Efendimiz (a.s.m.) engellilere nasıl davranırdı?
Kur'an-ı Kerim'de doğrudan engellilerle ilgili birkac ayet-i kerime vardır. Soz konusu ayetlerde Rabbimiz, bazı konularda engellilerin sorumluluklarının olmadığını ifade buyurmuş ve onları rahatlatmıştır. Bu ayet-i kerimelerin icerisinde Abese Suresi'nde ozet olarak, tefsir kitaplarında geniş bir şekilde anlatılan Hz. Muhammed (a.s.m.) ile gorme engelli sahabi Abdullah b. Ummi Mektum arasındaki olay cok ilginctir.
Rivayetlerden anlaşıldığına gore Allah Resulu, İslam’ı daha geniş kitlelere yaymak maksadıyla Mekke’nin ileri gelenleriyle ilgilendiği bir zamanda, Abdullah b. Ummi Mektum’un yanına gelmesi ve birşeyler sorması uzerine yuzunu ekşiterek ona sırtını donmuş, bunun uzerine Abese Suresi’nin ilk ayetlerinde Allah Teala, Peygamberini şoyle uyarmıştır: “Kendisine o ama geldi diye Peygamber yuzunu ekşitti ve oteye dondu. (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak yahut oğut alacak da bu oğut kendisine fayda verecek. Kendini muhtac hissetmeyene gelince, sen, ona yoneliyorsun. (İstemiyorsa) Onun arınmamasından sana ne! Allah’a karşı derin bir saygıyla korku icinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. Hayır, boyle yapma! Cunku bu (Kur’an) bir oğuttur.” (Abese, 80/1-11).
Bu ifadelerle engelliler konusunda ikaz edilen Allah Resulu, engelliler noktasında daha da duyarlı hale gelmiştir. Bu eğitim surecinden sonra, Peygamber Efendimiz engellilere nasıl davranmış, onun bu insanlara yaklaşımı nasıl olmuştu? Şimdi, kısaca buna goz atalım:
Efendimiz, engellilere değer verirdi
Peygamber Efendimiz, gorme engelli sahabi Abdullah b. Ummu Mektum’u her gorduğunde ona, “Rabbimin beni kendisi sebebiyle azarladığı kişi” der, onunla ilgilenirdi. Artık Abdullah, Efendimizin hayatının bir parcasıydı. Ona kalbindeki mustesna bir yeri vermiş ve bunu gostermek uzere her ne zaman Medine dışına cıkacak olsa onu, yerine vali vekili olarak atamıştır. Onca insan varken Abdullah b. Ummu Mektum, Medine’de devletin başı olmuş ve hatta Peygamberimizin namaz kıldırdığı, ayağını bastığı, Rabbiyle konuştuğu yerde, Mescid-i Nebevi’nin mihrabında sahabe-i kirama namaz kıldırmış, imamlık yapmıştır. O’nun yerinde olmak, Peygamberimizin engellilere verdiği onemi gosteriyordu.
Fiziki olarak insanların hoşlanmayacağı bir surete sahip olan insanlar genelde toplum nezdinde değersiz gorulur. Coğu zaman bu insanlar psikolojik bir baskı altında herkes tarafından kendilerinin basite alındığını duşunurler. Asr-ı Saadet’te boyle bir durumda olan Culeybib, bir yandan Resulullah’tan kendisini evlendirmesini isterken ote taraftan eziklik psikolojisiyle “Ya Resulallah! Gerci siz beni belki değersiz goruyorsunuz” diyebilmiştir. İnsanları cok iyi tanıyan ve onları Allah Teala’nın yarattığı bir varlık olarak goren Rahmet Peygamberi, “Hayır, sen Allah katında kesinlikle değersiz değilsin” buyurmuştur.
Boylece engellilik konusunda Resul-i Ekrem değişmez kesin olcuyu koymuştur: İnsanların nazarında değil, Allah katında değerli olmak. Dolayısıyla Yaratıcı, yarattığı hicbir insanın engelli oluşuna bakmayacak, onun yaptığı fiillere bakacaktır. İşte Culeybib de insanlar yanında ne kadar değersiz kabul edilirse edilsin, gercek makamda ne kadar değerli olduğu Hz. Muhammed tarafından dile getirilen buyuk bir sahabidir.
Culeybib’in evlenme talebi uzerine Allah’ın Elcisi, onu Ensar’dan bir ailenin kızıyla evlendirmek istedi. Kızın anne-babası bu işten pek hoşlanmadılar. Kız, Hz. Peygamber’in arzusunu işitince şu ayet-i kerimeyi okudu: “Allah ve Resulu bir işte hukum verdikleri zaman hicbir mu’min erkek veya kadın icin secme soz konusu değildir.” Ardından da “Allah Resulu’nun benim icin razı olduğuna ben de razı ve teslim oldum” deyince, Resulullah o kıza şoyle dua etti: “Allah’ım! Ona her turlu hayrı bol bol ver, hayatını da zor kılma!” Sozkonusu kızla evlenen Culeybib’in, eşine karşı eşine rastlanmayacak bicimde cok comert olduğu ifade edilmiştir. Bunun sebebi olarak Allah Resulu’nun onun icin yaptığı şu dua gosterilir: “Allah’ım! Ona hayrı yağdır ve gecimini dar kılma!”
Culeybibve Hz. Peygamber’in ona dair sozleri ve yaptıkları, İslam’ın ve İslam Peygamberi’nin engelliler konusundaki bakış acısını yansıtması bakımından tek başına yeterli bir ornektir. Toplum icerisinde değersiz gorulen, onemsenmeyen, belki de kimi vakit alay edilen bir sahabi, kendisiyle ilgili cıkış kapısı olarak Allah Resulu’nu gorur. Ona gelir ama evlendirilme hususunu acarken toplumun kendisine olan bakışını da ozetler. “Gerci siz beni belki değersiz goruyorsunuz” derken aslında Hz. Peygamber’i değil toplumu kasteder. Boyle bir anda Hz. Peygamber, butun dunyanın ve butun insanların duşuncesinin bir yerde boş olduğunu ifade eden o onemli sozu soyler: “Hayır, sen Allah katında kesinlikle değersiz değilsin.” Butun dunya farklı duşunse de, butun dunya farklı soylese de onemli olan insanın Allah katındaki değeridir.
Efendimiz, engellileri ziyaret ederdi
Hz. Peygamber’in kişinin engeline değil, onun insanlığına ve Muslumanlığına kıymet vermenin onemli olduğunu vurgulamak uzere “O, ama değildir; asıl goren odur” dediği sahabi Umeyr b. Adiy’i, Resul-i Ekrem zaman zaman ziyarete giderdi. Hz. Peygamber, sahabileriyle birlikte bu ziyareti gercekleştireceği zaman “Kalkın, Vakıfoğulları’ndan şu iyi goren adamı ziyarete gidelim” derdi. Sanki Allah Resulu bu sozleriyle ziyaretinin bir sebebi olarak da onun ama oluşunu cevresindekilere hissettirmektedir. Cunku engelli insanların ziyaret edilmesi, onların başkalarını ziyaret etmelerinden daha kolay gorunmektedir. Onlar bu anlamda ziyaret edilmeye daha layık ve hak sahibi kişiler olmaktadır. Bu sebeple de Hz. Peygamber, engelli insanları ziyaret etmeye ayrı bir onem vermiş ve bunu hayatında yaşayarak gostermiştir.
Efendimiz, engellilere yardım ederdi
Hz. Peygamber, sağlıklı insanların engellilere karşı nasıl davranmaları gerektiğini duzenleyen ahlaki tavsiyelerde bulunmuştur. Ozellikle gorme engelli insanlara karşı yardımda bulunmanın gerekliliğini şoyle ifade etmiştir: “Gozleri gormeyen birine yol gostermek sadakadır.” Yine aracına binmeye calışan bir engelliye yardımcı olmak da Allah Resulu tarafından sadaka olarak değerlendirilmiştir.
Bu sozleriyle Hz. Peygamber engelsiz insanlardan engelli kimselere karşı birtakım ahlaki davranış kalıpları geliştirmelerini istemiştir. Bu amacla Hz. Peygamber’e ashabdan birisi “Herhangi bir mal varlığımız yoksa sadakayı nasıl verelim?” diye sorunca o şoyle cevap vermiştir: “Sadakanın kapılarını, amalara yardım etmek, sağır ve dilsizleri anlayana kadar dinlenmek, bir insana ihtiyac duyduğu nesnenin yerini gostermek, yardım isteyen birine gucumuz yettiği kadar yardım etmek ve gucsuzlere kol kanat germekle acabiliriz.” Peygamberin bu cevabı işitme engelli birine karşı onun derdini ve sorununu anlayıp cozume kavuşturuncaya kadar caba sarf edilmesi gerekliliğine bir vurgu olarak değerlendirilebilir.
Efendimiz, engellilere iş imkanı sağlardı
Allah Resulu, engellilere sadece değer vermek veya farklı şekillerde yardım etmekle kalmamış, onları kabiliyetlerine gore değişik işlerde istihdam etmiş ya da ettirmiştir. Bu bağlamda Asr-ı Saadet’e baktığımız zaman engellilerin imamlıktan berberliğe, sancaktarlıktan valiliğe kadar cok farklı iş kollarında gorev aldıklarını gormekteyiz. Dolayısıyla aynı tarih diliminde, hayatın her alanında engellilerin bulunduğunu soyleyebiliriz. Asr-ı Saadet’teki bu goruntu, engellilerin atıl, işe yaramaz, olsa olsa en cok dilencilik yapan şahıslar olarak algılanmasının cok otesinde bir durumun varlığını bize gostermektedir. Aynı zamanda bu durum, her zaman ve mekandaki insanoğluna ornek teşkil edecek bir zenginlikte kendini gostermektedir.
Asr-ı Saadet’te engelli ve istihdam birlikteliğinde adeta somutlaşan isim meşhur ama sahabi Abdullah b. Ummi Mektum’dur. Sozkonusu sahabinin Hz. Peygamber tarafından Medine’ye on uc defa vali vekili olarak bırakılması, konumuz acısından son derece onemlidir. Sozkonusu sahabinin Allah Resulu’nun uc muezzininden biri olması ve Hz. Peygamber’in yokluğunda Mescid-i Nebevi’de namazları kıldırması da engellilerin istihdamı konusunda onemli orneklerdir. Hz. Peygamber’in muezzinlerini sesi guzel olan kişilerden sectiği bilindiğine gore Abdullah da sesi guzel bir şahıstır ve bu ozelliği sayesinde Allah Resulu’nun muezzini olma şerefini elde etmiştir. Devletin başındaki en ust yonetici vasfıyla aynı sahabi Mescid-i Nebevi’de defalarca imamlık yapma şerefine nail olmuştur. İmamlık gorevini yerine getirirken onun hatiplik de yaptığını ve insanlara sohbet yaptığını rivayetlerden oğrenmekteyiz. Dolayısıyla bircok marifeti olan bu kişinin aynı zamanda bir eğitimci olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Zaten bu seckin sahabinin Allah Resulu tarafından, Kur’an oğretmek uzere Musab b. Umeyrile birlikte Medine’ye gonderilmesi de onun eğitimci olarak istihdam edildiğini gostermektedir.
Efendimiz, engellilerin eğitimiyle ilgilenirdi
Hz. Peygamber’in engellilerin eğitim faaliyetleriyle ilgili dikkat cekici uygulamalarını gormek mumkundur. Hz. Peygamber’in engellilerin eğitimiyle ilgili vereceğimiz ilk ornekler dini konularda onlara yaptığı rehberlik faaliyetleri olacaktır. Adet kanaması bir turlu durmayan Fatıma binti Ebi Hubeyş, durumunu Resulullah’a sormuştur. Ona hastalığıyla ilgili bazı sorular soran Hz. Peygamber, Fatıma’ya şoyle cevap vermiştir: “Bu damardan kaynaklanmaktadır ve hayız kanı değildir. Normal hayız suresi geldiğinde namazı bırak, normal hayız suren bittiğinde boy abdestini al ve namazını kıl.”
Meşhur ama sahabi Abdullah b. Ummi Mektum’un, kendisine rehberlik yapacak birisi bulunmadığını one surerek hava şartları ve karanlık sebebiyle cemaatten muaf tutulma talebine Hz. Peygamber olumlu cevap vermemiş ve ezanı işiten bir kişinin cemaate gelmesi gerektiğini beyan etmiştir. İlk bakışta tuhaf gibi gelecek bu uygulama eğitim ve din eğitimi acısından onemli mesajlar icermektedir. Zira Mescid-i Nebevi Hz. Peygamber doneminde sadece bir ibadet mekanı değil, aynı zamanda bir eğitim kurumuydu. Peygamberimiz, İbn Ummi Mektum’dan bu eğitime devam etmesini istemiş olmalıdır.
Burada sadece birkac orneğini verebildiğimiz, Peygamber Efendimizin engellilere karşı davranışlarının, cağdaş bilgilerle ortuşen uygulamalar olduğu gorulmektedir. Allah Resulu, on dort asır oncesinden engellilerle ilgili gunumuzde soylenilen hususları dile getirmekle kalmamış, soz konusu hususları hayatında gostermiştir. Engellilere değer vermiş, yardım etmiş, iş imkanı sağlamış, onların eğitimleri ve tedavileriyle ilgilenmiş; boylece herkesin yanında huzur bulduğu Efendimizin yanında engelliler de onemli olduklarını hissetmişler ve mutlu olmuşlardır.
__________________
Efendimiz (asm) Engellilere Nasıl Davranırdı?
Dini Sohbetler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Sohbetler
- Efendimiz (asm) Engellilere Nasıl Davranırdı?
-
12-09-2019, 08:38:09