--------------------------------------------------------------------------------
Yaratılan binlerce canlı icerisinde akıl ve şuur sahibi olan ve aynı zamanda Hz. Allah'ın (c.c.) yeryuzunde halifesi olma şerefini uzerinde taşıyan yalnızca insandır. İnsana, başta herhangi bir iradi fonksiyonu olmaksızın bu şerefi kazandıran Cenab-ı Hakk, onu her donemde kendisine muhatap kabul etmiş, ve bunun insanlara ulaştırılması icin de farklı zaman ve mekÂnlarda peygamberlere "sahifeler" ve "kitaplar" inzal buyurmuştur. Gonderilen butun kitaplardaki temel gÂye, insana olarak verilen bu şerefin asla unutulmaması, yaratılıştaki sırrın farkında olunması ve netice olarak da dunya-Âhiret mutluluğunun yakalanmasıdır. İnsanlığın başlangıcından gunumuze bazı temel prensiplerin dışında, hayat şartları ve ihtiyaclar farklı olduğu gibi, bu ihtiyaclara her donemde verilen ilÂhi beyandaki (tali) prensiplerde de zaman zaman değişiklikler olmuştur. Hz. Âdem'e o donemin ihtiyaclarına gore "sahife"ler şeklinde verilen ilÂhi beyan, kendisini takip eden Hz. İdris, Hz. Nûh ve Hz. İbrÂhim gibi peygamberlere sayfası ve muhtevası daha geniş "sahife"ler şeklinde devam etmiş, Hz. Mûsa ve Hz. İsa'ya "kitap" olarak nÂzil olmuş, son olarak da Hz. Muhammed'e (s.a.s), butun kitapları ozetleyen, doğrulayan, butun zaman ve mekÂnlara yetecek olculere sahip olan ozellikleriyle Kur'Ân nÂzil olmuştur.
Kur'Ân, kÂinat kitabının bir tercumesidir. Gorunmeyen ve gorunen Âlemin acıklayıcısıdır. AllÂh'ın isim, sıfat ve fiillerine ait ozellikleri anlatan bir rehberdir. Meydana gelmiş ve gelecek olayları haber verendir. İnsanlığın terbiyecisidir. İnsanlığı mutluluğa goturen hakîki murşiddir. Ozetle, butun insanlığın her turlu manevî ve fikrî ihtiyaclarına kaynak olacak kitapları ihtiva eden kutlu bir kitaptır.
Resûlullah'ın tarifleriyle Kur'Ân; oyle bir kitaptır ki: "O'nda, sizden onceki (milletlerin ahvaliyle ilgili) haber, sizden sonra (kıyamete kadar) gelecek fitneler ve kıyamet ahvali ile ilgili haberler.. ayrıca sizin aranızda, (iman-kufur, taat-isyan, haram-helÂl vs. nevinden) cereyan edecek ahvÂlle alÂkalı da hukumler vardır. O, hak ile batılı ayırdeden tek olcudur ve O'nda her şey ciddidir. Kim bir zalimden korkarak ondan kopar ve onunla amel etmezse, işte o zaman Allah da onu helÂk eder. Kim O'nun dışında bir hidayet ararsa, Allah o kimseyi saptırır. Zira o, Allah'ın en sağlam ipi (hablu'l-metin)dir. O, hikmet edalı hatırlatan bir beyan.. ve Hakk'a ulaştıran bir yoldur. O, kendisine uyanları (değişik arzulara takılıp) kaymaktan, kendisini (kıraat eden) dilleri de iltibastan korur. Âlimler hicbir zaman ona doyamaz.. Onu cokca tekrar okuyana o, usanc vermez ve tadını eksiltmez. Onun insanlarda hayret uyaran yanlarının sonu gelmez. O oyle bir kitaptır ki, cinler onu işittikleri zaman, şoyle demekten kendilerini alamamışlardır:
"Biz, doğru yolu gosteren harika ve hic duyulmadık bir Kur’Ân dinledik. Biz onun (Allah kelamı olduğuna) inandık." (Cin, 72/1) O'nun uslubuyla konuşan, doğruyu konuşmuş olur. O'nunla amel eden, mutlaka mukÂfat gorur. Kim onunla hukum verirse, adaletle hukmeder. Kim ona cağrılırsa, doğru yola cağrılmış olur." (Tirmizî

Kur'Ân, gerek yaşantıda, gerekse vicdanlarda yerleştirdiği prensiplerle, hayatın butun yonlerini icine alacak şekilde gayet acık bir metod ortaya koymuştur. Oyle orijinal bir metod ki, insanlık daha once onun benzerini gormemiştir. O, insanlığa, madde ve manÂda daha once hic bir sistemin vermediğini vermiştir. Aynı zamanda, gecici ve bolgesel peygamberlik devri onunla sona ermiş, herkesi icine alan zaman-mekÂn bakımından evrensel peygamberlik muessesesi onunla başlamış ve onunla kıyÂmete kadar devam edecektir.
Kur'Ân'ı okumakla insan, Yaratıcısına muhatap olma gibi elde edilecek makamların en ustununu yakalamış olur. Boyle bir konumun şuurunda olana insan ise, okuduğu Kur'Ân'la Rabbini dinler ve Rabbiyle konuşur.
A. KUR'ÂN OKUMANIN DUNYADA KAZANDIRDIKLARI
Kur’Ân, Nasihat, Dertlere şifa, Hidayet ve Rahmettir.
Kur'Ân, yalnızca insanların olum otesi hayatlarını ilgilendiren hususları acıklayan, ibadetler hakkında bilgi veren ve Yaratıcı'nın birliği ve varlığını ortaya koyan delilleri değil, aynı zamanda o, insanların dunyadaki mutluluklarını temin hususunda da yol gosterendir. Kur'Ân, insanlar icin guzel bir nasihatcı, yol gosterici ve kalplerin şifa kaynağıdır. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.), bir doktor, doktorun elindeki recete de Kur'Ân'dır. Bu husus, Yuce Beyan'da şoyle ifade edilir:
"Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir oğut, gonullerdeki dertlere bir şifa, muminlere doğru yolu gosteren bir hidayet ve rahmet geldi." (Yûnus 57)
Kur'Ân, bu Âyette insanlara dort merhaledeki mudahalesini ifade etmektedir. Oncelikle, insanların maddi-manevî bunyelerine zarar verecek olan bazı zararlı unsurlara karşı uyarı yapılıyor, belki bu anlamda bazı sınırlamalar koyuluyor ve boylece ilk mudahale yapılmış oluyor. İşte bu durum, Âyette "mev'iza" (oğut) olarak belirtiliyor. Bu merhaleden sonra şifaya ulaştırmaya geciliyor. Bu da, doktorun hastasına, hastalığa sebep olan bozuk şeyleri icerisinden atacak ilacları icirmesine benzemektedir. Kur'Ân da, insanlara sakıncalı şeyleri yasaklamakla onları tertemiz hale getiriyor ve bu durumu kazanmaları icin de insanların bazı gayretlerde bulunmasını tavsiye ediyor. Nitekim şu Âyet, bu husus icin verilecek pek cok misalden yalnızca birisidir:
"Allah, adaleti, iyilik yapmayı, muhtac oldukları şeyleri yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, cirkin işleri, zulum ve tecavuzu yasaklar. Duşunup tutasınız diye size oğut verir." (Nahl 16/90) İnsanlar, tavsiye edilen emir ve yasakları tam anlamıyla yerine getirince de dertlerden kurtulur, gonuller guven ve emniyete ulaşır ve neticede Yuce Yaratıcının:
"Ey gonul huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak don Rabbine! Sen de katıl has kullarım icine, gir Cennetime!" (Fecr 27-30) beyanındaki sırrı yakalamış olur. Bu sırla da İlahî rahmeti yakalar ki, Âyetin sonunda belirtilen "KurÂn’ın rahmet olması" ifadesi buna işaret etmektedir.
KUR’ÂN, REHBERDİR.
Kur'Ân, butun insanlık icin rehberdir. İnsan ne kadar ilerlerse ilerlesin, maddî olarak hangi seviyeye ulaşırsa ulaşsın, Kur'Ân'ın ona gosterdiği prensiplerden asla uzak kalması duşunulemez. Bu hidayet, toplumun sadece belirli bir kısmını değil, herkesi ilgilendiren, her seviyedeki insanın muhtac olduğu, ilerlemiş medeniyetlerin de sonsuza dek yukselmesinin teminatı olarak inmiş bir hidayettir. Bu hidayetle insan, dunyada oğrenmesi gerekli şeyleri oğrenecek, bununla birlikte asıl maksadı da unutmayacaktır.
KurÂn’ın rehber olması Kudsî beyanda uzerinde onemle durulan bir meseledir. Mealini vereceğimiz şu iki Âyet de bu durumu ifade etmektedir:
"İşte Kitap! şuphe yoktur onda. Rehberdir muttakilere." (Bakara, 2/2) De ki: "O iman edenler icin hidayet ve şifadır." (Fussilet, 41/44)
KUR'AN, EN DOğRU YOLA İLETİR
Kur'Ân, insanları yolların en doğrusuna goturur. Gerek insanların kendileriyle olan munasebetlerinde, gerek insanların birbirleriyle olan munasebetlerinde ve gerekse devletlerarası munasebetlerde Kur'Ân, en ideal ve mukemmel yolu gosterir. Cunku Kur'Ân, "Alîm" (her şeyi en ince detaylarına kadar bilen) ve "Habîr" (her şeyden haberdar olan) sıfatlarına sahip Allah'ın kelÂmıdır. "Gercekten bu Kur'Ân, insanları en doğru yola, en isabetli tutuma yoneltir.." (İsrÂ, 17/9)
KUR’ÂN OKUNAN YERE MELEKLER, RAHMET VE SEKÎNE İNERİlÂhî kelÂm, oyle buyuk bir te'sire sahiptir ki, okunmasıyla sadece insanlar değil, melekler de etkilenir ve onu dinlemek icin gelir, okunan yer bir rahmet ve sekînet (huzur-guven) ortamına doner. Butun toplumun Kur'Ân'la icli-dışlı olduğu duşunulurse, boyle bir toplum, emniyet ve guvene, meleklerin korumasına lÂyık bir kıvama gelmiş demektir. Hz. Peygamber (s.a.s), bu hususu şoyle ifade buyurur: "Bir topluluk Kur'Ân'ı okuyup, onu aralarında muzakere etmek uzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya toplandıklarında, mutlaka uzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti burur. Melekler de onları kanatlarıyla sararlar. Allah TeÂl da, onları huzurunda bulunan yuce topluluğa (meleklere) anar." (Muslim)
Hz. Peygamberin yukarıda anlattığı durum, sahabeden Useyd ibn Hudayr tarafından da bizzat yaşanmıştır. Bu husustaki rivayet şoyledir: Hz. Useyd, geceleyin (hurma harmanında iken) Kur'Ân'dan Bakara sûresini okuyordu. Hemen yakınında ise atı bağlıydı. Birden bire atı şahlandı. Bunun uzerine Kur'Ân okumaya ara verdi. At da sakinleşti. Useyd tekrar okumaya başlayınca, at tekrar şahlandı. Useyd yine okumaya ara verince at yine sakinleşti. Biraz sonra yeniden okumaya başlayınca at yeniden şahlandı. Oğlu Yahya ata yakın bir yerdeydi. Ona bir zarar vermemesi icin atın yanından uzaklaştırmaya gitti. Başını semaya doğru kaldırınca bir de ne gorsun! Gokte şemsiye gibi bir şey ve icerisinde kandilimsi nesneler var. Sabahleyin hemen Resûlullah'ın yanına gelerek başından gecenleri anlattı. Hz. Peygamber de kendisine şoyle dedi: "O gorduklerin neydi bilir misin?" O da, "hayır" cevabını verdi. Bunun uzerine: "Onlar meleklerdi. Senin sesine gelmişlerdi. şayet sen okumaya devam etseydin, onlar seni sabaha kadar dinleyeceklerdi. Oyle ki, sabahleyin herkes onları seyredebilecekti ve onlar halktan gizlenmeyecekti." buyurdu. (Buharî,) Başka bir rivayette ise, Kur'Ân okunurken inen şeyin "sekîne" olduğu belirtilir. (a.y.)
EN KIYMETLİ HÂNE
Kur'Ân, okunduğu yere huzur, mutluluk ve bereket getirir. Okuyan kimselere sevinc verir. Gam ve tasalarını dağıtır, umitsizliklerini siler, onları canlı ve aktif bir hale getirir. Her turlu vesvesenin o insanlardan ve okunan yerlerden kacmasını sağlar. Cinnî ve insi şeytanlara karşı onları korur. Allah Resûlu Kur'Ân'ın bu yonunu şu benzetmeyle anlatır:
"Kur'Ân okunan evin hayrı artar; oturanları sıkmaz. Boyle evlere melekler toplanır, şeytanlar uzaklaşır. İcinde Kur'Ân okunmayan ev oturanlara dar gelir; boyle evlerin hayır ve bereketi az olur; melekler uzaklaşır; şeytanlar uşuşur. İcinde Kur'Ân okunan, anlam ve yorumuyla meşgul olunan ev, yıldızların yeryuzunu aydınlattığı gibi, sema ehli icin aydınlatılır." (Darimî, Sunen; Heysemî,)
B. KUR'ÂN OKUMANIN ÂHİRETTE KAZANDIRDIKLARI
En Hayırlı Kişi
Cenab-ı Allah'a (c.c.) gore hayırlı ve ustun olma, Kur'Ân'ı oğrenme ve oğretme meselesine bağlanmıştır. Bu onemlidir, cunku Kur'Ân okunup anlaşılmadan ustun olmanın yolları bilinemez, hayırlı olmaya goturen ve hayırlı olmayı engelleyen hususlar tespit edilemez. Bu meselelerin aynı zamanda başkalarına aktarılması da istenmiştir ki, iyiler ve iyilikler coğalsın, kotuler ve kotulukler Kur'Ân'ın altın ikliminde yok olup gitsinler. Bu hususu Hz. Peygamber (s.a.s), şu vecîz ifadeleriyle anlatmaktadır: "Sizin en hayırlınız, Kur'Ân'ı oğrenen ve oğretendir." (Buharî, Tirmizî

Kur'Ân-ı Kerim
"..şunu unutmayın ki, Allah'ın nazarında en ustun olanınız, icinizden takvada (Allah'ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olanınızdır..." (HucurÂt 49/13) beyanıyla, Allah katında insanların değer kazanma olcusunu bildirmiştir. Belirtilen bu takva sahibi olma hususu ise, ancak Kur'Ân'ı okuma ve anlamadan gecer. Demek ki bu okuma ve anlama işi yapıldığında takva yakalanılıyor, takvayla da insan en hayırlılar kervanına katılmış oluyor.
KIYÂMETTE şEFÂAT
En kucuk bir iyiliği dahi karşılıksız bırakmayan Cenab-ı Hakk (c.c.), insanın bu dunyada değer verip meşgul olduğu Kur'Ân'ı, kişinin ona sahip cıkması ve onunla samimi bir alÂka kurması oranında insana şefaatci yapar. Bununla insan, belki de en muhtac olduğu bÂdirelerden kolaylıkla kurtulmuş olur. Hz. Peygamber'in bu hususla ilgili beyanları oldukca dikkat cekicidir:"Kişi kabrinden kalkınca Kur'Ân, o kimseyi, rengi değişmiş ve zayıflamış bir halde karşılar ve: 'Beni tanıyor musun?' der. O da: 'Hayır' cevabını verir. O zaman: 'Ben senin arkadaşın olan ve seni şiddetli sıcaklarda susuz, geceleri uykusuz bırakan Kur'Ân'ım' der. Sonra o şahsa vakar tacı, anne-babasına da iki değerli elbise giydirilir. Anne-baba bunun sebebini sorunca, cocuklarının Kur'Ân'la olan meşguliyeti gosterilir." (İbn Mace: Darimî

KIYÂMETTE NÛRKur'Ân'ın isimlerinden birisi de "Nûr"dur. Nurun anlamlarından biri de, etrafı aydınlatan ve gormeye yardım eden ışıktır. Kur'Ân, insana maddi-manevî bir ışıktır. Ona yol gosteren bir lambadır. Bu dunyada icinden cıkamayacağı konularda bir rehberdir. Nitekim
"Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir delil geldi, size acık bir Nûr indirdik." (Nis 174) Âyeti de bunu vurgulamaktadır.
Kur'Ân'ın aydınlatması ve insana yol gostermesi sadece bu dunya ile sınırlı olmayıp, Âhirette de devam edecektir. Hz. Peygamber (s.a.s.), Kur'Ân'ın ahirette insanlara bir Nûr olarak gelmesini şoyle ifade buyurmuştur: "Her kim Allah'ın kitabından bir Âyet oğrenirse, o oğrendiği kıyÂmet gunu kendisine bir nur olacaktır." (Darimî, 2/444)
KUR'ÂN'LA YUKSELME
Kur'Ân-ı Kerim'de Cennet'ten bahsedilirken, her zaman tek bir cennetten bahsedilmez. Ozellikle Cennet'in farklı derece ve mertebelerine vurgu icin coğul sıygasıyla "cennÂt" (cennetler) olarak ifade edilir. Yani nasıl dunyada insanlar sahip oldukları imkÂnlar acısından aynı seviyede değillerse, ahirette de bunun benzeri olacaktır. Burada yaptıkları işler, kazandıkları sevaplar olcusunde orada farklı bir konum, farklı bir mertebe kazanmış olacaklardır. Kur'Ân'a sahip cıkma, onu okuma, anlama ve yaşama olcusunde Cennet'teki makam ve dereceler de farklılaşacaktır. Resûlullah (s.a.s), Kur'Ân'ın insana kazandıracağı bu yonu şoyle ifade buyurmuşlardır:
"Kur'Ân'ı okuyup ona sahip cıkan kimseye (Âhirette): "Oku ve (Cennet'in derecelerine) yuksel, dunyada nasıl ağır ağır okuyor idiysen oyle oku. Zira makamın, okuduğun en son Âyetin seviyesindedir." denir.”(Ebu Davud Tirmizî

Bitmeyen Ticaret
Kur'Ân'a sahip cıkıp onu vird haline getiren ve onunla amel eden kimseler anlatılırken, onların, batması, tukenmesi ve iflası mumkun olmayan bir ticaret kazancına sahip oldukları ifade edilir. Tukenmeyen zengin bir ticaret nitelemesinde bulunma, verenin, her şeyin sahibi ve mÂliki Allah (c.c.) olmasındandır. Bu husus, Kur'Ân'da şoyle belirtilmektedir:
"Allah'ın Kitabını okuyup ona uyanlar, namazı hakkıyla ifa edenler ve kendilerine nasip ettiğimiz imkÂnlardan gizli ve ÂşikÂr olarak hayır yolunda harcayanlar, ziyan ihtimali olmayan bir ticaret umarlar." (FÂtır)
ZORLANANA İKİ SEVAP
Kur'Ân, İlÂhi bir hazinedir. O, her yonuyle bir hayır deryasıdır. şÃ‚nına yaraşır bir şekilde okunduğunda, meleklere denk bir makama ulaşılır. Tam manÂsıyla eda edilemediği, okunmasında veyahut da oğrenilmesinde zorlanıldığında ise verilen derece iki katıdır. Ozellikle yeni başlayanlar veya belli bir yaştan sonra okumaya başlayıp zorlananlar icin Allah Resûlu'nun bu husustaki mujdesi şoyledir:
"Kur'Ân-ı Kerim'i maharetle okuyan bir insan, KirÂmen KÂtibin melekleri seviyesinde olur. Onu o seviyede beceremeyen fakat halis bir niyet ile okumağa calışan, okurken de kem kum edip dili dolaşan ve Kur'Ân'ı okumak ona zor geldiği halde okuyan insana da iki sevap vardır." (Buharî, Muslim)
Her Harfine On Sevap
Rahmeti sonsuz Yuce Yaratıcı (c.c.), insanlara verdiği sayısız nimetler yanında, ayrıca yaptıkları iyi işlere de kat kat sevap ve mukÂfat vermektedir. Kotulukler bir misliyle karşılık gorduğu halde, iyiliklerin karşılığı on, yuz veya daha fazla katını bulabilmektedir. Nitekim
"Kim Allah'a guzel bir işle gelirse, iyilik işlerse, ona on misli verilir; kim de bir kotulukle gelirse, sadece kotuluğune denk bir ceza gorur ve hic kimseye haksızlık edilmez." (En'Âm 6/160) Âyeti bu gerceği ifade etmektedir. şuphesiz ki işlerin en hayırlısı ve değerlisi, Cenab-ı Hakk'ın KelÂm sıfatından gelen Kur'Ân-ı Kerim'in okunup anlaşılması ve yaşanmasıdır. Onun her bir cumlesi, kelimesi, hatt harfi Allah TeÂla katında ayrı bir kıymeti haizdir ve karşılığı en ust seviyeden verilecektir. Bu hususu Allah Resûlu şu acık beyanlarıyla ifade etmişlerdir:
"Kur'Ân-ı Kerim'den tek bir harf okuyana bile bir sevap vardır. Her hasene on misliyle değerlendirilir. Ben "Elif lÂm Mîm" bir harf demiyorum. Aksine "Elif" bir harf, "LÂm" bir harf, "Mîm" de bir harftir." (Tirmizî

C. KUR'ÂN'DAN UZAKLAşMANIN SONU
KıyÂmette Pişmanlık ve Hz. Peygamber'in şikÂyeti
İnsanın dunyaya gelişi bir defadır. Oldukten sonra yeniden dunyaya donuş imkÂnsızdır. Dunyada iken gerekli hazırlıkları yapmayan insanlar, olumle karşılaştıklarında buyuk bir pişmanlık icerisinde bulunacak ve Cenab-ı Hakk'tan yeniden dunyaya dondurulmeyi talep edeceklerdir. Ancak bu talepleri kabul edilmeyecektir. "Âhireti inkÂr edenlerden birine olum gelip catınca, işte o zaman: "Ya Rabbi, ne olur beni dunyaya geri gonderin, ta ki zÂyi ettiğim omrumu telafi edip iyi işler yapayım." der. Hayır hayır, bu, onun soylediği manÂsız bir sozdur. Cunku dunyadan ayrılanların onunde artık diriltilecekleri gune kadar bir berzah vardır." (Mu'minûn 23/99-100)
Başka bir Âyette de insanın, Kur'Ân'dan uzaklaşmaya vesile oldukları icin bazı kimselerin arkadaşlığından pişmanlık duyacağı belirtilmektedir:
"O gun zÂlim, parmaklarını ısırır, 'Eyvah'! der, keşke o Peygamber'le birlikte bir yol tutaydım. Eyvah! Keşke falanı dost edinmeyeydim! Vallahi bana gelen Zikir'den beni o uzaklaştırdı. Zaten şeytan, insanı işte boyle ucuruma surukleyip sonra da yuzustu, yalnız bırakır." (FurkÂn 25/27-29)
Resûlullah da (s.a.s.) ummetinin Kur'Ân'dan uzaklaşmalarını, onunla olan bağlarını koparmalarını ve ona gerekli ilgiyi gostermeyişlerini Cenab-ı Hakk'ka şikayet edecektir: "O gun Peygamber: 'Ya Rabbi, halkım bu Kur'Ân'ı terkedip ondan uzaklaştılar!' der." (FurkÂn 25/30)
Âyette "mehcûr" ifadesiyle ilgili şu anlamlar muhtemeldir: Mehcur, terkedip uzak durmak, onunla amel etmemektir. Zira bir hadis-i şerifte şoyle buyurulmuştur: "Kim Kur'Ân'ı oğrenir ve kendisine ilgi duymaksızın ve icindekileri tefekkur etmeksizin onu bir mushaf olarak başucuna asarsa, kıyÂmet gunu o Kur'Ân onun yakasına yapışır ve: 'Ey Âlemlerin Rabbi, bu kulun beni terketti. Benimle onun arasında bugun hukmu sen ver' der." (Kurtubî,) Mehcûrun diğer anlamı ise; "Kur'Ân hakkında sacma sapan konuştular, evvelkilerin uydurma masalları dediler" demektir. Resûlullah'ın (s.a.s) bu şekilde şikayetinden bahsetmesi buyuk bir uyarı anlamına gelir. (RÂzî

UNUTMANIN BUYUK VEBAL OLMASIİslam'a gore iyi bir işi bir defa fazlaca yapmaktansa, onu hayatın butun zamanlarına yayıp az da olsa surekli yapmak (Buharî

Bu konuda Hz. Peygamber'den (s.a.s) rivayet edilen hadisler oldukca ağır ifadeler taşımaktadır. Resûlullah (s.a.s) şoyle buyurmuşlardır: "Ummetime verilen ucretler bana arzedildi. Bunlar arasında bir kimsenin mescidden kaldırıp attığı bir cop icin verilmiş olanı da vardı. Keza ummetimin işlediği gunahlar da bana arzedildi. Bunlar arasında, bir kimsenin İlahî bir lutuf olarak oğrenip de sonradan unuttuğu bir sûre veya Âyet sebebiyle kazandığı gunahtan daha buyuğunu gormedim." (Ebu Davud, Tirmizî

Burada ozellikle "cuzzam"lı ifadesinin kullanılması manidardır. Zira cuzzam hastalığında kulaklar, burun ici, onkol bolgeleri ve apış aralarında şişlikler olur. Yuz şişer, gozler goz cukurlarına kacar. Dil, gırtlak ve boğazda yaralar oluşur. Bu yaralardan sonra aynı yerlerde sert kabuklar meydana gelir ve bu organların şekilleri değişir. Vucut ve kalcalarda erimeler gorulur. Vucut derisi hissizleşir ve soluklaşır. şiddetli curumeler ve yaralar ortaya cıkar. El ve ayaklarda kangrenleşmeler başlar. (Saygılı, Sefa, Aile Sağlığı Ans.1/172-173). Bunu, "Cuzzam hastalığında insanın kendi derdine duşup, organlarını kaybettiğinden konuşamaması, derdini dile getirememesi gibi, Kur'Ân'ı unutan kimse de, Allah karşısında konuşamayacak, kusurlarını affettiremeyecek ve mazeret beyanında bulunamayacaktır." şeklinde anlamak mumkundur.
KUR'ÂN'IN KIYAMET'TE şİKAYETCİ VE ALEYHTE DELİL OLMASI
KıyÂmet gunu bir adam getirilir. Kur'Ân, bu insanın karşısına bir insan kılığında cıkar. Getirilen bu adam, Kur'Ân'ın farzlarını zayi etmiş, yasaklarımı ciğnemiş, yap dediklerini yapmamış, yapma dediklerini yapmış biridir. Kur'Ân, bu kişiyi Allah'a şoyle şikayet eder: "Ya Rabbi, benim Âyetlerimi ne kotu ezberledi, sınırlarımı ciğnedi, farzlarımı yapmadı, bana uymayı terketti, gunah saydığım şeyleri işledi." Bunun uzerine Yuce Allah: "Al bu adamı, ne hali varsa gorsun" buyurur. Kur’Ân, onu elinden yakalar ve yuzustu Cehennem'e atıncaya kadar peşini bırakmaz. (Heysemî, 7/160) Başka rivayetlerde de, Kur'Ân'ın kıyamet gununde insanların leh ve aleyhlerinde delil olacağı belirtilmiştir. (Muslim)
EMANETE HIYÂNET CEZASIİnsana verilen ve kendisine ait olmayan her şey emanet hukmundedir. El, ayak, akıl, evlÂt, mal vs. bu emanetlerden yalnızca bazılarıdır. Bu emanetleri insana veren ZÂt, vakti geldiğinde bunları teslim edilen kişilerden geri alacak ve tam olarak geri iade edemeyen veya bunlara gereği gibi ihtimam gostermeyen kişilerden de hesap soracaktır. Emanete sahip cıkma İslÂm'da o kadar onem arzetmektedir ki, Hz. Peygamber munafıkların ozelliklerini sayarken, bunlardan birinin de "emanete hıyanet" olduğunu ifade buyurmuşlardır. (Buharî

SIKINTILI BİR HAYAT VE ÂHİRET'TE KOR OLARAK HAşROLMA
Allah'ın dininden yuz ceviren, Kur'Ân'a sırt ceviren ve onunla amel etmeyi terkedenler, maddî-mÂnevî sıkıntılar icinde bocaladıkları gibi, Mahşer Gunu'nde de kor olarak haşrolacaklardır. Bu durum, KurÂn’da şoyle beyan edilir: "Ama kim Benim zikrimden yuz cevirirse, Kitabımı dinlemez ve Beni anmaktan gaflet ederse, ona dar bir gecim vardır ve Biz onu kıyÂmet gunu kor olarak diriltir, duruşmaya getiririz. 'Ya Rabbi', der, 'ben gozleri goren biri olduğum halde neden beni kor olarak haşrettin?' Buyurur ki: 'Bu boyledir. Nasıl Âyetlerimiz sana geldiğinde sen onları unuttuysan, bu gun de sen oyle unutulur, bir kenara atılırsın.' İşte inkÂrda ve gunahta hadlerini aşanları ve Rabbilerinin Âyetlerine inanmayanları boyle cezalandırırız. Ahiret azabı ise, elbette daha şiddetli ve daha devamlı olacaktır." (TÂ HÂ 20/124-127)
Âyette gecen "maîşeten dankÂ", sıkıntılı hayat demektir. Mufessirler, bu hayatın dunya veya kabirde olabileceğini soylemişlerdir. Dunyada olması şoyle yorumlanmıştır: Allah TeÂl ile bağını koparan, O'nun engin rahmetiyle ilgisini kesen kimsenin hayatı ne kadar bolluk ve eğlence icerisinde gecerse gecsin, sıkıntılarla doludur ve darlıktır. Her şeyden once, Allah'a bağlanıp O'na guvenini yitirmenin sıkıntısını ceker. Kararsızlıkların, kuşkuların ve dengesizliklerin girdabındadır. Elindeki şeylere buyuk bir hırsla sarılır. Onları kaybetmekten endişe duyar. Arzu ve heveslerin arkasında koşar, kaybettiği her şeye yanarak ve tutuşarak sıkıntıya duşer. Ve bir kalp ancak Allah'ın huzurunda guven duyar, huzur bulur. şuphesiz ki imanın verdiği huzur, insan hayatını kat kat uzatır, genişletir, rahatlatır, derinleştirir, engin hale getirir. İmandan mahrumiyet ise, oyle bir bahtsızlıktır ki, yeryuzunde hicbir ihtiyac ve mahrumiyet ona denk olamaz. (Fî ZılÂl) Kur'Ân'dan uzak olan, dunyaya duşkun olduğu ve devamlı olarak daha fazlasını istediği icin, onun hayatı dar ve sıkıntılı, geleceği karanlıktır.
Bu sıkıntılı hayatın kabirde olması ise, kabir azabı olarak yorumlanmıştır. Zira Allah Resûlu (s.a.s.), bir hadislerinde şoyle buyurmuşlardır: "Kabir azabı kÂfirleredir. O, hayatım elinde olan Zat'a, Allah'a yemin ederim ki, şunu iyi biliniz: KÂfire kabirde 99 ejderha musallat edilir." (Tirmizî

Kur'Ân'dan uzaklaşanların kıyÂmet gunu kor olarak haşredilmeleri ise, dunyada yaptıkları fiillerin cinsiyle cezalandırılmaları demektir. Onlar nasıl dunyada iken Kur'Ân'ı tanımazlıktan geldiler, onun Âyetlerine gozlerini kapadılar, gercekleri gormediler ise, Cenab-ı Hakk da Âhirette onlara Cennet'e giden yolları gostermeyecek ve onları kurtuluş delillerinden mahrum bırakacaktır. Nitekim başka bir Âyette bu durum şoyle tasvir edilir:
"Allah kimi doğru yola iletirse, işte odur doğru yolda olan; kimi de şaşırtırsa, artık Allah'tan başka ona hÂmi ve yardımcı bulamazsın. KıyÂmet gunu onları kor, sağır ve dilsiz olarak yuzukoyun haşrederiz. Onların varacakları yer Cehennem'dir. Onun ateşi zayıfladıkca, onlara cılgın alevi artırırız." (İsr 17/97)
EN DEğERSİZ KİşİMekÂnların değeri, o mekÂnlarda varolan varlıkların derecesine gore kıymet kazanır. Oyle mekÂnlar vardır ki, o mekÂnlara kıymet kazandıran varlıklar oradan ayrıldıklarında, oralar hicbir anlam ifade etmez ve normal bir yer haline gelir. Ancak o değerler yeniden oraya avdet edince, oralar yeniden kıymet kazanır, canlanır ve herkesin nazarında kudsî bir konuma yukselir. Herhalde "şerefu'l-mekÂn bi'l-mekîn" (yerlerin kıymeti orada iskan edenlere goredir) darb-ı meseli de bunu ifade etmektedir. İnsanlara Cenab-ı Hakk nazarında değer kazandıran şeyler vardır. İnsan bunlara sahip olduğu olcude Yaratıcısının nazarında kıymet kazanır. Bu anlamda insana değer kazandıran şeylerin başında Kur'Ân gelir. Kur'Ân'la hemhÂl olan, onu okuyan ve yaşayanlar, hicbir gucun kazandıramayacağı makama ulaşırlar. Onu okumayan, anlamayan ve ondan uzaklaşanlar ise, karanlıklarda kalmaya aday konuma gelmişler demektir. İnsanları aydınlık iklimlere ulaştıran Kur'Ân'ın nûrundan mahrum gonuller, maddeten doysalar ve rahat olsalar da, kalpleri her zaman endişeli, gelecekleri karanlık ve tatminsizdir. Kur'Ân: "İyi bilin ki gonuller, ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd 13/28) ifadesiyle bu hususa dikkatleri cekmektedir.
Allah Resûlu (s.a.s), Kur'Ân'la ilgisi olmayan, ondan az da olsa bir bolum bilmeyen kimseleri şu manidar sozleriyle bildirmiştir: "Kur'Ân, Allah'ın, (insanlara ikram ettiği İlÂhî bir) sofrasıdır. Gucunuz yettiğince ondan almağa calışın. şuphesiz ben, icinde Allah'ın Kitabı'ndan bir şey bulunmayan bir evden daha kucuğunu (sıkıcısını) bilmiyorum. Başka bir hadislerinde de: "İcinde Kur'Ân'dan bir şey olmayan kişi, harap bir eve benzer." (Tirmizî,) buyurmuşlardır.
İcinde kimsenin oturmadığı, yıllarca terkedilen ve hicbir guvenliğin olmadığı vîrÂne yapılar, nasıl hırsızların, sarhoşların ve kacakların mekÂnları ise, icinde Kur'Ân'ın olmadığı kalpler de boyle harÂbe mekÂnlar gibidir. Bu gibi kimseler emniyetten mahrum, huzurdan uzak, ve mutsuzdurlar.
NETİCE
Netice itibariyle, Yuce Yaratıcı'nın rahmet vesilesi olarak gonderdiği İlÂhî KelÂm, okumamız ve anlamamız gerekli olan bir konuma sahiptir. O, hem dunya hem de Âhiretimiz acısından kurtuluş vesilemizdir. Dunyada bizler icin onemli bir nasihat, dertlerimize şifa, hidayet kaynağı ve rahmettir. İnsanlığın dertlerine recete olup, onları en doğru yola iletir. Kur'Ân'ın okunduğu yeri melekler ziyaret eder ve orada huzur olur. Kur'Ân'ın okunup anlaşılması, Allah katında insanlara ustunluk kazandırır. Kur'Ân, kabirde bir nûr olur. Zorlanarak oğrenip okuyanın mukÂfatı iki kat verilir. Okunan her harfi icin, en az on sevap vardır. Kur'Ân'dan uzaklaşılınca, o, Âhirette uzaklaşanlardan şikayetci olur. Onu unutma buyuk bir vebal olup, emanete sahip cıkmama anlamına gelir. Kur'Ân, insana ve topluma huzur ve guven getirir.(((((((sizi yordum biraz uzun ama

__________________