Sual: İslamiyet ilerlemeye engel midir? Muslumanlar nicin geri kalmıştır?
CEVAP
İslamiyet, faydalı her yeniliği emreden bir dindir. Bundan dolayı, ilim adamlarına cok onem verilmiş, ilmi, fenni ve teknik tecrubeler yapılmış, muslumanlar, tıpta, kimyada, astronomide, coğrafyada, tarihte, edebiyatta, matematikte, muhendislikte, mimarlıkta ve bunların hepsinin temeli olan, guzel ahlak ve sosyal bilgilerde, en mukemmel dereceye vasıl olmuşlar, bugun de tazim ile yÂd edilen kıymetli Âlimler, hakimler, mutehassıslar, ustadlar yetiştirmişler, dunyanın hocası, medeniyetin rehberleri olmuşlardır.

O zaman, yarı vahşi olan Avrupalı, fen bilgilerini İslam universitelerinde oğrenmiş, hatta Papa Sylvester gibi, Hıristiyan din adamları da Endulus universitelerinde okumuştur. Bugun, hÂl Avrupa’da kimyaya, Chemie ve cebire, [Arabi El-cebir kelimesinden] Al-gebra ismi verilmektedir. Cunku bu ilimler, once muslumanlar tarafından dunyaya oğretilmiştir.

Avrupalılar, dunyayı tepsi gibi dumduz ve etrafı duvarla cevrili zannederken, muslumanlar, ilk olarak, dunyanın yuvarlak olduğunu ve donduğunu buldular. Musul civarında, Sincar sahrasında, meridyenin uzunluğunu olctuler ve bugunku rakamları elde ettiler.

Bugun insaflı Hıristiyanların kabul ettiği gibi, hakiki Ronesans, İtalya’da değil, Abbasiler zamanında, Arabistan’da başlamıştır ki, Avrupa’daki Ronesans’tan cok cok oncedir.

Muslumanların son zamanlarda, ilim sahasında en buyuk rehberi, Osmanlılar idi. Butun Hıristiyan Âlemi bu İslam devletinin, dunyadaki terakkilere ve keşiflere kayıtsız kalması icin siyasi ve askeri hucuma gectiler. Bir taraftan, haclı saldırıları, bir taraftan da, bunların ihdas ettikleri, bid'at sahibi muslumanların yıkıcı ve bolucu cabaları, Osmanlıların fen ve teknikte rehberlik yapmalarına mani oldu. Turkler, dışardan ve icerden yapılan saldırılardan dolayı, cok zarara uğradılar. Tesirleri fazla olan yeni silahlar yapamadılar. Ulkelerinin buyuk kaynaklarından layığı ile faydalanamadılar. Kendi vatanlarında sanayii ve ticareti yabancılara kaptırdılar. Fakir duştuler.

Dinimiz, İslam ahlakında ve ibadetlerde en ufak bir değişiklik yapmayı şiddetle men etmiştir. Dunya işlerinde, fen bilgilerinde ise, her değişikliği yapmayı, butun yeni keşifleri oğrenmemizi ve yapmamızı emretmiştir. Osmanlı Devletini ele geciren sozde aydınlar, dinimizin bu emrinin tam tersini yaptılar. Masonlara aldanarak din bilgilerini değiştirmeye, dinin esaslarını yıkmaya calıştılar. Avrupa’nın fende ilerlemesine, yeni keşiflere gozlerini kapadılar. Hatta fen bilgilerine, modern tekniğe uymak isteyen buyuk Turk sultanlarını şehid ettiler. Masonların elinde maşa olarak, ilerlemeyi, teknikte değil de, dinde reform yapmakta, boluculukte aradılar.

İngilizler, asırlardır İslam ulkelerini kana boyamakla kalmamış, İskoc masonları, binlerce muslumanı ve din adamlarını aldatarak, mason yapmış, (insanlığa yardım, kardeşlik) gibi laflarla, dinden cıkmalarına, dinsiz olmalarına sebep olmuştur. İslamiyet’i busbutun yok etmek icin, bu masonları maşa olarak kullanmışlardır. Boylece, Reşit Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa ve Mithat Paşa, Talat Paşa gibi masonlar, İslam devletlerini yıkmakta kullanılan paşa unvanlı maşalardır. Efgani ve Abduh gibi masonlar ve yetiştirdikleri comezler de, İslam bilgilerini bozmaya, icten yıkmaya alet olmuşlardır.

1846’da sadrazam olan mason Reşit Paşa, iş başına gelir gelmez, hariciye nazırı iken, Lord Rading ile el ele verip, hazırlamış olduğu ve ilan ettiği Tanzimat kanununa istinat ederek, mason locaları actı. Ceşitli hıyanet ocakları calışmaya başladı. Gencler, din cahili olarak yetiştirildi. Londra’dan alınan planlarla, bir yandan idari, zirai, askeri değişiklikler yaptılar. Bunlarla gozleri boyadılar. Ote yandan da, İslam ahlakını, ecdat sevgisini, milli birliği parcalamaya başladılar. Yetiştirdikleri kimseleri işbaşına getirdiler. Bu yıllarda Avrupa’da, yeni buluşlar, ilerlemeler oluyor; buyuk fabrikalar, teknik universiteler, modern harp vasıtaları kuruluyordu. Osmanlılarda bunların hicbiri yapılmadı. Hatta, Fatih devrinden beri medreselerde okutulmakta olan fen, hesap, hendese, astronomi derslerini busbutun kaldırdılar. Din adamlarına fen bilgisi gerekmez diyerek, bilgili Âlimlerin yetişmelerine mani oldular. Sonradan gelen İslam duşmanları da, din adamları fen bilmez, din adamları cahildir, gericidir diyerek musluman yavrularını İslamiyet’ten uzaklaştırmaya calıştılar. İslamiyet’e ve muslumanlara zararlı olan, İslamiyet’in oğrenilmesine mani olan şeylere uygarlık, ilericilik dediler. Cıkardıkları her kanun muslumanların, devletin aleyhine idi. Vatanın asıl sahibi olan musluman Turkler, ikinci sınıf vatandaş haline getirildi.

Din ve dil birliği
Hıristiyanlık dininde, akla uygun bir esas kalmamış, hurafeler, karmakarışık bir merasim halini almıştır. Bundan başka, aynı dinde, hatta aynı mezhepte bulunan hıristiyanlar, başka başka hukumetlerin idaresinde yaşamaktadır. Avrupa hukumetleri, bunun icin, başka bir bağ aramışlardır.
Boylece, Avrupa’da, din birliği olmuş, milliyet hissi doğmuştur.

İslamiyet, ticaret, sanayi ve sosyal nizamı da kurduğundan, milliyet duşuncesini de icine almaktadır. Muslumanlar arasında ayrı milliyetler kurmaya ihtiyac kalmamıştır. Bunun icindir ki, ilmihal kitaplarında, Din ve millet, ikisi birdir denilmektedir.

Eğer muslumanlar, bolunmeseler, İslamiyet’in, milliyeti temsil etmesinden istifade ederek, yeryuzundeki sağlamlaşmamış bircok milliyetlere galebe calmanın yolunu bulurlar.

İslamiyet’in milliyeti temsil etmesinde, lisan birliği de hatıra gelir ise de, beş vakit namazda okunan ezan ve Kur'an-ı kerimlerin butun İslam ulkelerinde Arabi olması, bu beraberliği de temin etmektedir.
Bunun icindir ki, İslam duşmanları, bir milleti İslamiyet’ten ayırmak, din birliğini yok etmek icin, o milletin dilini, gramerini, alfabesini değiştirmeye calışıyorlar.

Bir milletin dinine, imanına vurulacak en buyuk darbe de, bu yoldan geliyor. Nitekim, Sicilya ve İspanya muslumanları boylece Hıristiyan yapılmıştır. Ruslar da, yıllarca Turkistan’daki muslumanların din ve imanlarını yok etmek icin, bu keskin silahla saldırmışlardır. Zindanları, elektrik fırınları, Sibirya surgunleri ve toptan imha faciaları, bu keskin silah kadar tesir edememiştir.

Celal Nuri bey (İttihad-ı İslam) adındaki kitabında, muslumanlar icin Arapca’yı, muşterek lisan olarak tavsiye etmektedir. Yavuz Sultan Selim Han bunun icin calışmıştı. Bunu temin etmek icindir ki, tarih boyunca butun İslam ulkelerinde din kitapları arabi olarak yazılmıştı. Arabi, butun İslam ulkelerinde bir din lisanı olmuştur. Cennette de, herkesin arabi konuşacağını hadis-i şerifler haber vermektedir. Bu, her musluman milleti Araplaştırmayı istemek değildir!

Dunya devletleri arasında İngilizce ortak bir dil halini almaktadır. Bugun ilim ve fen sahibi bir kimsenin, bir veya birkac yabancı dil oğrenmesi zaruret halini almıştır. Bir hadis-i şerifte, (Bir kavmin dilini oğrenen, onların zararlarından korunmuş olur) buyuruluyor. Bunun icindir ki, genclerimizin Arabi’nin yanında, Avrupa dillerini de oğrenmeleri faydalı olup, sevap kazandıran cok işlere sebep olabilir. Avrupalıların asırlardan beri bize yabancı gozu ile bakmaları, milliyet hissinden ziyade, İslam dinini bilmemelerinden ileri gelmektedir. (Faideli Bilgiler)

Din cahilleri
Din cahilleri, t ilk asırdan beri, İslamiyet’i yok etmek icin calışıyorlar. Şimdi de, ceşitli adlarla, ceşitli planlarla saldırıyorlar. Cehenneme gidecekleri bildirilmiş olan itikadı bozuk kimseler de muslumanları doğru yoldan ayırmak icin, hile ve iftira yapıyorlar. Boylece, İslam duşmanları ile işbirliği yaparak, Ehl-i sunneti yıkmaya uğraşıyorlar. Bu saldırıların onculuğunu İngilizler yaptı. Butun kaynaklarını, hazinelerini, silahlı kuvvetlerini, donanmasını, tekniğini, politikacılarını ve yazarlarını bu işte kullandı. Boylece, dunyanın en buyuk iki İslam devleti olan Hindistan’daki Gurganiyye ve uc kıta uzerine yayılmış bulunan Osmanlı İslam devletlerini yıktı.

Her yerde İslam’ın değerli kitaplarını yok etti. İslam bilgilerini bircok yerlerden sildi, supurdu. İkinci Cihan Harbinde, komunistler yok olmak uzere iken, bunların kuvvetlenmelerine, yayılmalarına sebep oldu. İngiliz Başbakanı James Balfour, 1917’de, muslumanların mukaddes yerleri olan Filistin’de Yahudi devletinin kurulması icin calışan Siyonizm teşkilatını kurdu. İngiliz hukumeti, bu işi senelerce destekleyip, 1947’de İsrail devletinin kurulmasını sağladı. Yine İngiliz hukumeti, 1932’de, Arabistan Yarımadasını Osmanlılardan alıp, Suudlara teslim ederek, İslamiyet’e en buyuk darbeyi vurdu.

İşte İngiliz siyaseti
1944’de Japonya’da vefat eden Abdurreşid İbrahim efendi, 1910’da İstanbul’da basılan Âlem-i İslam kitabının ikinci cildinde, (İngilizlerin İslam duşmanlığı) yazısında diyor ki:

(Hilafet-i islamiyyenin bir an once kaldırılması, İngilizlerin birinci duşuncesidir. Kırım muharebesine sebep olmaları ve burada Turklere yardım etmeleri, hilafeti yıkmak icin bir hile idi. Paris muahedesi, bu hileyi ortaya koymaktadır. Her zaman Turklerin başına gelen felaketlerde İngiliz parmağı vardır. İngiliz siyasetinin temeli, İslamiyet’i yok etmektir. Bu siyasetin sebebi, İslamiyet’ten korkup muslumanları aldatmak icin, satılmış vicdansızları kullanırlar. Bunları İslam Âlimi, kahraman olarak tanıtırlar. Sozun ozu, İslamiyet’in en buyuk duşmanı İngilizlerdir.) (Faideli Bilgiler)

Somurgeler bakanlığı kurdular
Osmanlıların her sahada ilerlemelerine ve bu kadar başarılı olmalarına rağmen yıkılmalarının sebebini, yirminci asrın tanınmış psikologlarından Amerikalı Terman şoyle anlatıyor:
Osmanlı orduları Avrupa’da ilerliyor, Viyana elden gidiyordu. Viyana gidince, butun Avrupa’nın Muslumanların eline gecmesi cok kolay olacaktı. Osmanlılar, Avrupa’ya İslam medeniyetini getiriyor; ilim, fen, ahlak nurları, Hıristiyanlığın kararttığı, uyuşturduğu yerlere, zindelik, insanlık, huzur, saadet sacıyordu. Asırlarca, diktatorlerin, kapitalistlerin, papazların zulumleri altında inleyen kimseler, İslam ahlakı ile, insan haklarına kavuşuyordu. Avrupa diktatorleri ve oncelikle Hıristiyan kiliseleri, Osmanlı ordularına karşı son gayretlerini harcıyorlardı. Bir gece, İstanbul’daki, İngiliz sefiri, Londra’ya tarihi mektubunu yolladı. Buldum... Buldum!.. Osmanlı ordularının ilerleme sebebini buldum. Onları durdurmanın yolunu buldum diyerek şoyle yazıyordu:

(Osmanlılar ele gecirdikleri her yerde din, ırk farkı gozetmeksizin, sectikleri cocukların zekalarını olcuyor, ileri zekalıları ayırarak, medreselerde okutup, İslam terbiyesi ile yetiştiriyorlar. Bunlar arasından da sectiklerine, saraydaki Enderun denilen yuksek okulda, o zamanın en ileri bilgilerini veriyorlar. İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları; boyle secilen, yetiştirilen keskin zekalı şahsiyetlerdir. Sokullular, Koprululer boyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hıristiyanlığı kurtarmak icin biricik care, Enderun mekteplerini ve medreseleri dağıtmak, onları icerden yıkmaktır.)

Bu mektuptan sonra, İngiltere’de, Somurgeler Bakanlığı kuruldu. Burada yetiştirilen casuslar ve Hıristiyan misyonerleri ve masonlar, yalan propaganda ve yaldızlı vaatlerle avladıkları cahilleri, Osmanlı devletinin kilit noktalarına yerleştirmeye ve bu kuklaların eli ile; medreselerden fen, ahlak derslerini kaldırmaya, Muslumanları cahil bırakmaya uğraştılar. Nihayet tam başarı sağladılar. İslam devleti yıkıldı. İslamiyet’in dunyaya neşrettiği saadet, huzur nurları sondu.

Yabancı dil oğrenmek
Sual: Yabancı dil oğrenmek iyi olur mu?
CEVAP
Elbette iyi olur. Oncelikli olarak Arapca ve İngilizce oğrenmelidir. Bir hadis-i şerif meali şoyledir:
(Bir kavmin dilini oğrenen, onların zararlarından korunmuş olur.) [F.Bilgiler]

Eshab-ı kiramdan Zeyd bin Sabit hazretleri buyuruyor ki:
(Resulullah bana Yahudi dilini oğrenmeyi emretti, ben de oğrendim. Yahudilere gonderilen mektupların coğunu bana yazdırırdı. Onlardan gelen mektupları bana okuturdu.) [Tirmizi]

Seyyid Abdulhakim Arvasi hazretleri de buyuruyor ki:
İslam dininin ustunluklerini, rahat ve huzur kaynağı olduğunu ve medeniyete, fende ve ahlakta ilerlemeye ışık tuttuğunu dunyaya bildirmek icin, kısacası, İslamiyet’e ve butun insanlara hizmet etmek icin, yabancı dil oğrenmek muhakkak lazımdır.

Başarının sebebi
Sual: Japonya, Amerika ve Avrupa'nın dinleri bozuk olduğu halde, dunya işlerinde nasıl başarılı oluyorlar?
CEVAP
Kur'an-ı kerim insanlara iki yol gosterir:
1- Ahiret yolu: İnanarak, severek tatbik eder. Dunyayı da, ahireti de kazanır.
2- Dunya yolu: İnanmasa da, gosterdiği yolda giderse dunyada kazanır, başarılı olur. Aspirin gibidir. Muslumanlar da icse faydasını gorur, kÂfirler de icse faydasını gorur. Kur'an-ı kerimin gosterdiği yolda giden, kÂfir de olsa faydasını gorur. Allahu teÂlÂ, (Sadece Muslumana veririm) demiyor, (Calışana veririm) buyuruyor. Dunyayı kim isterse, ona veririm buyuruyor. Ahireti isteyene ise, hem dunyayı hem ahireti veririm buyuruyor.

Kur'an-ı kerimin bildirdiği guzel ahlaka, calışma prensiplerine uymayan bir millet başarılı olamaz. Başarılı olan gayrimuslimlerde, durustluk, calışkanlık, temizlik var, yalan yok. İnsanların haklarını veriyorlar. Bunlar, Kur'an-ı kerimin emrettiği şeylerdir. Kim uyarsa, o kazanır. Eczaneden bir kutu ilac alsak, tarifesini okuruz. Tarifeye uygun kullanılırsa faydalı olur, tarifeye uyulmazsa olume kadar goturur. Bunun gibi, dunya işlerinin de tarifesi vardır. Dunyadaki butun işlerin tarifesi Kur'an-ı kerimde bildirilmiştir. Herkes, ona uyduğu kadar başarılı olur. Gayrimuslimlerin başarıları bu yuzdendir. Onların dunya icin yaptığı faydalı işlerin hicbirinin Kur'an-ı kerime aykırı olduğu gosterilemez.

Bazı gayrimuslim fen adamları, dinlerinden uzaklaşınca, başarılı oluyor. Musluman ismini taşıyan bazı cahiller de, İslamiyet'ten uzaklaşınca başarısız oluyorlar. Buradaki inceliği iyi anlamak gerekir.

Batı niye kalkındı?
Sual: Misyoner papazlar, (Avrupa Hristiyan olduğu icin kalkınmış ve zengin olmuştur. Bu da Hristiyanlığın hak din olduğunu gosterir) diyorlar. Hristiyanlar icinde fakirler, Muslumanlar arasında zenginler de var. Japonların da, coğu teknikte ileridir, zenginleri coktur. Misyonerlerin sozune gore, Japonların dininin hak olduğu soylenebilir mi?
CEVAP
Papazların sozu, hem yanlış, hem de maksatlıdır. Cunku ne Avrupa Hristiyanlıkla idare ediliyor, ne de halkı Musluman olan ulkeler İslamiyet’le, halifelikle idare ediliyor. Musluman ulkeler, idareleri gibi kendileri de dinden uzak kaldıkları icin papazların iddiası tamamen kasıtlıdır. Papazların, idarede hÂkim olduğu cağlar, Hristiyanlar icin yuz karasıydı. Bu tarihi gercekleri gizleseler de, mızrak cuvala sığmaz.

Doğrusu şoyledir: Avrupa, Hristiyanlıktan uzak kaldığı icin kalkınmıştır. Hristiyanlık dininin, devletlerin idaresine hicbir etkisi yoktur. Hristiyanlık kalkınmaya zarar verdiği icin laik olmaya calışmışlardır. Yani Avrupalı, Hristiyanlığı devlet idaresine karıştırmamıştır. Zaten Hristiyanlıkta devleti yonetecek kanunlar, kurallar yoktur. Bir muhtarlığı bile idare edecek maddelerden yoksundur.

Muslumanların geri kalış sebebi de, dinlerinden yani İslamiyet’ten uzaklaşıp Batı’yı koru korune taklit etmelerindendir. Osmanlı İslÂmiyet'e sarıldığı zamanlar, buyuk bir dunya devletiydi. İslamiyet’ten uzaklaşınca yıkıldı.

İslamiyet’in emrine uygun calışan, kÂfir de olsa kalkınır. Musluman da, İslÂmiyet'in emrine uymazsa elbette geri kalır. İslamiyet’te ilerlemeye mani olan bir hukum olmadığı gibi, Hristiyanlıkta da ilerlemeyi emreden bir hukum yoktur. Bozuk İnciller hikÂyelerle doludur, icinde ne medeni hukuka, ne de ceza hukukuna dair maddeler vardır.

Muslumanların yanlış hareketleri İslÂmiyet'e yuklenemeyeceği gibi, Hristiyanların İslam dininin emrettiği şekilde calışarak teknikte ileri olmaları da, Hristiyanlığa mal edilemez.

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=573

__________________