Hz. Omer, Medine’den cok uzaklarda, İran’da olan askerlerini gorduğu halde, hemen yanındaki katilini neden goremedi?
Hz. Omer'in halifelik yıllarıydı. Takvimler hicretin yirmi ucuncu yılını gostermekteydi. Halife her Cuma olduğu gibi, o Cuma da Medine'de Mescid-i Nebevi minberinde hutbedeydi. Orada konuşurken, bir ara sozleri arasında şoyle dedi:
“YÂ sÂriyetu el-cebele, el-cebele !” (1)
“…….?!”
“…….?!”
Mescittekiler soran gozlerle birbirlerine baktılar. SÂriye, İran'da devam eden fetihlerde gorevli bir komutandı. Hz. Omer SÂriye b. Zenim'i, DÂr-ı İbkird ve Fesa bolgesine komutan olarak tayin etmişti. Bu iki yer İran topraklarındaki iki bolgenin adıydı. Şimdi o, Medine'den SÂriye'ye sesleniyor ve ona hemen dağa cekilmesini soyluyordu. Oysa SÂriye ile arasında cok buyuk bir uzaklık vardı. Hz. Omer hutbede niye boyle demişti? Bu farkında olmadan ağzından kacan bir soz muydu, yoksa SÂriye'nin durumunu gorup ona bir ikaz da mı bulunmuştu?
Aradan birkac hafta gecince Medine'ye bir elci geldi. Elciyi, komutanı SÂriye Medine'ye gondermişti ve elcinin yanında bir fetihname bulunmaktaydı. Elci o Cuma gunu savaşta olanları anlatınca durum acıklığa kavuştu: Hz. Omer'in minberden emir verdiği gun, SÂriye'nin askerleri Sasani Devleti gucleriyle carpışıyordu. Cuma vaktinde savaş sırasında SÂriye, Hz. Omer'in şu sozlerini ve emrini duymuştu
“Ya SÂriyetu, el-cebele, el-cebele!”
Duydukları uzerine şaşırmıştı ama yine de, emredileni yerine getirmek icin askerin sırtını yakındaki dağa vermiş ve sonunda zaferi kazanmıştı.
Burada birkac nokta dikkati ceker:
1- Oncelikle, Allah'ın ona keşfetmesiyle Hz. Omer hutbe sırasında SÂriye'nin harp sahasını ve sıkıntılı halini gormuştu. Ona emir vermiş ve emri SÂriye'ye işittirilmişti. SÂriye'nin elcisi emri duyup dinlemekle muzaffer olduklarını soyluyordu.
Olay neleri gosterir? Bu durum, kerÂmetkÂrane kumanda etmekdir ve Hz. Omer'in keskin nazarlı ve yuksek bir veli olduğunu gosterir. Bir başka acıdan, bu keramette bir tayy-ı mekÂn (mekÂnı durmek, aradan kaldırmak ve gecmek) soz konusudur.
İşte bu olayla ilgili olarak akla gelen soru şudur:
“Aynı Hz. Omer Medine'de yaşayan ve onu oldurecek olan katili Firûz'u neden goremedi ve tehlikeyi anlayamadı? O keskin velayet bakışı burada neden kÂr etmedi?”
Benzer bir soru Hz. Yakub'a şoyle sorulmuş:
“ Mısır'dan Kenan'a gonderilen, sana doğru gelen Yusuf'un gomleğinin kokusunu uzaktan duydun. Yusuf'u kardeşleri kuyuya attığında o yanı başındaki kuyudaydı. Nicin onu kuyuda goremedin ve yakında kukusunu duymadın?”
Hz. Yakup şoyle cevap vermiş:
“Bizim halimiz şimşeklere benzer. Bazen yuksekten her tarafı gorur gibi oluruz, bazen de ayağımızın ustunu goremeyiz.” (2)
Hz. Yakup ne guzel cevap vermiş. Karanlık gecede şimşek cakınca bir an her yer aydınlanır ve gorunmeyen şeyler gorunur. Ama karanlık geri donunce insan en yakındaki şeyleri de goremez.
Rasulullah da tayy-ı mekÂnla, Kudus'teki, Mescid-i Aksayı, Mekke'de onunde gibi gorup muşriklere tarif etmişti. (3) Hz. Omer de keramet olarak benzer bir durum yaşıyordu. O da tayy-ı mekÂnla SÂriye ordusunun durumunu gormuş ve ona sırtını dağa vermesini emretmişti.
Hz. Peygamber bir acıklamasında tayy-ı mekÂn konusunda şoyle diyordu:
“Şuphesiz Allah, arzı (yeryuzunu) benim icin durup devşirdi; ben de, doğularına batılarına bakıp gordum. Muhakkak ummetimin hÂkimiyeti (yonetimi) yeryuzunden, bana durulup toplanan yerlere kadar ulaşacaktır.” (4)
2- Ayet-i Kerime şoyle der:
“Siz ancak Allah'ın dilemesi ile dileyebilirsiniz.” (İnsan Sûresi, 30)
Demek her şeyde ilahi meşiet//dileme asıldır. Her ne kadar insanlar iradelerinde hur, yaptıklarında ozgur iseler de, her şeyde kader hÂkimdir. O dilemeyince insan dileyemez, kader konuşunca irade susar. Bu ve benzer ayetlerde gectiği gibi Allah'ın meşîet ve iradesi olmadan hidayet mumkun olmadığı gibi, menfaatleri elde etmek ve zararlardan sakınmak da mumkun değildir. Butun bunlar kulun iradesi ile birlikte Allah'ın dilemesi ile olur. Cunku o, kimin hidayete layık ve mustahak olduğunu bilir. İlim ve hikmeti ile ona hidayet yollarını acar ve onun sebeplerini hazırlar. Kulun başına gelen her şeyde durum boyledir. Hicbir hadise onun dilemesi dışında değildir.
3- “Gaybı Allah’tan başkası bilemez” mealindeki ayetler (Bkz. Haşr, 23; Enam, 59; Neml, 65) ayetler şunu acıklamaktadır: Veliler, Allah tarafından bildirilmezse gaybî şeyleri bilemezler. Keramet sahibi sahabe ve velilerin hasımlarının hallerini bilmemeleri, birbirleriyle mubareze etmeleri ve aşere-i mubeşşerenin aralarında cıkan savaşlar da bunu gostermektedir. Fakat iki veli, birbirlerini inkÂr etmekle makamlarından da duşmezler. Şu halde, Hz. Omer'le ilgili iki duruma bu noktalardan bakmak ve değerlendirmek gerekir.
Dipnot:
1- “Ey SÂriye, dağa, dağa cekil!” Taberî, Tarihu’l-Umem ve’l-Mulûk, 2:380; Ebû Nuaym, ed-DelÂil, 3:210,211; Beyhakî, DelÂilu’n-Nubuvve: 6:370; Suyûtî, TÂrihu’l-HulefÂ, s.128; İbni Kesîr, el-BidÂye ve’n-NihÂye, 7:131.
2- SÂdi-i ŞirÂzî, Gulistan
3- Buharî, MenÂkıbu’l-EnsÂr: 41; Tefsîru Sûre: 17; Muslim, İmÂn: 276, 278, Tefsîru Sûre: 17; Musned, 1:309, 3:377; Kadı IyÂz, eş-ŞifÂ, 1:191.
4- Muslim, Fiten: 19, 20; Ebû DÂvud, Fiten: 1; Tirmizî, Fiten: 14; İbni MÂce, Fiten: 9; Musned, 4:123, 278, 284.
__________________
Hz.Omer, katilini neden goremedi?
Dini Sohbetler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Hz.Omer, katilini neden goremedi?
-
12-09-2019, 08:43:04