AHDALLAHİ



Ahdallahi; Allah’ın ahdi, Allah’ın bizimle yaptığı bir ahdleşmedir. Bu ahdleşme, ruhumuzun misakini, fizik vucudumuzun ahdini, nefsimizin yeminini ve irademizin de Allah’a teslimini icermektedir. Eğer bu muesseseye ahdallahi ve yeminlerimiz olarak bakıyorsak; o zaman Allah’ın ahdi, bizim yeminlerimizin otesinde, irademizin Allah’a teslimini ifade eder.

Ruhumuzun, vechimizin, nefsimizin ve irademizin Allah’a verdiği yemin, misak ve ahdin otesindeki kesin soz, gene “misak” adıyla anılır. Eğer yeminlerimizi devreye koyuyorsak, o zaman ahdallahi, bu yeminlerin otesinde İlĂ‚hi İrade’nin, irademizden istediği bir sonucu icermektedir. Bakınız ne diyor, Allahû TealĂ‚:



3/ÂLİ İMRÂN-77: İnnellezîne yeşterûne bi ahdillĂ‚hi ve eymĂ‚nihim semenen kalîlen ulĂ‚ike lĂ‚ halaka lehum fîl Ă‚hırati ve lĂ‚ yukellimuhumullĂ‚hu ve lĂ‚ yenzuru ileyhim yevmel kıyĂ‚meti ve lĂ‚ yuzekkîhim ve lehum azĂ‚bun elîm(elîmun).
Hic şuphesiz o kimseler ki; Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere satarlar. İşte onlar icin ahirette hicbir nasip yoktur. Allah onlar ile konuşmayacak ve kıyĂ‚met gunu (merhamet nazarıyla) onlara nazar etmeyecek (bakmayacak)tır. Ve onları tezkiye de etmeyecek (onlar, Allah’a verdikleri yemini yerine getiremeyecek yani nefsleri tezkiye olmayacak)tır. Onlar icin elîm bir azap vardır.




İştira etmek; hem satmak hem de satın almak istikametinde kullanılmaktadır. Buradan “Allah’ın ahdini ve yeminlerini yerine getirmeyerek az bir değere bir şeyler satın alırlar.” veya “Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir şey karşılığında satarlar.” anlamı cıkar.

Allahû TealĂ‚ bu insanlar icin ahirette bir nasip olmadığını, onları tezkiye etmediğini, boylece onlara cennete girecek not vermediğini soylemektedir. Yani onların kazandıkları, kaybettiklerinden her zaman daha az olur.



AHDALLAHİNİN İKİ CEPHESİ



Burada dikkat edilmesi lĂ‚zımgelen bir muessese; ahdallahinin iki cephesinin olduğudur. Ahdallahi, Allah’ın ahdidir. Allah’ın ahdi, bizi muhatap alan bir ahddir. Allahû TealĂ‚, bizden ruhumuzu da vechimizi de nefsimizi de irademizi de Allah’a teslim etmemizi ister.

Allah’ın ahdi, irademizin Allah’a teslimini emreder. Fakat ruhumuzu, vechimizi ve nefsimizi Allah’a teslim etmeden irademizi Allah’a teslim etmemiz mumkun değildir. Bu sebeple Al-i İmran-76’da gecen ahdallahi bunların hepsini birden iceren bir butundur.

Allah’ın cephesinde, Allah’ın ahdi bunların dordunu de ihtiva eder. Bizim ahdimiz ise ruhumuzun misakini, nefsimizin yeminini, fizik vucudumuzun ahdini ve irademizin Allah’a verdiği misaki icerir.

Yeminlerimiz ise ruhumuzun misaki, vechimizin ahdi ve nefsimizin yeminidir. Yani irademizin Allah’a verdiği misak yeminlerimize dahil değildir, bizim ahdimizi tamamlayan bir ilĂ‚vedir. Cunku irademiz bir vucut değildir.



YEMİNLERİN VERİLMESİ



Allahû TealĂ‚ buyuruyor ki:



7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî Ă‚deme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alĂ‚ enfusihim, e lestu birabbikum, kĂ‚lû belĂ‚, şehidnĂ‚, en tekûlû yevmel kıyĂ‚meti innĂ‚ kunnĂ‚ an hĂ‚zĂ‚ gĂ‚filîn(gĂ‚filîne).
Ve kıyĂ‚met gunu, gercekten biz bundan gĂ‚fildik (gĂ‚filleriz) dersiniz diye (dememeniz icin), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zurriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri uzerine şahit tuttu. (Allahû TealĂ‚ şoyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”




Allahû TealĂ‚: “Biz ezelde Âdemoğullarının sırtlarından, onların evlĂ‚tlarını; onların da sırtlarından, onların evlĂ‚tlarını cıkardık.” diyor. Boylece zamandan once, Âdem (A.S)’dan başlayarak kıyĂ‚met gunu doğacak olan son insana kadar hepimizi, aynı yaşta olarak huzurunda toplamış. Hepimize birden diyor ki: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”

“Evet” diyoruz.

Acaba Allahû TealĂ‚ “Onların nefslerine şahit tuttuk ki, kıyĂ‚met gunu, biz bundan haberdar değildik demesinler diye.” ifadesiyle ne demek istiyor? Acaba neden haberdar değildik demeyeceğiz?

“E lestu birabbikum” ifadesinde, bu sualin cevabı yoktur. Olay; Allah’ın, bizim Rabbimiz olmasından haberdar olmamamız değildir. Nefslerimizin kıyĂ‚met gunu: “Ben bundan haberdar değildim.” dememesi icin Allahû TealĂ‚, bizleri başka bir sebeple şahit tutuyor. Buyuruyor ki:



5/MÂİDE-7: Vezkurû ni’metellĂ‚hi aleykum ve mîsĂ‚kahullezî vĂ‚sekakum bihî iz kultum semi’nĂ‚ ve ata’nĂ‚ vettekûllĂ‚h(vettekûllĂ‚he) innallĂ‚he alîmun bizĂ‚tis sudûr(sudûri).
Allah’ın, sizin uzerinizdeki ni’metini ve “işittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakinizi hatırlayın. Allah’a karşı takva sahibi olun. Cunku; O, goğuslerde (sinelerde) olanı bilir.




Allahû TealĂ‚ bizlere:

“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedikten sonra hepimiz diyoruz ki:

“Evet, Rabbimizsin.”

Hem Rabbimizi karşımızda goruyoruz hem sesini kalbimizde işitiyoruz. Sonra Allahû TealĂ‚:

“Ey ruhlar! Dunya hayatını yaşarken Bana geri geleceğinize dair, rucû edeceğinize dair, boylece Bana teslim olacağınıza dair Bana misak verin. Ey fizik vucutlar! Siz de Bana teslim olacağınıza dair ahd verin. Ey nefsler! Siz de Bana teslim olacağınıza dair yemin verin. Sozlerimi işittiniz mi?” diye buyuruyor.

Bizler:

“İşittik.” diyoruz. “semi’nĂ‚”

Allahû TealĂ‚:

“Oyleyse itaat edin!” diyor.

Ve boylece Allahû TealĂ‚’ya yemin veriyoruz, misak veriyoruz, ahd veriyoruz. Allahû TealĂ‚ bunun uzerine soruyor:

“İtaat ettiniz mi, emrime?”

Biz: “Ata’nĂ‚” yani itaat ettik” diyoruz.

Ruhlar, vechler, nefsler yani 3 vucudumuz sırasıyla Allahû TealĂ‚’ya misak, ahd ve yemin vermiş oluyorlar. Ama Allahû TealĂ‚: “Allah’a o gun verdiğiniz o kesin sozu hatırlayın.” diyor.

“İşittik ve itaat ettik.” ifadesinin muhtevasının otesinde, Allahû TealĂ‚ bir “kesin soz”den, “misakten” bahsediyor.

Boylece anlıyoruz ki; bizim 3 vucudumuza ait yeminimiz, misakimiz ve ahdimizin (bunlar Al-i İmran-76’da EYMÂNİHİM yani yeminlerimiz olarak yer alıyor) otesinde irademizin Allah’ın İlĂ‚hi İradesi’ne verdiği bir MİSAK var.



KESİN SOZ (MİSAK)



İlĂ‚hi İrade; yarattığı cuz’i iradeye, cuz’i iradenin de Allah’a teslimini emreder. İki iradî yapıdan kĂ‚inatın ve butun yaratılanların Tek Yaratıcısı olan El İlĂ‚h’ın (Allah’ın) İlĂ‚hî İradesi; yaratıklarından olan insana verdiği cuz’i iradeden, Kendisine teslim olmasını ister. Boylece Allah’ın iradesi ile insanın iradesi arasında bir ahdleşme soz konusu olur.

Allah’ın ahdi, ahdin bir tarafını oluşturur; adı, ahdallahidir. Ahdallahi irademizin misakini ihtiva eder. 3 vucudumuza ait yeminimizi, misakimizi, ahdimizi yerine getirmeden irademizi Allah’a teslim edemeyeceğimiz icin ahdallahi hepsini birden ihtiva eder. Kişinin ahdi yeminlerini (eymĂ‚nihim) oluşturan yemin, misak ve ahdi ve iradesinin misakini ihtiva eder.

Burada dikkat edilmesi lĂ‚zımgelen şey, iki tane misakin var olduğudur. Misaklerden birisi ruha aittir. Ruhumuz, olmeden evvel Allah’a ulaşacağına dair, ezelde Allah’a misak vermiştir. Bu acıdan olaylara baktığımızda, artık bir butunu gorebiliyoruz. Allah’ın ahdinin karşılığı olan irademizin misaki ve yeminlerimiz, bizim Al-i İmran-76’da gecen ahdimizidr. Allah’a verdiğimiz kesin soz; Allah’ın ahdi, bizim yeminlerimizin otesinde, bizi bağlayan bir muessesedir.

Allah ile olan ilişkimizde bizler tarafından ezelde, zamandan evvel, Allah’ın huzurunda varedildiğimizde, Allah’a verilen yeminler, misakler, ahdler, Allah’a verilen sozler vardır.

Yeminlerimiz ve Allah’ın ahdinin toplamı, dort tane faktor oluşturur: Ruhumuzun, vechimizin, nefsimizin ve irademizin Allah’a verdikleri yeminler.

İrademizin Allah’a verdiği kesin soz, Al-i İmran Suresinin 77. Ă‚yet-i kerimesinde, yeminlerimizin arasında almamıştır. Ahdallahi kelimesi bu kesin sozu ifade etmektedir. Al-i İmran-76’da Allahû TealĂ‚ şoyle buyuruyor:



3/ÂLİ İMRÂN-76: BelĂ‚ men evfĂ‚ bi ahdihî vettekĂ‚ fe innallĂ‚he yuhibbul muttekîn(muttekîne).
Hayır, (oyle değil)! Kim (Allah ile olan) AHDini yerine getirir de takva’ya ulaşırsa (takva sahibi olursa), muhakkak ki; Allah, takva sahiplerini sever.




Oyleyse ahdallahi (Allah’ın ahdi) ve bizim ahdimiz soz konusudur. Allah’ın ahdi de dort tane yemin icerir: Yeminimiz, misakimiz, ahdimiz ve Allah’a irademizin verdiği kesin soz olan misakimiz. Bizim ahdimiz de dort tane unsur icerir: Yeminimiz, misakimiz, ahdimiz ve irademizin Allahû TealĂ‚’ya verdiği misak. Hepsinin toplamı, ahdimizi oluşturur.

Allahû TealĂ‚, Maide Suresinin 7. Ă‚yet-i kerimesinde: “Allah’a verdiğiniz misakinizi hatırlayın.” diyor. İrademizin Allah’a verdiği soz icin “misak” diyor, Allahû TealĂ‚.

Al-i İmran-76’da ise Allahû TealĂ‚: “Kim ahdini gercekleştirirse.” diyor. Yemin, misak ve ahd ve ondan sonra da iradenin Allah’a verdiği misaki gercekleştirenlerden bahsediyor.

İşte bunların hepsinin toplam adı, biz insanlar acısından ahddir. İrademizin tek başına Allah’a verdiği yeminin adı ise misaktir. Allah’a ruhumuzun verdiği misak, fizik vucudumuzun verdiği ahd, nefsimizin verdiği yemin ve irademizin verdiği misak; bunların dordunun toplamı bizim ahdimiz olur. Al-i İmran Suresinin 76. Ă‚yet-i kerimesi, bunu soyluyor.

Al-i İmran Suresinin 77. Ă‚yet-i kerimesinde ise Allahû TealĂ‚, Allah’ın ahdi ile bizim yeminlerimizi, “ahdillĂ‚hi ve eymĂ‚nihim” olarak ifade ediyor. Yani “bizlerin yeminleri ve Allah’ın ahdi...”

Buradaki muhteva, acık ve kesin olarak karşımıza cıkıyor. Allah’a verdiğimiz tum yeminler, misakler, ahdler ve iradelerin misaklerinin hepsinin toplamı, ahdimizdir. Ahdallahinin yani Allah’ın ahdinin karşılığında, dort unsuru iceren bizim ahdimiz vardır.



Sonuc:

İrademizin misaki de Allah’ın ahdi de aynı şeydir: İrademizin Allah’a teslimi.

Ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi Allah’a teslim etmeden irademizi Allah’a teslim edemeyeceğimiz icin irademizin teslimi aslında yemin, misak ve ahdimizi de yani yeminlerimizi de ihtiva eder, hepsinin teslimidir.



RUHUN MİSAKİ

ALLAH’IN ZAT’INA ULAŞMAYI DİLEMEK



Rad Suresinin 20, 21, 22. Ă‚yetleri, bizim icin bir şeyler soyluyor:



13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillĂ‚hi ve lĂ‚ yenkudûnel misĂ‚k(misĂ‚ka).
Onlar, Allah’ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah’a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.


13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mĂ‚ emerallĂ‚hu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehĂ‚fûne sûel hisĂ‚b(hisĂ‚bi).
Ve onlar Allah’ın (olumden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kotu hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigĂ‚e vechi rabbihim ve ekĂ‚mûs salĂ‚te ve enfekû mimmĂ‚ rezaknĂ‚hum sirren ve alĂ‚niyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulĂ‚ike lehum ukbed dĂ‚r(dĂ‚ri).
Onlar, sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı ve Allah’ın Zat’ını gormeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve acıkca infĂ‚k edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar icin, bu dunyanın (guzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.




“Sabırla Allah’ın Zat’ını dilemek” ifadesi, iki anlam icerir. Rad-21’deki olay, Allah’ın Zat’ına ulaşmayı dilemektir. Allah’ın Zat’ına ulaşmayı dileyenler icin Allahû TealĂ‚:

“Onlar, Allah’ın Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi, Allah’a ulaştırırlar.” diyor ve ruhun misakini anlatıyor. Ama “Allah’ın Zat’ını dilemek” aynı zamanda Allah’ın Zat’ını gormeyi dilemek (ibtiga etmek) anlamına da gelir. O zaman ahdallahi devreye girer.

Nitekim Rad-22’nin muhtevasında farklı bir olay goruyoruz: Onlar, fizik standartlarda Allah’ın kendilerine verdiği rızkın (tarladaki buğdayı) bir kısmını başkasına vermek suretiyle başkalarına infĂ‚k ederler. Bu, alenî bir infĂ‚ktır.

Bu insanlar bir de zikir yaparlar. Ve Allah’ın fizik vucutlarına gonderdiği, Allah’ın rahmetini, fazlını ve salĂ‚vĂ‚tını; nefslerinin kalbine ulaştırmasını sağlarlar. Fizik vucut, boylece nefsi infĂ‚k etmiş olur. Bu, gizli bir infĂ‚ktır. Bu infĂ‚kı goremeyiz.



ALLAH’IN ZAT’INI DİLEMEK

ALLAH’IN ZAT’INI GORMEK



Allahû TealĂ‚ buyuruyor:



13/RA'D-23: CennĂ‚tu adnin yedhulûnehĂ‚ ve men salaha min Ă‚bĂ‚ihim ve ezvĂ‚cihim ve zurriyyĂ‚tihim vel melĂ‚iketu yedhulûne aleyhim min kulli bĂ‚b(bĂ‚bin).
Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zurriyyetlerinden salĂ‚ha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.




Rad Suresinin 22. Ă‚yet-i kerimesinde; seyyiatin hasenata cevrilmesi soz konusudur. Bu ise salĂ‚h makamının sonundaki olgudur. Seyyiatin hasenata tebdil edilmesi noktasından sonra da iradenin teslimi gelir. İradesini teslim eden kişilerin mukĂ‚fatı, adn cennetleridir. İradenin teslimi ise kişiyi, Allah’ın Zat’ını gormeye ulaştırır.

Boyle bir dizaynda, Allah’ın vechini, Zat’ını murat eden, sabırla ibtiga eden, Allah’tan Allah’ın Zat’ını isteyen kişi; bunu, hem Allah’ın Zat’ına ruhunu ulaştırmak uzere hem de Allah’ın Zat’ını gormek uzere ister. O zaman 20. Ă‚yetteki “Onlar Allah’ın ahdini ifa ederler.” sozu de gercekleşir.

Allah’ın Zat’ını talep edenler; once Rad Suresinin 21. Ă‚yet-i kerimesinin başındaki Allah’ın Zat’ını, Allah’ın Zat’ına ruhlarını ulaştırmak icin talep ederler. Sonra adn cennetleri ile noktalanan bir başka talep devreye girer. Burası, iradenin Allah’a teslim edildiği noktadır.

Allahû TealĂ‚ ozellikler veriyor: “Onlar seyyiati hasenata değiştirirler. Hasenat ile seyyiati onlerler.” Burada adn cennetleri ile noktalanan bir olayı; Allah’ın Zat’ının gorulmesini anlıyoruz.

21. basamak, ruhun Allah’a ulaşması;

28. basamağın 5. kademesi, iradenin Allah’a teslim oluşudur.

Oyleyse birinde Allah’ın Zat’ına ulaşmak (21. basamak), ikincisinde, Allah’ın Zat’ının kalp gozuyle gorulmesi soz konusudur (28/5).

Allah’ın Zat’ı, yolun sonudur. Allah’ın Zat’ı, niyet acısından da yolun sonudur. En son gorulen, Allah’ın Zat’ıdır.

Allah’ın Zat’ını dileyenler, hem Allah’ın Zat’ına ruhlarını ulaştırmak icin diliyorlar ki; Rad-21 bunu kesinleştiriyor hem de Rad Suresinin 22. Ă‚yetindeki seyyiatin hasenatla değiştirilmesi keyfiyeti ve asıl Rad-23’teki kesin hukum, adn cennetleri; Allah’ın Zat’ına ulaştıktan sonra Allah’ın Zat’ını da mutlaka gormeyi ihata eder. Yani ancak ahdallahinin sonunda Allah’ı goruyoruz.

Allahû TealĂ‚ En’am-152’de: “Allah’ın ahdini ifa edin.” diye emrediyor:



6/EN'ÂM-152: Ve lĂ‚ takrebû mĂ‚lel yetîmi illĂ‚ billetî hiye ahsenu hattĂ‚ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzĂ‚ne bil kıst(kıstı), lĂ‚ nukellifu nefsen illĂ‚ vus’ahĂ‚ ve izĂ‚ kultum fa’dilû ve lev kĂ‚ne zĂ‚ kurbĂ‚, ve bi ahdillĂ‚hi evfû, zĂ‚likum vassĂ‚kum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli cağına gelinceye kadar, en guzel şekliyle olmadıkca yaklaşmayın. Olcu ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gucunun dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Soylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle soyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Boylece tezekkur edersiniz diye, (Allah) işte boyle, size onunla vasiyet (emir) etti.




Rad-20’ye bir kere daha bakıyoruz:

“ellezîne yûfûne bi ahdillĂ‚hi: Onlar, Allah’ın ahdini ifa ederler.”

En’am-152:

“ve bi ahdillĂ‚hi evfû: Allah’ın ahdini ifa edin.”

Allah’ın ahdini ifa etmek; ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmektir.

En’am-152’deki emrin yerine getirilmesi, Rad-20’de ifade edilmiştir.





ALLAH’IN AHDİNİ YERİNE GETİRMEMEK



Bu emrin yerine getirilmemesi halinde ne olacağına beraberce bakalım:



13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne ahdallĂ‚hi min ba’di mîsĂ‚kıhi ve yaktaûne mĂ‚ emerallĂ‚hu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulĂ‚ike lehumul la’netu ve lehum sûud dĂ‚r(dĂ‚ri).
Onlar, misaklerinden sonra (Allah’a ruhlarını teslim edeceklerine dair ezelde Allah’a misak verdikten sonra) Allah’ın ahdini bozarlar (ruhlarını Allah'a ulaştırmazlar). Ve Allah’ın, O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler. Ve yeryuzunde fesat cıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına mani oldukları icin fesat cıkarırlar). LĂ‚net onlar icindir. Ve yurdun kotusu (cehennem) onlar icindir.




Burada Allahû TealĂ‚, Allah’ın ahdinin gercekleştirilmediği bir olaydan bahsediyor. Allah’ın ahdinin nakzedildiği, bozulduğu bir muessese soz konusu. Gercekleştirmeyenler, Allah’ın ahdini ve kendi ahdlerini de bozmuşlardır.

En’am-152’deki: “Allah’ın ahdini ifa edin, yerine getirin.” emrinden sonraki muhtevaya, gelin beraberce bakalım:



6/EN'ÂM-153: Ve enne hĂ‚zĂ‚ sırĂ‚tî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lĂ‚ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zĂ‚likum vassĂ‚kum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Oyleyse ona tĂ‚bî olun. Ve (başka) yollara tĂ‚bî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte boyle size onunla vasiyet etti(emretti). Boylece siz takva sahibi olursunuz.




Allah’ın ahdini yerine getirebilmenin başlangıc noktası, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allah’ın ahdinin yerine getirildiği nokta ise iradenin de Allah’a teslim edildiği noktadır. İradesini Allah’a teslim ederek Allahû TealĂ‚’nın “İrşada memur ve mezun kılındın.” cumlesi ile irşad makamına tayin ettiği kişiler, sadece onlar, Allah ile olan ahdlerini ifa edenlerdir, yerine getirenlerdir.

Kim ruhunu Allah’a ulaştırmışsa, ruhunun Allah’a verdiği misaki yerine getirmiştir (21. basamak).

Kim fizik vucudunu Allah’a teslim etmişse o, fizik vucudunun Allah’a verdiği ahdi gercekleştirmiştir (25. basamak).



FİZİK VUCUDUN AHDİ



Allahû TealĂ‚ fizik vucudun ahdi konusunda şoyle buyuruyor:



36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yĂ‚ benî Ă‚deme en lĂ‚ ta’budûş şeytĂ‚n(şeytĂ‚ne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apacık bir duşmandır.


36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hĂ‚zĂ‚ sırĂ‚tun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (uzerinde bulunmak)tır.




Nefsimiz Allah’a teslim olur. Nefsimizin Allah’a verdiği yemini yerine getiririz (27. basamak).

İrademizi de Allah’a teslim ederiz ve irademizin Allah’a teslim edildiği bir ortam soz konusu olur (28. basamak 5. kademe).

Maide Suresinin 7. Ă‚yet-i kerimesindeki, irademizin Allah’a verdiği misaki yerine getirmemiz, Allah’ın ahdine karşılık bizim ahdimizdir.

Allah ile ahdleşme acısından bakıyorsak, ahdallahi; Allah’ın tarafındaki ahdleşmenin adıdır. Bizim ahdimiz, bizim tarafımızdaki ahdleşmenin adıdır. Ama Allah’a verdiğimiz sozun adı ahd değildir. Verdiğimiz kesin sozun adı misaktir.





4 TESLİM ve HİDAYET



Allah ile beraber olmak, teslimleri ihtiva eder. KĂ‚inatın yegĂ‚ne dîni, dort tane teslim icerir: Ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi. Bu teslimler yoksa, hidayet yoktur.

Hidayet, Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar.

Hicbiriniz unutmamalısınız!

İcinde bulunduğumuz cağın adı “Hidayet Cağı”dır.

Oyleyse hayatınıza cekiduzen verin!

Hedefinizin, ahdinizi yerine getirmek olduğunu duşunun!

Allah’ın ahdine mukabil, sizin ahdiniz... Ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi Allah’a teslim etmeniz...

Mutluluk istiyorsanız, Allah’a ulaşmayı dileyin.

İlk adımı atın. Bundan sonra olaylar, sizin yuruyebileceğiniz kadarını mutlaka karşınıza getirecektir. Allahû TealĂ‚, size yardım edip mutlaka sizin O’na ulaşmanızı temin edecektir. O, bunu sağlayacaktır. Ve Allah’a karşı duyduğunuz sevgi, sizi daha sonraki evrelerde, fizik vucudunuzu da nefsinizi de ve iradenizi de Allah’a teslim etmeye doğru inşaallah goturecektir.



Allah’ın yoluna lĂ‚yık olmaya calışın!

Allah ile aranızdaki ilişkinin, sadece teslimlerden ibaret olduğunu bilin.

Hayatınızı, bunu yerine getirmek uzere tanzim edin!

Allahû TealĂ‚’nın hepinizi, hem cennet saadetine hem dunya saadetine ulaştırmasını Yuce Rabbimizden diliyoruz.

Dualarımızla...







MURŞİDİNİ GORMEYİ DİLEYENLERİN HACET NAMAZINI KILMASI



* Gusûl abdesti almak.

* Namaz abdesti almak.

* Hacet namazı kılmak.



Allah'tan herhangibir haceti olan veya murşidine ulaşmak isteyen kimse hacet namazı kılar. Bu namaz, perşembeyi cumaya bağlayan gece ya da kandil gecelerinde kılınır. Bu mumkun olmazsa herhangibir gecede de kılınabilir. Oncelikle boy abdesti alınır. Hacet namazına niyet edildikten sonra aşağıdaki Ă‚yetler okunur:



1. rekĂ‚t: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyete'l Kursî

2. rekĂ‚t: Fatiha + İhlĂ‚s + FelĂ‚k + Nas

Oturuş: Et Tahiyyatu

3. rekĂ‚t: Fatiha + İhlĂ‚s + FelĂ‚k + Nas

4. rekĂ‚t: Fatiha + İhlĂ‚s + FelĂ‚k + Nas

Oturuş: Et Tahiyyatu + Allahumme Salli + Allahumme Barik + Rabbena

Namaz bittikten sonra kişi, Allah'tan haceti neyse onu veya murşidini diler. Konuşulmaz. Kıble, yatağın sağ tarafında kalmalı ve kişi vucudunun on cephesi kıbleye doğru olarak, yanustu donup yatmalıdır. Yattıktan sonra uc kere Âyete'l Kursî okunur. Allah'tan, zahirî veya batınî hacet ya da murşid dilenir. Ardından sessiz zikir (zikr-i hafi) yapılır. Yanustu yatıldığından sağ kulak yastığa gelecektir. Baş, hafifce sağa sola oynatılarak kalp atışlarının (kulaktaki basınc sebebiyle) rahatca duyulacağı pozisyona gelinir. Kalbin her cift atışında "Allah, Allah" diyerek, sessiz şekilde icinden Allah zikredilir.

Hacet namazının ilk kılındığı gece, hacete dair bir ruya gorulmezse, hedefe ulaşana kadar perşembeyi cumaya bağlayan geceler, kılmaya devam edilmelidir.

Her gece de kılınabilir.
__________________