Sual:
Enbiyadan ve evliyadan bir şey yapmalarını istemek mesela, (Y Resulallah, bana şefaat et, y Abdulkadir Geylani, kiralık ev bulmama yardım et) demek caiz midir?

CEVAP
Abdulaziz Dehlevî hazretleri Fatiha suresinin tefsirinde buyuruyor ki:
Birisinden yardım istenirken, yalnız ona guvenilirse, onun Allahu teÂlÂnın yardımına mazhar olduğu duşunulmezse haramdır. Eğer yalnız Allahu teÂlÂya guvenilip, o kulun Allah’ın yardımına mazhar olduğu, Allahu teÂlÂnın her şeyi sebeple yarattığı, o kulun da bir sebep olduğu duşunulurse caiz olur. Peygamberler ve Evliya da, boyle duşunerek başkasından yardım istemişlerdir. Boyle duşunerek birisinden yardım istemek, Allahu teÂlÂdan istemek olur. (Tahkik-ul-hakkıl-mubin)

Abdulhakîm Siyalkutî hazretleri de buyuruyor ki:
Olu yardım yapamaz diyenler, ne demek isterler ki? Dua eden, Allahu teÂlÂdan istiyor. Duasının kabul olması icin, Allahu teÂlÂnın sevdiği bir kulunu vasıta yapıyor. (Ya Rabbi! Kendisine bol bol ihsanda bulunduğun bu sevgili kulunun hatırı ve hurmeti icin bana da ver) diyor. Yahut Allahu teÂlÂnın cok sevdiğine inandığı bir kuluna seslenerek, (Ey Allah’ın Velisi, bana şefaat et! Benim icin dua et! Allahu teÂlÂnın dileğimi ihsan etmesi icin vasıta ol!) diyor. Dileği veren ve kendisinden istenilen, yalnız Allahu teÂlÂdır. Veli yalnız vesiledir, sebeptir. (Zad-ul-lebib)

Ebul-Hasan-ı Harkanî hazretleri, sefere cıkan talebelerine, (Sıkışınca benden yardım isteyin) buyurur. Yolda talebelerini, eşkıya yakalar. Onlar, kurtulmaları icin Allahu teÂlÂya dua ederler; fakat kurtulamazlar. Bir talebe, (Y Ebel-Hasan, imdat!) der. Eşkıya o talebeyi goremez. Diğerlerinin nesi varsa alırlar. Seferden donunce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istediğimiz halde soyulduk, fakat şu arkadaşımız, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da, (Allahu teÂl gunahkÂr kimselerin duasını kabul etmez. Arkadaşınız, benden yardım isteyince, onun duasını Allahu teÂl bana duyurdu. Ben de, “Y Rabbi, bu talebemi kurtar!” dedim. Allahu teÂl da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verdi. (Tezkiret-ul-evliya)

Bir kimsenin, (Y Abdulkadir Geylani, kiralık ev bulmama yardım et) demesinin hic mahzuru olmaz. Şartlarına uyarak, sebeplerine yapışarak isterse, Allahu teÂl ona kiralık ev nasip eder. Bu şartların birincisi, o zatın Allahu teÂlÂnın sevgili kulu olduğuna, nerede yardım istenirse oradaymış gibi yardım edeceğine inanmak, ikincisi de yardım edeceğinde hic şuphe etmemektir.

Evliya zattan direkt yardım istenir
Sual:
Turbeye gidip, oradaki evliya zattan direkt yani doğrudan doğruya yardım istemenin şirk olduğunu soyleyenler oluyor. Doğrudan istenmiyorsa niye turbeye gidiyoruz ki?

CEVAP

Doğrudan yardım istemenin şirk olan ve olmayan kısmı vardır. Ama Musluman, doğrudan doğruya yardım istese de şirk olmaz. Cunku o, evliya zatı yaratıcı olarak bilmez. Esas yardım edenin Allahu teÂl olduğunu bilir.

Evliya zatın Allah'tan gayri olarak yardım edeceğine inanan kimse, zaten kufre girmiştir. Putlardan ister gibi evliya zattan doğrudan yardım istemesi şirk olur. Bu niyetle, (Ya Abdulkadir Geylani, ya Tezveren dede, bana şunu ver) demek şirktir. (Ya Rabbi! Abdulkadir-i Geylani hurmeti icin bana şunu ver! Seyyidet Nefise hurmetine hastama şifa ver) demelidir.

Araf sûresinin, (Allah'tan başka her kime dua ederseniz, onlar da sizin gibi kuldur. Kimseye yardım edecek gucleri yoktur) mealindeki 194. Âyet-i kerimesi kÂfirlerin putlarına tapınmalarının şirk olduğunu bildirmek icin gelmiştir. Evliya zatları putlara benzetmek doğru olmaz. Musluman, puttan ister gibi istemez. Allah’ın izniyle evliya zatın yardım ettiğine inanır. Şu meşhur menkıbe bunu guzel acıklamaktadır:
Ebu Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere cıkan talebelerine, (Sıkışınca benden yardım isteyin) buyurur. Yolda talebelerini, eşkıya yakalar. Allahu teÂlÂya dua ettikleri halde kurtulamazlar. Bir talebe, (Y Ebel Hasan, imdat!) der. O talebeyi eşkıya goremez. Seferden donunce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istediğimiz halde soyulduk, fakat şu arkadaşımız, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da, (Allahu teÂl gunahkÂr kimselerin duasını kabul etmez. Arkadaşınız, benden yardım isteyince, onun duasını Allahu teÂl bana duyurdu. Ben de, “Y Rabbi bu talebemi kurtar!” dedim. Allahu teÂl da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verir. (Tezkiret-ul-evliya)

Yatırdaki zattan da, direkt boyle yardım istemenin hic mahzuru olmaz. Diri zata yardım etme kuvvetini veren Allahu teÂlÂ, oluye de vermektedir. Diriden veya oluden yardım istemenin farkı olmaz, cunku ruh olmez. Olmuş olan Hızır aleyhisselamın ruhunun yardım etmesi de boyledir.

Turbenin yanına gelip, (YÂ Rabbi şurada yatan evliya zatın hurmetine bana şunu ver!) demek ayıp olmaz mı? O şekilde dua, hic yatıra gelmeden evde de yapılabilir. Kabre gelip huzuruna durunca, bizzat kendisinden istenir. Hadis-i şerifte, (Sıkışınca, kabirdekilerden yardım isteyin) buyuruluyor. (Kabirdekileri vasıta ederek dua edin!) denmiyor. Bizzat istemek gerekir. Yatırdaki olu değildir, ruh olmez. KÂfirlerin bile ruhları olmez, onların işittiği Buhari’deki hadisi şerifte bildirilmektedir.

Evliya bir zatın kabrine gidince, mesela, (Ey mubarek zat, senin Allah indinde kıymetin buyuktur. Bana kiralık bir ev lazım, bana yardımcı ol!) denir. O zat da, dua eder ve duası da kabul olursa, Allahu teÂl bize kiralık bir ev nasip eder. Neticede isteğimizi, dileğimizi Allahu teÂl veriyor. Muslumanın, verenin yaratanın Allahu teÂl olduğunu bilerek, yatırdaki evliya zattan yardım istemesinin hicbir mahzuru olmaz.Bu farkı iyi anlamalıdır.

__________________