MUSİBETLERE KARŞI TAVRIMIZ NE OLMALDIDIR

Once her şeyin, insan icin bir imtihan olduğu unutulmamalıdır.

Hayat hep duzlukte gitmez. Bazen ağzımızın tadı bozulur. İşte bu sırada hemen inancımız imdÂda yetişmelidir. Her şeyin Allah’tan geldiği hatırlanmalıdır. Başka sebepler aranmadığı gibi isyan edilmemeli, umitsizliğe duşulmemelidir.

Şurası muhakkak ki, daha cok inanmış insanlar belÂlara maruz kalırlar. Onun icin belÂya uğrayan Musluman, imanı olcusunde sabırla karşılık vermelidir.

Bel ve musibet anında şoyle bir tavır sergilemeliyiz:

- Bunda da vardır bir hayır, demeli, hayır beklemelidir.

- Bu da gecer, demeli, olayları gecici olarak gormelidir.

- Sıkıntıların ardındaki hayrı, sevabı gormeli, dua etmelidir.

- Şikayet, sızlanma, uğursuzluk arama yerine, sucu kendinde aramalı; ne hatam var ki bu başıma geldi? Benim eksikliğim neydi? Demeli kendine ders cıkarmalıdır.

Peygamberimiz şoyle der:

- “Mu’min sıkıntıya tabi tutulur; en kucuk bir acıya maruz kalanı Allah, bir derce yukseltir.”

- “Allah kime hayır dilerse, onu musibete uğratır.”

- “Tauna uğrayan sabrederse, Allah’tan bilirse, ona şehid sevabı vardır.” (Riyaz us Salihin:33/9)

Kutsi Hadiste de şoyle buyrulmuştur:

- “Mu’min kulumun dunya ehlinden sevdiği birini aldığım zaman; sabrederse, karşılığı cennettir.”

- “Kulumu gozlerinden mahrum ettiğim zaman kulum şikayet etmezse iki gozune bedel ona cennet vardır.” (Age:33/9)

Goruluyor ki her bir musibetin hikmeti vardır.

MevlÂna’nın hanımı Kerr Hatun : “Efendim Rabbim omrunu uzun, sıhhatini dÂim etsin” deyince MevlÂna : “Bre Hatun biz Firavun muyuz ki, uzun omur daimi sıhhat dilersin” demiştir.

Evet belÂnın buyuğu inananlara olduğu icin hatalarının cezasını bu dunyada cekmiş olacaktır. Onun icin kacınılmaz felÂketler icin Musluman, Allah iltica edecektir. Nasıl edecek? “Euzu besmele cekip”, “L havla vel guvvete illÂbillahil aliyyil azim” diyecek, “Hasbunellahu ve niğmel vekil, niğmel Mevl ve niğmen nasır” diyecektir.

Ne demişler :

“Hoştur bana senden gelen,

Ya gonca gul yahud diken”

Bir başka ifadeyle : “Kahrında hoş lutfun da hoş”

Evet, inanan insan, bel ve musibetlere imanı ile karşı koyacak. “Buda gecer” deyip sabredecek, isyan ederek gunaha girmeyecek. “Bu benim başıma neden geldi, nereden geldi” diyerek şikayet etmeyecektir.

En başta musibetlere peygamberler, sonra da Evliyaullah, sonra da inanlar mÂruz kalmıştır.

Maddi musibetlere tavrımızı Bediuzzaman : “Maddi musibetleri buyuk gordukce buyuk, kucuk gordukce kuculur” der.

İnsan bu dunyada maddi ve manevi bel ve musibetlerle imtihan edilmeden bırakılıvereceğini zannetmesin. Hepimiz imtihana tabi tutulacağız. Oyle ise peygamberimizin yaptığı duayı yapalım : “Ya Rabbi bize musibetleri karşılayabilecek iman ver ve Goturemeyeceğimiz yuku yukleme!”

Ayrıca iyiliklerle sadakalarla kazayı, belÂyı def etmek icin her ana tedbirli olmalıyız.

Olaylar karşısında, inanclı insanın hali başka olur. Oyleyse, bizde inanmış insan gibi karşılamalıyız.

Birde, bel ve musibetler bircoklarına gunahları ve isyanları yuzunden gelir. Onun icin gunah ve isyanlardan uzak duralım. Hala ders almadık; gunahlar devam, mustehcenlik devam… Duzelme yerine bozulma devam ediyor.

Kur’an’da :

- “Başınıza gelenler, yaptıklarınız yuzundendir” (ŞurÂ:30) buyrulur.

Musibetlerin zararını, sadece gunah işleyenler gormez. Bir cok masum insan, coluk cocuk da zara gorur. Bunun icin iyilik emredilecek kotulukten sakındırılacaktır. GunahkÂr, gunahtan vazgecirilmeye calışılacaktır.

Hz. Peygamber (s.a.) :

- “Bir kotuluk gorduğunuz zaman elinizle yok ediniz. Bunu yapacak ortam yoksa, dilinizle oğut vererek vazgeciriniz. Bunu da yapacak imkÂn yoksa, kalbinizle o kotu ve kotulukten uzak durarak buğzediniz” buyuruyor.

Kur’an’da da şoyle bir uyarı var:

“Oyle bir fitneden sakının ki o, icinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (hepinizi perişan eder.) bilin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Enfal:25)

Cenab-ı Allah Yuşa (s.a.)’ya diyor ki:

- “Kavminden 60 bir şerli ile 40 bin hayırlıyı helÂk edeceğim.”

Yuşa Peygamber sorar:

- “60 bin şerliyi gunahları yuzunden helÂk edeceksin; ama 40 bin Salih kimseyi neden helÂk edeceksin?”

Allah vahyeder:

- “Onlara kotulere ve kotuluklere karşı cıkmamışlardır. Boylece susarak kotulere destek olmuşlardır. Onların gunahına da ortak olmuşlardır.”

Hz. Peygamber şoyle anlatır:

“Uc kişi bir gemideydiler. Biri geminin dibinde, ikincisi orta katında, ucuncusu ust katındaydı.

Geminin zeminindeki su lazımdır diyerek gemiyi delmeye başladı. İkinci ve ust kattakiler de, ‘bize ne’ diyerek ses cıkarmadılar. Sonra diptekilerin actığı delikten giren su gemiyi butunuyle sulara gomerken deliği acan da, ses cıkarmayanlar da birlikte boğuldular. Musibeti birlikte yaşamaktan kurtulamadılar.”

Şimdi duşunme zamanı.

Tevbe, istiğfarlarımızın arşa yukselmesi gerektiği şu acılı gunlerimizde hep birlikte yaşadığımız azabın neresindeyiz biz? Gemiye delenden miyiz, seyirci kalandan mıyız; yoksa rıza gostermediği, ikaz gorevini yaptığı halde elinden bir şey gelmeyenlerden miyiz?

Allah Rasûlu buyurur ki:

- “Yer yuzunde kotuluk yayıldığında onların arasında iyiler bulunsa da Allah o yer halkına azabını indirir. Kotulere gelen azab iyilere de gelir. O iyiler daha sonra Allah’ın affına, rahmetine kavuşur.” (Ramuz:54/2)

- “Bir yerde kotuluk zuhur ettiğinde, men edilmezse Allah onlara azabını indirir.” Sahabe:

- “Onlar arasında iyiler bulunsa da mı?” deyince:

- “Evet, onlara da iner. Cunku men etmemişlerdir” buyurur. (Ramuz:54/3)

Musibet, sucluyu sucsuzu ayırmıyor. Birine ceza olur birine imtihan, diğerine de sevap kazandıran bir olay olur. FelÂketin umumi oluşunun diğer sebebi de: zulme karşı susmaktır. Tepki gostermeyerek, gunahlara ortak olunmuştur, vazifeler yapılmamıştır.

Musibetlerde, suclu ile beraber sucsuzu da sıkıntıya duşer, ama onun sıkıntısı sevaba donuşur. Eğer felÂketler anında olurse, yangında olse de, su da boğulsa da, oldurulse de, inanıyorsa, bir insan şehit olur. Malı telef olsa sadaka olur.

Bugunun insanı, bu hususları pek duşunmuyor. Aciz, zayıftır. İmanla karşı koymuyor. Yavrusu şehid olmuş anaya bakın; yeri – goğu yıkıyor, soz ve davranışları ile Allah’a isyan ediyor.

Bakar sûresinde : ”Sabır ve namazla yardım isteyiniz.” (45) buyruluyor. Sabır elden bırakılmayacak ve ibadetlerle, dualar da ihmal edilmeyecek. Cunku insanın davranışına gore felÂket ya gunahlara kefaret olur veya gunahları arttırır.

Yakup Peygamberin sabrı, Eyup Peygamberin sabrı, felÂkete uğrayanlara ornek olmalıdır.

Kur’an’da, bircok defa : “Allah sabredenlerle beraberdir” buyrulmuştur. (Bakara:153)

Bakara 155. ayetinde : “Sizi biraz korku, biraz aclık, biraz maldan, candan ve urunlerden eksiklik ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere mujdele.”

Al-i İmran 142 : “Yoksa siz, Allah icinizden cihad edenleri ve sabredenleri hic ayırt etmeden cennete girivereceğinizi mi sanıyorsunuz? ”

Ankebut 2 : “İnsanlar. İnandık! Demeleriyle bırakılıp da, imtihan edilemeyeceklerini mi sanıyorlar?”

Şunu asla unutmayın; mu’minin başına gelen ne olursa olsun boşuna değildir. Hoşuna gitse de gitmese de hayrındandır.

- Kul : “Ya Rabbi, derdin daha buyuğunu vermedin” der şukrederse, sevap kazanır.

- “Rabbim senden geldi” der sabreder, sevap kazanır.

- “Acı ceker, gunahlarına kefaret olur, gunahlardan temizlenir, ahirette acı cekmez.”

Demek ki, dert, bilene rahmet olur. İnanana mukafat olur. Allah cekemeyeceğiz dert vermesin.
Araştırmacı Yazar
Mustafa OSELMİŞ

alıntı
__________________