Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a; iyi akıbet O'ndan sakınanlara; salÂt ve selÂm O'nun Peygamberi Muhammed'e ve butun Âline olsun!

BU KİTABIN YAZILMASININ SEBEBİ
Ey okuyucu! Bilmiş ol ki Şeyh İmam Zey-nu'd-Din, Huccetu'l-İslÂm 1 Ebu HÂmid b. Mu-hammed el-GazÂlî'nin, (Allah rahmet eylesin) onde gelen talebelerinden birisi, yıllarca onun hizmetine devam etmiş, ilimleri en ince noktasına varıncaya kadar oğrenmiş, ruhî ve ahlÂkî faziletlerini geliştirerek kendisini olgunlaştırmıştı. Gunun birinde kendi kendine duşunurken aklına şoyle bir fikir geldi ve dedi ki:
- Şimdiye kadar ceşitli ilimler okudum, gencliğim bunları oğrenmek ve toplamakla gecti. Şimdi bu bilgilerden hangilerinin yarın olduğumde Âhirette bana faydalı ve kabrimde yardımcı olacağım bilmem lÂzım ki, luzumsuz olanları terkedeyim. Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua etmişti:
"Allahım! Faydasız ilimlerden Sana sığını-rım."
Bu duşunce, talebenin kafasını devamlı olarak meşgul etti. Sonunda bu duşuncesini Şeyh Huccetu'l-İslÂm Muhammed el GazÂli'ye (Allah rahmet eylesin) yazarak fikir danışmaya, bazı sualler sorup tavsiye ve hayır dua istemeye şevketti. Ona şunlan yazıp sordu:
"Doğrusu, şeyhimin İhyÂu Ulûmi'd-Din 2 adlı kitabında ve yazdığı diğer eserlerinde, sorduğum suallere cevap veriliyorsa da ben, şeyhimin isteklerime, yazıp vereceği cevapları -Allah'ın izniyle- yaşadığım muddetce yanımda taşıyacağım ve o sahifelerde yazılı olanlarla amel etmeyi arzu etmekteyim".
Talebesinin arzusu uzerine Şeyh, bu risaleyi kaleme alarak ona gonderdi (Vallahu Âlem = doğrusunu Allah bilir).

FAYDASIZ BİLGİNİN ZARARLARI

Ey sevgili ve aziz oğlum!
Allah seni her zaman itaat eden kullarından ve sevdiği dostlarının yolundan yuruyenlerden eylesin.
Bilmiş ol ki, Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden rivayet edilenler en guzel nasihattir. Eğer sen şimdiye kadar ondan bir şeyler oğrendiysen benim oğudume ihtiyacın yok. Şayet ondan bir şey elde edemediysen soyle bana:
- Şu gecip giden bunca senede ne kazandın,ne oğrendin?
Ey oğul!
Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lemin ummetine verdiği nasihatlardan birisi şu değerli sozudur:
"Allahu TeÂlÂ'nın kulundan yuz cevirdiğinin alÂmeti, o kulun kendisine faydası olmayan, yararsız işierle uğraşmasıdır. Bir kişi yaratılışının sebebi olan zikir ve ibadetten başka bir işle omrunun bir saatini gecirirse, "Ceza gununde" muhakkak ki, husrana uğramaya mustahaktır. Kırk yaşını aşmış bir kimsenin hayrı şerrinden ustun değilse, o adam cehennem ateşine hazırlansın".
Bu nasihatim, bilgili ve anlayışlı kimseye yeter.

BİLDİĞİ İLE AMEL ETMEK
Ey oğul!
Nasihat etmek kolaydır. Muhim olan onu tutup gereğince amel etmektir. Bu ise cok zordur. Cunku benlik ve nefis ustunluğu olan kişilere nasihat acı gelir. Yasaklanan işler (menah&#238 ise onların kalblerine guzel ve cazip gorunur.
Bu sozlerimle, bilhassa suret ve şekil olarak ilim. isteyen kimseyi; şekle bağlı kalarak, vaktini nefsini tatmin ve dunya mevkilerini kazanmaya goturen yolları nazarî bir şekilde araştırmakla harcayan kişileri kastediyorum.
Onlar, mucerret ve nazarî ilmin kendilerini kurtaracağını, bilgileriyle amel etmeye ihtiyacları olmadıklarını zannederler ki, bu, filozofların inancıdır. (Subhanallah!). Allahu, TeÂlÂ'yı her turlu noksanlıklardan tenzih ederim. Bu gururlu ve aldanmış kişi bilmez mi ki, bildiği ile amel etmeyince bu bilgiler, aleyhlerinde delil olacaktır. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) bir hadîs-i şerifinde:
"Kıyamet gunu en şiddetli azaba carpılacaklar Allah'ın, bilgilerinden kendilerini faydalandırmadığı Âlimlerdir", buyurmuştur.
Rivayet olunur ki, Cuneyd 3 (Allah rahmet eylesin) vefatından sonra ruyada goruldu ve ona şoyle soruldu:
- Ey Ebu'l-Kasım, halin nasıldır, ne haber? Cuneyd bu soruya şoyle cevap verdi:
- Dunyada sarf edilen o buyuk buyuk yaldızlı sozler fayda etmedi, kaybolup gitti. Faydasını gorduğum, gece yarısı kıldığım birkac re-kÂtcık namazdır.

Ey oğul!
Amel bakımından iflas etmiş olma, hÂl ilminden de geri kalma. Bil ki, sadece nazarî ilim sana yardım elini uzatmaz. Sana bir misal vereyim:
Yanında on hind kılıcı ve diğer bazı silÂhlar bulunan savaşcı, yiğit bir adama kırda bir arslan saldırsa, sanır mısın ki, elindeki bu silÂhlan kullanmadan o yiğit adam kendini kurtarabilir? PekÂl bilirsin ki, adamın kurtuluşu, hareket ve silÂhlan kullanmakla mumkundur, îşte bunun gibi bir kimse ilimden yuz bin mesele okumuş ve oğrenmiş olsa fakat oğrendikleri ile amel etmese ona bir faydası olmaz. O ancak bildikleri ile amel ederse bir fayda sağlayabilir. Onu ancak ameli kurtarabilir. Bunun diğer bir benzeri de şudur:
Hastalığa yakalanan bir adamın ateşi yukselse ve sanlığa tutulsa, ilÂcı da sekencebin ve keşkÂp 4 olsa, hastanın iyileşebilmesi ancak bu ilÂcları kullanmakla mumkun olacaktır.

BEYT
"İki bin rıtl 5, şarap tartsan da
İcmedikce sarhoş olmazsın!" 6.

Aslı:
Ger meyi du hezar rıtl hemi peymayi
Ta mey ne hori ne başedet şeydayi

İşte bunun gibi yuz sene ders okusan, bin tane kitap yazsan amel etmedikce Allahu TeÂlÂ'nın rahmetine hak kazanamazsın. Cunku Allahu Te-Âl Kur'an-ı Kerim'de şoyle buyuruyor:
"İnsan icin kendi calışmasından başka bir şey yoktur". (Sûre: 53, Âyet: 39)
"Her kim Rabbine kavuşmak isterse yararlı işler işlesin..." (Sûre: 18, Âyet: 110)
"İman ederek yararlı işler (amÂl-i saliha) is-leyenlerin konaklan cennet bahceleri olacaktır. Onlar orada ebedî kalırlar. Oradan cıkmak ve ayrılmak istemezler". (Sûre: 18, Âyet: 107-108).
"...yaptıklarının cezası (karşılığı) olarak..." (Sûre: 9, Âyet: 95).
"...Onlardan sonra oyle kotu bir nesil geldi ki, namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bunlar da azgınlıklarının karşılığını goreceklerdir. Ancak tevbe edip imana gelen ve yararlı işler işleyenler cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğramazlar". (Sûre: 19, Âyet: 59-60).
Ya şu hadis-i şerife ne dersin?
"İslÂm beş temel uzerine bina kılınmıştır: Allah'tan başka Tanrı olmadığına ve Muhammed'-in (s.a.v.) Allah'ın Resulu olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekÂt vermek; Ramazan orucunu tutmak, (mumkun olursa) hacca gitmek".

İMAN ve AMEL
İman: Dil ile ikrar, kalb ile tasdik ve erkÂniyle amel etmektir. Amelin luzumunu bildiren deliller sayılamayacak kadar coktur. Her ne kadar kul, cennete Allahu TeÂlÂ'nın fazl u keremi ile girecekse de, daha once ona taat ve ibadetle hazırlanması lÂzımdır. Nitekim Allahu TeÂlÂ:
"Muhakkak ki Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara yakındır". (Sûre: 7, Âyet: 56) buyurmuştur. "İnsan yalnız iman etmekle de cennete girebilir" denilse, buna cevap olarak "evet" deriz. Acaba ne zaman oraya erişir, o hedefe varmak icin ne gibi engelleri aşması gerekmektedir?
Bu engellerin en başta geleni ve en muhim olanı iman gecididir. Acaba amelden soyulmuş olan, o cıplak iman, cennete kadar dayanabilir mi? Cennete vardığını kabul edelim, oranın muflis ve mahrum bir sakini olmaz mı? Hasan Bas-ri 7 hazretleri diyor ki: "Kıyamet gununde Allahu TeÂl kullarına."
- "Ey kullarını! Rahmetimle cennete girin ve cennetimin mertebelerini amelleriniz nisbe-tinde taksim edin" diyecektir. Ey oğul!
Yararlı işler (amÂl-i saliha) işlemedikce mukÂfatını alamazsın. HikÂye edilir ki:
Beni İsrail'den bir kimse Allahu TeÂlÂ'ya yetmiş sene ibadet etti. Allahu TeÂl onun bu kadar ibadet etmesine rağmen cennete girmeye lÂyık olmadığını bildirmek uzere bir melek gonderdi. Melek o kula giderek bu kadar ibadet etmesine rağmen cennete girmeye layık olamadığını kendisine haber verdi. Bunun uzerine Âbid:
- Biz ibadet etmek uzere yaratıldık. Bizim muhakkak ibadet etmemiz lÂzım. (O dilerse, cennete, dilerse cehenneme kor...) dedi.
Bu cevabı alan melek Rabbinin huzuruna donunce:
- İlahî, Sen onun verdiği cevabı benden iyi bilirsin, dedi.
Bunun uzerine Allahu TeÂlÂ:
- O kulum madem ki, ibadetten vazgecmedi, Biz de keremimizle ondan vazgecmeyiz. Ey meleklerim, şahit olun, Ben de onu muhakkak affettim, buyurdu.

NEFİS MUHASEBESİ
Resûlullah (s.a.v.) şoyle buyurmuştur: "(Kıyamet gununde) hesaba cekilmeden (dunyada), kendi muhasebenizi yapın, (amelleriniz orada) tartılmadan once siz onları tartın".
Hazreti Ali radıyallahu anh, "Calışmadan (cennete) gireceğini sanan kimse boş umide kapılmıştır. Yalnız kendi gayret ve calışmasiyle cennete gireceğini zanneden de kendine cok guvenen kimsedir", buyuruyor.
Hasan Basri hazretleri, "Amelsiz cennete girmeyi istemek, gunahlardan bir gunahtır" buyurdu. Yine Hasan Basri buyuruyor:
"Hakikate ermenin alÂmeti, karşılığını beklemeden yararlı işler yapmaya devam etmektir".
Resûlullah (s.a.v.), "Akıllı insan, nefsini ıslah edip olumden sonrası icin calışan kimsedir. Ahmak da, nefsine uyup Allahu TeÂlÂ'ya karşı boş yere umit bağlayandır" diye buyurmuştur.
Ey oğul!
Oğrenmek icin kitapları tekrar tekrar okuyup mutalÂa ederek bircok geceler uykusuz kaldın; uykuyu kendine zehir ettin. Buna sebep olanın ne olduğunu bilmiyorum. Şayet gayen dunyalık elde etmek, onun nimetlerini toplamak, mevki ve rutbelerini kazanmak ile arkadaşların arasında ustunluk ve benlik taslamaksa, vay haline!.. Yazıklar olsun sana!.. Yok, boyle değil de, maksadın Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şeriatini ihya etmek, ahlÂkını guzelleştirmek, fenalığı emreden nefsine hÂkim olmak idiyse, ne mutlu sana, mujdeler olsun sana!..
Şu şiiri soyleyen ne guzel soylemiş:

BEYT
Yazık senden başka birini gormek icin uykusuz kalan gozlere,
Yazık senden başkası icin dokulen o gozyaşlarına.

Ey oğul!
İstediğin kadar yaşa, nasıl olsa bir gun oleceksin; dilediğini sev, nasıl olsa bir gun ayrılacaksın; istediğini yap, nasıl olsa bir gun hesabını vereceksin.

Ey oğul!
Sarf, nahv, aruz, şiir, kelÂm, astronomi, belagat, mantık, tıb gibi ilimleri okumakla Allahu TeÂlÂ'nın sana ibadet edesin diye vermiş olduğu omru boşa harcamış olmaktan başka eline ne gecti? 8.
Hazreti İsa aleyhisselÂmın İncil'inde şoyle bir ibareye rastladım:
Bir olunun tabuta konulduğu saatten, kabrin kenarına getirildiği Âna kadar, Allahu TeÂl azametiyle o oluden kırk sual sorar:
Bu sorulardan biri de şudur:
"Ey kulum! Halkın gozune guzel gorunmek icin senelerce yuzunu yıkayıp temizledin. Benim baktığım kalbini bir kerecik olsun temizleyip hoş gorunmedin". Halbuki Allahu TeÂl her gun senin kalbine bakar ve der ki:
- Benim nimetlerimle bolluk icinde yaşarken, başkaları icin calışıyorsun. Şunu iyi bil ki, sen, bu hitabı işitmezsin, cunku sağırsın.

Ey oğul!
İlimsiz amel olmayacağı gibi, amelsiz ilim de bir deliliktir. Bilmiş ol ki, bugun seni gunahlardan uzaklaştırmayan, ibadete yaklaştırmayan ilim, yarın da cehennem ateşinden uzaklaştırmayacaktır. Bugun hazır fırsat elindeyken ilminle amel etmez, gecmiş gunleri de telafiye calışmazsan yarın kıyamet gununde:
"Ey Rabbimiz, bizi dunyaya geri gonder de iyi amel işleyelim", (Sûre: 32, Âyet: 12) diyenlerden olursun. O zaman da sana cevap olarak denir ki:
- Ey ahmak! Sen oradan geliyorsun!

Ey oğul!
Maksadın, ruhunu olgunlaştırmaya, nefsine hÂkim olmaya, bedenini de olume hazırlamaya gayret etmek olmalıdır. Cunku son durağın kabir olacaktır. Kabirdekiler, "Ne zaman geleceksin?" diye beklemektedirler. Sakın oraya azıksız gideyim deme! Hazreti Ebu Bekri's-Sıddık (Allah ondan razı olsun):
- Bu bedenler ya bir kuş kafesidir, yahut bir hayvan ahırıdır, diyor.
Kendi kendine biraz olsun duşun. Acaba sen bunların hangisindensin?
Şayet yukseklerden ucan bir kuş isen, "Ey nefis! Rabbine don" ilahî hitabı duyunca, cennetin burclarının yuceliklerine erişinceye kadar kanat cırpıp ucacaksın. Hazreti Resûl'un (s.a.v.);
"Sa'd bin Muaz'ın 9 olumunden Arşu'r-Rahman sarsıldı" buyurduğu gibi.
Allah korusun, bunun aksine şayet hayvanlar zumresinden isen Allahu TeÂlÂ'nın, "Onlar hayvanlar gibidir. Belki sapıklıkta onlardan daha aşağıdırlar". (Sûre: 7, Âyet: 179) buyurduğu gibi dunyadan ayrılınca, doğru cehennemin kızgın ateşini boylamayacağını temin edebilir misin?
Rivayet edilir ki, Hasan Basri hazretlerine bir bardak soğuk su verilmişti. Bardağı eline alır almaz bayıldı, bardak da yere duşup kırıldı. Bir yudum su icmek nasip olmadı. Ay ilip kendine gelince şoyle sordular:
- Ey Ebu Said, ne oldu sana?
Ebu Said:
- Cehennem halkının cennet ehline, "Ey cennettekiler! Allah'ın size verdiği sudan ve rı-zıklardan bize de akıtın" diye umid edip isteyeceklerini hatırladım da bundan oturu bayıldım, diye cevap verdi.
Amelsiz ilim sana yetse, iyi işler yapmak gerekmeseydi, Allahu TeÂlÂ'nın, "Benden bir şey isteyen var nu, af dileyen var mı, tevbe eden var mı, istiğfar eden var mı?" cağrısı boşa gider ve luzumsuz olurdu.
____________
1 Zeynu'd-Din, dinin ziyneti; Huccetu'l-îslÂm, İslÂm'ın delili. Bunlar İmam GazÂli'nin lakÂblarıdır.
2 İhyÂ-u Ulûmi'd-Din, 4 cilt halinde Bedir Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.
3 Cuneyd (Ebû'l-Kasım): Iraklı tanınmış mutasavvıf (OL: 910 M.).
4 Sekencebin ve keşkÂp: Ortacağ tıbbının ilaclarından.
5 Rıtl: O devre ait sıvı olceği.
6 Muhammed Emin el-Kurdî'nin Farsca beytinin tercumesidir.
7 Hasan Basri: Hicretin ilk yarısında yaşamış buyuk kelÂm Âlimi ve mutasavvıf.
8 îmam Gazali burada, omurlerini sadece dunya ilimlerini oğrenmek icin harcayan ve Allah'ı unutan kimseleri kastediyor.
9 Sa'd b. Muaz: Peygamber efendimizin sahabelerinin ileri gelenlerindendir. Hendek muharebesinde aldığı yaralardan oldu.

__________________