Ahir zaman, dunyanın son donemlerini ifade eden bir tanımdır. İslam inancına gore, kıyametten onceki bu son donemde insanlık once buyuk bir bozulma ve dejenerasyon ile karşı karşıya kalacaktır. Haksızlığın, zulmun, aclığın ve yoksulluğun, ahlaki cokuntunun, savaşların ve catışmaların, kargaşa ve anarşinin arttığı bu karanlık donem, insanların din ahlakına yonelmeleriyle son bulacaktır. Yokluğun yerini bolluk, haksızlığın ve zulmun yerini adalet ve anlayış, anarşi ve kargaşanın yerini huzur ve guven alacak; dunya tarihte hic olmadığı kadar guzellik ve bereket icinde olacaktır. Allah, dunyanın aydınlığa ve berekete kavuşması icin Hz. İsa'nın yeniden dunyaya gelişini ve "Mehdi" (hidayete ermiş, hidayet bulmuş) sıfatını taşıyan kutlu bir şahsı vesile kılacaktır. Tum bunlar, bize Peygamber Efendimiz (sav) tarafından mujdelenen, Kuran'da da işaret edilen cok değerli mujdelerdir.

Ahir zamanın alametlerinin neler olduğunu, bu donemde gelecek olan Hz. Mehdi'nin ozelliklerini, Hz. Mehdi geldikten sonra yeryuzunde ne gibi değişimlerin olacağını ve Hz. İsa'nın yeryuzune gelişini daha once yayınlamış olduğumuz kitaplarımızda detaylı olarak incelemiştik. (Detaylı bilgi icin bkz. Hz. Mehdi'nin Cıkış Alametleri ve Ozellikleri, Mehdi ve Altıncağ, Peygamberimiz (sav)'in Dilinden Hz. Mehdi, Kıyamet Alametleri, Altıncağ, Ahir Zaman ve Dabbet'ul Arz, Hz. İsa'nın Geliş Alametleri, Ahir Zamanı Bediuzzaman ile Anlamak, Harun Yahya) Bu kitabımızda ise, Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim'de yer alan Hz. Mehdi'nin cıkış donemi olan ahir zaman alametlerine yer vereceğiz. Ayrıca Musevilerin "Olam Ha-ba" (Beklenen Dunya), İsevilerin "Milenyum" (Binyıl) olarak ifade ettikleri, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in ise "Altıncağ" olarak adlandırdığı, din ahlakının hakimiyet doneminin ozelliklerini inceleyeceğiz.

Musevi kaynaklarda tarif edilen, gerek ahir zamanda Hz. Mehdi'nin cıkacağı donemin alametleri, gerekse Hz. Mehdi'nin hakimiyetindeki Altıncağ donemi, İslami kaynaklarda yer alan tasvirlerle buyuk bir benzerlik taşımaktadır. Her iki dinde de, insanların din ahlakından uzaklaşacakları; bu nedenle pek cok zorluk ile karşılacakları; sıkıntılı bir donemin ardından, guzel ve aydınlık bir donemin başlayacağı ifade edilmektedir. Aynı şekilde, İncil'de anlatılan ahir zaman alametleri ve din ahlakının hakim olacağı donemle ilgili acıklamalardan onemli bir kısmı, İslami kaynaklarla uyum icindedir.

Bu kitapta Kuran ayetleri, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadis-i şerifleri ve İslam alimlerinin acıklamalarına ek olarak, Tevrat ve İncil'den bolumlere yer vererek, Hz. Mehdi'nin cıkışından onceki donemin alametlerinin, gunumuzun şartlarını ne kadar yansıttığına birlikte şahit olacağız.

Ayrıca kitapta, Tevrat'ta bahsi gecen ve hakimiyet vadedilen Ben-i İsrail (İsrailoğulları) kavminin, aslında Mehdi cemaati olduğu acıklanmakta; Mehdi cemaatini asıl belirleyecek olanın hangi soydan gelindiği değil, samimi iman olduğu vurgulanmaktadır. Mehdi (as) ve cemaati, Allah icin yaptıkları faaliyetlerdeki başarıları ile tanınacaktır. Allah dinini hakim kılmak icin kaderde kimi vesile kılarsa, bu sıfata vakıf olacak olanlar da onlar olacaktır.

Gercek din ahlakının tum dunyaya hakim olması ve bu sayede insanların her turlu maddi manevi sıkıntıdan kurtulmaları, tum iman edenlerin temennisidir. Mehdi (as)'ın cıkışı oncesindeki alametlerde goruleceği gibi, yaşanılan pek cok olay, asırlardır beklenen bu mubarek donemin yaşanmaya başladığını gostermektedir. Tum muminler gibi bizim de duamız, Allah'ın bizlere din ahlakının yeryuzune yayılması icin yurutulecek fikri mucadeleye katkıda bulunma imkanı vermesi ve bizleri de bu kutlu doneme şahit kılmasıdır.

Mehdi (as)'ın Cıkışı Tum Kutsal Kitaplarda Mujdelenmektedir

Dunyanın sonundan evvelki donem yani "ahir zaman", Allah'ın tum kutsal kitaplarında bildirdiği bir dizi alametler icermektedir. Fitne ve kargaşanın en şiddetli şekilde yaşandığı, din ahlakından alabildiğine uzaklaşıldığı ve dejenere hayatın en ileri seviyelere ulaştığı bu ozel donemde, Rabbimiz "hidayet verici" sıfatıyla Hz. Mehdi'yi gonderecektir. Allah'ın bu onemli vazife icin gonderdiği Hz. Mehdi, imanındaki samimiyet, guclu Allah sevgisi ve korkusu ile tum dunyanın hidayetine vesile olacaktır. Allah'ın dilemesiyle Hz. Mehdi, kaderinde yazılı olan bu ustun gorevde mutlaka başarılı olacak ve din ahlakını tum dunyada hakim kılacaktır.

İşte bu nedenle Hz. Mehdi'nin zuhuru, dunya tarihinin en buyuk olayıdır ve bu buyuk olaya butun kutsal kitaplarda işaret edilmektedir. Hz. Mehdi'nin gelişi sadece Peygamber Efendimiz (sav) zamanından beri değil; binlerce seneden beri bilinen ve beklenen bir mujdedir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, Hz. Mehdi'nin zuhurunun, butun Allah'ın vahyi olan tum kitaplarda haber verildiği şoyle bildirilmektedir: Naim buyurdu ki: Ben Mehdi'yi Peygamberlerin suhufunda (sahifelerde; Adem, Şit, İdris ve İbrahim peygamberlere indirilen sahife şeklindeki kitaplarda) şoyle bulurum: "Mehdi'nin amelinde ne zulum ne de ayıp yoktur." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 21)

Peygamberlere dair olan kitaplarda, "Mehdi'nin işi zulum ve kotuluk değildir" şeklinde işaret edilmiştir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)

İbni Munavi diyor ki: "Danyal (a.s.)'in kitabında şoyle yazılıdır." Sufyanlar 3 tanedir, Mehdiler de 3'tur. 1. Sufyan cıkıp adı sanı yayıldığında ona karşı 1. Mehdi, 2. Sufyana karşı 2. Mehdi, 3. Sufyana karşı da Hz. Muhammed Mehdi cıkacak ve Allah-u Teala daha once fesada uğrayanları ve iman ehlini onunla kurtaracaktır. Sunnetler onunla ihya edilecek bidat ateşleri de onunla sonecektir. Onun zamanında insanlar aziz olacak ve kendi muhaliflerine galip geleceklerdir. Guzel bir hayat surulecek, yer ve gok bereketini artıracak, bu durum 7 yıl surdukten sonra Mehdi vefat edecektir. (Bu hadis Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Suleymaniye Kutuphanesi'nde bulunan el yazılı bir nushasında mevcuttur.)

Bu hadislerden anlaşılıyor ki; Mehdi konusu, butun hak dinlerin kitaplarında yer almıştır. Tevrat ve İncil'de de, Hz. Mehdi'nin geleceği, vasıflarının ne olacağı, faaliyetleri vesilesiyle gercekleşecek din ahlakının hakimiyet donemi, binlerce yıl oncesinden bildirilmiştir. Her ne kadar gunumuzde tahrif olmuş halleri bulunsa da, Tevrat ve İncil'in bozulmadan kaldığına husn-u zan ettiğimiz, Kuran ayetleri ve Peygamberimiz (sav)'in hadisleri ile mutabık bolumlerinde, bu izahlar gorulmektedir.

Allah'ın vahyi kitaplarda, binlerce yıl oncesinden Hz. Mehdi'nin cıkışı ile ilgili tariflerin olması, bu olayın cok onemli olduğunun bir başka delilidir. Ahir zamanda, kıyamete yakın bu donemde, Allah'ın son uyarıcı ve mujde verici olarak gonderdiği elcisi Hz. Mehdi'nin vasıflarını ve faaliyetlerini bilmek son derece onemlidir. Ayrıca bu hayati konudan herkesi haberdar etmek ve bu mubarek şahsın manen destekcisi olmak, tum iman edenlerin uzerine duşen onemli bir sorumluluktur.

Hz. İbrahim'in Hanif Dinine Uymak

Muslumanlar ve Kitap Ehli -Museviler ve Hıristiyanlar- farklı şeriatlara sahiptir. Ancak gerek Musevi ve Hıristiyanlardan gerekse Muslumanlardan samimi olarak iman edenler, aynı temel değerlere gore yaşarlar: Allah'a kesin bir bilgiyle iman etmek; Allah'a hicbir şeyi şirk koşmamak; Allah'ın rızası, rahmeti ve cenneti icin yaşamak. Tum toplumlar Allah'ın kendilerine emrettiklerini eksiksiz olarak yerine getirmekle ve Allah rızası icin Rabbimiz'e gonulden teslim olup hayır işlerinde yarışmakla sorumludurlar. Allah'ın varlığına ve birliğine inanan, kesin bilgiyle ahirete iman eden ve salih amellerde bulunan her uc İlahi dinin mensupları da, aslında Rabbimiz'in Hz. İbrahim'e indirmiş olduğu hak dine uymaktadırlar.

Hz. İbrahim, Allah'ın kendisini dost edindiği mubarek ve seckin peygamberlerden biridir. Gonderildiği toplumu, Allah'a şirkten vazgecerek, Bir ve Tek olan Rabbimiz'e iman etmeye davet etmiş; samimiyet ve guzel ahlakı ile tum iman edenlere ornek olan, salih bir kuldur. Kuran'da Allah iman edenlere, Hz. İbrahim gibi gonulden teslim olup sadece Kendisi'ne iman etmelerini bildirmiştir:

İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha guzel dinli kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)

Kuran'da Hz. İbrahim'in dininin "hanif" bir din olduğu bildirilmektedir. Hanif kelimesi, "Allah'ın emrine teslim olup, Allah'ın dininden hicbir konuda donmeyen, ihlaslı kişi" anlamındadır. Bir ayette Rabbimiz, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'e, Hz. İbrahim'in hanif dinine uymasını şoyle bildirmiştir:

Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, muşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 123)

Hz. İbrahim'den sonra gelen oğulları, torunları ve onun soyundan olan diğer salih muminler, Allah'ın Hz. İbrahim'e vahyettiği hak dine uymuşlardır. Bu gercek Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilmektedir:

Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yuz cevirir? Andolsun, Biz onu dunyada sectik, gercekten ahirette de o salihlerdendir. Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şuphesiz Allah sizlere bu dini secti, siz de ancak Musluman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) Yoksa siz, Yakub'un olum anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlah'ı olan tek bir İlah'a ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 130-133)

Yukarıdaki ayetlerden de anlaşıldığı gibi "Musluman" kelime olarak "Allah'a teslim olan kişi" anlamındadır. Hz. İbrahim'in "hanif" dini, Allah'a teslim olan Museviler, Hıristiyanlar ve Muslumanlar arasında ortak bir kelimedir. Hz. İbrahim'e iman, ona duyulan sevgi ve saygı, Museviler ve Hıristiyanlar icin olduğu gibi, Muslumanlar icin de son derece onemlidir. Ancak unutmamak gerekir ki, Allah'a olan coşkulu imanı, derin sevgisi, Rabbimiz'in butun emirlerine gonulden boyun eğişi, itaati ve ustun ahlakı ile tum inananlara ornek kılınmış olan Hz. İbrahim'e en yakın olanlar, hic şuphesiz, ona ve tebliğ ettiği ahlaka uyanlardır. Rabbimiz Kuran'da şoyle buyurmaktadır:

Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mu'minlerin velisidir. (Al-i İmran Suresi, 68)

Dolayısıyla Allah'a gonulden iman eden Musevi ve Hıristiyanların, Hz. İbrahim ve ona uyan salih muminler gibi, yalnızca Allah'a yonelip donmeleri; Hz. İbrahim'in gosterdiği guzel ahlakı, samimiyeti ve derinliği ornek almaları gerekir. Şuphesiz inananların peygamberlere olan sevgilerini, itaatlerini ve yakınlıklarını gostermelerinin en guzel yollarından biri, onlar gibi salih olmak icin caba gostermektir. Muslumanlar ise, Rabbimiz'in Kuran'da emrettiği gibi, tum peygamberlere indirilenlere aralarında hicbir ayrım yapmadan iman etmektedirler.

Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hicbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız. (Bakara Suresi, 136)

Ayrıca şunu da hatırlatmak gerekir ki, tarih boyunca tum peygamberler Allah Katında hak olan tek bir din ahlakını insanlara tebliğ etmişlerdir. Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Nuh, Hz. Şuayb ve diğer peygamberlerin hepsi, insanları bir ve tek olan Allah'a katıksızca iman etmeye, yalnızca O'nun rızası icin yaşamaya ve O'nun emirlerini yerine getirmeye davet etmişlerdir. Bir ayette şoyle bildirilmektedir:

O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa duşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin icin de teşri etti (bir şeriat kıldı)... (Şura Suresi, 13)

Gorulduğu gibi, Yahudilere ve Hıristiyanlara -bazı hukum farkları olmakla birlikte- indirilen din ozunde aynıdır. Her uc dinin mensupları da, aslında Hz. İbrahim'in torunlarıdır. Yahudi ve Hıristiyanlar da tıpkı Muslumanlar gibi, hic şirk koşmadan Hz. İbrahim'in hanif (Tevhid; tek bir Allah'a inanıp yalnızca O'na kulluk etmek) olan dinine uymakla yukumludurler. Bir Kuran ayetinde Rabbimiz, tum iman edenlere Hz. İbrahim'in dinine uymakla yukumlu olduklarını şoyle bildirmektedir:

Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O muşriklerden değildi." (Bakara Suresi, 135)

Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarında yer alan pek cok ifade, emir ve ahlaki yukumluluklerin (dejenere olmamış kısımlarının) Kuran-ı Kerim ile son derece mutabık olması da onemli bir işarettir. (Detaylı bilgi icin bkz, Gelin Birlik Olalım, Harun Yahya)


Ahir Zamanda Yeryuzune Din Ahlakı Hakim Olacaktır

Allah, Kuran'da hak din olan İslam ahlakını tum dunyaya hakim kılacağını, inanan kullarına guc ve iktidar vereceğini vadetmiştir. Allah'ın izniyle gercekleşecek olan bu vaad, Kuran'da şoyle bildirilmektedir:

Allah, icinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vadetmiştir: Hic şuphesiz onlardan oncekileri nasıl 'guc ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryuzunde 'guc ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri icin secip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra guvenliğe cevirecektir... (Nur Suresi, 55)

Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla sondurmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş gormese bile. Elcilerini hidayet ve hak din uzere gonderen O'dur. Oyle ki onu (Hak din olan İslam'ı) butun dinlere karşı ustun kılacaktır; muşrikler hoş gormese bile. (Saf Suresi, 8-9)

Ağızlarıyla Allah'ın nurunu sondurmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Muşrikler istemese de O dini (İslam'ı) butun dinlere ustun kılmak icin elcisini hidayetle ve hak dinle gonderen O'dur. (Tevbe Suresi, 32-33)

Kuran'da bildirildiği gibi, İslam ahlakının hakimiyeti Allah'ın bir vaadidir. Rabbimiz bu vaadini muhakkak yerine getirecektir. Yeryuzune hakim olacağı bildirilen din ahlakı, Rabbimiz'in Katında hak olan din ahlakı olacaktır. Bu dinin Hz. İbrahim'in hanif olan dini, yani İslam ahlakı olduğu ise, son hak kitap olan Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir:

Hic şuphesiz din, Allah Katında İslam'dır... (Al-i İmran Suresi, 19)

Ayrıca Kuran'da, mumin toplulukların başlarında, mutlaka bir lider bulunduğu da bildirilmektedir. İcinde bulunduğumuz bu donemde -ahir zamanda- ise, Peygamberimiz (sav)'in mutevatir hadislerinde bildirildiği gibi, İslam ahlakının hakimiyetinde muminlerin lideri, "Hz. Mehdi" olacaktır.

Pek cok hadiste, Hz. Mehdi'nin adının Peygamberimiz (sav)'in adına "muvafık" yani "uygun" olacağı da bildirilmektedir. Bu hadislerden bazıları şoyledir:

Ey insanlar, muhakkak Allahu Teala size zalimleri, munafıkları ve onlara uyanları menetmiş ve size ummeti Muhammed'in en hayırlısı olan ve Mekke'de bulunan, ismi Ahmed, babasının ismi Abdullah olan Hz. Mehdi'yi reis kılmıştır. Ona katılınız. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31)

Gokten şoyle bir ses duyulacak: "Ey insanlar artık Allah cebbarları, munafık ve yardımcılarını sizden uzaklaştırdı. Ummet-i Muhammed'in en hayırlısını başınıza getirdi. Mekke'de ona katılın, O Mehdi'dir. İsmi de Ahmed B. Abdullah'dır. Diğer bir rivayet: "Size Muhammed Ummetinin en hayırlısı olan Cabir'i tayin etti. Mekke'de ona yetişin O Mehdi'dir. İsmi Muhammed B. Abdullah'tır!" (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Huseyin El Berzenci, Pamuk Yayıncılık, 8. baskı, s. 165)

Peygamberimiz (sav)'in ismi olan "Muhammed" ve hadislerde Mehdi'ye işaret eden "Ahmed" isimleri, Arapca'da aynı fiilden gelmektedir: "Ahmed" daha fazla ovulmeye layık, cok, en cok methedilmiş olan anlamına gelirken; "Muhammed" pek cok tekrar tekrar ovulmuş, methedilmiş mealinde bir isimdir. Dolayısıyla anlam olarak -hadislerde belirtildiği gibi- birbirlerine "muvafık" yani "uygun"dur. Konuyla ilgili işari manada bir ayette ise şoyle bildirilmektedir:

... benden sonra ismi Ahmed olan bir elcinin de mujdeleyicisiyim" demişti... (Saff Suresi, 6)

Musevi kaynaklarında ise hakimiyeti sağlayacak bu şahsa, "Mesih" (ya da Kutsanmış Kral) denilmektedir. Ancak asıl onemli olan, bu şahsa ne isim verildiği değildir. Bu mubarek kişi farklı şekillerde de adlandırılabilir. Kesin olan, Allah'ın "islam ahlakının hakimiyeti" vaadinin gercekleşeceği ve bu olaya vesile olacak halis muminlerden bir topluluk ve onlara onderlik edecek mubarek bir şahsın var olacağıdır.


Musevilerin "Mesih", Muslumanların "Mehdi" Sıfatıyla Bekledikleri, Aynı Mubarek Şahıstır

İlahi dinlerde "beklenen kurtarıcı" olarak da ifade edilen "Mesih" terimi, Muslumanlarda "Mehdi" inancının tezahurudur. İslamiyet'teki "Mehdiyet", Musevilerin kutsal kabul edilen kaynaklarında "Mesih" olarak gecer. Ancak Hıristiyanların "Mesih" olarak yeryuzune ikinci gelişini bekledikleri Hz. İsa, "Mehdi (as)" değildir. Muslumanlar da Hz. İsa'nın ahir zamanda yeniden dunyaya geleceğine inanmaktadırlar; ancak Hz. İsa geldiğinde Medhi (as)'a tabi olacak, Allah'ın izniyle yegane hak din olan İslam ahlakının yeryuzune hakim olmasına bu iki mubarek insan birlikte vesile olacaklardır.

Peygamberimiz (sav)'den aktarılan sahih rivayetlere gore "Hz. İsa namazını Hz. Mehdi'nin arkasında kılacaktır." (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 24) Bu rivayet diğer hadislerde şoyle haber verilmektedir:

Hz. İsa semadan nuzul edecek ve onun emirliğini kabul edecektir. Hz. İsa'ya "Bize namaz kıldır" denilecek, ancak o, "Emir sizin icinizdedir" karşılığını vererek, "Bu Allah'ın ummeti Muhammed'e bir ikramıdır." diyecektir. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 24)

Hz. Mehdi muminlerle beraber Beytul Makdis'de sabah namazı kılarken, o sırada nuzul eden Hz. İsa'yı takdim edecek ve Hz. İsa ellerini onun omuzuna koyarak, "Namazın kaameti (namaz icin seslenilmesi) senin icin getirildi, bu yuzden sen kıldır" diyecek ve nihayet Hz. Mehdi, Hz. İsa ve muminlere imam olarak namazı kıldıracaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 25)

Peygamberimiz (sav)'in sahih hadislerinde, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin aynı donemde ortaya cıkacakları ve İslam ahlakını tum dunyada yerleşik kılma amacıyla birlikte mucadele edecekleri bildirilmiştir. Pek cok sahih hadiste yer alan bu bilgiler, Hz. İsa ile Hz. Mehdi'nin ortaya cıktıkları donemde biraraya geleceklerini ve karşılıklı diyalog icerisinde olacaklarını gostermektedir.

Musevilerin bekledikleri Mesih ise, aslında Mehdi (as)'dır. Musevi metinlerinde Mesih terimi tum krallar, yuksek rahipler, bazı savaşcılar icin de kullanılmıştır. Dolayısıyla "Mesih" kavramı Musevilikte, "Allah'a hizmetle gorevli, O'na yakın" kimseleri nitelendiren bir sıfat olarak kullanılmaktadır. Ancak Musevilerin gunumuzde bekledikleri Mesih, "Allah tarafından ahir zamanda yeryuzune gonderilecek ve yeryuzunu hakimiyeti altına alarak, insanları Allah'a, O'nun doğru yoluna yoneltecek bir elci, bir dini lider"dir; ki bu tanım da Muslumanlıktaki Mehdi (as)'a aittir.

Ayrıca Tevrat'a ve Musevilerin diğer kutsal kaynaklarına bakıldığında, "Mesih" olarak anlatılan kişinin Mehdi (as)'ın ozelliklerine sahip olduğu, faaliyetlerinin ve dunyada vesile olacakları değişikliklerin de aynı olduğu gorulmektedir. Dolayısıyla Musevilerin ahir zamanda bekledikleri Mesih, Mehdi (as)'dır.

Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, Hz. Mehdi'nin peygamber nesli olan Ben-i İsrail'e (İsrailoğulları'na) benzetilmesi, bu bakımdan manidardır. Soz konusu hadislerden bir kısmı şoyledir:

Hz. Mehdi'nin boyu, posu sanki Ben-i İsrail ricalindedir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 36-29)

Cismi, İsrail cismidir. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 24)

Mehdi sanki Ben-i İsrail'den bir adamdır. (Tavrı onlara benzer yani heybetli ve akıllı) (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 23-30)

Hz. Mehdi'nin bedeni İsraili'dir. Hz. Mehdi, sanki Ben-i İsrail ricalindendir (onde gelenlerindendir). (İbn Hacer El Mekki)

Cismi, İsrail bunyesi gibidir. (Mer'iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si "Fevaidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar")

(Dış gorunuşu) sanki İsrailoğulları'ndan bir insana benzemektedir. (Ukayli "En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal")

Sanki o, İsrailoğulları'ndan bir adam gibidir. (Nuaym b. Hammad, vr. 52a; Mer'iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si "Fevaidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar")
__________________