Goz ve Teknoloji

Tıp teknolojisinin gelişmesine paralel olarak insan gozunun ne kadar buyuk bir mucize olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Goz hakkında elde edilen bilgilerin teknolojiye uyarlanmasıyla da her gecen gun eskisinden cok daha gelişmiş kameralar, fotoğraf makineleri ve sayısız optik sistemler uretilmektedir. Ancak, teknoloji ne kadar ilerlese de yapılan elektronik aletler gozun ilkel birer taklidi olmaktan oteye gidememiştir. Bilgisayar destekli kameralar dahil olmak uzere hicbir insan buluşu alet goze rakip olamaz. 41

Gozun calışma sisteminin kabaca taklit edilmesiyle icat edilen en yaygın optik cihazlardan birisi fotoğraf makinesidir. Gozun mucizevi calışma sistemini kısaca hatırlamak ve ne kadar gelişmiş olursa olsun gozun en ileri teknolojik buluşlardan cok daha ustun bir yapı ve işleve sahip olduğunu gormek icin bu aletin bazı ozellikleriyle gozu karşılaştıralım.

Fotoğraf Makinesi

Fotoğraf makinesinde temel prensip olarak mercek, uc boyutlu dunyayı iki boyutlu bir duzleme odaklar. Goruntu, bu duzleme olduğundan daha kucuk ve başaşağı olarak duşer.

İnsan gozunun on kısmında bulunan kornea ve daha icerde bulunan goz merceği de goruntuyu gozun icine odaklar. Gozun ici adeta bir karanlık oda gibidir, ancak bu karanlık odanın canlı olduğu unutulmamalıdır. Goruntunun başaşağı duştuğu yer ise retina adlı dokudur. Uzerinde goruntunun oluşması acısından retina, fotoğraf filmine benzetilebilir. Retinanın gorevi bu goruntuyu elektrik sinyalleri halinde beyne gondermektir.

Netlik Ayarı
Fotoğraf cekilirken yapılacak ilk işlem netlik ayarıdır. Gorme işleminde, etrafımızdaki goruntulerin duyarlı tabaka uzerine net olarak duşmesi icin goz merceğinin gormek istediğimiz nesnenin uzaklığına gore kendini ayarlaması gerekir. Fotoğraf makinelerinde bu işlem elle, gelişmiş kameralarda otomatik olarak yapılır. Daha ozel amaclarda kullanılan mikroskop ve teleskoplarda da netlik ayarı yapılır. Her durumda bu işlem zaman alır.

Oysa insan gozu bu ayarı her an, cok kısa bir sure icinde kendi kendine yapar. Ustelik kullanılan yontem taklit edilemeyecek kadar ustundur. Goz icinde bulunan goz merceği, cevresinde bulunan kaslar sayesinde goruntuyu retina uzerine kesintisiz duşurur. Yapısı son derece esnek olan ve kolay bicim değiştiren bu mercek gerektiğinde bombelenerek, gerektiğinde gerilerek ışığın duştuğu noktayı sabit tutar.

Eğer gozde bu ayar kendiliğinden yapılmasaydı, orneğin, bir duğme yardımı ile insan baktığı noktaya odaklama yapmak zorunda kalsaydı, gormek icin surekli ozel bir caba harcaması gerekecekti. Goruntu bir netleşip bir bulanıklaşacaktı. Bir nesneye bakıldığında gorebilmek son derece zaman alacak, hayat buyuk olcude yavaşlayacaktı.

İnsan karşısında belli bir uzaklıkta duran nesneyi net olarak gormek istediğinde, aradaki mesafeyi, merceğin odaklama ayarını ve bunlarla ilgili bircok optik hesaplamaları yapmakla uğraşmaz. Nesneyi net gorebilmek icin yalnızca ona bakması yeterlidir. Geri kalan tum işlemler otomatik olarak goz ve beyin tarafından halledilir. Ustelik butun bu işlemler yalnızca bir isteme suresi kadar kısa surer.

Işık Uyumu
Bir fotoğraf makinesinde gunduz cekilen fotoğraf net olur. Aynı film ve makineyle gece yıldızlar ve gokyuzu cekildiğinde ise fotoğrafta hicbir şey gozukmez. Oysa goz kapakları saniyenin onda biri zamanda acıldığında bile yıldızlar cıplak gozle gorulebilir. Cunku goz cok ceşitli aydınlanma koşullarına ve değişik ışık şiddetlerine gore kendisini her an otomatik olarak ayarlayabilir. Bunun sağlayan gozbebeği etrafındaki kaslardır. Eğer ortam karanlık olursa bu kaslar acılır, gozbebeği genişler ve goze daha cok ışığın girmesi sağlanır. Eğer ortam aydınlık olursa bu sefer kaslar kapanır, gozbebeği kuculur ve iceri giren ışığın miktarı azaltılır. Bu sayede hem gece hem gunduz goruntu net olur.

Renkli Dunyaya Acılan Pencere
Goz, goruntunun aynı anda hem siyah-beyaz, hem de renkli fotoğrafını ceker. Daha sonra bu fotoğraflar beyinde sentezlenerek normal goruntu halini alırlar.
Retina tabakasında bulunan cubuk hucreleri gorulen şeklin siyah-beyaz goruntusunu tespit ederler. Cubuk hucrelerinin bir diğer gorevi bakılan nesnenin bicimini, hatlarını ayrıntılı olarak algılamaktır. Koni hucreleri ise nesnenin bicimi değil renklerini tespit ederler. Sonucta, her iki hucreden alınan sinyallerin değerlendirilmesiyle, dış dunyanın goruntusu şekiller ve renkler halinde beyinde oluşur.

Ustun Teknoloji
Gozun fotoğraf makinesi ile karşılaştırılması yalnızca konunun daha iyi anlaşılması icin başvurulmuş bir yontemdir. Gercekte fotoğraf makinesi goze gore son derece ilkel bir yapıya sahiptir. Hatta gozun goruntu iletme tekniği en gelişmiş kameralardan bile kat kat ustundur. Sonuc olarak da gozun ilettiği goruntu insan yapısı herhangi bir aletin iletebildiği goruntuden cok daha kalitelidir.


Goz ve beyin bağlantısını sağlayan sinir hatları. İki organ arasında bilgi aışverişi olması ve bu alışveriş icin ozel hatların kullanılması son derece dikkat cekicidir. Eğer ortada bir telefon, telefonun bağlı olduğu bilgisayarlı bir santral ve bağlantıyı sağlayan telefon hatları varsa, uc varlığın birbirlerine uygun olarak ortak bir amac icin uretildiklerinden şuphe duyulmaz. Bağlanacağı santrali olmayan bir telefon, telefonu olmayan bir santral, veya ne telefonu ne santrali olmayan bir telefon hattı hicbir işe yaramaz. Uc yapıya da aynı anda ihtiyac vardır. Hic kimse bu ozel yapı ve bağlantıların milyarca tesaduf sonucunda kendi kendilerine oluştuğunu ileri surmez. Fakat evrim teorisi, yukarda sayılan teknolojik urunlerden cok daha ustun ozelliklere sahip gozun, beynin ve aralarındaki sinir hatlarının varlığını tesaduflere bağlar. Fakat cok acık gorulmektedir ki beyni, gozu ve aralarındaki bağlantıları yaratan ustun guc sahibi olan Allah'tır.

Bir TV kamerasının calışma prensipleri incelenirse sozu edilen gercek daha iyi anlaşılır. TV'nin calışma ilkesi goruntulerin değil, bir goruntuyu yeniden oluşturacak olan az ya da cok ışıklı nokta dizilerinin iletilmesine dayanır. Bu yuzden kamera karşısındaki nesne, satır denilen belirli sayıda kuşağa bolunmuş olduğu icin, yayın sırasında bir "tarama" işlemine başvurulur. Bir fotosel lamba, boyle bir satırın butun noktalarını soldan sağa birbiri ardınca gorur. Hepsinin ışık durumunu değerlendirir ve sonunda bunlara dayanarak birtakım sinyaller verir. Bir satırı baştan sona kadar taradıktan sonra, bir sonraki satıra gecer ve tarama işlemi boylece surup gider. Orneğin Avrupa’da, 625 satıra bolunen bir goruntunun saniyede 25 defa taranmasıyla televizyon ekranındaki goruntu oluşur. Butun bir goruntunun tamamlanması bitince, yeni bir goruntu iletilir. Bu şekilde iletilen bildirilerin sayısı cok fazladır ve sinyaller baş dondurucu tempoyla uretilir.

Gozun tum bu anlattıklarımızdan cok daha ustun bir işleyiş mekanizmasına sahip olduğu dahası hicbir bakım ve parca değişimine ihtiyac duymadığı duşunulurse gozun yapısının ne kadar şaşırtıcı ve mukemmel olduğu cok net bir şekilde anlaşılır. 42

Ortak Hat Kullanımı

Ağ tabaka uzerindeki hucreler bir sinir hattı sayesinde doğrudan beyne bağlanırlar. Hucreler sinyallerini bu hatlar uzerinden beyne iletirler. Ağ tabakada bulunan 140 milyon hucreye karşılık, gorme sinirlerinin sadece 1 milyon sinir hattı vardır. Yani her 140 hucreye yalnızca 1 hat duşer. Normal şartlarda bu son derece buyuk bir problemdir ve bunun aşılamaması goruntunun oluşamamasına neden olacaktır. Oyleyse nasıl olur da her hucrenin sinyali beyne eksiksiz ulaşır ve gorme gercekleşir?

Soruyu cevaplamadan once insan yapısı telekomunikasyon sistemlerinin gunumuzde eriştiği son noktayı incelemek yerinde olur. Kıtalararası haberleşmede son derece gelişmiş sistemler kullanılır ve her an binlerce goruşme yapılır. Buna karşın mevcut hatlar, goruşme sayısına oranla son derece azdır. Kullanılan cok gelişmiş bir sistem sayesinde tek bir hata birden fazla konuşma yuklenilebilir. Bu konuşmaların sinyalleri sırayla yer değiştirerek hattan gecerler. Bu yer değiştirme o kadar hızlı olur ki herkes yalnızca kendisine ait bir hat olduğunu zanneder. Bir hatta her saniye yuzlerce defa bağlantının alınıp, başkasına verilip, sonra tekrar geri alındığı hissedilmez bile. Hatlardan buyuk olcude tasarruf sağlayan bu sistem gozdeki sistemin bir kopyasından başka bir şey değildir.

Goz ile beyin arasında bulunan sinir hatları da aynı şekilde hucreler tarafından ortaklaşa kullanılırlar. Boylece milyonlarca hucreden cıkan elektrik sinyalleri her an beyne ulaşır.

Bu ornekte de gorulduğu gibi insan vucudunda son derece gelişmiş bir sistem vardır. Şimdi bu sistemi evrim teorisinin iddiaları doğrultusunda -gercekleşmesi kesinlikle imkansız olan varsayımlarla acıklamaya calışalım.

Gozu oluşturan butun tabakaların, merceğin, korneanın, goz kaslarının, beynin, beyne bağlantı yapan bir milyon sinir hattının, retinayı oluşturan 140 milyon hucrenin, goz kapağının, gozyaşının, goz pınarlarının, gozu besleyen kan ve lenf damarlarının ve iclerindeki kan ve lenfin hepsinin aynı anda, birbirleriyle bağlantılı bir şekilde -butun imkansızlığına rağmen- tesadufen meydana geldiklerini varsayalım. Gorme yine gercekleşemeyecekti, cunku mevcut hatlar beyinle bağlantı kurmak icin yeterli olmayacaktı. Mevcut sinyallerin yalnızca 140'ta biri beyine ulaşacak, kopuk ve eksik sinyallerden oturu goruntu oluşamayacaktı.

Bu engel nasıl aşıldı? Acaba sinir hucreleri ve retinayı oluşturan hucreler baş başa verip bir plan mı yaptılar? Ya da bu hucreler telekomunikasyon eğitiminden gecip kendi kendilerine, bir hattan 140 ayrı sinyali gonderebilecek sistemi mi geliştirdiler?

Herhalde yapılan tartışmalar sonucunda problemi cozebilecek tek yol hucreler tarafından oybirliğiyle kabul edildi. Bundan sonra hucrelerin hepsi, kendi tasarladıkları bu eşsiz plana gore hareket ettiler. Her hat ortalama 140 hucrenin sinyallerini iletmeye başladı. Hem sinyal kaynaklarının sıralarını değiştirerek hem de bir saniyede binlerce sinyal ileterek...

Fakat, sadece bu sistemi kurmak yeterli değildi. Bu sistemin bir sonraki kuşağa da aktarılması gerekiyordu. Bu sefer de mevcut duzenleme ile ilgili binlerce basamak genetik bilgi, bu sistemin bilgilerini aktarabilecek bir şifreleme yontemiyle, eksiksiz bir şekilde, goz hucrelerinden cok uzakta olan ureme hucrelerine yerleştirildiler. Eğer bu olmasa bir sonraki nesil yine kor doğacak, yaşayamayacaktı.

Eğer yetersiz hatlarla ilgili problem cozulemese, gozu oluşturan diğer bolumler, kornea, retina, mercek, goz bebeği, goz kasları, herşey boşuna meydana gelmiş olacaktı. Bu ustun mekanizmalar canlının olmesiyle beraber yok olup gideceklerdi.

Gorulduğu gibi bu sistemin ve gozu oluşturan her tabakanın, her parcanın aynı anda var olmaları gerekmektedir. Goz bir butun olarak ortaya cıkmıştır yani Allah tarafından yaratılmıştır.

De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gordunuz mu? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların goklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apacık bir belge uzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar." (Fatır Suresi, 40)

DİPNOTLAR
__________________