Yuce Rabbimiz kainatta yarattığı butun insanların, Allah`a teslim olmasını ister. Allah’a teslim olmayı dileyen bir sancağın altında toplanmalarını ister.Bu sancak butun dunyayı aydınlatacak olan bir meşale olacaktır. Bu meşaleden cıkacak olan ışık Allah’a teslim olma ışığı, butun cihanda teslimiyeti gercekleştirmek uzere, birliği sağlamak uzere bir muşterek ışık olacaktır.
Gelecek gecmişe dayalıdır. Bir gelecek hesabı yaptığımız zaman gecmişin butun hatalarını gozden gecirmek mecburiyetindeyiz. İnsanların nefsleri ile olan davranışları neticesinde ulusları birbirine duşuren buyuk harpler yaşanmıştır. Hep gecmişin bu gune ulaştırdığı bilgi demeti icerisinde gecmişe baktığımızda, milletleri birbirine duşuren cihan harpleri goruruz.
1.ve 2.cihan savaşlarında hakim olan unsur nefslerdi. Ayrılan fırkaların icinde her fırka diğerine duşmandı. Duşmanlığın tabii neticesi olarak cihan savaşları yaşanmıştır.Gelecek gunlerde bir savaş daha yaşanacak. Ucuncu cihan savaşı. Ucuncu cihan savaşı arkasında birlik ve beraberliği doğuracak olan cihan savaşlarının sonuncusu olacaktır. Geleceğin atom bombası kullanılacak olan son savaşı kapılarını bir dunya sûlh’una acacak. Bu savaş haclı seferleri gibi dinlerin birbirine duşman olduğu bir savaş olmayacak. Bu savaş dînlerin birleştiği, bir butun teşkil ettiği ve dînin icinde olanlarla dışında olanların birbiriyle savaşı olacak.
İnsanlık bu gune kadar yaptığı yanlışlıkları bir daha yapmamak uzere, bir yeni beraberliğe doğru yuruyor. Bu beraberlik dînlerin bir olmasıyla sonuclanacaktır.
Bu gun artık dunya dînlerinin birleştirilmesi zamanı gelmiştir. İnsanlar bu sûlh ve sukûnun, birleşmenin arayışı icindedir. Başka dînden olanların mesela Musevilerin, mesela Hristiyanların bu birleşme fikrine muhalif bir goruşleri yoktur. Hepsi butun insanların tek dîn altında birleşmesinin cok guzel olacağını duşunuyorlar.Kendi kitaplarındaki teslime mutealik Ă‚yetleri gorduğumuz zaman konunun Allahû TeĂ‚lĂ‚ tarafından dizayn edildiğini, bir tek dînin var olduğunu ve bu dînin Allah’a teslim olma dîni olduğunu muşterek olarak hepsi idrak etmeye başlamışlardır. Butun dinlerîn muşterek olduğu ve butun dînlerde muşterek olan konu ruhumuzun, fizik vucudumuzun ve nefsimizin Allah’ın bize verdiği uc emanetinde Allah’a teslim olmasıdır. İşte insanları tek bayrak altında toplayacak olan ana fikir budur. Dunyayı ikiye ayıran son bir savaş. Allah’ın adamları ile şeytanın adamları son bir defa karşı karşıya gelecekler. Son zafer Allah’ın adamlarına aittir.
Bu gun dunya uzerinde Allah’a teslimin nasıl gercekleştirileceği tamamen unutulmuş durumdadır. İnsanlık tarihi icin cok onemli bir donum noktasını aşmış yeni bir devreye ulaşmış bulunuyoruz. Dunyanın sonuna doğru ulaştığımız şu son devre dînlerin birleştirilme zamanıdır.
Dunya bu son devrenin icinde yaşamaya başladı. Butun insanlar icin tek bir Allah var. Dînler icinde yaşayan insanlar aslında vasıfları muşterek olan bir tek dîni yaşamak uzere dizayn edildiler. Butun dînleri birbirine bağlayacak olan onların muşterek noktası Allah’a teslim olmaktır. Kainatı insanlar icin yaratan, insanı da kendisi icin yaratan Allah’ın indinde peygamberler en onemli mevkiyi işgal ederler. İlk peygamber olan Hz. Âdem’den son peygamber olan Peygamber efendimiz (S.A.V)’e kadar bir cok peygamber Kur’an-ı Kerim tabiri ile nebî, gelmiş gecmiştir.
Allahû TeĂ‚lĂ‚ Kur’an-ı Kerim’de nerede nebî kelimesini kullanmışsa orada bir peygamberden bahsetmektedir. Ve Peygamber efendimiz (S.A.V)inde hatemul enbiya olduğunu nebîlerin muhru olduğunu, nebîlerin hitam bulduğunu, hatemi olması sebebi ile hitam bulduğunu, sona erdiğini ifade ediyor. Dunyada bir cok dîn mensupları var. İslĂ‚m dîni, Hristiyanlık dîni, Budizm, Taoizm, Hindizm, Konficyusun dîni daha eski bir dîn olarak Musevilerin dîni.
İNSANIN YARATILIŞI
İnsan uc ayrı vucuttan yaratılmıştır. İnsanın fizik vucudu vardır, insanın nefsi vardır, insanın ruhu vardır. 3 ayrı Ă‚leme ait uc ayrı vucudu vardır. Allahû TeĂ‚lĂ‚ uc asıl, ucte onun karşıtı olmak uzere altı tane Ă‚lem yaratmıştır. Buyuruyor ki biz zıddıyla kaim kılarak her şeyi cift yarattık. İşte Allahû TeĂ‚lĂ‚ ZĂ‚hiri Ă‚lemi yaratmış, şu dunya adlı gezegenimiz zahiri Ă‚lemin birer parcasıdır. Bu gozlerle zahiri Ă‚lemi gorebiliriz, bu kulaklarla ZĂ‚hiri Ă‚lemdeki sesleri duyabiliriz.Fizik vucudumuzun Ă‚lemidir.
Allahû TeĂ‚lĂ‚ cinlerin yaşamakta oldukları, Ă‚lemlerinden biri olan ama bizim Gayb Ă‚lemi dediğimiz, ikinci bir Ă‚lem yaratmıştır. Ve Allahû TeĂ‚lĂ‚ zemin kattan sonra başlayan (dunya zemin katın bir parcasıdır), Allah`a kadar ulaşan emr Ă‚lemi diye ayrı bir Ă‚lem yaratmıştır. Ruhumuzun madde oluşturduğu Ă‚lemdir. Bu uc Ă‚lem asıldır. İnsanların yaşamakta olduğu ZĂ‚hiri Ă‚lem, cinlerin yaşamakta olduğu Gayb Ă‚lemi, ruhların yaşamakta olduğu emr Ă‚lemi, Allah’a kadar bir yolculuğu ifade eden emr Ă‚lemi yedi tane gok katını muhtevasında bulunduran, yedinci katın yedi tane Ă‚lemini muhtevasında bulunduran bir Ă‚lem. Birde bunların zıdları vardır.
ZĂ‚hiri Ă‚lemin zıddı Berzah Ă‚lemi, şimdiye kadar olen insanların yaşayacakları Ă‚lemin adı.
Cinlerin berzah Ă‚lemi, cinlerin nefslerinin kıyamete kadar yaşayacağı Ă‚lemin adı. Zûlmani Ă‚lem emr Ă‚leminin zıddı olan şeytanın Ă‚lemi. Altı Ă‚lem saymış oluyoruz. Ama hep yedi Ă‚lemden sozedilir; yedincisi ise yokluktur. Eğer Allahû TeĂ‚lĂ‚ yokluğu da yaratmış olsaydı, ki yokluk olduğuna gore yaratılmış olması mumkun değil. Yaratmış olsaydı sekiz tane Ă‚lem olacaktı.
Allahû TeĂ‚lĂ‚ mutlaka onu da zıddıyla kaim kılacaktı. Yaratılmadığı icin tektir. Ve yedi Ă‚lem soz konusudur. Fizik vucudumuz zahiri Ă‚lemin bir parcasıdır, nefsimiz berzah Ă‚leminin bir parcasıdır. Ruhumuz da emr Ă‚leminin bir parcasıdır. İşte Allah’ın yarattığı uc ayrı Ă‚leme ait olan uc vucudun ayrı ayrı isimlerle vucuda getirildiğini goruyoruz.
Allahû TeĂ‚lĂ‚ fizik vucudumuzu halk etmiş.
15/ HİCR-26: Ve lekad halaknel’insĂ‚ne min salsĂ‚lin min hamein mesnûn.
Andolsunki biz insanı şekillenebilen kuru bir balcıktan yarattık.
İnsanoğlunun vucudunu halk ederek yaratmıştır.
91/ ŞEMS-7: Ve nefsin ve mĂ‚ sevvĂ‚hĂ‚.
Yemin ederim ki o nefs sevva edildi (7 kademede).Nefse ve onu sevva (dizayn) edene.
Nefsimizden bahsediyor, Allahû TeĂ‚lĂ‚ .
Yukarıdaki Ă‚yeti kerimelerde gorulduğu gibi halk etmek yaratmak demektir, fizik vucudumuz topraktan yaratılmıştır. Allahû TeĂ‚lĂ‚ tarafindan haslete donuşme ozelliği ile, muhtevasına on dokuz tane afet yerleştirilmiş olan nefsimiz sevva edilmiş, dizayn edilmiş şekillendirilmiştir.Ruhumuzsa ufurulmuş, Allahû TeĂ‚lĂ‚ buyuruyor ki ;
32/SECDE-9: Summe sevvĂ‚hu ve nefeha fiyhi min rûhihî ve ce’ale lekumussem’a vel’ebsĂ‚re vel’ef’ideh, kaliylen mĂ‚ teşkurûn.
Sonra (Allah) onu dizayn etti ve onun icine (vechin, fizik vucudun icine) ruhundan ufurdu ve onu (onun ruhunun kalbine) sem’i (kalbin işitme hassası) basar (kalbin gorme hassası) ve fuad (kalbin idrak etme hassası) hassalarına (sahip) kıldı. Ne kadar az şukrediyorsunuz.
Şems suresi 7.inci Ă‚yeti kerime nefsimizin sevva edildiğini soyluyor, Hicir sûresi 26. Ă‚yeti kerimede fizik vucudumuzun halk edildiğini soyluyor ve Secde 9’da Yuce Rabbimiz ruhumuzu ufurduğunu soyluyor. Uc vucudumuz uc ayrı şekilde yaratılmıştır. Yuce Rabbimiz butun kutsal kitaplarında insana ait uc vucudun bu dunya hayatında Allah’a teslim olmasını emretmektedir. Butun kutsal kitaplar, butun dînler bu emrin yerine getirilmesi icindir.
Butun dînlerin muşterek ozelliği Allah’a teslim olmaktır. Son zamanlara kadar insanlar bu teslim olma muessesesi hakkında, etraflı bir fikrin sahibi değillerdi. Butun dînleri birleştirebilecek bir unsurun varlığı, insanlar tarafından bilinmiyordu. Uluslararası ilk konferansta boyle bir konu ortaya atılmış durumdadır. Ve bu gun artık biliniyor. Allah’ın insanlık tarihi boyunca sadece bir tek dîni olmuştur, o dîn Allah’a teslim olmayı emreder.İblis insanları tuzağına duşurup kendisiyle beraber cehenneme goturmek uzere gercekleştirdiği butun cabalarına rağmen, ne eski ahid denen Tevrat ve Zebur’dan, ne de yeni ahid denilen İncil’den, teslime mutealik Ă‚yetleri cıkartamamıştır. Kutsal kitaplarda Allahû TeĂ‚lĂ‚’nın teslim Ă‚yetlerini mutlaka o kitaplara yerleştirdiğini goruyoruz. Son gunlere kadar bu dînin mensupları bu teslim keyfiyetinin sadece kendi dînlerinde olduğunu zannediyorlardı.
Ayrıca bunun bir muşterek unsur olduğunu ve kainatta Allah’la insan arasındaki munasebetlerde en onemli unsur olduğunu bilmiyorlardı. Dunya bu gerceği daha yeni oğrenmeye başladı.
Gelişmiş ulkelerde dîn konusunda tartışmalar oluyor, butun dîn mensupları davet ediliyor, insanlar ozgurce anlatabiliyorlar. Birlik ve beraberliği diliyorlar. Allah’la beraberliği diliyorlar. Kendi dînlerinde de teslime mutealik Ă‚yetlerin bulunduğuna Musevilerde, Hristiyanlarda, başka dînlerin mensuplarıda itiraz etmiyorlar. Zaman itibariyle Allah’ın indirdiği tek dînde, Allah’ın teslim dîninde değişmeler olmuştur, bunun icin merasimler birbirinden farklılıklar gosterirler, ama bizim uzerimize duşen gorev beraber olduğumuz, muşterek olduğumuz noktalardan hareket etmek evveala bunları kabul etmek sonrada zaman icerisinde anlaşma zeminine konuları birer birer ele alıp muşterek taraflarını tesbit etmektir. Sadece bir tek Allah var ve sadece onun Allahın peygamberleri var.
Allah El Hakk esmasının sahibidir. Allah el Adl esmasının sahibidir. Hangi devirde yarattığı kulları olursa olsun insanlara adaletsiz davranması birilerine verdiklerini başkalarından esirgemesi mumkun değildir. Kur’an-ı Kerim insanın cennet saadetine ve dunya saadetine ulaşmasında teslimleri esas alan, son peygambere indirilen, son şeriat kitabıdır. Ruhun Allah’a teslimi cennet saadetini garanti altına alıyor, fizik vucudun Allah’a teslimi cennet saadetine dunya saadetinin daha % 90’nını ekliyor. Nefsin Allah’a teslimi ise dunya saadetinein tamamına ulaştırıyor.
Cennet saadetinin ve dunya saadetinin butunuyle sahibi olan bir insan;
1-Ruhunu Allah’a teslim etmiş,
2-Fizik vucudunu Allah’a teslim etmiş,
3-Nefsini Allah’a teslim etmiş bir insandır.
İşte butun Allah’ın ortaya koyduğu dînler bu gercekleri ifade ediyor. Bizim ulkemizde o kadar uzun tartışmalara yol acan Allahû TeĂ‚lĂ‚’dan vahiy alma muessesesi Amerika’da yuzlerce, binlerce insanın Allahû TeĂ‚lĂ‚’dan vahiy aldığı bir ortamı sergiliyor. Her kilisede bir kac kişi mutlaka var.
Bu guzelliği yaşayabilenler Allah’ın kendilerine ihsanda bulunduğu insanlardır. Allahû TeĂ‚lĂ‚ Kur’an-ı Kerimde “onların arasında da gece gunduz Allah’a secde edenler, zikir yapanlar, butun peygamberlere inananlar ve Allah’a teslim olanlar var” buyuruyor. Allahû TeĂ‚lĂ‚ nasıl bir olgudan bahsediyor acaba hic duşunuyormusunuz ? Hz.ÂÂdem’e ilk dîni bilgileri veren Allahû TeĂ‚lĂ‚ onun ve ona tĂ‚bi olanların Allah’a teslim olmasını hedefledi. İlk insan olan Âdem AS. vahyettiği butun dîni bilgiler Peygamber Efendimiz SAV’le kalın cizgilerle aynı.
Butun dînlerdeki muşterek unsur Âdem AS.dan, Peygamber efendimize kadar hic değişmedi. Ruhun Allah’a teslimi, fizik vucudun Allah’a teslimi, ve nefsin Allah’a teslimi. İslam dîninin mensupları olarak, bakıyoruz ki islĂ‚m dîni bize Allah’a teslim olmayı farz kılıyor. Ruhumuzu, fizik vucudumuzu, nefsimizi Allah’a teslim etmemizi farz kılıyor.
Bunların hangi standartlarda nasıl gercekleşeceğini muhteşem bir anlatım dizisiyle acıklıyor. Butun dînlerde Allah’a teslim olma keyfiyeti acık ve kesin bir dille defalarca tekrarlanmış. İnsanlar daha yeni farkına varıyorlar ki butun dînler arasında bir kopru, bir muşterek hareket noktası ve muşterek ana ve nihai hedefler mevcut.
Oyleyse, Kur’an-ı Kerim’de acıklamaların butunluk kazandığı yuzlerce Ă‚yetle oluşan Allahû TeĂ‚lĂ‚’nın A’dan Z’ye teslim olma statusune gelin beraberce bakalım. Bu detayların diğer dînlerde mevcut olmaması onemli değil, onemli olan asılların var olmasıdır. Şeytana Allahû TeĂ‚lĂ‚, Allah’a teslim konusundaki asılları bozmak, mahvetmek yetkisini vermemiş.
İblis butun gayretine, Kur’an’dan onceki kitaplarda yaptığı tahrifata rağmen bu kitaplarda Allah’a teslime mutealik Ă‚yetleri değiştirememiştir. İşte insanlığın yakın gelecekte bir araya gelecekleri muşterekler, ruhun Allah’a teslimi, fizik vucudun Allah’a teslimi ve nefsin Allah’a teslimi olarak uc safha gosteriyor.Bu sebeple insanlığın inanan kesiminin bir butun oluşturacağı gunlere doğru yaklaşıyoruz.
Allahû TeĂ‚lĂ‚’nın nasıl diğer dînlerde teslimi emrettiği Ă‚yeti kerimeler aynen duruyorsa, Kur’an-ı Kerim’in hic bir noktasına dokunamayan şeytan elbette teslime muteĂ‚lik Ă‚yetlere de dokunamıyacaktı. Teslim kelimesi silm kokunden geliyor. Sin, lĂ‚m ve mim. Yuce Rabbimize sonsuz hamd ve şukrederiz ki İslĂ‚m kelimeside aynı kokten geliyor. İslĂ‚m dediğimiz zaman “Allah’a teslim olmak” aklımıza gelmelidir. Silm kokunden doğan kelimelere bakalım; İslĂ‚m, teslim, selam, selamet, muslim, musluman butun bu kelimeler hep aynı kokten gelmektedir.
Oyleyse İslĂ‚m’da dahil olmak uzere butun dînlerin Allah ile olan ilişkilerinin onumuzdeki gunlerde ve ozellikle onumuzdeki bir kac yılda onemli merhaleler aştığını goreceğiz. İnananların birleşmesini goreceğiz. Aynı gaye etrafında, Allah’a teslim olma gayesi etrafında, Allah’a inananların bir beraberlik icerisinde anlaşmalara varacağını goreceğiz. Şeytan butun gucuyle boyle bir beraberliği yok etmek icin calışıyor. Biliyorsunuz ki insanlık tarihi boyunca hep calışmıştır ama Allah’ın dostlarını yoldan hic bir zaman cıkartamamıştır. Oyleyse Allah’a teslim olmak nedir? Allah’a teslim olmanın kendi kitaplarında var olduğunu, bunun Allah’ın bir kanunu olduğunu butun dînlerin mensupları kabul ediyorlar. Peki eksik olan nedir? Bu hedefe nasıl ulaşılacağının bilinmemesidir. İslĂ‚m’ın dışındaki dinlerden bahsetmiyorum sadece, İslĂ‚m’ın icindede insanlar Allah’a nasıl teslim olacaklarını bilmiyorlar.
İnsanlar, ozellikle İslĂ‚m dininin icinde yaşayan bir milyar insanın cok buyuk bir coğunluğu Allah’a teslim olmanın ne olduğunu bilmiyor. «İslĂ‚m soylenildiği gibi teslim olmak demektir» denilse de, bakınız bu teslimi nasıl değerlendiriyorlar. İslam’ın da beş şartı vardır, Allah’a teslim olmanında beş şartı vardır; Namaz kılmak, Oruc tutmak, Zekat vermek, Hac’ca gitmek, Kelimeyi şehadet getirmek. Kim bunları yaparsa işte o kişi Allah’a teslim olmuştur. Ve diyorlar ki işte biz onları yapıyoruz. Namaz da kılarız, Oruc da tutarız, Zekat da veririz, sık sık «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah Muhammedun Resulallah» deriz ve aramızdan parası olanlar Hac’ca giderler.
İşte biz Allah’a teslim olanlarız. Bu inancın sahibi olan İslĂ‚m’ın icindekiler Allah’a teslim olmayı bilmiyorlar.Allah’a teslim olmanın ne olduğundan habersizler. Allah’ın vasıta emirlerini yerine getirerek, Allah’a teslim olduklarını zannediyorlar. Ustelik 5 şartın hepsi fizik vucutla ilgili.
Diğer dînlere baktığımız zaman Allahû TeĂ‚lĂ‚ Hz.Musa’ya Tevrat’ı indiriyor, tabletler; Allah’ın soyledikleri ve onunla beraber ona tĂ‚bî olanların hepsi Allah’a teslim oluyor. Kur’an-ı Kerim Hz. Musa’nın ve ona tĂ‚bi olanların Allah’a teslim olduklarını soyluyor. İşte o gunden bu tarafa insan tabiatının yozlaşmaya acık yonu sebebiyle insanlar Allah’ın dîni konusunda devamlı farklılaşmalar yaşadılar.
Bu farklılaşmalardır ki insanların dejenerasyonu, dînlerini unutması sebebi ile Hz.Davut’a Allahû TeĂ‚lĂ‚’nın Zebur’u indirmesini oluşturdu. İnsanların coğu Hz. Davut’un devrine ulaştıkları zaman Allah’a teslim olmayı unutmuşlardı. Ama aralarında hep daha evvelkilerden ilmi ve irfanı alan ve kendileri de Allah’a teslim olan bir grup hep yaşadı, bu gun de yaşıyor.
Toplumun buyuk kısmı Allah’a teslim olmayı unuttu. Ama bu gun yaşayan Musevilerin icinde de Allah’a teslim olmayı unutmayan bir grup hala hayatta. Bu gunku nesil de ta Hz. Musa’dan gelen Allah’ın emirlerinin teslime mutealik olan kesimi az bir kesim topluluk tarafından, insanların kucuk bir kısmı tarafından hĂ‚lĂ‚ tatbik edilmektedir. Hz. Davut zamanında yaşayanlar onunla birlikte Allah’a teslim oldular. Hz. İbrĂ‚hîm zamanında yaşayanlar onunla beraber Allah’a teslim oldular.Hz.Nuh zamanında yaşayanlar onunla birlikte Allah’a teslim oldular. O devirde yaşayanlar deyince devirde yaşayanların hepsi zannedilmemelidir, teslim olanların sayısı her zamanki gibi toplumun sadece kucuk bir parcasını oluşturmuştur. Ama onlar, kucuk kesimin bir kısmı, Allahû TeĂ‚lĂ‚’nın yolundan devam edip Allah’a teslim olurken, sonraki nesillerde toplumun b uyuk bir kısmı yollarından ayrıldılar. Ama ne var ki sonradan gelen butun nesillerdein icinde aynı geleneği devam ettiren, murşidlerine tĂ‚bi olan Allah’a ruhunu, Allah’a fizik bedenini, Allah’a nefsini teslim eden insanlar hep yaşadılar, hĂ‚lĂ‚ da yaşıyorlar. Hz. İsa’ya Allahû TeĂ‚lĂ‚ İncil’i indirdi. Allahû TeĂ‚lĂ‚, Hz.Davut’aunda ona tĂ‚bîi olanların da İslĂ‚m Allah’a teslim olduğunu soyluyor. Allahû TeĂ‚lĂ‚ Hz. İsa’nın da Hz. İsa’nın havarilerinin de Allah’a teslim olduğunu soyluyor.
Oyleyse sadece teslim olanlar cennet şerefine nail olurlar. Ruhlarını Allah’a teslim etmek, cennet saadetini mutlaka kazanmaktır. Fizik vucudun teslimi ve nefsin teslimi buna ilaveten dunya saadetinin kazanılmasında birer anahtardırlar. Hz. İsa’dan bu tarafa insanlar giderek Allah’a teslim olma standartlarını unuttular.
Ama buyuk coğunluğun unutması aralarındaki kucuk bir azınlığın Allah’a teslim standartlarını yaşamalarına mani olmadı. HĂ‚lĂ‚ onların arasında da Kur’an-ı Kerim’in soylediği gibi Allah’a teslim olanlar var. Hz. İsa’nın devrindeki geleneklerini, Allah’ın o zaman ona soylediklerini devam ettirerek bu noktaya ulaştılar ki; o soylenenler Peygamber Efendimiz SAV efendimize soylenen temel esaslarla gene aynıydı. Allahû TeĂ‚lĂ‚ Hz. İbrĂ‚hîm’in dinini anlatmış, ona İslĂ‚m olmasını emretmiş. İslĂ‚m olmak demek, Allah’a teslim olmak demektir. Ama İslĂ‚m’ın beş tane şartını yerine getirerek Allah’a teslim olunmaz. O insanlar Allah’a teslim olduklarını sadece zannederler.
Hz.Muhammed Mustafa SAV’e Allahû TeĂ‚lĂ‚ Kur’an-ı Kerim’i indirdi. Ve hamdolsun ki o kitapta iblis en kucuk bir değişikliği yapamadı. Onun icin Kur’an-ı Kerim Allah’a teslim olmanın butun esaslarını, asıllarını ve detaylarını butun dunyaya ulaştırabilecek olan en sağlam kaynaktır.
Diğer dînlerde musevilerin arasında Hz.Davut’a tĂ‚bi olanlar arasında, Hz. İsa’ya tĂ‚bi olanlar arasında bu gun hĂ‚lĂ‚ Hz.Musa’ya, Hz.Davut’a, Hz. İsa’ya indirilenlere, (Allah’a teslim olma esaslarına) sadık kalarak o devirlerden bu tarafa binlerce yıldan beri geleneklerini ait oldukları peygamberin yaptığı gibi aynen devam ettirenler var.
Butun dunya bu tarzda yaşayan insanlardan bir kısmını her milletin icinde barındırıyor. Bu acıdan meselemize baktığımızda butun milletlerin arasında neden Allahû TeĂ‚lĂ‚’nın daima resûller ba’as ettiğini daha iyi anlayacağız.
23/MUMİNUN-44 : Summe erselnĂ‚ rusulenĂ‚ tetrĂ‚, kullemĂ‚ cĂ‚e ummeten resûluhĂ‚ kezzebûhu fe’etba’nĂ‚ ba’dahum ba’dan ve ce’alnĂ‚hum ehĂ‚diys, febu’den likavmin lĂ‚ yu’minûn.
Sonra biz Resûl’lerimizi ardarda (arası kesilmeden, peşpeşe) gonderdik. Hangi kavme Resûl’u gelse hepsi onu tekzib ettiler (yalanladılar, reddettiler). O zaman biz birbiri ardından onları yok ettik ve onları efsane kıldık. Mumin olmayan kavim artık uzak olsun.
2/ BAKARA-87 : Ve lekad atayna musalkitabe ve kaffeyna min ba’dihi birrusuli ve ateyna isabne meryemelbeyyinati ve eyyednahu biruhilkudus. E fe kullema caekum rasulun bima lĂ‚ tehva enfusukumustekbertum, fe ferikan kezzebtum ve ferikan taktulun.
Andolsun ki; Biz, Musa'ya Kitap verdik ve ondan sonra da, birbiri ardından (araları kesilmeksizin, peşpeşe) Resûl’ler gonderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya da beyyineler (acık kanıtlar) verdik ve onu RUH-UL KUDUS ile destekledik. Her ne zaman size bir Resûl; nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendiniz. Bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da oldurdunuz.
16/NAHL-36: Ve lekad be’asnĂ‚ fiy kulli ummetin resûlen eni’budullahe vectenibûttĂ‚guût, feminhum men hedallahu ve minhum men hakkat aleyhiddalĂ‚leh, fesiyrû fiyl’ardı fanzurû keyfe kĂ‚ne Ă‚kıbetulmukezzibiyn.
Ve andolsun ki biz butun ummetlerin (milletlerin, kavimlerin) icinde Resûl’ler be’as ettik, (hayata getirdik, vazifeli kıldık) taguttan kurtulsunlar ve Allah’a kul olsunlar diye. Onlardan bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının uzerine dalĂ‚let hak oldu. (Resûl’lere tĂ‚bî olanlar hidayete erdi, tĂ‚bî olmayanların ise uzerine dalĂ‚let hak oldu). Yeryuzunde gezin yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu gorun.
3/ AL-İ İMRAN-164: Lekad mennallahu alel mu'minîne iz be’ase fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim Ă‚yĂ‚tihi ve yuzekkihim ve yu’allimuhumulkitĂ‚be velhikmeh, ve in kĂ‚nû min kablu lefî dalĂ‚lin mubîn.
Andolsun ki mu'minlerin (başlarının) uzerine (Resûl’lerin ruhları) bir nimet olmak uzere kendi zamanlarında kendi iclerinden bir Resûl be'as ederiz, onların aralarında (her kavmin icinde) onlara Allah’ın Ă‚yetlerini tilĂ‚vet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti oğretir. Ondan evvel (bu Murşid Resûl’lere tĂ‚bî olmadan evvel) onlar acık bir dalĂ‚let icinde idiler.
14/ İBRAHİM-4 : Ve mĂ‚ erselnĂ‚ min resûlin illĂ‚ bilisani kavmihî liyubeyyine lehum, feyudillullahu men yeşĂ‚u ve yehdiy men yeşĂ‚’, ve huvel aziyzulhakiym.
Hicbir Resûl’umuz yoktur ki biz onu kendi kavminin lisanıyla gondermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (acıklasın) diye. Oyleyse Allah dilediğini (Resûl’lere tĂ‚bî olmayanları) dalĂ‚lette bırakır. Dilediğini (resûllere tĂ‚bî olanları) hidayete erdirir. Ve o azîzdir , hikmet sahibidir.
Hic bir kavimde icinde Resûl’û bulunmadan gecen bir tek gun bile bulunmaz diyor Allahû TeĂ‚lĂ‚. Butun kavimlerde Allah’ın Resûl’leri hep var olmuştur. Butun kavimlerde var olan Allah’ın Resûl’lerinin peygamber olmadıkları kesindir.
Peygamberlerin arasında fetret devirlerinin olduğunu biliyoruz, ama bu Resûl’lerin arasında, peygamber olmayan velî Resûl’lerin arasında fetret devri yoktur.
Allahû TeĂ‚lĂ‚ hic aralık bırakmadan butun milletlerin arasında mutlaka Resûl ba’as ederiz diyor devamlı ardı arası kesilmeksizin butun kavimlerde resûller vardır. Her kavimde mutlaka kendi peygamberleri zamanından gelen, Allah’a teslim olma standartlarını devam ettiren, o kavmin buyukluğune gore kucuk bir kesim daima vardır. Fakat butun dînlerin icinde buyuk bir kesim bu buyuk hakikatten habersiz olarak yaşıyor.
Butun dînler icin aynı buyuk hakikat soz konusudur. İslĂ‚m dîninde de bugun insanların cok buyuk bir kısmı %90’dan fazlası diyorlar ki; “Biz İslĂ‚m’ın 5 tane şartını yerine getiririz ve cennete gideriz. Cunku İslĂ‚m bu beş şarttan oluşur ve İslĂ‚m zaten teslim olmak demektir. İslĂ‚m teslim olmak demekse, İslĂ‚m’ın da beş tane şartı varsa, bu beş tane şartı yerine getiren Allah’a teslim olmuştur.” diyorlar.
Konumuza dikkatle bakalım; burada insanlığı biraraya getirecek olanlar her kavimde bulunan Allah’ın resûlleridir. Etraflarındaki insanlara Allah’a teslim olmayı oğretirler. İşte butun dunyadaki inananları biraraya getirecek olan Allah’ın bu muhteşem abidesi Allah’a teslim olmaktır.
Buraya kadar olan bolumde şunu gorduk ki; Allah’ın butun dînlerdeki hukmu Allah’a teslim olmaktır.
Bundan sonra bu teslimleri nasıl gercekleştirebiliriz konusuna bir acıklama getirelim.
Bu acıklamayı, KurĂ‚’Ă‚n Ă‚yetlerine dayandırarak ortaya koyarken sadece Kur’Ă‚n’ın değil, butun kutsal kitapların ortak temel hedefine nasıl ulaşılacağını acıklamış olacağız.
Şunu bilmeliyiz ki, butun peygamberlerin, butun kutsal kitapların hedefleri aynıdır. O halde yapılan butun acıklamalar sadece İslĂ‚m dunyasına değil, butun dinlerin sahiplerine ışık tutacaktır. İslĂ‚m Ă‚lemine baktığımız zaman beş tane şart acaba Allah’a teslim olmaya yeterli midir, değil midir beraberce gorelim. Allah’a teslim olma standartları beş tane şarta değil ama beş tane safhaya dayanır.
Birinci safha Allah’a ulaşmayı dileme safhasıdır. Allah’a ulaşmayı dilemezsek, geri kalan hic bir yere ulaşamayız. Her şey Allah’a ulaşmayı dilemekle başlıyor. Allahû TeĂ‚lĂ‚ Allah’a ulaşmayı dilemeyenin cehenneme gideceğini soyluyor.
Birinci safha, Allah’a ulaşmayı dilemek, iİkinci safha murşide ulaşmak ve tĂ‚bi olmak,Ucuncu safha ruhu Allah’a gonderip, Allah’ın zatına ulaştırıp, Allah’ın ruha meab olmasını, sığınak olmasının sağlamak ve boylece ruhu Allah’a teslim etmiş olmak.
Dorduncu safha, fizik vucudun ahsen olmasını sağlamak, yĂ‚ni Allah’ın butun emirlerine itaat eden, yasak ettiği hic bir fiili işlemeyen bir ozelliğe sahip olmasını sağlamak ve boylelikle fizik vucudu da Allah’a teslim etmektir.
Beşinci safha, nefsin de ahsen olmasını temin etmek, Allah’ın butun emirlerini yerine getiren, yasak ettiği hic bir fiili işlemeyen bir ozelliğe sahip olmasını sağlamak ve boylece nefsi de Allah’a teslim etmektir.
Butun bu muhteva zikir adı verilen bir muessesenin baş tacı edilmesiyle gercekleşir, ona dort elle sarılmakla gercekleşir. Eğer zikir yoksa bu beş tane safhanın ikincisinden sonrasına ulaşılamaz.
Daha birinci safha insanı mutlaka cennet saadetine ulaştırır. Dunya saadeti ise nefsin tezkiyesi ile başlar tamamlanır. Dunya saadetinei ulaştığımız tamamladığımız nokta, daimi zikirdir. Nefsin tasfiyesini bitirdiğimiz kademedir.
Nefs tezkiyesinde, nefsin kalbine Allah’ın nurları yarıdan fazla dolduğu zaman o kişinin ruhu Allah’a teslim olmuştur. Aynı noktada nefsin kalbi % 50’den fazla temizlenmiştir. Nefsin kalbindeki temizlik oranı tamama ulaştığı zaman nefs Allah’a teslim olur. Bu temizlik oranı % 90’a ulaştığı zaman fizik vucudun Allah’a teslim olduğunu % 100’e ulaştığı zamanda nefsin Allah’a teslim olduğunu goruyoruz.
Fizik vucudun Allah’a teslim olduğu anda nefsin kalbinin aydınlığı % 90’ı bulur. Nefs Allah’a teslim olduğunda % 100’e ulaşır. Allah’a teslim olmanın beş safhasından bahsettik. Gorulduğu gibi bu beş safha İslĂ‚m’ın beş şartıyla ilişkili değildir. Her safhada o safhanın şartlarını yerine getirmek gerekir.
Onlar olmadan hedefe gidilemez. Onlar amac değildir, vasıtadır. Namaz kılmak, oruc tutmak, zekat vermek, Hac’ca gitmek, kelimeyi şehadet getirmek bunların hepsi vasıta emirlerdir, hic birisi hedef değildir.
Allahû TeĂ‚lĂ‚ bizi namaz kılmak icin yaratmamış, Allahû TeĂ‚lĂ‚ bizi oruc tutmamız icin yaratmamış, namaz kılıp, oruc tutup zikir yapıp Allah’a teslim olalım, ruhumuzun tesliminde Allah’a kul olalım fizik vucudumuzun tesliminde ekber kul olalım, nefsimizin tesliminde azim kul olalım diye yaratmış, birinci teslimde cennet saadetine, ucuncu teslimde dunya saadetine ulaşalım diye yaratmış.
__________________
dinlerin birleştirilmesi
Dini Sohbetler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- dinlerin birleştirilmesi
-
12-09-2019, 07:36:04