Prof.Dr. Osman CAKMAK
* Kıyamet hÂdisesi ile ‘karadelik cekim kuvveti’ arasında
nasıl bir munasebet kurulabilir?
* Devenin iğne deliğinden gecmesi ve zamanda geriye gitmek
nasıl mumkun hÂle gelebilir?
* Guneş’in batıdan doğmasına sebep olabilecek muhtemel tesirler…
Kur’Ân-ı Kerîm’de, kıyamet esnasında vuku bulacak hÂdiseler acıkca tasvir edilir. Âyetlerde kıyametin, sadece dunyayı değil, diğer gok cisimlerini de icine alan, kÂinat capında bir son olduğuna dikkat cekilir.
“Gok yarıldığı zaman; Yıldızlar parcalanıp etrafa sacıldığı zaman, Denizler birbirine katılıp tek deniz hÂline geldiği zaman.” (İnfitÂr, 82/1-3)
“Gun gelecek, gok şiddetle calkalanacak, Dağlar sur’atle yuruyecektir.” (Tûr, 52/9,10)
“Guneş durulup ışığı sonduğu zaman, yıldızlar yerlerinden duşup dağıldığı zaman; dağlar yurutulduğu zaman.” (Tekvîr, 81/1-3)
“Gun gelir, gok sahifesini, tıpkı kÂtibin yazdığı kÂğıdı durup rulo yapması gibi dureriz. Biz ilkin yaratmaya nasıl başladıysak, diriltmeyi de Biz gercekleştiririz. Bu uzerimize aldığımız bir vaaddir. Bunu gercekleştirecek olan da Biziz.” (EnbiyÂ, 21/104) .
Sebepler plÂnında, sağlam olarak catılmış bir duzeni dağıtabilecek ve cekim gucu dÂhil diğer kuvvetleri tesirsiz kılabilecek; gezegen ve yıldızları yorungesinden cıkarabilecek kuvvet ne olabilir?
Son yıllarda bilim adamları, ‘karadelik cekim kuvveti’nin boyle bir vazife gorebileceği ihtimali uzerinde durmaktadır.
“Kari’a; Nedir o kari’a? Kari’ayı, o kapıları doven ve dehşetiyle kalblere carpan o kıyamet felÂketini sen nereden bileceksin ki! O gun insanlar ucuşan kelebekler gibi şuraya buraya fırlatılırlar. Dağlar atılmış rengÂrenk yunlere donerler.” (Kari’a, 101/1-5)
“Gok yarıldığı zaman.. Yıldızlar parcalanıp etrafa sacıldığı zaman.. Denizler birbirine katılıp tek deniz hÂline geldiği zaman...” (İnfitÂr, 82/1-3)
Yukarıdaki Âyetlerde tasvir edilen hÂdiseler Yaratıcı’nın takdiriyle ‘karadelik cekim kuvveti’nin tesirine bağlanmış olabilir.
Konu ile alakalı resim icin tıklayınız.
Bir ateş kure uzerine oturduğumuz ve atmosferi meydana getiren gazların yercekimiyle arz etrafında tutulduğu bilinmektedir. Kuvvetli bir cekimle dunya atmosferinden ilk once kaybolacak şey, teneffus ettiğimiz hava olacaktır. Boyle bir durumda dış basıncın kalkmasıyla, buyuk olcude sudan (% 70) muteşekkil olan yeryuzundeki canlılarda ‘ic basınc’ galebe calacak ve canlılar parcalanacaktır.
Diğer gezegenlerin yanısıra Guneş Sistemi’ndeki iki ‘asteroid kuşağı’nda mevcut trilyonlarca gok cisminin (asteroid, meteor ve kuyruklu yıldızlar) arasında Kudret-i İlÂhî ile suregelen cazibe ipleri belki de karadelik cekim kuvveti tesiriyle koparılacaktır.
Kıyametin kopmasında geometrik cekim dengelerinin bozulmasına da rol verilebilir. Genel İzafiyet Teorisi’nde de gorulduğu uzere, goklerin uzay-zaman duzluğu, Kur’Ân’ın ifadesiyle, durulebilir ve bir kÂğıt gibi buruşturulabilir. Bu durumda da yıldızlar yerlerinden oynar ve dokulur.
Gergin bir ortu veya ağ, uzerine konan cisimlerin ağırlığı altında nasıl eğip bukuluyorsa, gokler de (uzay-zaman ağı) iclerine ‘yerleştirilmiş’ cok yoğun cisimler olan karadeliklere verilen vazifeyle eğilip bukulur, hatt yırtılıp catlar veya daha uygun bir tabirle delinir. Delinmenin mÂnÂsı fizik kanunlarının gecerliliğinin ortadan kaldırılmasıdır.
Galaksilerin merkezine konmuş karadeliklerin giderek buyuyeceği, sonunda galaksinin karadelik hÂline geleceği ve butun karadeliklerin birleşmesiyle kÂinatın toptan karadelik hÂlini alacağı tahmin edilmektedir.
Deve iğne deliğinden gectiğinde…
“Âyetlerimizi yalan sayanlara ve onları kabule tenezzul etmeyenlere gok kapıları acılmayacak ve deve iğne deliğinden gecmedikce onlar da cennete giremeyeceklerdir. İşte Biz, suclu kÂfirleri boyle cezalandırırız!” (A’raf, 7/40)
‘Devenin iğne deliğinden gecmesi’ ifadesi gokcisimlerinin karadeliklerdeki ‘tekillik’ denen kucucuk bir ‘noktadan’ gecirilmesini hatıra getirmektedir. Bu benzetme, karadeliğin yutma alanına giren koskoca bir kurenin; incelerek Âdeta bir ip hÂline gelebileceğini ve yutulan cisme gore cok kucuk kalan karadeliğin cekimiyle yutulabileceğini akla getirmektedir.
Guneş’ten yuzbinlerce defa buyuk bir gok cismi uzay-zamanın son derece bukulup cukurlaştığı karadeliklerde yutulmaya başladığında, bir topluiğne başı kadar boyutsuz bir nokta hÂline gelebilir.
Karadelik cekim kuvveti tesirinin en buyuk olduğu merkez bolge ‘olay ufku’ ile anlatılır. Karadelikler, icinde bulunduğumuz bu Âlemden başka uzaylara acılan ‘geciş kapıları’ olabilir. Bu durumda, farz-ı muhal karadeliğin icine duşen bir astronotun başına gelebileceklere bakalım.
Fez yolcusu ile saatlerimizi dikkatle ayarlıyoruz ve onu karadeliğin ‘olay ufkuna’ doğru uğurluyoruz. Astronot yavaş yavaş cekimin giderek arttığı olay ufkuna yaklaşırken onun saatinin daha yavaş işlediğini goruruz. Guneş kutlesi kadar bir karadelik cevresinde olay ufkuna biraz yakın bolgede bizim saatimiz 1 saniyelik bir zaman aralığını gosterirken, onun saati bu aralığı mesel 3,3 saniye gosterebilecektir. Cunku zaman orada daha ağır akmaktadır. Astronotumuz olay ufkuna biraz daha yaklaştığında, onun mesel 33 saniyesi (bir oncekinden on kat daha yavaş) bizim yine 1 saniyemize tekabul edecek, olay ufkuna tamamen girdiğinde ise, orada zaman artık donacak, saniyeler arasındaki zaman aralığı duracaktır.
Bu tasavvurî yolculuk acaba astronot acısından nasıl algılanır?
Uzay yolcusu olay ufkuna yaklaştıkca, zamanın ‘ağır’ işlediğini fark etmekle kalmaz, vucudunda garip bir uzama da gorebilir. Cekim vucudun uc noktalarında (ayaklar ve baş) daha şiddetli tesir gostereceğinden, astronot ‘Ne oluyoruz?’ demeye kalmadan, iplik gibi uzamaya başlar. Gittikce olay ufkuna yaklaşan astronot icin gecen saniye, kÂinatın bir ay, bir yıl, bin yıl sonrasını gosterir. Olay ufkuna bir adım kala, kÂinatın neredeyse butun geleceği astronotun 1 saniyesi icine sığar. Astronot, iğne deliği olan tekillik noktasına hızla suruklenir ve kendini oteki tarafta bulur. Bu bolgede, ışık hızının mutlak hız (kÂinattaki en buyuk hız) olduğu tezini esas alan ‘ozel izafiyet’ de gecerliliğini kaybeder. Cunku tekilliğe doğru yaklaştıkca, astronotun veya uzay gemisinin uzerine tesir edecek cekim o denli şiddetlenir ki, bu andan sonra hız artık ışık hızını da aşar. Işıktan da yuksek bir hız soz konusu olduğunda, butun illiyet prensipleri ve oncelik-sonralık munasebetleri artık gecersiz hÂle gelir. İşte o vakit ‘zamanda’ da geriye doğru gidebiliriz. Bu konudaki yorumlar şu şekildedir: Tekillik kuyusuna duşmekte olan biri, kÂinatın butun gecmişini goz acıp kapama suresi icinde yaşayabilir. Artık o bir zaman gezgini hÂline gelmiştir. Şimdiki zaman, gecmiş ve gelecek onun temaşası altına girmiştir. Tekilliğin iğne deliğinden o bir başka kÂinata gecmiş olabilir.
Guneş, batıdan doğacak (Cekim gucunun gariplikleri)
Fahrettin RÂzi tefsirinde, “Guneş durulup ışığı sonduğu zaman.” (Tekvîr, 81/1) Âyetindeki ‘kuvvirat’ kelimesine Hz. Omer’den gelen bir rivayete gore, ‘ışığını giderip karartmak’ mÂnÂsını verirken; İbn-i Abbas’tan gelen bir rivayete gore ise, Guneş’in durulmesini onun Arş’a katılması olarak yorumlar. Işığın durulmesi ve toplanmasında İlÂhî takdir fizikî Âlemde nasıl tecelli edebilir? Bilindiği gibi karadelik cekiminden sadece madde değil ışık da kurtulamamaktadır.
Peygamberimiz’den (sas) gelen haberlere gore; Guneş, Arş’ın altında bulunduğu bir sırada ona, olduğu yerden doğması emri verilecek ve o da buna gore batıdan doğacaktır. Kıyamet esnasında vuku bulacağı bildirilen Guneş’in batıdan doğması nasıl mumkun olabilir?
Dunya’nın kendi ekseni etrafındaki donuşu tersine cevirebilir mi? Bunda sebep rolu oynayacak mekanizma, karadeliğin yutulma tesirindeki bir gokcisminin (bu misÂlde Dunya’nın) yorungesinden cıkıp başıboş hÂle gelmesi (boylece donuşunun ters yone cevrilmesi) olabilir.
Guneş’i ters yonden doğuyor gosterebilecek bir durum da, karadeliğin muthiş cekim tesiriyle ışınların yon değiştirebilmesidir. Doğudan gelen ışınlar ters yonden cekilince batıya yoneleceklerdir. Kıyamet tasvirlerinde Guneş’in ışınlarının ‘durulup kaldırılması’ karadeliklere yaptırılacak bir iştir.
İmÂm-ı GazÂli Hazretleri, ‘Keşf-u Ulumu’l-Âhire’ risalesinde, kıyamet Âyetlerinin tefsirini yaparken kÂinat capındaki kıyamete dikkat ceker: “Allah, Sur’un ufurulmesiyle, Kıyametin kopmasını murad ettiği zaman bir de bakarsın ki, dağlar ucuşup bulutlar gibi yurumeye, denizler birbirine doğru karışmaya, Guneş durulup kararmaya, kÂinat birbirine girmeye, yıldızlar ipinden kopmuş tesbih taneleri gibi dokulup dağılmaya, gok değirmen taşı gibi donmeye, yer korkunc sarsıntılarla titreyerek deri gibi bazen gerilip bazen yayılmaya başlar. Oyle ki Allah, feleklerin gorevden azledilmesini emreder; yerlerde, semalarda ve hatt Kursi’de canını vermemiş hicbir canlı kalmaz. Ruhlu ise ruhunu teslim eder. Yer ve gokler sakinlerinden boş kalır.”
Bediuzzaman (ra) ise, kÂinatın hassas bir duzen icinde birbirine bağlanmış parcaları arasındaki ulvî rabıtalarda (cekim, elektromanyetik kuvvet, nukleer kuvvet vd) bir bozulma olacağına dikkat ceker ve kıyameti şoyle tasvir eder (sadeleştirilerek):
“Şu dunyanın can cekişmesini, Kur’Ân Âyetlerinin işaret ettiği surette hayal etmek istersen bak. Şu kÂinatın cuzleri, ince, ulvî bir nizam ile birbirine bağlanmış; gizli, nazik, lÂtif bir rabıta ile tutunmuş ve o derece bir intizam icindedir ki; gok cisimlerinden tek bir cisim, ‘Ol!’ emrine veya ‘Yorungeden cık!’ hitabına mazhar olunca şu dunya sekerata başlar. Yıldızlar carpışır, gok cisimleri dalgalanır, nihayetsiz feza-yı Âlemde milyonlar gulleler, kureler gibi buyuk topların muthiş sadaları gibi feryada başlar. Birbiriyle carpışarak, kıvılcımlar sacarak, dağlar ucarak, denizler yanarak, yeryuzu duzlenir. İşte şu olum ve can cekişme ile Kadîr-i Ezelî, kÂinatı calkalar, onu tasfiye edip, cehennem ve cehennemin maddeleri bir tarafa, cennet ve cennetin maddeleri başka tarafa cekilir, Âlem-i Âhiret tezahur eder.” (Sozler, s.498)
Kıyametin gercekleşme şekli nasıl olursa olsun, Kur’Ân’ın surekli vurgu yaptığı gibi, “Eğer dunyanın ecel-i fıtrîsinden evvel Ezelî İrade’nin izniyle hÂricî bir maraz veya muharrib bir hÂdise başına gelmezse ve onun SÂni-i Hakîm’i dahi fıtrî ecelden evvel onu bozmazsa, herhalde hatt fennî bir hesab ile bir gun gelecek ki: ‘Guneş durulup toplandığında, yıldızlar dokulduğunde, dağlar yurutulduğunde’ (Tekvîr, 81/1-3) mÂnÂları ve sırları, Kadîr-i Ezelî’nin izni ile tezahur edip, o dunya olan buyuk insan sekerata (olum dakikaları) başlayıp acib bir hırıltı ile ve mudhiş bir ses ile fezÂyı cınlatıp dolduracak, bağırıp olecek; sonra Emr-i İlÂhî ile dirilecektir.” (29. Soz, İkinci Maksad, Dorduncu Esas)
Burada maksadımız; Kur’Ân-ı Kerîm’in bir kere daha mu’cizevî yonuyle haber verdiği muazzam hÂdiseleri, yine Cenab-ı Hakk’ın bilimler vasıtasıyla insanlığa bahşettiği idrÂk zaviyesinden ele almak ve aklımıza yeni pencereler acmaktır. Vuku bulan ve bulacak olan hÂdiselerin gercek şeklini elbetteki ancak Allah (cc) bilir.
__________________
Karadelikler ve Muhtemel Kıyamet Tasvirleri
Dini Sohbetler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Karadelikler ve Muhtemel Kıyamet Tasvirleri
-
12-09-2019, 08:53:03