Allah bizleri bu dunyada, imtihan ettiğini ve bakın neden yarattığını soyluyor.

Mulk 2: O, hanginizin daha guzel iş yapacağınızı denemek icin olumu ve hayatı yarattı. O, ustundur, bağışlayandır.

Demek ki asıl amac, bu dunyada guzellikler, topluma faydalı şeyler yapmakmış yaratılmakta ki asıl amacımız. Peki, nasıl ve ne şekilde guzellikler yapmamızı istiyor Yaradan? Gerceği oğrenelim ki, işimizi garantiye alalım.

İşte tum bu bilgilerin detayını da, Kur’an da veriyor. Cunku Kur’an ın ipine sarılın, sizleri Kur’an dan imtihan edeceğim diyerek, apacık doğrunun yolunu gosteriyor.

Bu apacık gercekleri goren bizler, bu durumda ne yapıyoruz, işte bu kısmı sanırım cok onemli. İmtihan olduğumuz kitaba mı calışıyoruz, yoksa…..? İşte o yoksa sorusunun cevabı, ne yazık ki bizleri mahvediyor.

Aynı kitaba iman ettiğimizi soyluyoruz, ama her nedense aynı konuda bile, farklı farklı şeylere inanıyoruz. Peki neden, bunun sebebi ne olabilir? Tek bir nedeni var. Bizler Kur’an ı rehber aldığımızı soylediğimiz halde, onu yeterli gormeyip, farklı kaynaklara yonelmemiz bizleri boluyor, parcalıyor ve birbirimize duşman ediyor. Onun icindir ki, dinimize de cok farklı yaşıyoruz. Peki, bu yol ve yontem doğru olabilir mi?

Lutfen şoyle duşunelim. Okulda herhangi bir derste, elimizde bir kaynak var, oğretmen oğrencileri bu kitaptan calıştırıyor ve imtihan ediyor. Ek bir kaynak kullanıyorsa oğrenci, o kaynak ders gorduğu ana kaynaktan asla farklı olmuyor, daha acıkcası farklı olursa, yardımcı kaynak olarak kabul edilmiyor.

Aynı kitaba calışan oğrenciler, hicbir farklılık-celişki yaşamıyorlar aralarında. İmtihanda oğretmende, eğitim verdiği kitaptan sorularını soruyor. İşte bizler aynı yontemi kullanmadığımız icindir ki, İslam Âlemi olarak aynı noktada birleşemiyor, anlaşamıyoruz.

Halbuki Allah bizleri uyarıp, sizleri Kur’an dan hesaba cekeceğim dememiş miydi? Bizlerin kana kana iceceği ana kaynak, yalnız Kur’an olması gerekirken, tertemiz akan pınara oyle ilaveler yapıyoruz ki, guzel ve doğru bilgilerin bile ustunu ortuyor. Allah boşuna, hakka batıl karıştırmayın demiyor.

Bizler peygamberimizin sunnetine, yani onun yaşam felsefesine cok onem verdiğimizi soyleriz. Fakat bu felsefeyi yaşam şeklini, ne yazık ki bizler gereği gibi anlayamadık. Bu konuda soylenecek, o kadar cok şeyler var ki, saymakla bitmez.

Sizlerin dikkatinizi cekmesi adına, bir konuyu gundeme getirmek istiyorum. Cuma yani toplantı ibadeti, her ehli kitap dinlerde benzeri vardır. Yahudi ve Hıristiyanlar, haftada bir gun kadın erkek, coluk cocuk toplanır ve cok onemli bir gorevi yerine getiririler. Bu gorev toplum olarak, sosyalleşme bilincini topluma aşılamaktır. İşte İslam toplumu olarak bizler, Allah ın bu emrini yerine getirmediğimiz icin, gerektiği gibi sosyal bir toplum olamadık.

Cuma gunleri Allah ın, Ey iman edenler, cağrılınca salata gelin emrini, bizler kendi nefsimizde değişikliklere uğratmış, kendimize beşeri deliller yaratarak, Allah ın emrinden kendimizi cok uzaklaştırmışız. Boylece de kadınlarımızı, bu guzel sosyal olgudan mahrum etmişiz.

Kadını sosyal toplumdan uzaklaştırarak, dine hizmet edeceğini duşunenler, İslam a yaptıkları buyuk kotuluğun, hala farkında değiller. Peygamberimiz Cuma gunleri, bırakın toplantı namazını, normal vakit namazlarında bile, kadının mescitlere, camilere gelmesini ozellikle istemiş, teşvik etmiştir. İşte bizler bunun nedenini ne yazık ki hala kavrayamadık. Peygamberimizin sunnetini takip etmek isteyen, onun hayat felsefesini, once doğru oğrenmelidir.


Şunu asla unutmamalıyız, peygamberimizin sunneti, Allah ın sunnetinin yaşama gecirilmiş şeklidir. Birileri bizlere peygamberimizden hadis naklettiğinde, bizlere duşen, Kur’an ın verdiği oğretiye, felsefeye uymuyorsa, asla bunları kabul etmeden reddetmek olmalıdır.

Peygamberimiz bizleri uyarmış ve kendi adına bircok sozler uydurulacağını ve bu sozlerle sizleri, aldatmaya calışacakların cıkacağı konusunda bizleri uyarmıştır. Ayrıca bu sozleri, Kur’an onayından gecirmemizi tavsiye etmiştir.

Peygamberimiz kadınlarında, mescitlere gelmelerini o kadar onemsemiştir ki, hatta onların rahat girip cıkmaları icin, ayrı bir kapı bile yapmıştır. Cok daha ilginci, gunumuzde yapıldığı gibi, erkek ve kadınlar arasına perde dahi cektirmemiştir. İşte nefsin imtihanı, nefsin eğitimi budur. Allah bizleri birbirimizle her an imtihan etmektedir. Bu imtihandan, kadını toplumdan uzaklaştırarak kacamazsınız. Kacarsanız nefsinizi eğitemez, şeytanın oyuncağı olursunuz.

Peygamberimizin yaşadığı yakın donemlerinde bile, onu gereği gibi anlayamayan dar kafalıların, bugun anlamalarını zaten beklemek hayal olur. Bakın sizlere bu konuda, rivayet bir hadis orneği vermek istiyorum. Bu hadis uzerinde duşunen, icinde bulunduğumuz yobazlığın, gafletin, ihanetin sınırlarının nasıl aşıldığını daha iyi anlayacaktır.


5478 - İbnu Omer radıyallahu anhuma, Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın: "Birinizin hanımı mescide gitmek icin izin talep ederse ona mani olmasın (izin versin)" dediğini haber vermişti. BilÂl İbnu Abdillah:
"Allah'a yemin olsun, biz onlara mani olacağız!" dedi. Bunun uzerine Abdullah radıyallahu anh, ona yaklaşıp oyle hakÂretÂmiz soz sarfetti ki, boylesini hic işitmedim. Sonra şunu ekledi:
"Ben sana Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan haber veriyorum; sen ise durmuş, "Vallahi mani olacağız" diyorsun!"
Buhari, Cum'a 12, EzÂn 162, 166, NikÂh 116; Muslim, SalÂt 134, (442); Muvatta, Kıble 12, (1, 197); Ebu DÂvud, Salat 53, (566, 567, 568); Tirmizi, SalÂt 400, (570).


Gordunuz mu acı gerceği. İslam ı gereği gibi anlamayıp, dini hurafelerle, nefsimizle yaşadığımızda, peygamberimizi de doğru anlamamız asla mumkun olmayacaktır. Peygamberimizin yaşadığı yakın donemlerden bahsediyoruz, lutfen bu konuyu goz ardı etmeyelim.

Peygamberimizin en yakınında olan bir kişi, peygamberimizin kadınlarınız sizden mescide-camiye gitmek istediklerinde izin versin dediğini nakletmesi uzerine, karşısındaki kişinin soylediği sozler, bugun icinde yaşadığımız yanlışların apacık bir kanıtıdır.

Peygamberimiz soylediği halde, bu şahsın tam tersini soylediklerine, bakar mısınız?

("Allah'a yemin olsun, biz onlara mani olacağız!" dedi.)

Evet, bu ve bunun gibi İslam ı dar pencereden anlayanlar, yeminlerini tuttular ve kadınlarımızı sosyal toplumdan, camilerden uzaklaştırdılar. İyi yaptıklarını zannettiler, ama bu zihniyetin sayesinde İslam toplumu, (A) sosyal bir toplum oldu.

Kadına karşı nefsini eğitemeyenler, kendilerine hÂkim olabilme bilincini geliştiremeyenler, onu toplumdan yakınından uzaklaştırarak, bu imtihandan kurtulacağını zannettiler. Boyle olunca da, Allah ın fıtratımıza yerleştirdiği, kadın erkek birlikte yaşama bilincine, sahip olamadık.

Kendilerine sorsanız bu zihniyet, bizler peygamberimizin sunnetine uyuyoruz derler. Cunku bu yemini edenler, yine peygamberimizin ismini kullanıp, kadınlar evlerinde namaz kılar, erkeklerde camide namaz kılarsa, daha sevap alacaklarına toplumu inandırdılar.

Kur’an akla ozellikle onem verir, vurgu yapar. Duşunerek iman etmemizin orneklerini verir. Cunku Kur’an ı, akılla anlayabileceğimizi anlatmaya calışır bizlere. İşte bizler Kur’an ı anlamanın en onemli unsurunu fark edemediğimiz icin, Kur’an ı akıl yerine, duygularımızla, hurafelerle anlamaya calıştık.

Anlamını dahi bilmeden okuduğumuz Kur’an ı, duygularımızla anladığımız icin, hep duygulandık, ağladık. Boyle okuduğumuzda ondan faydalanacağımız, istifade edeceğimiz oğretildi bizlere. Hatta ona bir makam da ilave ederek, daha da duygusal bir okuma şekli yarattık. Anlamını bilmesen de olur, Allah sevap yazar, sen oku dediler.

Genel coğunluğumuz, Yaradan ne soyluyor, ne anlatıyor merak bile etmedik. Nasıl olsa birileri bizlere anlatıyor dedik, ustunde bile durmadık. Oyle şeyler oğrettiler ki yuzlerce yıldır, yanlışlığını Kur’an ile anlatmaya calışanlara, sen dine nifak sokuyorsun dediler, ayetleri bile gormezden geldiler.

Kur’an ı anlamadan okuyarak, sevap kazanacağımıza inandırıldığımız icinde, Yuce Rabbimiz nasıl bir kul olmamızı istediğini hic anlayamadık. Ne anlatıldıysa doğru sandık. Hicbir guzel değer uretmedik, ver dediler verdik, al dediler aldık. Neden veriyoruz, nereye veriyoruz sormadık. Nedir bu verdiğiniz diye acıklama yapılmadığı icinde, yanlış yaparız korkusuyla sormaya bile korktuk, Allah katındandır dediler aldık.

Sorgusuzca, sorgulamadan iman etmemiz gerektiği oğretildiği icin sorgulamadık, araştırmadık.

İşin en uzucu yani ise, rivayetler ayetlerin ustunu orter, kimisinin de hukmunu siler oldu. Daha acıkcası İslam dini, peygamberimizin bizlere tebliğ ettiği din olmaktan coktan cıktı, ataların dini oldu. Tıpkı gecmişte olduğu gibi.

Peygamberimizin mahşer gunu, benim ummetim Kur’an ı devre dışı bıraktılar diyecek olması da, nefsimizin duyguları arasında kaybolup gitti. Akıl devre dışı kalınca, gercekler gorunmez oldu.

Cok cetin bir donemden geciyoruz. Ya benim gibi inanacaksın, ya da sana hak tanımıyoruz zihniyeti, gunumuzde guc kazandı. İşimiz gercekten cok zor.

Dilerim Rabbimden, toplum olarak bu yanlışımızın farkına varırız. Kur’an ın ipine sarılıp, onun nuruyla nurlanan, hakka batıl karıştırmayan, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________