Kur’an oyle bir nurlu ışık ki, ondan istifade etmek isteyenin, once gonul gozune, Kur’an ın gozluğunu takması gerekir.

Eğer gonul gozune Kur’an ın gozluğunu takmayıp, hakka batıl karıştırmışsa, onun nurundan istifade etmesi, gercekleri gormesi de, asla mumkun olmayacaktır.

Allah ilmini ancak, bu ilmin değerini bilmeyenlerden, ondan istifade etmek yerine, edindikleri velilerin kitaplarını rehber almaya kalkanlardan ilmini geri alır.

Bakın Allah, Kur’an icin ne soyluyor.

Enam 104: Gercekten Rabbinizden size bircok deliller geldi, artık kim gozunu acarda, onları gorurse kendi lehine, kim de korluk ederse, kendi aleyhinedir. Ve o durumda ben sizin bekciniz değilim.

Muhammed 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye duşunmuyorlar mı? Yoksa kalpler uzerinde o kalplerin kilitleri mi var?

Yaradan doğru yolu bulabilmemiz adına, bizlere bircok delili Kur’an ile gonderdiğini soyluyor. Lutfen dikkat ediniz, yalnız Kur’an. Kim gozunu acarda Rabbin sozlerini dinlerse, kendi lehine, kimde Rahmanın sozleri yerine, beşerin sozlerine kulak verirse, kendi aleyhinedir diyor.

Devamındaki ayette de, bizlere cok dikkat cekici bir ipucu veriyor Yaradan. Kur’an ayetleri uzerinde dikkatle ve itinayla duşunmemizi istiyor. Devamında ise cok daha duşundurucu bir soz soyluyor.
Ayetler uzerinde duşunup de, anlayamadığını soyleyenleriniz varsa, onların mutlaka kalpleri uzerinde kilitleri vardır diyor.
Bu uyarıdan ders alana ne mutlu.

Allah Kur’an ın ipine sarılarak, ayetler uzerinde duşunerek, asla Kur’an ın sınırlarını zorlamadan, orta yolu izleyen bir toplum olmamızı ister. Yine bakara suresi 42. ayetinde de bizleri bakın nasıl uyarır.

(BİLEREK HAKKI BATIL İLE KARIŞTIRMAYIN, HAKKI GİZLEMEYİN.)

Peki, bu sozden bizler ne anlamalıyız? Allah ın emrettiği Kur’an dışından, dine asla ilaveler yapmadan, inancımızı Kur’an ın ozunde yaşanması gerektiğini soyluyor Rabbimiz.

Fakat bizler ne yazık ki, Kur’an dışından oyle ilaveler yaptık ki dine, şimdi de neyin doğru neyin yanlış olduğunun ayrımını yapamıyoruz. Hurafeler oyle icimize girmiş ki, bunlar dinden değildir diyenleri, dinsiz ilan eder olmuşuz.

İslam dininin tek kaynağı ve sorumlu olduğumuz yalnız Kur’an dır. Bunu soyleyen Yaradandır, Kur’an dır bu gerceği goz ardı etmeyelim. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, Kur’an ın ipine sarılın diyorsa ayetinde, sizce İslam dininde, sorumlu olduğumuz başka kaynak olabilir mi?

Peygamberimizin sunnetini yani Kur’an ı yaşamına gecirme şeklini, gunumuzde sanki Allah ın hukumlerine ilave gibi gosterenler, şunu sakın unutmasınlar, Allah hukmune hic kimseyi ortak etmez diyorsa ayetinde, lutfen Rabbimize kulak verelim.

Peygamberimizin sunnetti farklı, Allah ın sunneti farklı gosterenler, dini bolen ve parcalayanlardır. Peygamberimizin sunneti, yaşamı Allah ın sunnetinin hayata geciriliş şeklidir. Bunları farklıymış gibi gosterenler yuzunden, bu din bolundu, parcalandı.

Rivayetler ve sanı dinde hukum koyucu asla olamaz, bunu unutmayalım. Elbette tamamen yokta saymak doğru olmaz. Her bilgi dikkatle araştırılmalı ve mutlaka Kur’an dan onay alınmalı ve oyle yararlanılmalıdır.

Eğer Kur’an din ve iman adına bizlere yeterli olmasaydı, peygamberimiz sağlığında, tıpkı Kur’an gibi bu bilgileri de yazdırıp, bizlere sağlıklı ulaşmasını sağlar, Rabbimizde bu bilgileri koruması altına alırdı.

Allah o gunku topluma, size indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu, bu Kur’an dan sonra hangi soze inanacaksınız diyorsa, bugun bizler bu ayetleri gormezden gelmemiz, bizleri Kur’an dan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Peygamberimiz sağlığında, hicbir hadis yazdırmamış, hatta yazımını yasaklamıştır. Once yasaklamış, daha sonra izin vermiştir diyenler, dort halife devrinde, hadis naklinin yasaklandığı konusunda verilen cabaları iyi araştırmalıdırlar.

Dikkat ederseniz hadislerin hitap şeklinde, genel olarak, peygamberimizin ummetine hitabı yoktur. Hepsi ikinci, ucuncu şahıslar tarafından duyduklarını, nakil yoluyla gunumuze ulaştırmışlardır. Bu cok riskli bir nakil şeklidir.

Dort halife devrini araştırdığımızda, bu yasağın devam ettiğini gormekteyiz. Ne zamanki kendi aralarında halife secilemedi ve İslam mezheplere bolundu, işte bundan sonra her mezhep, kendince doğru rivayet hadisleri toplamaya ve bu yonde imanlarını yaşamaya başladı. SİZCE BU YOLU ALLAH VE RESULU BİZLERE ONERİR Mİ?

Cok daha ilginci, hadislerin ilk toplanmaya başlandığı donemde, toplanan hadis sayısının, 500 kadar olduğu rivayet edilir. Gunumuzde ise milyonları gecmesi ve daha da ilginci, sayının gun gectikce artması, İslam ı bu bilgilerle yaşamanın, ne derece buyuk tehlikelerle dolu olduğunu gostermeye sanırım yetecektir.

Lutfen unutmayalım, Allah yalnız Kur’an ı koruması altına aldığını soyluyor. Birileri cıkıp ta, hayır yalnız Kur’an ı değil, peygamberimizin rivayet hadislerini de Allah koruması altına almıştır diyorsa, lutfen bu ve buna benzer sozlere inanarak, Allah ın ilminden uzaklaşmayalım.


Peygamberimizin yaşamı, hayata bakışı, bizler icin ornektir. Bu orneği verende Kur’an dır. Bu konuları doğru araştırmalı ve peygamberimizin hayata bakışını iyi oğrenmeliyiz. Allah elcisine verdiği gorev, yetki ve sorumluluk cok acık bir şekilde anlatılmıştır Kur’an da. Bunu doğru anlamalıyız. Hic kimse bu yetki ve sorumluluğa ilaveler yapamaz. Yapmaya calışırsa dinden uzaklaşır.


Yuce Rabbimiz ilmini, nasıl bu toplumdan geri alacağını, peygamberimizin Kur’an ın ozunu, amacını anlatan aşağıdaki rivayet hadisinden, ibretle okuyalım.

Okuyalım ki, icinde bulunduğumuz korkunc yanlışın farkında olalım. Doğru ve faydalı bilgiden kim faydalanmaz? Yeter ki Kur’an dan onay alsın. İşte peygamberimizin sunnetinden, o guzel sozlerinden, boyle faydalanmalıyız.

4108 - İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Allah ilmi (verdikten sonra), insanların (kalbinden) zorla sokup almaz. Fakat ilmi, ulemayı kabzetmek suretiyle alır. Ulema kabzedilir, oyle ki, tek bir Âlim kalmaz. Halk da cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur, onlar da ilme dayanmaksızın (kendi reyleriyle) fetva verirler, boylece hem kendilerini hem de başkalarını dalÂlete atarlar."
Buhari, İlim 34, İ'tisam 7; Muslim, ilm 13, (2573); Tirmizi, ilm 5, (2654).

O kadar guzel bir ornek ki, tamda gunumuz olaylarını, icinde bulunduğumuz acmazı ve yaptığımız yanlışları tarif ediyor. Gunumuzde, Âlim- ilim sahibi dediğimiz kişiler, bu orneğe ne kadar cok uyuyor.

Bu kişilerin, topluma karşı din ve iman adına konuşmalarına, sohbetlerine baktığımızda, Allah ın hic bahsetmediği, hukum vermediği o kadar cok konuları, bunlarda Allah katındandır, sorumluyuz dediklerini goruyoruz.

Televizyonlarda boy gosteren ve halkın sorularına cevap veren kişilerin soylemlerine bakıp, Kur’an ile karşılaştırdığımızda, ne yazık ki bu toplumun Âlim, ulema dediği kişilerden Rabbimizin Kur’an ilmini, geri aldığını acıkca goruyoruz.

HÂlbuki Rabbimiz acıklamadığı, hukum vermediği konularda konuşmamızı, nasıl HARAM kıldığını, bakın ayetinde nasıl acıklıyor.

Araf 33;De ki: "Rabbim, ancak şunları HARAM kıldı: "İğrenclikleri-gorunenini, gizli olanını-gunahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hicbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri soylemeyi."

Allah ayetinde cok acık bir hukum veriyor ve diyor ki, hakkında hicbir kanıt indirmediği konuları, Allah a nispet etmeyi ve Allah hakkında yani onun katından acıklama yapmadığı, detay vermediği konuları da soyleyip, konuşmamızı HARAM KILDIĞINI SOYLUYOR.


Değerli din kardeşlerim, lutfen Rabbin bu hukmu uzerinde bir an duşunelim. Allah Kur’an da acıklamadığı, detay vermediği halde, bunlarda Allah katındandır diyerek, televizyonlarda Âlim, din bilgini sıfatıyla konuşanların anlattıkları, sizce HARAMI tıka basa yemek değil midir?


İşte Allah ilmini, boyle geri alır toplumdan. İlimden bahseden ilimsizlerin ardına duşersek, Kur’an da her şey yazmaz diyerek, Allah ın hic bahsetmediklerine, bunlarda Allah katındandır diye inanırsak, BU TOPLUMDA NE İLİM KALIR, NEDE ÂLİM.

Toplum olarak Kur’an ı anlamaya caba harcamamız gerekirken, emin olmadığımız bilgilerin ardına duştuk, Kur’an ı rivayetlerle anlamaya calışıyoruz. Bu yanlışı yapanları uyarıp, bu bilgileri gelin Kur’an a soralım, ondan onay alalım dediğimiz de ise, sen bilmem kim Âlimden, ulemadan, şeyh efendiden daha iyimi bileceksin sozleriyle, emin olduğumuz Kur’an ın tarafında olmamız gerekirken, emin olmadığımız bilgilerin, kişilerin savunuculuğunu yapıyoruz. Allah bizleri affetsin.


Bizler eğer inancımızı Kur’an merkezli, Kur’an onaylı yaşamayıp, sanı ve emin olmadığımız rivayetler uzerine yaşarsak, Âlim, ulema zannettiklerimizin, bataklığında boğulup gideriz. Her bilgiden elbette yararlanmalıyız, ama bir şartla. Kur’an onay veriyorsa, onun iznini alıyorsak.

Yaptığımız ibadetlerimizin, Rahmana yaptığımız dualarımızın kabul edilmesini, karşılık bulmasını istiyorsak, Kur’an dan başka rehber edinmeden, onun ipine sarılmalıyız.

Din ve iman adına takip edilecek ilim yalnız Kur’an dır. Aramızda bolunerek, eğer din adına farklı şeyler soyluyorsak, ilimden uzaklaşmışız demektir. Bakın Yaradan bu konuda nasıl uyarıyor bizleri.


Allah acıkca bilgiye yani ilme dayalı, ayrıntılı acıkladığımız bir kitap indirdik diyor ayetinde.

Araf 52: Gercekten, onlara inanan bir toplum icin yol gosterici ve rahmet olarak, bilgiye dayalı ayrıntılı acıklamalarda bulunduğumuz bir kitabı ulaştırmıştık.

Peki, bizler bu kadar acık ayetler dururken, nasıl bir saygısızlık yapıyoruz Allah ın ilmine? Kur’an ı herkes anlayamaz, Kur’an da her konu detaylı acıklanmamıştır diyoruz. İşte boylece bizler, bunlara inandığımız icin, kendi ellerimizle Allah ın ilminden uzaklaşıyoruz. İlimsiz, rehbersiz bir toplum oluyoruz.

Allah dayanılacak, yardım istenecek veliniz yalnız benim diyorsa, yardımı, şefaati yalnız Allah dan dilemeliyiz. Butun şan ve şerefimizin Kur’an da olduğunu soyluyorsa Yaradan, sizce o kitapta her bilgi, detaylı ve acık anlatılmayıp, anlaşılması zor olabilir mi?

Enbiya 10; And olsun, size oyle bir kitap indirdik ki, butun şan ve şerefiniz ondadır. HÂl akıllanmayacak mısınız?

Gonul gozleri acık olup, tum gercekleri gorenlere ne mutlu.

Dilerim, Allah ın gercek ilmi ile gonlunu aydınlatan, Rabbin halis kullarından oluruz. Yine dilerim, imanını hurafe ve sanı ile değil, eğriyi doğrudan ayıran, Allah ın nuru FURKAN ile yaşayan, kulları arasında oluruz.

Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________