Son zamanlarda felÂketlerle, felÂketlerin verdiği acı ve ızdıraplarla dolu gunler geciriyoruz. Her gun ceşit ceşit Âfet, felÂket ve musibetler eksik olmuyor. Sıkıntılar, uzuntuler surup gidiyor. Her an yangın, sel deprem, ruzgÂr, cığ, hortum, hastalık ve trafik kazaları ile sarsılıyoruz. Butun bunların olumsuz etkileri de, insanımızı cileden cıkarıyor, sterse sokuyor, bunalıma itiyor. Arkasından da intiharlar geliyor, cinayetler takip ediyor. İnsanoğlu, cahiliye devrinde diri diri toprağa cocuğunu gomen insanı gecti. Her gun yavrularını doğrayanların, eşini oldurenlerin olmadığı haber programları izleyemez hale geldik.toplu katliamlar guncelleşti.
Mevsimlerde, iklimlerde duzensizlik var. Bir yanda kuraklık, bir yanda her şeyi silip supuren seller… Afetlerden, zarar gormeyen ulke yok. Bircok insan hayatını kaybediyor, maddi zara olculemiyor.
Durup dururken yanardağ puskuruyor. Her ulkede teror surekli bir tehlike… İnsanlara buyuk acılar yaşatıyor. Tedbir alınmıyor. İnsanlar, care aramaması karşısında sadece “Kahrolsun” demekle ve dişini sıkmakla yetiniyor. Cunku ona : “Aman bunlara sabret, yoksa onunde irtica tehlikesi var”, “ocu var” deniliyor. Gundeme gelmesi istenmeyen bircok şey boyle ortbas ediliyor.
İslÂm Âlemi ve Muslumanların hali perişan, yurekler acısı. Allah, duşmanları onlara musallat etmiş, dupeduz katlediliyorlar. Odemedikleri bedelin cezasını cekiyorlar. Samimi Musluman olamamanın acısını hissediyorlar. FelÂket ustune felÂket… her biri icin boylesi gorulmedi demekten kendimizi alamıyoruz. Rahmet olması gereken şeyler, zahmet oluyor, şaşıp kalıyoruz.
Tarihe bakıyoruz. İsyan, inkÂr, ahlÂksızlık, hep felÂketlerin davetcisi olmuş… Adem (s.a.), Allah’a isyan ettiği icin cennetten kovulmuş, şeytan, Allah’a itaat etmediği icin lÂnetlenmiş, melek aziz olmuş, Musa kurtulurken, Firavun cezalandırılmış, Nuh’a inananlar kurtulurken, inkÂr edenler suda boğulmuş, uğrunda hicret eden Ashab-ı Kehfi, Cenab-ı Allah yuzlerce yıl korumuş, yakması gereken ateş, İbrahim Peygamberi yakmamış, ama Pompe halkını kasıp kavurmuş. Vezuv yanardağı onları yakmak icin kudurmuş… Kacanları kabaran deniz toplayıp getirmiş.
İnsanlık tarihi, omrunu tamamlamış, dinlerin ideolojilerin, millet, devlet ve medeniyetlerin yok olmuş hikayeleriyle doludur.
Adem aleyhisselamdan bugune, ahlÂksızlıkta ileri gitmiş ve Allah’a isyan etmiş n9ice nice insan toplulukları, ceşit ceşit felÂketlerle cezalandırılmışlardır.
Şuanda insanlık bir talihsiz donem daha yaşıyor, insanı insan yapan değerlerin birer birer yok oluşunun ızdırabını cekiyor. Bozulma, yozlaşma, hissedilir bicimde artmıştır. Utanc verici, tiksinti verici ornekler, gunluk alışkanlıklar haline gelmiştir.
İnsanlık, kendi eliyle yaptığına tapacak kadar alcalmış, hakim olması, duzen vermesi gereken şeylere mahkum olmuştur. Bazı topluluklar cekirgeye, ineğe, Fareye, şeytana hatta tenasul organına tapacak kadar alcalmış ve sapıtmıştır. İnsanlar kendilerini yaratan Allah’a tapmayı unutmuştur. Kula kul, maddeye esir olmuştur. Hele son zamanlardaki teknolojik gelişmelerin arasında kaybolmuş, nimete şukru unutup, cılgınlığın zirvesine tırmanarak, yok olan toplumların cizgisine gelmiştir.
Biz de son iki asırdan beri yanlışlıkların aksaklıkların ve insanı insan yapan değerlerin birer birer yok oluşunun ızdırabını cekiyoruz.
Zaman gectikce, teknolojik alanda ilerleme kaydettikce insanlık, ahlÂki ve insani alanda gerilemektedir. Bugun butun dunya da her alanda bozulma yozlaşma hissedilir bir şekilde artmıştır. Utanc verici, tiksinti ve dehşet verici ornekler, gunluk alışkanlıklar, gunluk olaylar haline gelmiştir.
Bu musibetlerden once, insanlık en buyuk musibete uğramıştır. O da dinine gelen musibettir. Dinsizlik musibetidir. Allah’ı tanımama musibetidir. Onun icin dunya guzelliklerinden mahrumdur. Daha sonra da ahiret guzelliklerinden mahrum olacaktır. Ebedi saadetten mahrum kalacaktır.
Unutmayalım, bircok musibet, yaptıklarımızın cezası olurken, bazıları ilÂhi ihtardır, ikazdır, uyarıdır. Bir kısım felÂketlerde insanın gunahlarına kefarettir. Bir kısmı, insanlardaki gafleti giderir, insana, insan olmanın aczini, zaafını hatırlatır ve insanı Allah’a yakınlaştırıverir.
Hz. Peygamber : “Musibetler, yuzlerin karardığı Kıyamet gununde, sahibin yuzunu ağartır” buyurur. Demek ki, değerlendirilir ve ders alınırsa, musibetler kurtuluşumuza vesile olacaktır. Kim ki, başına gelen belÂlara sabreder, isyan ve şikayet etmezse, musibet, zahmet karşılığı rahmet olacaktır.
Hz. Peygamber hasta iken ona:
- Ey Allah’ın Rasûlu! Hangi insanlar en cok bel cekerler?
Hz. Peygamber (s.a.) :
- Peygamberler.
Sonra kimler, derler?
- Sonra Salihler. Bazen onlar oyle olur ki giyecek elbiseden başka bir şey bulamazlar. Onlar, sizin bollukla sevindiğiniz gibi yoksullukla sevinirler. (K.Sitte:17/561) cevabını verir.
Adam hic hastalanmamış. Hanımı : “Allah belÂyı, sevdiği kula verir, senin başın bile ağrımıyor. Haydi Peygambere gidelim, ben senden boşanacağım.” Demiş. Giderlerken adamın ayağı kayar, ayağı kırılır. Kadın “Don geri” der, sırtına alır, eve getirir.
Dikkat edelim. Cenab-ı Allah bizi her şeyle; varlıkla da yoklukla da, sağlıkla da hastalıkla da imtihan eder.
Kur’an’da bildirilir:
Bakara:155 “And olsun ki, sizi biraz korku ve aclık, mallardan candan biraz azaltma ile sizi deneriz. Ey Peygamber! Sabredenleri mujdele.”
Al-i İmran:186 “And olsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana cekileceksiniz.”
Ankebut:2 “İnsanlar imtihana cekilmeden, sadece iman ettik, demeleriyle bırakılı vereceklerini sandılar.”
Ankebut:4 “Yoksa kotulukleri yapanlar, bizden kacabileceklerini mi sandılar ne kadar yanlış duşunuyorlar.”
Olayları değerlendirirken, başına bir felÂket geleni, lÂnetli kimse kabul etmemek gerekir.
Başına bir bel gelmeyene de Allah’ın sevgili kulu olarak cekmiştir.
Diğer yandan, başımıza gelenlerden ders almalıyız, yorum yapmalıyız. Allah’tan gelene şukretmeliyiz, sabretmeliyiz.
Bazılarımız var ki, duyuyor veya okuyor. “Ben şunu yaptım. Şunu okudum. İyileşmedim, şoyle olmadı” diyor. Bu yanlış. Bizim yaptığımızın tesirinin ne yonde olduğunu bilemeyiz. Belki Allah o yuzden daha buyuk belÂları def etti bizden. Belki o yuzden gunahlarımızı bağışlayacak, onu bilemeyiz.
Araştırmacı Yazar
Mustafa OSELMİŞ
alıntı
__________________
Felaketler
Dini Sohbetler0 Mesaj
●43 Görüntüleme
-
12-09-2019, 07:42:37