Heykel ve resim yapmak
Sual:
İslamiyet’ten onceki bazı hak dinlerde, canlı resmi ve heykel yapmak caiz miydi?
CEVAP
Evet, caizdi. Bir Âyet-i kerime meali:
(Onlar Suleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar [geniş] leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi, şukredin! Kullarımdan şukreden azdır!) [Sebe 13]

Burada sozu gecen heykeller, peygamberlere ve Âlimlere ait sûretlerdi. Peygamber efendimiz bu hususta, (Onlar, aralarından salih bir adam olunce, kabri başında bir mescid bina ederler ve o mescidin icinde o sûretleri yaparlardı) buyurmuştur. Onların ibadetlerini hatırlayarak, daha cok ibadete sarılsınlar diye boyle yapıyorlardı. İşte bu husus, sûret yapmanın o donemde mubah olduğunu gostermektedir. Muhammed aleyhisselamın diniyle bu, nesh edilmiş, canlı resmi ve heykel yapmak yasaklanmıştır. (Kurtubî tefsiri)

Resim yapmak
Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi, resim hakkında ozetle diyor ki:

Zaruretsiz canlı varlıkların resimlerini yapmayı dinimiz yasaklamıştır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Âhirette en şiddetli azaba mustahak olanlar şunlardır:
1- Bir peygamberin katili,
2- Bir peygamberin oldurduğu,
3- Ana babasından birinin katili olanlar,
4- Canlı varlıkların suretini yapanlar,
5- İlminden faydalanılmayan Âlimler.)

(Kıyamet gununde Cehennemden muthiş bir boyun uzar. Bu boyundaki başın her tarafa bakarak dehşet sacan iki gozu, gayet hassas iki kulağı ve soylediği yıldırım gibi kelimelerle dinleyenleri şaşkına cevirecek bir de konuşması vardır. Şoyle der: Ben şu uc sınıf insana azapla gorevliyim: 1- İnatcı cebbarlar, 2- Şirke girenler, 3- Resim yapanlar.)

(Resim yapanların yeri Cehennemdir. Orada, resim yapanın her yaptığı resim icin bir şahıs yaratılarak kendisine işkence eder.)

(Kıyamette canlı resmi yapanlara, “yaptığınız resme can verin” denir ve azaba maruz kalırlar.)

(Rahmet melekleri, kopek veya resim bulunan odaya girmezler.)

(Canlı resmini cizene, o resme can verinceye kadar azap edilir.)
Acıklama:
Elbette bunun, yaptığı resme can vermesi asla mumkun olmaz, azabı da ebedî olması gerekir. Burada ebedî demek, uzun muddet demektir. [Cezasını cektikten sonra Cennete girer.]

(Kıyamette, en şiddetli azaba uğrayacak olan, Allah'ın yaratma sıfatını taklit edendir. Cenab-ı Hak buyurur ki: “Benim yaratmam gibi yaratmaya kalkışan kadar, zÂlim, haddini bilmez kimse yoktur.”)
Acıklama: (Hicbir ressam, Cenab-ı Hakk'ın yaratıcılık sıfatını taklit maksadıyla resim yapmaz. Bu bakımdan bu hadis-i şerifin onlarla alÂkası yoktur) denilemez. Cunku hicbir ressamın, Allahu teÂl ile yaratmak yarışına kalkma ihtimali olmadığını Peygamberimiz de bilir. Ancak bu hareketi ne niyetle olursa olsun yaratmak gibi telÂkki edilecek ve o derecede yaratmaya ozenmiş sayılacaktır.

Olu diri birinin resmine senelerce tapılsa, o resim bundan bir şey anlamaz. Sucluların resmini cizmek veya ileride suc işleyecekse resimlerini saklamak, zaruret olduğu icin, (Zaruretler mahzurlu şeyleri mubah kılar) kaidesine gore, bunun gunahı olmaz.

Tarihi şahsiyetlerin, yaptıkları ustun hizmetlerin hatırlanmasına vesile olacak resimlerin, heykellerin saygıyla anılması ve gelecek nesiller icin teşvik orneği hÂlinde bulunmasının faydalı olacağı iddiası doğru değildir. Dinimiz, bunları resim yonunden başka, faydasız ve boş masraf olmaları yonuyle de yasaklar. Cunku heykellerin yerine, o gibi yuksek zatların adına nispet edilen bir takım hayrat ve iyilikler yapılsa, herkes faydalanır. Ustelik sevabından da işaret edilen kimseler istifade etmekle gerek hatırlatma ve gerek saygı vazifesini yerine getirme maksatları daha ciddî, daha iktisadî bir surette hÂsıl olur. Sonra olulerden, dirilerden kimseye zerre kadar faydası olmayan bu ruhsuz resimlerin, heykellerin, ibret alacak gozlere karşı hakikî bir faydası olmaz.

Hazret-i Omer adına bir heykel dikilmemiş olması, onun şanlı icraatına zerre kadar bir eksiklik meydana getirmez. Resul-u Ekrem efendimiz icin bir heykel dikmek bir saygı değil, aksine son derece edepsizliktir. İsa aleyhisselamın duvarlara konan resimlerine esef duymamak mumkun değil.

Hazret-i Omer'in zamanında fethedilen beldelerden Kisra Sarayında maddî kıymet ve guzelliği cihetiyle bugun milyonlara, belki milyarlara değişilebilen ziynetli bir halı ganimetler arasında ele gecirilmişti. Halife hazret-i Omer’in emriyle o kıymetli halı, kesilip kucuk parcalar hÂline getirilerek gazilere verilmiştir. Bu olaya hayret edenler cıkabilir. HÂlbuki iyi duşunulunce Hazret-i Omer'in bu meseledeki kararı yine kendisine yakışan buyuklukten ileri gelir. Cunku yeni bir dine sahip olan bir milletin başına, daha cok kadınlara yaraşan bir masraf ve ziynet iptilÂsını musallat etmemek icin boyle yapılması luzumluydu. Dunyayı hice sayan Hazreti Omer’e goreboyle şeylerin hic onemi yoktur. Eğer bu gibi fazla ihtişamın bir hukumdar icin faydası olsaydı Kisra devletine faydası olur, onu yıkılmaktan korurdu.

Tabiat manzarası olan şahane tablolar bile, insanlığın doğrudan doğruya ihtiyac duyduğu şeylerden sayılmaz. Ama bu gibi guzel tablolara, bazı servet sahipleri milyonlar vermekten cekinmez. HÂlbuki bu parayla bircok fakir sevindirilebilir.

Canlı varlıkların resmini yapmak ve bunları evlerde bulundurmaktaki yasağın hikmetini putperestliği onlemek olarak duşunenler vardır. (Bugun bu resimlere, heykellere tapacak kadar şaşkın yoktur. Yahut ben asla resme tapmam) diyerek kendi kendine fetva veren bazı ukalÂlar, akıl ve idrakten yoksundur. Bu, (İckinin yasaklığının sebebi, sarhoşluk verdiği icindir. Ben sarhoş olmayacak kadar iciyorum) demeye benzer. Her hususta emre aynen uyan hizmetci, sebep arayan, anlam veren hizmetciden daha cok makbul olur.

Cok buyuk bir Âlimin en cahil ve en ahmak bir uşağına karşı verdiği emirlerin, uşak tarafından, (Bizim efendinin muradı şoyle olmalıdır, boyle olmalıdır) tarzında verilecek manalara gore yapılması pek garip yanlışlıklar doğurur. HÂlbuki Cenab-ı Hak veya Resul-i Ekrem ile bizim aramızdaki nispet, misalde gosterilen nispet ve mesafeye de kıyas edilemez. Onun icin falan hukmun sebebi şudur diye hukum veremeyiz. İşte resmin yasaklığının sebebi de yukarıda soylediğimizden ibaret değildir. Başka nice hikmetleri vardır. Dinî hukumlerin gizli hikmetlerini acıklamaya kalkmak bizim gibi Âcizlerin işi değildir. Boyle yuksek işlere karışmak haddini aşmak olur.
__________________