru olabilir? Yorum ve karar sizlerin.
Peygamberimizin en yakınında yaşayanlardan, Allah elcisinin vefatından sonra, acı bir gerceği bakın nasıl dile getiriyorlar.
6468 - Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile beraberken, biz Ashabın hedef ve gayesi tek idi. O vefat edince, kimimiz şoyle, kimimiz boyle baktı (hedefler ayrıldı)."
Peygamberimizin vefatıyla başlayan dinde bolunme, ayrılık gunumuz de inanılmaz boyutlara ulaştı. İşimiz cok daha zorlaştı. Sizlere verdiğim ornekler, hepsi bir rivayettir. Doğruluğunu Rabbimiz bilir. Bizler imanımıza doğru bir yon vermek istiyorsak, Kur’an ın ipine sarılıp, asla Kur’an ın sınırlarını zorlamamalıyız.
Ben bu guzel orneklerin bircoğunu, Kur’an a arz ettiğimde olumlu cevaplar aldığım icin, sizlerle paylaştım. Kur’an dan onay alan her guzel bilgi, bizlerin başının tacıdır. Alır faydalanırız. Kur’an ın onay vermediği hic bilgiyi, ne peygamberimizin sozudur deriz, nede Allah katından der alırız.
Bizlerin yapması gereken, Kur’an elimizde onu anlamaya calışarak, akıl ve fikrimizin cabaları ile kıssadan hisselerden derslerimizi alıp, yaşamımıza yon vermeliyiz.
Dilerim Rabbimden, gonul gozleri Kur’an ile parlayarak, Rabbin huzuruna cıkan, yuzleri gulen, Allah ın halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________
Peygamberimizin Vasiyetine, Mirasına Sahip Cıkamadık
Dini Sohbetler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Peygamberimizin Vasiyetine, Mirasına Sahip Cıkamadık
-
12-09-2019, 09:07:35