Vicdan, her insana guzel olan tavrı ve duşunceyi soyleyen, bir insanın sağlıklı muhakemede bulunmasını, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edebilmesini sağlayan manevi bir ozelliktir. Dindar, dinsiz, ateist, muhafazakÂr, laik her insan vicdanıyla birlikte yaratılmıştır. İnsanları birbirinden farklı kılan ise vicdanlarını hangi oranda kullandıklarıdır. Yani bir insan hırsızlık yaparken, cinayet işlerken, ahlaksızlık yaparken bunu vicdanı olmadığı icin değil, vicdanını kullanacak iradesi olmadığı icin yapar. Yoksa her insan ister Manhattan’da ister Tibet’te yaşıyor olsun vicdanıyla, nerede ne yapması gerektiğini gayet iyi bilir. Ama doğruyu biliyor olması insanın ahlaklı olması icin yeterli değildir. Ahlaklı olmak irade, akıl, sabır ve kararlılık gerektirir. Ve hepsinden onemlisi Allah korkusu ve tevazu gerektirir. Bu Allah’ın “Vicdanları kabul ettiği halde, zulum ve buyuklenme dolayısıyla bunları inkÂr ettiler” (Neml Suresi, 14) ayetinde bildirdiği bir sırdır.

Cevrenizde inanclı veya inancsız hangi insanla konuşursanız konuşun kimsenin savaşlardan, yokluklardan, acı ceken insanlardan, zulumlerden zevk aldığını gormezsiniz. Dindar veya dinsiz her insan diliyle zulme karşıdır. Ancak konu fiiliyatta zulme karşı olmaya gelince, işte burada asıl olan kişinin vicdanını nasıl kullandığıdır. Kimi kendisine dokunmadığı surece haksızlıklara karşı duyarsızdır, kimi haksızlıkların olduğundan bile habersizdir, kimi haksızlıktan muthiş rahatsız olur ama mucadele icin akılcı bir yol bulamaz, kimi bulduğu yolda bir noktaya kadar mucadele eder bir aşamadan sonra vazgecer. Kimi ise haksızlığı gorduğu anda once asıl sebebi teşhis eder, sonra bu sebebi ortadan kaldırmak icin en etkili yolu bulur, ustelik azminde ve şevkinde en kucuk bir azalma veya sarsılma olmadan haksızlığın tam anlamıyla son bulduğundan emin olana kadar gayret eder. İşte bu insan, vicdanını tam anlamıyla ve doğru kullanan insandır.

İnsanın vicdanını doğru kullanabilmesi icin, hayatının tek bir anında dahi vicdanının kendisine soylediğini duymazlıktan gelmemesi gerekir. “Ama biraz da mantıklı davranmalı” diyerek, menfaatine gore şekil almaması gerekir. “Tek akıllı ben miyim?” diyerek, yapılması gerekeni bile bile atalet icinde yaşamaması gerekir. “Benim yaptığımdan ne olur ki?” diyerek, zerrenin dahi okyanusta kıymeti olduğunu unutmaması gerekir. Kısacası, nefsinin her turlu oyununa ve aldatmacasına karşı uyanık ve dikkatli olmayı, bunların her birine temiz akılla gereken cevabı vermeyi bilmesi gerekir.
__________________