MARİFET-İ İLAHİYYE TARİKAT-I ALİYYE


KAMİL MURŞİD VE ONA GOSTERİLECEK HURMET


Kamil insan olabilmek icin bircok şartlar daha vardır. Bunlardan birincisi Kuran ve Sunnete ittiba etmek sonra kalp tasfiyesiyle nefis tezkiyesidir ve nihayeti de husn-i hulktur, yani guzel ahlaktır. Marifete ermek de ancak bunlarla mumkundur. Marifet ise, yuce sahibi ilahlık sıfatlarıyla tanımak ve haklarını korumaktır. Allah’ın hakkı ile kulun hakkını birbirine karıştıran kimse marifet sahibi olamaz. Evliyanın aksa’l- gayesi şeriat-ı garraya uymak ve sunnete ittiba etmektir. Ubudiyet ancak Cenab-ı Hakk’ a karşı olur. Bizatihl ibadet edilmeye, yuceltilmeye, ovulmeye ve sevilmeye sadece Cenab-ı Hak layıktır. O’na ibadet ve saygı icin bir sebebin bulunması gerekmez. O bizleri cennetle tebşır ve cehennemle inzar etmeseydi bile, bize gereken, samimiyet ve teslimiyetle O’na kulluk etmek, butun varlığımızla O’nu sevmek ve ona yonelmek olurdu. Şeref ve izzetin tek kaynağı Allahu Teala’dır.

Cenab-ı Hak bu meyanda şoyle buyuruyor:

“Onlar: Andolsun, eğer Medine’ye donersek, ustun olan, zayıf olanı oradan mutlaka cıkaracaktır, diyorlardı. Halbuki asıl ustunluk, ancak Allah ‘ın, Peygamberinin ve muminlerindir. Fakat munaftklar bunu bilmezler. ” 85

Bu ayet-i celllede yuce Rabbimiz kendi izzetiyle peygamberinin ve muminlerin izzetini beraber zikrediyor. Şu halde Allah’m Rasulune izzet vaciptir, Allah ve Rasulunu sevenlere de izzet vaciptir. Allah’ın aziz kıldığını hic kimse zelil edemez, zelil ettiğini de hic kimse azız edemez.

Butun izzet, şeref, kıymet, nimet ve ikram O’nun elindedir. O kulları icinden dilediğini secip peygamber yapar. Ona mucize ve melekleri ile yardım eder. Kendisini her turlu sıkınhlardan korur sadece peygamberlerde bulunan vasıflarla tenvir eder, insanlara RasUl olarak gonderir ve “tabi olun!” emrini verir.

Cenab-ı Hak şoyle buyuruyor:

“(Rasulum!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esir*geyicidir. ” 86

Bu ayet-i cellleden anlaşıldığı gibi, peygambere tabi olmak Allah celle celaluhu’na itaathr. O’na isyan eden, karşısında şanı yuce AIlah’ı bulur. O’nu seveni Allah sever; uzenin hakkından da O gelir. Peygamberler şam yuce Allah’ın en sevgili dostlarıdır. Hepsinin seyyidi Hz. Muhammed aleyhisseIam Efendimizdir. O, hurmetlerin en guzeline layıktır. Yapılabilecek her ovgu onun icin azdır. Şerefli şahsını kul vasfından cıkarıp ilahlık vasfında gormek de insanı dalalete duşurur.

Ya Rasulallah

Gubar-ı payına almam cihanı ya RasulaIlah

Değişmem muy’una heft asumanı ya RasulaIlah

Duyunca makdem-i teşrifin Adem sulb-i pakinden

Değişti habbeye bağ-ı cinanı ya RasulaIlah

Bir veli kula velayet makamını kullar değil, Allah verir. Veli, Allah tarafından soyu, malı ile değil ımanı, irfanı ve edebi ile sevilir. Allahu Teala sevdiği kullarını diğer kullarına da sevdirir. Bu sevgi ona karşı hurmet ve edebi gerektirir. Allahu Teala bir kulunu sevince, onu goklerdeki meleklere ve yerdeki varlıklara sevdirir; gonullerde ona karşı bir hurmet hissi yerleştirir. Bu ilahi kanundur, değişmez.

Allah Azze ve Celle bu meyanda Kur’an-ı Kerimde: “İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar icin cok merhametli olan Allah, (gonullerde) bir sevgi yaratacaktır.”87buyuruyor.

Allah’ın Habibi sallallahu aleyhi vesellemin şu mujdesini hatırlatalım: Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Allah bir kulu sevdi mi, Cebrail aleyhisselam’a şoyle seslenir: “Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de sev!” Bunun uzerine semada aynı şekilde nida edilir. Sonra, arz ehli arasına onun sevgisi indirilir. Allah bir kula buğzetti mi, Cebrail aleyhisselam’a seslenir: Ben falancaya buğz ediyorum.” Bu şekilde semada nida edilir. Sonra, yeryuzune onunhakkında buğz indirilir.” 88

O halde şeriata ve sunnete ittibası, istikameti, irşadı ve hizmeti ile Allah’ın dostu olan bir kamil murşide cumle alem hurmet ederken, biz hangi akılla ilgisiz kalacağız, onu hafife alacağız, ondaki ilahi nur ve sevgiden mahrum olacağız? Hele de bu kıymetli şahsiyetlere dil uzatmak, onları alaya almak, karalamak, duşmanlık yapmak vahim bir talihsizliktir. Herkes, kalbindeki iman ve takva kadar Allah’ın sevdiklerini sever, O’nun dinine hizmet eder, ilahi emanetleri korur.

Yuce Rabbimiz olcuyu şoyle ortaya koyuyor: ” … Her kim Allah’ın hukumlerine saygı gosterirse, şuphesiz bu, kalbIerin takvasındandır.” 89

Tefsir-i Taberi’ de bu ayetin şu manaya geldiği belirtilir: “Mumin kullarım uzerine, bana ait olan her şeye hurmet, saygı ve usulunce muamele etmek haktır ve vazifedir.” 90

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz uyarıyor: “Evliyaullahı hafife alanın kendisi alcalır.” 91 “Evliyaullaha hurmet etmeyen, kucuğumuze merhamet gostermeyen ve ulemamızın (kıymet ve edebini) bilmeyen bizden değildir.” 92

Bazı kimseler, dini koruma niyetiyle takvasıyla meşhur velilere, ozellikle de kamil murşidlere hurmet, tazim ve edepten kacmakta ve aynı zamanda halkı da bundan sakındırmaktadırlar. Bu kimseler, bilerek veya bilmeyerek itikadı tehlikeye maruz kalırlar. Halbuki tereddude ne gerek var? Bu ummetin salihleri ve irşadla meşgul kamil insanları, hicbir zaman ilahı sınırları ve edebi ciğnemediler ki onlara buğz edilsin. Kamil velilere Allah icin hurmet gosteren sadık talipler de onları kulluk vasfından ve mukellefiyet bağından cıkarmadılar ki şirke ve zarara girsinIer. Herkes herşeyini Kur’ an ve Sunnete gore yaptıktan sonra sonuc rahmet ve cennettir. br>
Gunumuzde tasavvufun dışında olan ve ona taassupla bakan bazı kimseler hurmetle ibadeti birbirine karıştırıyorlar. Bu kimseler muridin murşidine gosterdiği edep, hurmet, teslimiyet ve muhabbeti cok aşırı bularak murşidi ve muridi şirke duşmekle itham ediyorlar. Halbuki onların şirkle sucladığı Allah dostları işin ta başından şirk ve gosteriş gibi en tehlikeli gunahlardan kacınırlar, ama ne yazık ki bazı kimselerin haksız ithamlarından kurtulamazlar.br>
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyorlar: Tasavvuf ve tarikatta gecirmiş olduğum seyr-i suluk esnasında hesaba sığmayacak kadar cok sırlar ve hikmetler gordum. İstifade olunması icin bir miktarını anlatıyorum. Ben yakmen bilmiş oldum ki Allah Tealanın yoluna Kur’ an ve sunnetin gosterdiği İslamı yaşamak icin suuk edenler hassaten ehl-i tarık olanlardır. Ve onların sıretleri en guzel sırettir. Yolları en doğru yoldur. Ahlakları en guzel ahlaktır. Hatta ukalanın akılları, hukemanın hikmetleri ve ulemadan şeriatın esrarına vakıf olmuşların ilimIeri cem edilse de tasavvuf ehlinin siret ve ahlaklarının yerine daha hayırlısı konulmuş olmaz. Zira zahirlerinde ve batınlarında butun hareketleri ve sekenatları tamamen Mirat-ı Nubuvvet nurundan iktibas olunmaktadır. Halbuki bu alemde Nubuvvet nurundan başka manen aydınlatacak bir nur mevcut değildir. İşte bunun icin ehli tasavvuf sıret ve ahlakın en guzeli ne ise ona sahip olmuş bulunurlar. br>
Hak ile batılı, nur ile narı birbirine karıştıranlar bilmelidir ki Kamil murşidin muridinden, ustadın talebesinden, imamın cemaatinden istediği edep, kendi adına ve nefsi hesabına değildir. Kamil murşid ve alimler, talebelerini ilahi terbiye ile edeplendirmek ve onları Cenab-ı Allah’ın indinde makbul guzel bir kul haline getirmek icin gayret ederler. İmam Şa’ rani (k.s.) der ki: “Murid, murşidine karşı azamı derecede edebe riayet etmeli, huzurunda ve gıyabında en kucuk hurmetsizliği basit gormemelidir. Bu hali elde eden murid,nihayet Allah celle celaluhu’na ve Rasulune karşı edepli olma haline yukselir. Cunku murşid, murid icin manen yukselme sebebi, edep marifet ve irfan mektebidir.”

Kamil murşid, alim, arif ve salihtir. Allah’ın dostu, peygamberimizin varisidir.

Rasulullah Efendimiz şoyle buyuruyor: “Alimler enbiyanın varisleridir. ,,93

Alimden maksat ilmi ile amel eden muttak! velilerdir. Murşid-i kamil terbiyemizle uğraşan manevı bir babadır. O butun vasıflarıyla hurmet ve saygıya layıktır. İceri girince hurmet etmet, ziyaret edince elini opmek, huzurunda edeple oturmak, devamlı yuzune bakmaktan sakınmak hurmetin zahiri şeklidir. Fakat o da Allah’ın bir kuludur olcusuz yuceltmek tehlikelidir, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin şu uyarısı da pek cok tehlikenin onunu kesmektedir:

“Ey İnsanlar! Sozunuzu dikkatli soyleyin sakın şeytan sizi basit ve boş şeylere sevketmesin. Ben, Abdullah’ın oğlu Muhammedim veAllah’ın Rasuluyum. Vallahi, sizin beni Allah’ın yucelttiğinden yukseğe cıkarmanızı sevmem.” 94

Bu uyarı, ummetin onunde bulunan butun imam ve murşidlerin, cemaat ve muridIerin temel anlayışı olmalıdır. Herhangi bir murid, onundeki murşidi ovme ve yuceltme adına esasen anlamadığı, bizatihi tecrube ve muşahede etmediği ha.! ve makamları, yetki ve tasarufları ona ait gostermekle uğraşmamalıdır. Buna gerek yoktur. Bir şeyhin, Allahu Teala gibi herşeyi bildiğini soylemek kufurdur. Onun butun alemi elinde tuttuğunu iddia etmek haramdır. Murşidi adına asılsız keşif ve kerametler anlatarak onu insanların nazarında yucelteceğini sanmak, koyu bir cehalettir. İlmi, edebi, takvayı, taatı, hizmet ve cihadı hafife alıp, gorduğu ruyalarla şeyhini tanıtmaya, tasavvufu anlatmaya calışmak yanlıştır, bu nurlu yola ihanettir. Gorunen hallerden ve yaşanan fiillerden birşey anlamayıp ruyalarda hikmetler aramak, feraset değil gaflettir. Asıl hurmet ve edep sadece murşidin huzurunda değil, onun bulunmadığı yerlerde de muhafaza edilmelidir. Aşağıdaki hadis-i şerif buna ne guzel bir delildir.

Rasulullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem abdest aldığında, ashab-ı kiram Rasulullah’ın abdest suyunu kapıp, yuzlerine ve vucutlarına suruyorlardı. Rasullullah sallallahu aleyhi vesellem: “Nicin boyle yapıyorsunuz?” diye sordu. Dediler ki: “Bereketlenmek ve sevap kazanmak icin!” Bunun uzerine Efendimiz: “Kim Allah ve Rasulu’nun kendisini sevmesini istiyorsa konuştuğunda doğru soylesin, emanete ihanet etmesin ve komşusuna eziyet etmesin.” 95 buyurdu.

Demek ki muridin murşidine olan saygı ve sevgisi, sırf şekilde kalan hareketlerle değil; kalbteki samirniyet, haldeki istikamet, ve insanlara Allah icin hizmetle ispat edilebilir.

Allah dostlarını, yani kamil murşidleri seven ve her fırsatta sevdiğini soyleyen muridler, evliyaullaha ve bu yola yani tasavvufa halel getirecek hal, soz ve davranışlardan, ifrat ve tefritten kacınmadırlar. Aksi takdirde bu kimseler haksız itham eden kadar haksız itham ettirmeye sebebiyet vermekten mes’ul olurlar.

Hz. Peygamber’ in irşad ve eğitim konusundaki varisleri onun ilim, irfan ve ahlakına varis olan alimlerdir. “Alimler peygamberin varisleridir.” hadis-i şerifinde maddi verasetten cok manevi veraset soz konusu olmaktadır. Manevi veraset maddi ve mali veraset gibi miras bırakandan varise kalan ve artık onun malı olan ruhi değerler, manevi haller ve ahlaki kemallerdir.

Hz. Peygamber’in tebliğ, davet ve irşşad usulunu temsil eden manevi yaşayışı “hal” adıyla anılmıştır. “Hal”in kal yani sozle anlatılması mumkun değildir. Nitekim Hz. Peygamberin sozleri, fiilleri ve takrirleri dışında bir de halleri vardır.O’nun soz, fiil ve takrirleri hadis ve siyer kaynakları tarafından tespit edilip kayda gecirildiği halde halleri ancak cevresinde ve sohbetindebulunan ashabınca idrak edilerek in’ikas yoluyla nesiller boyu yaşatıla gelmiştir.

Dini ilimIerden “kıraat ilmi’” de uygulamalı bir ilimdir. Tecvid ve kıraat bilgileri her ne kadar kitaplarda, uygulanması bir “fem-i muhsin” tabir edilen ehliyetli ağzın icra ifa suretiyle talimine bağlıdır. Bu yuzden kıraat ilmi ustadtan oğrenilir. “Hal” ilmi olan tasavvuf da kitap mutalasıyla elde edilmez Ancak bir murşid-i kamilden oğrenilir.Onların rehberliğinde ve yanında bulunularak elde edilir. Tasavvufta işte bu manadaki ustadlar icin murşid veya daha ozel anlamda şeyh kavramı kullanılır.

Şeyh tasavvufta manevı bir eğitim gormuş; irşada icazet ve liyakatini haiz Hz. Peygamber’e ulaşan kişiler hakkında kullanılır.

Şeyh kendisine intisap eden murid ve saliklerinin muşkillerine rehberlik edecek bir bilgiye sahip olmalıdır. Şeyh olacak kimse kemal sıfatlarıyla muttasıf olmalı; dunya ve makam sevgisinden gecmeli, riyazet ve mucahedeyle farzların dışında, nafile ibadetlerle nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye etmeli ve Allah ve Rasulunun ahlakıyla ahlaklanmış olmalıdır. Ayrıca inkıtaya uğramadan Hz. Peygambere ulaşan bir silsileye sahip de bulunmalıdır. Şeyhler itidali ihtiyar ve tavsiye ederler ve malayani ile vakit gecirmezler. Yuzu nuram, sozu rabbam ve sohbeti irfani olan Allah dostlarıdır.

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şoyle buyurur: “Evliyaullah, gorduğunuzde Allah’ı hatırladığınız kimselerdir.” 96 Mensuplarının dışında cağdaş ilim ve irfan ehli kişilerin de takdir ettiği kemal sahibi insanlardır.

84 Hadis Buhari

85 Munafikun Suresi, Ayet 8

86 Aı-i İmran Suresi, Ayet 31

87 Meryem Suresi, Ayet 96 88 Hadis Tirmizi

89 Hac Suresi, Ayet 32

90 TaberI, Camiu’l-Beyan

91 Hadis Tirmizi

92 Hakim-i Tirmizi

93 Hadis Buhari, Muslim

94 Ahmed bin Hanbel, Musned

95 Hadis Heysemi, Kurtubi

96 Hadis Suyuti, ed-Durrul-mensur
__________________