
Bekleyenler var... Amansız hastalığın pencesinde kıvranırken, hasta yatağında hayata tutunmak icin bir umut bekleyenler, bir ses bekleyenler var... Gizli gizli Rabbine yakarıp, dualarının bu seste yankı bulmasını isteyenler...
Bir yolcuyu bekleyenler vardır bazen, yada yola cıkmak icin bekleyenler... Kabirde kıyameti bekleyenler var; ya cennet bahcesinde, ya da cehennem cukurunda… Bu ikincisinden ALLAH'a sığınırız.
Kabre girmek icin sıra bekleyenler… acele etmeyin nasıl olsa sıra size de gelecek, kime gelmemiş ki! Olumu kendine yakıştıramazken insanoğlu, nasılda ansızın yakalanıveriyor hic de beklemediği bir anda...
Şu hayata dair beklentileri olanlar, farklı beklentiler icine girenler… Hayatın akışı icerisinde, beklentilerinin hangi doğrultuda olduğunu iyi idrak etme temennisinde olmalılar. O'nun, yani Yuce Yaratıcının rızasının hangi işlerde ve zamanlarda olduğunun bilinci icerisinde bir lutf-u ilahi olan şu mubarek "namaz" ve bu mustesna buluşmanın "vaktini" beklerken, bu mubarek anların bizlere kazandıracağı manevi boyutunu, bir arınma vesilesi yapanlara aşk olsun!
Abdullah b. Omer (ra) anlatıyor: "Rasûlullah (sav) ile beraber akşam namazını kıldık. Cemaatin bir kısmı gittiler, bir kısmı da ibadete devam ettiler. Bir ara Rasûlullah (sav) nefes nefese, eteklerini sıvamış, koşarak geldi ve şoyle buyurdu:
"Mujdeler olsun size! Rabbiniz goğun bir kapısını actı. Kullarıma bakın! Bir farz namazı kıldıktan sonra diğerine hazır bekliyorlar" buyurarak, sizinle meleklere ovunuyor." (İbn Mace)
İşte bu bekleyiş, bu kutlu zaman dilimi, hayatın gulistana donduğu demlerdir. Rengarenk ciceklerin, dağılıp savrulan yapraklarını bir araya topladığı anlar, corak toprakların suyu beklediği gibi… sonra, yağmurun bardaktan boşanırcasına bir bahar akşamında toprağa yansıması gibi… "ey bana Yuceler Yucesi Rabbimden lutfedilen muhteşem namaz seni bekliyorum" demeyi ne cok isterdim. Bu ozlemimizi her iki namaz vakti arasına sığdırmayı bahşetsin bize Yaratan.
Namaz, Muminin hakiki hurriyete kanatlanışını ifade eder. Her turlu maddi kayıtlardan ve prangalardan kurtuluşunu, maddi sınırların otesinde manevi Âlemlere seyrini gercekleştirir. Mumin, bir ‘hayy’, ‘lÂyemut’ (olmez) ve Samed olan ALLAH'ın huzuruna yukselirken, Namaz'la hakiki hurriyetin hazzını yaşar...
Ya ezanlar... Şu mubarek ezanlar da birer hurriyet cağrısı değil midir?Kollarını semaya uzatmış muhteşem mabetlerden yankılanan, gunde beş vakit "ALLAH-u Ekber!" nîdasının ardından, vaktin geldiğinin ve bu kutlu davete icabet etmenin heyecanını yaşarken… Her "hayyaale'l felÂh” cağrısının ozunde, "dunya zindanından, gunah bataklarından kurtuluşa geliniz!" davetini duyarız an be an. Her namaz vaktinde yeni bir şevk ve neşve ile Hakka boyun eğmenin onurunu yaşar Muslumanlar…
İnsani ve ahlaki duyguların on plana cıktığı bir mağfiret, bir bağışlanma vesilesi ve kulluk gibi muhteşem bir payenin tezahuru bu bekleyişler…
Gunde beş vakit Yaratıcı ile muhatap anı, insana varlık idrakini tattıran, hayatın otesine pencereler acabilmemizi sağlayan ve gafletten uyanmaya sevkeden bu mustesna kutlu dakikaları, her dem iştiyakla bekleyenlerden oluruz inşaallah.
__________________