DALÂLETTEN KURTULMAK

Sevgili okuyucular, murşidinize ulaştınız. Ulaştığınız anda dalĂ‚letten kurtuldunuz. İşte 10 tane Ă‚yet-i kerime murşidine ulaşamayan kişinin dalĂ‚lette olduğunu soyluyor.

1- Kasas-50. Allahû TealĂ‚ buyuruyor;
“Fein lem yesteciybû leke fa’lem ennemĂ‚ yettebi’ûne ehvĂ‚ehum, ve men edallu mimmenittebe'a hevĂ‚hu bigayri huden minallah, innallahe lĂ‚ yehdiylkavmezzĂ‚limiyn.”

Eğer sana (senin hidayete erdirme davetine) icabet etmezlerse (uymazlarsa), o zaman bil ki onlar hevalarına (nefislerine) tĂ‚bî olmuşlardır. Allah'tan (Allah’ın tayin ettiği) hidayetciye değil de hevasına (nefsine) tĂ‚bî olan kişiden daha cok dalĂ‚lette olan kim vardır? Muhakkak ki Allah zalim kavimleri hidayete erdirmez.

Demek ki, davetciye (Allah’ın davetcisine, Allah’ın hidayetcisine) tĂ‚bî olmayan herkes dalĂ‚lette. Kur’Ă‚n-ı Kerim’in pek cok Ă‚yetinde bu konu geciyor. Hidayetciler diyor ki; Bana tĂ‚bî ol ki, seni hidayet yoluna ulaştırayım. Butun hidayetciler aynı şeyi soyluyorlar: “Bana tĂ‚bî olun ki, sizi Sırat-ı Mustakiym’e ulaştırayım.” Peygamber Efendimiz (S.A.V) de herkese aynı şeyi soyluyor. “Bana tĂ‚bî olun ki, sizi hidayete erdireyim.” Erdirmiş mi? Butun sahĂ‚beyi erdirmiş. Zumer Suresinin 18. Ă‚yet-i kerimesinde butun sahĂ‚benin hidayete erdiği (ruhlarını Allah’a ulaştırdıkları) kesin. Oyleyse sevgili okuyucular, şimdi olayın bu noktasında birinci Ă‚yet-i kerime, Kasas-50
Kim murşidine değil de kendi nefsine tĂ‚bî olmaya devam ederse, kendi nefsine tĂ‚bî olursa (hevasına tĂ‚bî olursa) onların hepsi dalĂ‚lettedir. Murşidine tĂ‚bî olmayan dalĂ‚lette.


2- Taha-123
“KaĂ‚lehbitĂ‚ minhĂ‚ cemiy’an ba’dukum liba’dın aduvv, feimmĂ‚ ye’tiyennekum minniy huden femennittebe’a hudĂ‚ye felĂ‚ yadıllu ve lĂ‚ yeşkaĂ‚.”

Birbirinize duşman olarak oradan hepiniz aşağı inin. Bizden size yaşadığınız devrede hidayetimiz geldiği zaman, kim hidayetcimize tĂ‚bî olursa o dalĂ‚lette kalmaz ve şĂ‚kî de olmaz.

Sadece hidayetciye tĂ‚bî olanlar hidayete ererler, diyor.

3- Kehf-17
“Men yehdillĂ‚hu fehuvelmuhted, ve men yudlil felen tecide lehu veliyyen murşidĂ‚.”

Allah kimi kendisine hidayet etmişse (kimin ruhunu kendisine ulaştırmışsa) o muhakkak ki hidayete ermiştir. Kim de dalĂ‚lete duşmuşse onun icin bir velî murşid bulunmaz.

Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişiye hicbir zaman hidayetci gelmez. O kişi hidayete hicbir zaman eremez, ebediyyen dalĂ‚lette kalır. Bunun icin burada kimler dalĂ‚letteyse onlar icin bir velî murşid olmadığından hidayete ermemişlerdir. Neden? Aramamışlardır. Bakınız Cin Suresinin 14. Ă‚yet-i kerimesi ne soyluyor: “Ve ennĂ‚ minnelmuslimûne ve minnelkaĂ‚sitûn, femen esleme feulĂ‚ike teharrev reşedĂ‚.”

Muhakkak ki bizlerden Allah'a teslim olanlar da var (kalpleri) kasiyet (bağlamış) olanlar da var. Kim (Allah'a) teslim olmayı dilerse murşidini arar.

Aramazsanız o zaman hidayete eremezsiniz. Kehf Suresinin 17. Ă‚yet-i kerimesinde soylendiği gibi dalĂ‚lette kalırsınız sevgili okuyucular, murşidinize ulaşmayı dilemedikce.

4- Casiye-23
“Efere’eyte menittehaze ilĂ‚hehu hevĂ‚hu ve edallehullahu alĂ‚ ilmin ve hateme alĂ‚ sem’ıhî ve kalbihî ve ce’ale alĂ‚ basarihî gışĂ‚veh, femen yehdiyhi min ba’dillĂ‚h, efelĂ‚ tezekkerûn.”

Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilĂ‚h edinenleri gormedin mi (habibim), Allah onları bir ilim uzere dalĂ‚lette bırakır, onların kalplerindeki sem'i (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) muhurler ve onların kalplerindeki basar (gorme) hassasının uzerine gışavet (isimli bir perde) ceker. Oyleyse (artık) Allah’tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? HĂ‚la duşunmez misiniz?

Onlar kendilerine nefslerinin hevasını ilĂ‚h edinenlerdir, diyor. Ve adlarını veriyor: DalĂ‚lette olanlar...
Sevgili okuyucular, sadece murşidlerine tĂ‚bî olmayanlar dalĂ‚lettedirler. Allahû TealĂ‚ zaten acık hukmunu de veriyor onların kĂ‚fir olduklarına dair. “Onların kalpleri muhurludur” diyor. Kalpleri muhurlu olan butun insanlar, kalplerinin muhru acıldığı gune kadar kalbin icindeki kufur kelimesiyle yaşarlar. Kimin kalbinde kufur yazılıysa Kur’Ă‚n-ı Kerim onlara “kĂ‚firler” diyor.

5- Cuma-2
“Huvelleziy be’ase fiyl’ummiyyiyne resûlen minhum yetlû aleyhim Ă‚yĂ‚tihî ve yuzekkiyhim ve yu’allimuhumulkitĂ‚be velhikmete ve in kĂ‚nû min kablu lefiy dalĂ‚lin mubiyn.”

Onlara onların icinde Allah'ın Ă‚yetlerini okusun, onları tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti oğretsin diye, ummîler icin onların aralarından Resûl’ be’as eden (vazifeli kılan, hayata getiren) O Allah'tır. Ondan evvel (bu Resûl’e tĂ‚bî olmadan evvel) onlar acık bir dalĂ‚let icinde idiler.

TĂ‚biiyet dalĂ‚letten kurtulmanın temel şartı.

6- Al-i İmran-164
“Lekad mennallahu alel mu'minîne iz be’ase fîhim resûlen min enfusihim yetlûaleyhim Ă‚yĂ‚tihi ve yuzekkihim ve yu’allimuhumulkitĂ‚be velhikmeh, ve in kĂ‚nû min kablu lefî dalĂ‚lin mubîn.”

Andolsun ki mu'minlerin (başlarının) uzerine (resûl’lerin ruhları) bir ni’met olmak uzere kendi zamanlarında kendi iclerinden bir Resûl be'as ederiz, onların aralarında (her kavmin icinde) onlara Allahın Ă‚yetlerini tilĂ‚vet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti oğretir. Ondan evvel (bu murşid Resûl’lere tĂ‚bî olmadan evvel) onlar acık bir dalĂ‚let icinde idiler.

Sevgili okuyucular, “Bu Resûl’e tĂ‚bî olmadan evvel onlar apacık bir dalĂ‚let icindeydiler” diyor Allahû TealĂ‚. TĂ‚bî olmamak Allahû TealĂ‚’nın dalĂ‚lette olma işareti. Daha evvel de soylediğimiz gibi her kavimde şu anda resûller yaşıyor. O resûle veya onların yetiştirmiş olduğu cevredeki butun murşidlerden Allah’ın gosterdiği herhangi birine, tĂ‚bî olmak meseleyi cozuyor.

7- AhkÂf-32
“Ve men lĂ‚ yucib dĂ‚'ıyallahi feleyse bimu'cizin fiyl'ardı ve leyse lehu min dûnihîevliyĂ‚', ulĂ‚ike fiy dalĂ‚lin mubiyn.”

Allah’a davet edene icabet etmeyen (tĂ‚bî olmayan) kişi dunya uzerinde Allah’ı aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah’tan başka dostu da yoktur. Onlar (Allah’ın davetcisine tĂ‚bî olmayanlar) acık bir dalĂ‚let icindedirler.

8- Nahl-36
“Ve lekad be’asnĂ‚ fiy kulli ummetin resûlen eni’budullahe vectenibûttĂ‚guût, feminhum men hedallahu ve minhum men hakkat aleyhiddalĂ‚leh, fesiyrû fiyl’ardı fanzurû keyfe kĂ‚ne Ă‚kıbetulmukezzibiyn.”

Ve andolsun ki biz butun ummetlerin (milletlerin, kavimlerin) icinde Resûl’ler be’as ettik, (hayata getirdik, vazifeli kıldık) taguttan kurtulsunlar ve Allah’a kul olsunlar diye. Onlardan bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının uzerine dalĂ‚let hak oldu (resûllere tĂ‚bî olanlar hidayete erdi, tĂ‚bî olmayanların ise uzerine dalĂ‚let hak oldu). Yeryuzunde gezin, yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu gorun.

Yani tĂ‚bî olanlar olmuşlar, hidayete ermişler. TĂ‚bî olmayanlar mı? Onlar da tĂ‚bî olmadıkları icin uzerlerine dalĂ‚let hak olmuş.

9- Zumer-23
“Allahu nezzele ahsenelhadîys, kitĂ‚ben muteşĂ‚bihen mesĂ‚niy, takşa’ırru minhu culûdulleziyne yahşevne rabbehum, summe teliynu culûduhum ve kulûbuhum ilĂ‚ zikrillĂ‚h, zĂ‚like hudallahi yehdiy bihi men yeşĂ‚, ve men yudlilillĂ‚hu femĂ‚ lehu min hĂ‚d.”

Allah ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını ikişer ikişer (rahmet-fazl ve rahmet-salĂ‚vĂ‚t) kitaba muteşabih (benzer) olarak indirir. Bu (nurlar)dan insanların derileri (tuyleri) urperir ve Rab’lerine karşı huşû sahibi olurlar, sonra Allah'ın zikri ile (bu nurlar) kişinin derilerini (vucudunu) ve (nefsinin) kalbini yumuşatır (titretir, aydınlatır, tezkiye eder ve boylece kişinin ruhunu Allah'a ulaştırır ve onu hidayete erdirir). İşte bu Allah'ın hidayetidir ki, Allah dilediği kişiyi (nefsini Allah’ın nurlarıyla tezkiye ederek ve boylece Zat’ına ulaştırarak) hidayete erdirir. Kimi de dalĂ‚lette bırakırsa onun icin bir hidayetci yoktur. (Allah’a ulaşmayı dilemedikleri icin, hidayetci dilemedikleri icin Allahû TealĂ‚ onlara hidayetciyi ulaştırmıyor.)

10-Araf-186
“Men yudlilillĂ‚hu felĂ‚ hĂ‚diye leh, ve yezeruhum fiy tuğyĂ‚nihim ya'mehûn.”

Allah kimi dalĂ‚lette bırakırsa onun icin hidayetci yoktur. Allah onları isyanları (azgınlıkları) icinde şaşkın bir halde bırakır.

Bakınız bir tarafta Allahû TealĂ‚ dilediğini hidayette bırakır diyor, bir tarafta da dalĂ‚lette bıraktıklarının Allah’ın Zat’ına davetine isyan edenlerin olduğunu soyluyor. Murşidin davetine isyan edenlerin, murşide ulaşmayanlar, ulaşmayı talep etmeyenler olduğunu soyluyor. Oyleyse kimler murşidlerine ulaşmaz bir uslûp icerisindeyse onlar Allah’a asi olmuşlardır, isyan etmişlerdir ve ruhlarını Allahû TealĂ‚’ya doğru yola cıkartabilmeleri icin onların mutlaka murşidlerine tĂ‚bî olmaları gerekiyor. Cunku gorduk ki, murşidin ruhu başının uzerine gelmedikce kişinin ruhu vucudundan ayrılmıyor. Oyleyse kişinin ruhunun Allah’a doğru yola cıkabilmesi, kişinin murşidine tĂ‚bî olmasına bağlıdır. Kim tĂ‚bî olmazsa onun ruhu Allah’a doğru yola cıkamaz. Kişinin kurtuluşu da hicbir şekilde mumkun değildir. Ve o kişi ebediyyen dalĂ‚lette kalır. Şimdi Allahû TealĂ‚ diyor ki, Rad Suresinin 25. Ă‚yet-i kerimesinde;
“Velleziyne yankudûne ahdallahi min ba’di miysĂ‚kıhî ve yakta’ûne mĂ‚ emerallahu bihî en yûsale ve yufsidûne fiyl’ardı ulĂ‚ike lehumullağnetu ve lehum sûuddĂ‚r.”

Onlar misaklerini yerine getirdikten sonra (ruhlarını Allah’a ulaştırdıktan sonra) Allah’ın ahdini (yemin, misak ve ahdlerini) bozarlar, ve Allah’ın O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi (vuslattan sonra ruhlarının Allah ile bağlantılarını) keserler (fıska duşerler) ve (boylece) yeryuzunde fesat cıkarırlar. (Başka insanların Allah’a verdikleri 3 yeminlerini yerine getirmelerine mĂ‚ni olurlar ve boylece Allah’ın emirlerine karşı cıktıkları icin fesat cıkarırlar.) LĂ‚net onların uzerinedir. Onlar icin ne kotu bir yurt var (cehennem).

Kimler bunlar? Murşidlerine ulaşmadıkları icin ruhları vucutlarından ayrılmamış olanlar. Allah’ın emrine isyan etmiş olanlar. Yeryuzunde fesat cıkaranlar. Sevgili okuyucular, bunların hepsinin Allahû TealĂ‚ cehenneme gideceğini soyluyor.
Şimdi buradan bir sonuca varıyoruz. 10 tane Ă‚yet-i kerime, murşidine ulaşamayan kişinin dalĂ‚lette olduğunu soyluyor. Ve Sırat-ı Mustakiym’in uzerinde bulunamayanların da dalĂ‚lette olduğunu Fatiha Suresi kesin olarak ifade ediyor.
“Elhamdulillahi rabbil alemin errahmanirrahim maliki yevmiddin iyyake na’budu ve iyyake nestain ihdinassıratalmustakım sıratellezine en’amte aleyhim ğayril mağdubi aleyhim veleddĂ‚llin.”

Hamd; Ă‚lemlerin Rabbi olan Allah’adır. RahmĂ‚n’dır, Rahîm’dir. Dîn gunu’nun MALİK’ idir. Allahım ! Yalnız Sana kulluk eder, ve yalnız Sen’den İSTİANE isteriz. (Bu istianen ile) bizi SIRAT-I MUSTAKİYM’e hidayet et (ulaştır). O (SIRAT-I MUSTAKİYM) ki; uzerlerine ni’met verdiklerinin yoludur. Uzerlerine gadap duyulmuşların ve dalĂ‚lette kalmışların (murşidlerine ulaşamayanların) yolu değil.

__________________