Bedduadan kacınılmalı, haksızı Hakk'a havale etmekle yetinilmeli


Okuyucum beddua etmekten de bedduaya uğramaktan da korkuyormuş. Buna rağmen hakkının yendiği yerlerde ofkeleniyor, kendine hakim olamayıp beddua etmeye başlıyormuş.

Bize sorusunu şoyle sormuş:

- Mecbur kalınca beddua mı etsem, yoksa beddua etmesem de haksızı Hakk'a havale etmekle yetinsem mi? Bazıları beddua edersen alacağın kalmaz, haksızı Hakk'a havale edersen alacağın baki kalır, diyorlar. Hangisi hayırlı olanı?

***

Gercekten de beddua konusu, uzerinde durulmaya layık muhim bir konudur. Meselenin icindeki incelikler bilinirse her ofkelenmede beddua yapma cesareti azalır, Hakk'a havale etme duygusu kuvvet bulur gibi geliyor bana.

Araştırmacı yazar Mehmet Dikmen arkadaşımız, Turdav Yayınları arasında cıkan (Peygamberimizin Dilinden Hayat Dersleri) kitabında bedduaya dair naklettiği hadisin genişce bir acıklamasını yapmış. Soruya cevap teşkil edecek bu acıklamayı buraya almakta fayda gordum.

***

Hazreti Aişe validemizin naklettiği bir hadisi şerifte Efendimiz (sas) Hazretleri beddua konusunda şoyle buyurmuştur:

- Her kim kendine haksızlık edene beddua eder (o da yapılan bedduanın cezasına dunyada ceker)se, ondan intikamını dunyada almış olur. Artık ahirette alacak bir hakkı kalmaz!.. (Tirmizi)

Evet, hayatımızda cok karşılaştığımız bu beddua konusunu birazcık derinlemesine incelediğimizde karşımıza farklı duaların cıktığını gormekteyiz. Mumin insan kendisine haksızlık yapıp zulmeden kimseye karşı, mağduriyetini gidermek icin once yargı yoluna başvurabilir. Hakkını hukuk yolundan arayabilir. Bu yol her zaman acıktır, burada bir sorun da yoktur. En once akla bu turlu hak arama gelir. Ancak yargıya başvuracak maddi gucu ve manevi desteği olmayan caresiz kimseler icin de iki şık vardır.

Birincisi, zalime beddua etmeyip sadece Allah'a havale etmekle yetinmek. Cezasını ister dunyada ister ahirette Allah'ın dilediği şekilde vermesini dilemek.

İkincisi de, Allah'a havale etmeyip doğrudan doğruya bedduada bulunarak, zalimin başına peşin olarak bir musibet ve cezanın gelmesini dilemek.

Baştan beddua etmez de, Allah'a havale etmekle yetinirse, zalimden alacağı haklar saklı kalır. Ahirette haklarının tumunu de alır.

Şayet Allah'a havale etmeyip de bir musibete maruz kalması icin beddua etmeyi secerse, Rabbimiz de bu bedduasını kabul buyurup zalimi dunyada cezalandırırsa ahirette alacağı bir hakkı kalmaz. Cunku yaptığı bedduasıyla intikamını dunyada almış olduğundan odeşmiş olurlar, ahirette alacağı bir hak kalmamış olur.

Resulullah (sas), beddua etmeyi uygun gormemiş, Allah'a havale etmeyi tavsiye buyurmuş, beddua ederek intikamını bu dunyada almaktansa, Allah'a havale ederek ahirete alacaklı gitmeyi işaretlemiştir.

Peygamberimizin, beddua etmeyi tavsiye etmemesinin bir sebebi de, masumlara duyduğu şefkati olmuştur.

Cunku beddua alan adam, başına gelecek musibetten sadece kendisi cezalanmakla kalmaz, coluk cocuğu, aile bireyleri, eş ve dostları da bedduadan zarar gorebilirler.

Bu yuzden masumları da belaya uğratan beddua tercih edilmemeli, hic olmazsa Allah'a havale etmekle yetinilerek ahirette alacaklı durumda kalınmalıdır.

Beddua alan adamın yakınlarının da zarar goreceğine dair Bediuzzaman Hazretleri'nden tarihî bir olay da şoyle nakledilir.

1948 yılında Afyon mahkemesinde hakkında yuze yakın yalan ve iftira dolu bir iddianame hazırlayan savcıya beddua etmeye niyetlendiği sırada hapishane bahcesinde oynayan kucuk bir kız cocuğu goren Bediuzzaman Hazretleri, bunun savcının kızı olduğunu oğrenince o masumun zarar gormemesi icin duşunduğu bedduadan vazgecer. Boylece cevrede bedduaya yonelmeme konusunda bir kanaat oluşur, hak hukuk tanımayıp, soz nasihat dinlemeyenleri Allah'a havale etmekle yetinirler, bedduayı, etki alanı geniş, tehlikeli bir dua olarak gorurler.

Zannederim okuyucum da bu bilgilerden sonra beddua etmeyi tehlikeli bulur, mecbur kalırsa haksızı Hakk'a havale etmekle yetinmeyi yeterli gorur.


AHMED ŞAHİN
__________________