Allah(c.c.)'ım Ağlamayı Oğret!
Bizler gonlumuzun bahceleri tarûmar olan, cicekleri sararıp solan insanlarız. Bu virane bahcemizde yıllardır hep baykuşlar ottu ve bulbullerin seslerine hasret kaldık. Engin huzur sadece hayallerimizi susledi, saadeti yureğimize sokamadık. Mutluluk kelimesinin anlamını unuttuk.
Hep dertliydik ve derdimize derman bulacak takatimiz yoktu, başkalarına da soyleyemedik derdimizi. Ağlayacak haldeydik, fakat ağlayamadık. Tıpkı yureği katılar gibi, gozunden yaş akmayanlar gibi, kalbi nasır tutmuşlar gibi.
Kendi dertlerimizin farkına bile varamadığımız icin başkalarının acılarını hic goremedik. Gozunden yaş akıtan insanların neye ve nicin ağladıklarını soramadık. Oysa onlar dertlerinin ne olduğunu bilen insanlardı. İnsanlığın nasıl bir derde ducar olduğunu bilen ve onların ızdıraplarıyla yanıp tutuşan insanlardı. Dertlerine care olacak dermanları insanlığa sunabilmenin mucadelesini ediyorlardı.
Onlar virane bahcelere duzen getirmeye, solan cicekleri diriltmeye calışıyorlardı. Fakat biz onları anlayamadık. Anlayamadık ama bunun ceremesini ceken yine biz olduk. Dunyayı kaybettikten başka ahireti de kaybetme telÂşına kapılarak burnumuz surtuldu. O mubarek, o ellerinden opulesi insanlar bizim bestelerimize nağme olmaya calışıyorlardı. Ama biz guftelere yabancı kaldık.
Zira bizim maneviyat sazımızın telleri kopmuş, mızrabı parcalanmış. Uc yuz yılı aşkın bir suredir kırık mızrabımızı paslı tenekelere calıp durduk. Ama o paslı tenekelerden cıkan nağmelere bile kulak vermedik, en azından eskilerden kalan bazı terennumleri yakalayabilirdik. Fakat kulaklarımız paslıydı bizim, gonlumuz paslıydı, kalbimiz paslıydı.
Biz Cehenneme suruklenen yollarda koşturmak icin birbirimizle didişirken, o mubarek insanlar bizim yolumuzu kesmek icin kendi canlarını tehlikeye atıyorlardı. Biz dunya dunya cığlıkları atarak birbirimizi ezerken, onlar Cehennemin kapısını kilitlemek, bizi o kapıdan iceriye sokmamak icin mucadele ediyorlardı. Zira onlar sadece kendilerinin kurtuluşu icin değil, butun insanlığın kurtuluşu icin kendilerini adamışlardı. Gozlerinde ne Cennet sevdası vardı onların, ne de Cehennem korkusu.
Ne Cennet sevdası, ne de Cehennem korkusu!
Tıpkı ondort asır onceki Muslumanların yaptıklarını yapmaya calışıyorlardı. Peygamber Efendimiz’in etrafında kenetlenmiş, canlarını ve mallarını bu davaya adamış sahabeleri ornek alıyorlardı kendilerine. Peygamberimiz oyle seviyordu ki onları, oyle seviyordu ki... Her yerde, her zaman “Ashabım” diyordu, “ummetim” diye sayıklıyordu. Bu ummetini ahirette de yanında gormek istiyordu.
Cunku o ummet, diğer ummetlere benzemiyordu. Hz. Musa’nın ummeti Hz. Musa’ya, Hz. İsa’nın ummeti Hz. İsa’ya ihanet etmişti. Hz. Musa ummetine, “Benimle birlikte Allah(c.c.) icin savaşır mısınız?..” dediğinde; “Hayır y Musa,” demişlerdi. “Sen git Rabbinle birlikte savaş, galip gelirseniz yanınıza geliriz.”
Oysa Peygamberimiz (s.a.v.)’in ummeti boyle dememişti. “Biz Hz. Musa’nın ummetinin dediklerini demeyeceğiz, y Allah(c.c.)’ın Resûlu,” demişlerdi, “Biz seninle birlikte malımızı ve canımızı vermek icin savaşacağız.”
İşte bu yuzden ummetini cok seviyordu Peygamber Efendimiz. Diğer butun ummetlerden ustun olan ummetinin ustune titriyor, duÂlarını onlar icin yapıyor, şefkat gosterip kol kanat geriyordu. Sadece kendi zamanında yaşayan ummetine karşı değildi bu hissiyatı, daha da otelere gidiyordu. “Benden sonraki kardeşlerime selÂm soyleseydim,” diyordu. Bir gun ayağa kalkıp, gozlere gorunmeyen gelecekteki ummetini karşılamış, “kardeşlerim gelmişler” diyerek sarılmıştı. Bu manzarayı goren sahabe, “Biz senin kardeşin değil miyiz y Allah(c.c.)’ın Resûlu?” dediler. Efendimiz onlara dondu “Hayır,” dedi. “Siz benim ashabımsınız. Sizler beni gordunuz, benimle bilikte yaşadınız. Ama beni gormeden bu dava icin mucadele edecek kardeşlerim olacak. En kotu zamanlarında bensiz mucadele edecekler. İşte onlara selÂm olsun.”
Ondort asır gecse bile, Senin zamanındaki ashabının hissiyatıyla mucadele eden kardeşlerin var ey Allah(c.c.)’ın Resûlu. Onlara selÂm verebilirsin. Onları kardeşim diye kucaklayabilirsin. KÂinat Senin icin yaratıldığına gore, Allah(c.c.)’ın en sevgili kulu olduğuna gore, ondort asır arkanda cemaat olmuş ummetini, kardeşlerini goruyorsundur. Belki Arş-ı Azam’da perdeyi sıyırıp baktığın gibi bakıyorsundur onlara. Onların alınlarında parlayan nurundasın, dillerinden eksik etmedikleri kelime-i tevhitlerdesin Sen. Belki kalplerindeki Selat-ı SelÂmlarda yakalıyorsundur onları.
Senin zamanında yaşayan kardeşlerin gibi, bu zamanda da kardeşlerin var ey Allah(c.c.)’ın Resûlu. Senin kardeşlerin gibi mucadele ediyorlar, bu dava icin canlarını ve mallarını feda ederek calışıyorlar. Alınlarından nur parlıyor onların. İnsanların yureklerindeki imanların her zaman tehlikede olduğu bir donemde, Senin ummetine yakışır bayrağı dalgalandırmaya calışıyorlar.
Onları bize bahşeden Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun. Zifiri karanlığın icinde sağımızı solumuzu goremezken ve her sahada umidimizi kesmişken, bu karanlık tunelde ışık olmaya namzet genc ve azim dolu nesli bize bahşeden Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun. Her turlu pisliğin bulunduğu bataklıkta guzel kokulu cicekler actıran Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun. Balyozlarla kırılamayacak kayaları bir filize deldiren Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun. Ne kadar kotu yollara suruklensek de bize kurtuluş yollarını gosteren Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun.
Ne kadar şukretsek azdır. Bu kÂinatta değil, başka Âlemlerde olabilirdik. Bu dunyada taş olarak, ağac olarak veya hayvan olarak yaratılabilirdik. İnsan olarak yaratıldık, ama Allah(c.c.)’a isyan edenlerden olabilirdik, Hz. Muhammed’in ummetinden olmayabilirdik. Butun bu badirelerden sıyırıp bizi İslÂm ummetinin bir ferdi kılan Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun.
Onca yanlış yolların arasında hak yolu gosteren, yureğimiz ne kadar katı olsa da yureğimizi yumuşatabilecek yureği yumuşak mu’minleri bize bahşettiği icin Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun.
Rabbim!.. Şu donemde sana lÂyık kul olmak nefsimize oyle zor geliyor ki, şu binalara duyduğumuz hayranlığı belki Sana duyamıyoruz. Şu buzdolaplarının onunde eğildiğimiz kadar senin huzurunda eğilemiyoruz. Yaşantımızı her yonuyle hercumerc eden paspayelere baktığımız kadar Senin Kitabını acıp okuyamıyoruz. Senin nizamını bozmaya calışanları onder edindiğimiz kadar, Senin bize Onder gonderdiğin Peygamberimiz SallÂllahû Aleyhi VesselÂma itaat edemiyoruz.
Belki bu yuzden, yureğimizin inceliklerini kaybettik. Belki bu yuzden dinimizi, dindaşlarımızı gozumuzun onunde duşmanlar boğazlamaya calışırken kılımızı kıpırdatamıyoruz. İslÂm dunyasına musallat olan katliamlar karşısında sesimiz cıkmıyor. Sanki olağan bir şeymiş gibi geliyor bize. Yureğimiz yerinden kopmuyor, gozumuzden yaş akmıyor, ağlayamıyoruz. Bunları bile yapamayacak hallere duştuk sonunda.
Ama Rabbim, Sen hatalarımızı daima affedersin. Yanlışların yanına doğruyu da koymuşsun, cirkinlerin yanına guzeli de sergilemişsin. Sana doğru mutlaka bir acık kapı bırakmışsın. Omur boyu surunsek de, yolunda bulunamazsak da, belki Allah(c.c.) korusun Sana isyan edecek durumlara gelsek de, bir ihtimal zaman gelir, bir ihtimal bu kapıya gozleri ilişir, yurekleri belki hisseder, bir ihtimal birileri vasıtasıyla bu kurtuluş kapısına yonelirler diye daima bize kapını acık bıraktın. Sana binlerce hamd ve sena olsun!..
Ondort asır oncesinden bizi İslÂm kapısına davet eden ve o zamandan beri gul otağını kurup sonsuza kadar bizi bekleyen Peygamberimize salat ve selÂm olsun. Gunumuzde oyle kulların var ki, sanki o muhteşem devri yaşıyorlar. Sanki her an Seni goruyorlarmış gibi, sanki Hz. Muhammed Efendimiz aralarındaymış gibi, sanki Ashab-ı Kiram’la birlikte yaşıyorlarmış gibi.
Boyle insanları bize bahşettiği icin Allah(c.c.)’a hamd ve sena olsun. Dostların duşmanla dost olup gittiği şu donemde, hÂl Allah(c.c.)’a dost kalan insanlar bu mubarek insanlar. Hissiyatlarını hissiyatlarımıza katmak istiyorlar. Kendi kurtuluşlarından once, başkalarının kurtuluşlarını istiyorlar. Allah(c.c.) deyince bağırları yanan, Peygamber deyince kendisinden gecen, Ashab deyince gozleri yaşaran insanlar bunlar. MÂnen collere duşmuşler, Mecnûn gibi LeylÂsını arıyorlar.
Onlar şanslı insanlar, onlar bahtlı insanlar. Allah(c.c.)’ın sevgili kulları, Peygamberimizin uzerine titrediği ummetin mumtaz fertleri. Erenlerin, evliyaların yakın dostları. Ustadın can yoldaşları, muhabbet fedailerinin kardeşleri. Ağlayan insanlar onlar, ağlamasını bilen insanlar.
Biz ise ağlayamadık.
Bir turlu nefsimizin yularından kopamadığımız, yureğimizi inceltemediğimiz, hakikat derslerini kavrayamadığımız icin dertlenemiyoruz. Dertlenemediğimiz icin de gozlerimizden yaşlar akmıyor.
Hep gulenlerden olduk biz. Hep kaygısız olanlardan, uzaktan bakanlardan olduk. Bir şeyler icimizi kemiriyor, vicdanımız sızlıyor, o ornek insanlar mahcubiyetimizi artırıyor ama işte o kadar. Bunun dışında ovunebileceğimiz bir şey de yok zaten.
Hicbir şeye faydası olmayan, hizmete en ufak katkısı bulunmayan, binbir turlu gunahı ve sayısız hataları olan, dunyevî istekleri bir turlu bitmeyen, hakka yaraşır işlere bir turlu fırsat bulamayan, ameli olmayan, zevk-u sefada debelenen, gonlu ve yureği bir turlu doğru istikamete yonelemeyen, tevbe kapısına giremeyen ve işte bunlardan dolayı da gozlerinden yaş akıtamayan, ağlayamayan bizlerin durumu gercekten cok zor.
Allah(c.c.) bize yardım etsin.
Bizim bu halimiz, inancsızların ve inkarcıların halinden daha zor. Onların yonleri, istikametleri, yaptıkları ve yapmadıkları bellidir en azından. Biz ise belirsizlikler dunyasında savrulup duruyoruz. Ne yaptığımızı bilmeden oradan oraya başımızı carpıyoruz.
Gonlumuzun bahceleri tarûmar olmuş, ciceklerimiz sararıp solmuş bizim. Maneviyat sazımızın telleri kopmuş, mızrabı parcalanmış. Bizim icin calınan nağmeleri ise duyamadık. Kulaklarımız paslıydı, gonlumuz paslıydı, yureğimiz paslıydı. Ağlayacak haldeydik fakat ağlayamadık. Tıpkı yureği katılar gibi, gozunden yaş akmayanlar gibi, kalbi nasır tutmuşlar gibi.
Ağlayabilseydik, saadetin kapısından iceriye adımımızı atmış olacaktık.
Ağlayabilseydik, kurtuluş gemisine binip selamete ulaşanlardan olacaktık.
Ve ağlayabilseydik nur bahcelerinden acan cicek olacaktık.
Allah(c.c.)’ım bize ağlamayı oğret!..
Ey Hayatı Veren ve Ey Hayatın Sahibi.
__________________
Allah(c.c.)'ım Ağlamayı Oğret!
Dini Sohbetler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Allah(c.c.)'ım Ağlamayı Oğret!
-
12-09-2019, 08:41:55