[B]
كتاب بيان ما أعدّ الله تعالى للمؤمنين في الجنة
ALLAH TEÂLÂ’NIN CENNETTE
MU’MİNLERE HAZIRLADIĞI NİMETLER
Âyetler
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ [45] ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ [46]
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ [47] لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ [48]
1. “Allah'ın azĂ‚bından korkup fenalıklardan sakınanlar (takvĂ‚ sahipleri), mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır. Onlara ‘Oraya selĂ‚met ve emniyetle giriniz’ denir. Biz, onların gonullerindeki her turlu kini ve hasedi sokup attık; onlar artık koşkler uzerinde karşı karşıya oturup sohbet eden kardeşler olacaklar. Onlar orada hicbir yorgunluk duymayacaklar ve oradan cıkarılmayacaklardır.”
Hicr sûresi (15), 45-48
يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ [68] الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ [69]
ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ [70]
يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ [71]
وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ [72] لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ [73]
2. “Ey Ă‚yetlerimize inanan ve musluman olan kullarım! Bugun size korku yoktur. Sizler uzulmeyeceksiniz de. Siz ve eşleriniz sevinc ve mutluluk duyarak cennete giriniz. Altın tepsiler ve kadehler icinde onlara yiyecek ve icecek sunulacaktır. Orada canlarının istediği, gozlerinin hoşlandığı her şey vardır. Ve kendilerine: Siz, orada ebedî olarak kalacaksınız, dunyada yaptıklarınıza karşılık kazandığınız cennet işte budur. Orada sizin icin pek cok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz, denilir.”
Zuhruf sûresi (43), 68-73
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ [51] فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ [52] يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ [53]
كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ [54] يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ [55]
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ [56] فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ [57]
3. “Allah’ın azĂ‚bından korkup fenalıklardan sakınanlar (muttakîler) ise hakikaten guvenilir bir makamda, bahcelerde ve pınar başlarında, ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı oturup sohbete koyulurlar. Evet boyle olacak. Biz onları iri gozlu hurilerle evlendireceğiz. Onlar orada guven icinde, canlarının cektiği her meyveyi isteyebilirler. İlk tattıkları olum dışında, orada artık başka bir olum tatmazlar. Allah onları cehennem azĂ‚bından korumuştur. İşte bu, mu’minlere Allah’ın bir lutfudur. En buyuk kurtuluş ve mutluluk budur.”
DuhĂ‚n sûresi (44), 51-57
إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ [22] عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ [23] تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ [24]
يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ [25] خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَفَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ [26] وَمِزَاجُهُ مِن تَسْنِيمٍ [27]
عَيْنًايَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ [28]
4. “İyiler kesinlikle cennettedir. Koltuklar uzerinde etrafı seyrederler. Yuzlerinde mutluluğun parıltısını gorursun. Kendilerine damgalı, mukemmel bir icki sunulur. Onun iciminin sonu pek hoştur. İşte nefis bir hayat isteyenler bunu istesin, bu yolda yarışsınlar. O ickiye tesnîm pınarının suyu da katılmıştır. O pınardan ancak Allah’ın rızĂ‚sını kazananlar icerler.”
Mutaffifîn sûresi (83), 22-28
Bu Ă‚yet-i kerîmeler gozlerin gormediği, kulakların duymadığı, insanoğlunun hayal bile edemediği nimet ve guzelliklerle dolu cennet hakkında fikir edinebilmemiz icin CenĂ‚b-ı MevlĂ‚ tarafından sunulmuş renkli birer fotoğraf gibidir. Hicbir fotoğraf aslının guzelliğini yansıtmaz. Allah TeĂ‚lĂ‚ cennet hayatının pek nefis bir hayat olduğunu soylemekte, nefĂ‚sete duşkun olanların bu hayatı istemesini ve onu elde etmek icin durmadan cabalamasını tavsiye etmektedir.
O pınar başları, koşkler, bahceler, uzerinde karşılıklı oturup sohbet edilen koltuklar, tepsiler icinde dolaştırılan meyveler, icecekler, ince ve kalın ipeklerden elbiseler, iri gozlu hûrilerle selĂ‚met ve emniyet icinde bir hayat...Hicbir korku, endişe ve yorgunluğun, bu guzellikleri kaybedersem turunden hicbir endişenin hissedilmediği bir Ă‚lem...Kin ve kıskanclıktan arındırılmış pırıl pırıl gonullere sahip insanlarla dostca bir arada yaşamak... Allahım, butun bunlar ne guzel ne hĂ‚rika ne emsĂ‚lsiz nimetler...
Butun bunlara sahip olmanın tek şartı, Ă‚yet-i kerîmelerde belirtildiği uzere, Allah'ın azĂ‚bından korkup fenalıklardan sakınmak, kısacası takvĂ‚ sahibi olmaktır. Allah hepimizi bu yarışta muvaffak buyursun. (Âmin).
Hadisler
1884- وعنْ جَابِرٍ رضِي اللَّه عنْهُ قَالَ : قَالَ رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « يَأْكُلُ أَهْلُ الجنَّةِ فِيهَا ويشْرَبُونُ ، ولا يَتَغَوَّطُونَ ، ولا يمْتَخِطُونَ ، ولا يبُولُونَ ، ولكِنْ طَعامُهُمْ ذلكَ جُشَاء كَرشْحِ المِسْكِ يُلهَمُونَ التَّسبِيح وَالتكْبِير ، كَما يُلْهَمُونَ النَّفَسَ » رواه مسلم .
1884. CĂ‚bir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Cennetlikler cennette yiyip icerler, ama buyuk, kucuk abdeste cıkmaz ve sumkurmezler. Sadece hoş kokulu bir geğirti ve ter cıkarırlar. İnsanın kendiliğinden nefes alması gibi, onlar da kendiliklerinden CenĂ‚b-ı Hakk’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder, tekbir getirirler.”
Muslim, Cennet 18. Ayrıca bk. BuhĂ‚rî, Bed'u'l-halk 8, EnbiyĂ‚ 1
Acıklamalar
Cennetliklerin cennette yiyip icmesi bir ihtiyactan dolayı değil, eşi benzeri gorulmemiş turlu turlu meyveleri, yiyecekleri, icecekleri yeme ve icme zevkini tatmak icindir. Yeme icmenin hemen ardından, yiyip icilen şeyleri dışarı atma ihtiyacı hatıra geleceği icin Resûl-i Ekrem Efendimiz ona da cevap lutfetmiş, son derece hoş ve latif olan bu yiyecek ve iceceklerin hafif bir geğirti ve ter ile kolayca dışarı atılacağını, ustelik bu geğirtinin ve terin, son derece hoş kokulu olduğu icin kimseyi rahatsız etmeyeceğini belirtmiştir. Orada kucuk buyuk abdestler icin tuvalete gitme ihtiyacının veya burun akıntısı, aksırma, sumkurme gibi hallerin de bulunmadığını ifade etmiştir. Cennetin bu leziz yemeklerinin bir geğirti, iceceklerinin de ter halinde cıkması mumkundur.
Hadisimizden, cennette, CenĂ‚b-ı Hakk’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih etmek anlamına gelen tesbih ile tekbir seslerinin cokca duyulacağı anlaşılmaktadır. Şuphesiz bu zikirler cennette bir mecburiyet sebebiyle soylenmeyecektir. Zira cennette hicbir mukellefiyet ve mecburiyet yoktur.
CenĂ‚b-ı Hakk’ın cemĂ‚lini gormenin derin hazzıyla kendilerinden gecen, O’nun sayısız ve emsĂ‚lsiz nimetlerini tatmanın neşesiyle kanatlanan insanlar, sevinclerini ve mutluluklarını, bu zikirleri tıpkı nefes alır gibi soyleyerek dile getireceklerdir. Seven bir insanın sevdiğinin adını tekrarlamaktan doyumsuz zevk alması gibi, gonulleri Allah aşkıyla dolan o insanlar, bu tesbih ve tekbirleri kendiliğinden soyleyerek, Allah’a duydukları ustun aşkı ve minneti dile getireceklerdir.
Hadisten Oğrendiklerimiz
1. Allah TeĂ‚lĂ‚ cennetlik kullarına pek nefis yiyecekler ve icecekler lutfedecektir.
2. Bunları yiyenler abdest bozma ihtiyacı duymayacaklar. Yenip icilen şeyler vucuttan hoş kokulu bir geğirti ve pek guzel bir ter halinde dışarı atılacaktır.
3. Cennetlikler, CenĂ‚b-ı Hakk’a duydukları sevgi ve minneti, nefes alıp verme ihtiyacı gibi iclerinden gelen bir duyguyla tesbih ve tekbirlerle ifade edeceklerdir.
1885- وعَنْ أَبي هُريْرةَ رضِيَ اللَّه عنْهُ قَال : قَال رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « قَال اللَّه تَعالَى: أَعْددْتُ لعِبادِيَ الصَّالحِينَ مَا لاَ عيْنٌ رَأَتْ ، ولاَ أُذُنٌ سَمِعتْ ولاَ خَطَرَ علَى قَلْبِ بَشَرٍ ، واقْرؤُوا إِنْ شِئتُمْ : [ السجدة : 17 ] متفقٌ عليه .
1885. Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Allah TeĂ‚lĂ‚, ‘Ben sĂ‚lih kullarım icin hicbir gozun gormediği, hicbir kulağın duymadığı, hicbir insanın hatır ve hayal edemediği nimetler hazırladım’ buyurdu.”
Ebû Hureyre, isterseniz şu Ă‚yeti okuyunuz, dedi:
“Mu’minlerin yaptıkları ibadet ve iyiliklere karşılık olarak onlara ne mutluluklar saklandığını hic kimse bilemez” [Secde sûresi (32), 17].
BuhĂ‚rî, Bed'u'l-halk 8, Tefsîru sûre (32), 1, Tevhîd 35; Muslim, Cennet 2-5. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’Ă‚n 33, 57; İbni MĂ‚ce, Zuhd 39
Acıklamalar
Allah TeĂ‚lĂ‚’nın sĂ‚lih yani iyi kulları icin cennette neler hazırladığını mujdelediği bu kudsî hadîs, ceşitli Ă‚yetlerde ve hadislerde ornek olarak zikredilen cennet nimetlerinden cok daha fazlasını kapsamakta ve iman dolu kalpleri sevincten hoplatmaktadır. Zira bu hadis, Ă‚yetlerde ve hadislerde bize bildirilen cennet nimetlerine gore bildirilmeyen nimetlerin cok daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta bazı rivayetlerde bu nimetleri meleklerin ve peygamberlerin bile bilmedikleri haber verilmektedir.
Kendileri icin bunca nimetler hazırlanan sĂ‚lih kullar kimlerdir? Hadisimizin yukarıda kaynakları verilen bazı rivayetlerinden oğrendiğimize gore, Peygamber Efendimiz bu hadiste gecen Ă‚yeti bir onceki Ă‚yetle birlikte okuyarak bu bahtiyarları şoyle tarif etmiştir: “Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak uzere ibadet ettikleri icin vucutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da başkalarına harcarlar.” Demekki insan, Allah’ın verdiği bedeni O’na ibadet uğrunda yormak, Allah’ın verdiği malı O’nun rızĂ‚sı uğrunda harcamak suretiyle sĂ‚lih insan, iyi kul olma bahtiyarlığına kavuşabilecektir.
Hadisten Oğrendiklerimiz
1. Allah TeĂ‚lĂ‚ cennette mu’min kulları icin, meleklerin ve peygamberlerin de bilmedikleri ve duymadıkları eşsiz ve benzersiz nimetler hazırlamıştır.
2. Aklı başında olan her insanın, o olumsuz ve sonsuz hayatta bu nimetlerle hoşca vakit gecirmek icin iyi bir kul olmaya gayret etmesi gerekir.
1886- وعَنْهُ قَالَ : قال رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « أَوَّلُ زُمْرَةٍ يدْخُلُونَ الْجنَّةَ على صُورَةِ الْقَمرِ لَيْلَةَ الْبدْرِ . ثُمَّ الَّذِينَ يلُونَهُمْ علَى أَشَدِّ كَوْكَبٍ دُرِّيٍّ في السَّمَاءِ إِضَاءَةً : لاَ يُبولُونَ ولاَ يتَغَوَّطُونَ ، ولاَ يتْفُلُونَ ، ولاَ يمْتَخِطُون . أمْشاطُهُمُ الذَّهَبُ ، ورشْحهُمُ المِسْكُ ، ومجامِرُهُمُ الأُلُوَّةُ عُودُ الطِّيبِ * أَزْواجُهُم الْحُورُ الْعِينُ ، علَى خَلْقِ رجُلٍ واحِد ، علَى صُورَةِ أَبِيهِمْ آدم سِتُّونَ ذِراعاً في السَّماءِ » متفقٌ عليه .
وفي روايةٍ للبُخَارِيِّ ومُسْلِمٍ : آنيتُهُمْ فِيهَا الذَّهَبُ ، ورشْحُهُمْ المِسْكُ ، ولِكُلِّ واحِدٍ مِنْهُمْ زَوْجَتَانِ يُرَى مُخُّ سُوقِهما مِنْ وراءِ اللَّحْمِ مِنَ الْحُسْنِ ، لاَ اخْتِلاَفَ بينَهُمْ ، ولا تَبَاغُضَ : قُلُوبهُمْ قَلْبُ رَجُلٍ واحِدٍ ، يُسَبِّحُونَ اللَّه بُكْرةَ وَعَشِيّاً » .
قَوْلُهُ : « عَلَى خَلْقِ رجُلٍ واحِد » رواهُ بَعْضُهُمْ بِفَتْحِ الخَاءِ وإِسْكَانِ اللاَّمِ ، وبعْضُهُمْ بِضَمِّهِما ، وكِلاَهُما صَحِيحٌ .
1886. Yine Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Cennete ilk girecek kimselerin yuzleri, dolunay gibi parlak olacak. Onların ardından gireceklerin yuzleri, gokyuzundeki en parlak yıldız gibi aydınlık olacak. Orada insanlar ne kucuk ne buyuk abdest bozarlar ve ne de tukurup sumkururler. Onların tarakları altındandır. Kokuları mis gibidir. Buhurdanlıklarında tuten hoş koku, cennetin hoş kokulu ağacındandır. Eşleri hûrilerdir. Cennetliklerin hepsi de babaları Âdem’in şeklinde yaratılmış olup boyları altmış arşındır.”
BuhĂ‚rî, Bed'u'l-halk 8, EnbiyĂ‚ 1; Muslim, Cennet 15. Ayrıca bk. Tirmizî, KıyĂ‚met 60, Cennet 5; İbni MĂ‚ce, Zuhd 39
BuhĂ‚rî ve Muslim’in diğer bir rivayetine gore Resûl-i Ekrem şoyle buyurdu:
“Onların cennetteki kapları altındandır. Orada terleri mis gibi guzel kokacaktır. Orada her birine, baldırının iliği etinin ustunden gorunecek kadar guzel ikişer kadın verilecektir. Onların kalpleri tek bir adamın kalbi gibi aynı duyguları taşıdığından, aralarında ne anlaşmazlık ne de cekişme meydana gelecektir. Akşam sabah Allah TeĂ‚lĂ‚’yı ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih edeceklerdir.”
BuhĂ‚rî, Bed'u'l-halk 8, EnbiyĂ‚ 1; Muslim, Cennet 17
Acıklamalar
Cennete ilk girecek bahtiyarlardan bir kısmının bedir halindeki ay gibi guzel, bir kısmının en ziyĂ‚lı yıldız gibi parlak olması, orada insanların derecelerine gore farklı bir yaşayışa ve yuz guzelliğine sahip olacaklarını gostermektedir.
Cennette kucuk, buyuk abdest ihtiyacının, burun akıntısı, aksırma, sumkurme gibi hallerin bulunmadığı, yenilen icilen şeylerin hoş kokulu bir tur geğirme ve mis kokulu ter ile dışarı atılacağı 1884 numaralı hadiste gecmişti. Cennet guzellikler diyarıdır. Orada insanı rahatsız eden haller bulunmayacaktır. Cennetteki yiyecek ve iceceklerin latîf şeyler olması, posalarının rahatsızlık vermemesini, hadislerde belirtildiği uzere onlardan ancak hoş kokular meydana gelmesini gerekli kılar.
Buhurdan, icinde guzel kokulu tutsulerin yakıldığı bir kaptır. Gecmiş butun medeniyetlerde, ozellikle bazı torenler sırasında, ateşe guzel kokulu maddeler atarak veya bu maddeleri buhurdanlarda yakarak etrafa hoş kokular yayma Ă‚deti vardı. Peygamber Efendimiz zamanında bazan mescidde odağacı veya amber gibi buhurların yakıldığı olurdu. Od ağacı, yongaları yakıldığı zaman guzel koku veren bir ağactır. Amber de od ağacı gibi buhur olarak kullanılan hoş kokulu bir maddedir Resûl-i Ekrem Efendimiz cennetliklerin buhurdanlarında tuten buhurun, cennetin hoş kokulu ağaclarından elde edildiğini belirtmektedir. Demekki cennetliklere dunyada bildikleri, tattıkları ve zevk aldıkları şeylerin daha guzelleri, canları isteyince kendilerine ikram edilecek ve boylece guzel vakit gecirmeleri sağlanacaktır.
Cennetliklerin eşlerine “hûri’l-‘îyn” yani kara gozlu kadın denmektedir. Daha doğrusu hûri’l-‘îyn, iri gozlu ve gozunun akı bembeyaz, karası simsiyah olan kadın anlamına gelmektedir. Allah TeĂ‚lĂ‚, cennette mu'minlere ikram edeceği kadınlara Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de "hûri’l-‘îyn" adını vermektedir [DuhĂ‚n sûresi (44), 52-54; Tûr sûresi (52), 20; RahmĂ‚n sûresi (55), 72]. Evlenecekleri erkek dışında kendilerine hicbir insan eli değmemiş olan bu ceylan gozlu kadınlar, eşlerinden başkasıyla ilgilenmeyecek, onların istek ve arzuları dışına cıkmayacaklardır. Peygamber Efendimiz’in, “Cennetlik hanımlardan biri yeryuzune şoyle bir bakacak olsa, yer ile gok arasını aydınlatır” (BuhĂ‚rî, RikĂ‚k 51) buyurması, onların ne kadar guzel varlıklar olduğunu gostermektedir. Hadisimizin ikinci rivayetinde, cennetliklere sunulacak kadınların guzelliğine temasla,“Onların her birine baldırının iliği etinin ustunden gorunecek kadar guzel ikişer kadın verilecek” buyurulmaktadır. Bu iki kadının dunya kadınlarından olacağı da soylenmektedir.
Cennetlikler, babaları Âdem’in şeklinde yaratılmakla hem gorunuşleri ve renkleri hem de huyları ve anlayışları bakımından birbirlerine benzeyeceklerinden, aralarında herhangi bir anlaşmazlık sebebi de kalmayacak ve orada huzurlu bir hayat sureceklerdir.
Hadisimizde cennetliklerin, akşam sabah Allah TeĂ‚lĂ‚’yı ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih edecekleri belirtilmektedir. Akşam, sabah sozunden, bu zikrin dunyadaki akşam ve sabah kadar devam edeceği anlaşılmaktadır. Zira cennette akşam ve sabah, gunduz ve gece gibi zaman mefhumları bulunmayacaktır. 1884 numaralı hadiste bu durum, “İnsanın kendiliğinden nefes alması gibi, onlar da kendiliklerinden CenĂ‚b-ı Hakk’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder, tekbir getirirler” şeklinde belirtilmişti.
Hadisten Oğrendiklerimiz
1. Cennetlikler en guzel şekilde yeniden yaratılacaklardır. Derecesi yuksek olanlara verilecek imkĂ‚nlar daha mukemmel olacaktır.
2. Orada abdest bozma, tukurme, sumkurme gibi haller bulunmayacaktır.
3. Hem kendileri mis kokulu olacaklar hem de kendilerine en guzel kokular ikram edilecektir.
4. Kendilerine hem vucut hem de huy bakımından en guzel eşler sunulacaktır.
5. Birbirlerini kıskanmayacaklar, birbirleri hakkında kotu duygular beslemeyeceklerdir.
6. Sabah akşam Allah’ı zikredecek ve bundan derin haz duyacaklardır.
1887- وَعَن المُغِيرَةِ بْن شُعْبَة رَضِي اللَّه عَنْهُ عنْ رسُولِ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ : « سأَل مُوسَى صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ربَّهُ ، ما أَدْنَى أَهْلِ الْجنَّةِ مَنْزلَةً ؟ قَالَ : هُو رَجُلٌ يجِيءُ بعْدَ ما أُدْخِل أَهْلُ الْجنَّةِ الْجَنَّةَ، فَيُقَالُ لَهُ : ادْخِلِ الْجنَّة . فَيقُولُ : أَيْ رَبِّ كَيْفَ وقَدْ نَزَل النَّاسُ منَازِلَهُمْ ، وأَخَذُوا أَخَذاتِهِم ؟ فَيُقَالُ لهُ : أَتَرضي أَنْ يكُونَ لَكَ مِثْلُ مُلْكِ مَلِكٍ مِنْ مُلُوكِ الدُّنْيا ؟ فَيقُولُ : رضِيتُ ربِّ ، فَيقُولُ : لَكَ ذَلِكَ ومِثْلُهُ ومِثْلُهُ ومِثْلُهُ ومِثْلُهُ ، فَيقُولُ في الْخَامِسَةِ: رضِيتُ ربِّ ، فَيَقُولُ : هَذَا لَكَ وعشَرةُ أَمْثَالِهِ ، ولَكَ ما اشْتَهَتْ نَفْسُكَ ، ولَذَّتْ عَيْنُكَ. فَيَقُولُ : رضِيتُ ربِّ ، قَالَ : ربِّ فَأَعْلاَهُمْ منْزِلَةً ؟ قال : أُولَئِك الَّذِينَ أَردْتُ ، غَرسْتُ كَرامتَهُمْ بِيدِي وخَتَمْتُ علَيْهَا ، فَلَمْ تَر عيْنُ ، ولَمْ تَسْمعْ أُذُنٌ ، ولَمْ يخْطُرْ عَلَى قَلْبِ بشَرٍ » رواهُ مُسْلم .
1887. Muğîre İbni Şu‘be radıyallahu anh’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“MûsĂ‚ sallallahu aleyhi ve sellem Rabbine:
- Cennetliklerin en aşağı derecesi nedir? diye sordu. Allah TeĂ‚lĂ‚ da şoyle buyurdu:
- O, cennetlikler cennete girdikten sonra cıkagelen bir adamın derecesi olup kendisine:
- Cennete gir! denir.
- YĂ‚ Rabbî! Herkes yerine yerleşmiş ve alacağını almışken ben nereye gideceğim? der. Ona:
- Sana dunya hukumdarlarından birinin mulku kadar yer verilse razı olur musun? diye sorulur. O da:
- Razıyım yĂ‚ Rabbî! der. Bunun uzerine Allah TeĂ‚lĂ‚ ona:
- İşte oyle bir mulk senindir. Bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha buyurur. Beşincisinde o adam:
- Razı oldum yĂ‚ Rabbî! der. Allah TeĂ‚lĂ‚ ona:
- İşte bu kadar şey hep senindir. Onun on misli de senindir. Bir de neyi arzu ediyorsan, gozun neden hoşlanıyorsa hepsi senindir, buyurunca adam:
- Razı oldum yĂ‚ Rabbî! diyecek.
Daha sonra MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m :
- YĂ‚ Rabbî! Cennetliklerin en ustun derecesi nedir? diye sordu. Allah TeĂ‚lĂ‚ şoyle buyurdu:
- Onlar benim sectiğim kullardır. Onların kerĂ‚met fidanlarını kudret elimle ben dikip muhur altına aldım. Onlara hazırladığım nimetleri ne bir goz gormuş, ne bir kulak duymuş, ne de bir kimsenin hatır ve hayalinden gecmiştir.”
Muslim, ÎmĂ‚n 312
Aşağıdaki hadisle beraber acıklanacaktır.
1888-* وعن ابْنِ مسْعُودٍ رضِي اللَّه عنْهُ قال : قَال رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إِنِّي لأَعْلَمُ آخِرَ أَهْل النَّار خُرُوجاً مِنهَا ، وَآخِرَ أَهْل الْجنَّةِ دُخُولاً الْجنَّة . رجُلٌ يخْرُجُ مِنَ النَّارِ حبْواً ، فَيقُولُ اللَّه عزَّ وجَلَّ لَهُ : اذْهَبْ فَادخُلِ الْجنَّةَ ، فَيأْتِيهَا ، فيُخيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأَى ، فيَرْجِعُ ، فَيقُولُ : ياربِّ وجدْتُهَا مَلأى ، يَقُولُ اللَّه عزَّ وجلَّ لهُ : اذْهَبْ فَادْخُلِ الجنَّةَ ، فيأْتِيها ، فَيُخَيَّل إِلَيْهِ أَنَّهَا ملأى ، فَيرْجِعُ . فيَقُولُ : ياربِّ وجدْتُهَا مَلأى ، ، فَيقُولُ اللَّه عزَّ وجلَّ لهُ : اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ . فإِنَّ لَكَ مِثْلَ الدُّنْيا وعشَرةَ أَمْثَالِها ، أَوْ إِنَّ لَكَ مِثْل عَشرَةِ أَمْثَالِ الدُّنْيا ، فَيقُولُ : أَتَسْخَرُ بِي ، أَوَ أَتَضحكُ بِي وأَنْتَ الملِكُ » قَال : فَلَقَدْ رأَيْتُ رَسُول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ضَحِكَ حَتَّى بدت نَوَاجذُهُ فَكَانَ يقُولُ : « ذَلِكَ أَدْنَى أَهْلِ الْجَنَّةِ منْزِلَةً » متفقٌ عليه .
1888. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Ben cehennemden en son cıkacak (veya cennete en son girecek) kimseyi biliyorum. O adam cehennemden emekleye emekleye cıkar. Allah TeĂ‚lĂ‚ ona:
- Haydi git, cennete gir, buyurur. Adam cennete gider, fakat ona cennet doluymuş gibi gelir. Geri donup Allah TeĂ‚lĂ‚’ya:
- YĂ‚ Rabbî! Cennet ağzına kadar dolmuş! der. Allah TeĂ‚lĂ‚ ona:
- Git, cennete gir, buyurur. Tekrar oraya gider, yine cennetin dolu olduğunu zanneder. Bir daha geri donup Allah TeĂ‚lĂ‚’ya:
- YĂ‚ Rabbî! Orası dopdolu! der. Allah TeĂ‚lĂ‚ ona yine:
- Git, cennete gir, orada senin dunya kadar ve dunyanın on misli (veya dunyanın on misli buyukluğunde) yerin var, buyurur. O Adam:
- YĂ‚ Rabbî! Sen kĂ‚inĂ‚tın hukumdarı olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? (veya benim halime mi guluyorsun?) der.”
Hadisin rĂ‚visi İbni Mes’ûd şoyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gerideki dişleri belirinceye kadar tebessum ettiğini gordum. Sonra şoyle buyurdu:
“İşte cennetliklerin en aşağı seviyesinde bulunan adamın derecesi budur.”
BuhĂ‚rî, Rikak 51, Tevhîd 36; Muslim, ÎmĂ‚n 308. Ayrıca bk. İbni MĂ‚ce, Zuhd 39
Acıklamalar
Bunlar, CenĂ‚b-ı MevlĂ‚’nın rahmetinin denizler gibi dalgalandığı hadîs-i şerîflerdir. Bu hadislerde, dunyada etmediği kalmamış, bu yuzden cezasını sonuna kadar cekmiş bir kimseyi, gonlundeki imanın nasıl kurtardığını ve ikrĂ‚m sahibi Rabbimizin ona neler lutfettiğini gormekteyiz. Cennetliklerin sonuncusu bu kadar buyuk nimete kavuşursa, ondan daha once cennete girenlerin, hele cehenneme hic uğramayanların kazanacağı dereceler, elde edeceği nimetler kim bilir ne kadar muazzamdır. Hele CenĂ‚b-ı Hakk’ın kulları arasından sectiği ve onlara lutfedeceği nimetleri kudret eliyle bizzat hazırladığı kimseler, Allahım, ne kadar bahtiyar insanlardır!..
Şimdi cehennemden en son cıkıp cennete en son girecek adamın hikĂ‚yesine tekrar donelim. Onun macerası daha uzun bir hadiste (Muslim, ÎmĂ‚n 310) etraflıca anlatılmaktadır. Bu zĂ‚t kĂ‚h yuruyerek kĂ‚h yuz ustu duşerek kĂ‚h yuzunu ateş yalayarak cehennemden cıkınca, geri donup bakacak ve cehenneme “Beni senden kurtaran Allah yucelerden yucedir. Yemin ederim ki Allah, gelmiş gecmiş insanlardan hic kimseye vermediğini bana verdi” diyecek. Sonuncu bahtiyar olduğunu bilmeyen bu zavallı, en acı şekilde tattığı azĂ‚ptan kurtulmanın aşırı sevinciyle kendisini en bahtiyar adam zannedecek. İleride bir ağac gorup onun altına goturulmesini niyaz edecek. Allah TeĂ‚lĂ‚ ona, bu isteğini yerine getirirse bir şey daha isteyebileceğini hatırlatınca, başka bir şey istemeyeceğine dair kesin soz verecek.
Fakat daha sonra, cok daha guzel bir ağac gorup onun altına gitmeyi isteyecek. Yine Allah TeĂ‚lĂ‚ ile aralarında buna benzer konuşma gececek ve ucuncu defa gorup altında dinlenmeyi istediği ve sonunda kavuştuğu ağac, cennet kapısının yakınında bulunacak. Bu defa cennetliklerin şen şakrak seslerini duyunca “YĂ‚ Rabbi! Beni oraya koy!” diye yalvaracak. CenĂ‚b-ı MevlĂ‚ ona, “Acaba sana dunya kadar, hatta bir o kadar daha yer versem, bu tukenmeyen isteklerin son bulur mu?” deyince, cennette herkesin yerini tuttuğunu, kendisine bu kadar geniş bir mekĂ‚n kalmadığını duşunen adam, bu baş dondurucu teklif karşısında aklını oynata yazdığı icin kendisiyle Allah TeĂ‚lĂ‚’nın alay ettiğini sanacaktır. Olayın gerisi yukarıda gorduğumuz şekildedir.
Allah TeĂ‚lĂ‚’nın iman ve amellerini beğenip sectiği kullarına kerĂ‚met fidanları dikmesi, onları ozel surette ağırlaması demektir. Bu nimetleri muhur altına alması, onlara olan ikramını garanti altına alması ve kesinlikle değiştirmemesi anlamınadır. Bu nimetlerin nasıl olduğu konusunda hicbir bilgi verilmemekte, onları kimselerin gorup duymadığı, hatta hayal bile edemediği belirtilmek suretiyle, bu nimetlerin en ustun ve tamamen ozel ikramlar olduğu ifade edilmektedir.
Cehennemden son olarak cıkan kimselerle ilgili olarak insana sevinc goz yaşları dokturecek hadisler vardır. Butun bu rivayetler, Yuce Rabbimizin kullarına olan sevgisinin ve merhametinin buyukluğunu, onları sevindirmekten pek hoşlandığını ortaya koymaktadır. Bu hadislerden biri ozetle şoyledir:
Kıyamet gununde Allah TeĂ‚lĂ‚, meleklerine, cehennemden en son cıkan kuluma kucuk gunahlarını gosterin, ama buyuk gunahlarını gostermeyin, buyuracak. Melekler ona “Sen falan zaman şu, şu, şu işleri yaptın. Filan gun de şunları, şunları yaptın” diyecekler. O zĂ‚t yaptıklarını inkĂ‚r edemeyip hepsini kabul etmek zorunda kalacak. ‘Ya buyuk gunahlarım da ortaya dokulecek olursa ben ne yaparım?’, diye korkacak. Fakat ona, Allah TeĂ‚lĂ‚ tarafından bağışlandığı, ayrıca yaptığı her bir kotuluğe karşılık bir sevap verildiği soylenince, hic ummadığı bu mukĂ‚fat karşısında hudutsuz bir sevince kapılan adam: “YĂ‚ Rabbî! Ben birtakım şeyler daha yaptım ki, onları burada goremiyorum” diyecek.
Bu hadisi, Resûlullah Efendimiz’in ağzından bizzat dinleyen Ebû Zer el-GıfĂ‚rî radıyallahu anh, Peygamber-i ZîşĂ‚n Efendimiz’in, yukarıdaki hadiste gorduğumuz gibi, o zaman da gerideki dişleri gorununceye kadar gulduğunu soylemektedir (Muslim, ÎmĂ‚n 313).
Bu ve benzeri hadîs-i şerîfler bizi CenĂ‚b-ı Hakk’ın buyruklarına sarılmaya yoneltmeli, iyi bir kul olma gayretimizi artırmalıdır.
Hadislerden Oğrendiklerimiz
1. Allah TeĂ‚lĂ‚’nın lutuf ve ikrĂ‚mının haddi hesabı yoktur.
2. Hedefimiz, CenĂ‚b-ı Hakk’ın kerĂ‚met fidanlarını kudret eliyle diktiği bahtiyarlar arasına girmek olmalıdır.
1889- وَعَنْ أَبي مُوسَى رَضِي اللَّه عنْهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ : « إِنَّ للْمُؤْمِنِ في الْجَنَّةِ لَخَيْمةً مِنْ لُؤْلُؤةٍ وَاحِدةٍ مُجوَّفَةٍ طُولُهَا في السَّماءِ سِتُّونَ ميلاً . للْمُؤْمِنِ فِيهَا أَهْلُونَ ، يَطُوفُ عَلَيْهِمُ المُؤْمِنُ فَلاَ يَرى بعْضُهُمْ بَعْضاً» . متَّفقٌ علَيْهِ : « المِيلُ » سِتَّة آلافِ ذِرَاعٍ .
1889. Ebû MûsĂ‚ el-Eş'arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine gore Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Şuphesiz mu’min icin cennette, altmış mil yukseklikte ici boş inciden yapılma bir cadır vardır. Orada mu’minin gidip ziyaret ettiği aileleri vardır. Fakat bu aileler birbirlerini gormezler.”
BuhĂ‚rî, Bed'u'l-halk 8, Tefsîru sûre (55) 2; Muslim, Cennet 23-25. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 3
Acıklamalar
Yukarıda kaynağı verilen bazı rivayetlerden anlaşıldığına gore, inciden yapılmış olan bu muazzam cadırın eni ve boyu altmışar mil uzunluğundadır. Ustelik onun dort bir koşesinde, mu’minin eşinden ve hizmetkĂ‚rlarından meydana gelen birer ailesi bulunacaktır. Bir mil 1800 metreden fazla olduğuna gore, 110.000 metreden daha buyuk bir yerde ailelerin birbirini gormemesi tabiidir. Cennette iyi kullarına altından, gumuşten ve daha başka değerli madenlerden yapılma koşkler, saraylar ikram edeceğini vaad buyuran yuce MevlĂ‚, tek bir inciden boylesine buyuk evler, cadırlar yapmak suretiyle, kullarına kudretinin ceşit ceşit orneklerini de gosterecektir.
Hadisten Oğrendiklerimiz
1. Cennette CenĂ‚b-ı MevlĂ‚’nın iyi kulları icin hazırladığı pek değişik nimetleri vardır.
2. Bir inciden bu kadar buyuk bir cadırın yapılması, Allah TeĂ‚lĂ‚’nın sonsuz kudretinin bir başka gostergesidir.
1890- وَعَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ رضِيَ اللَّه عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَال : « إِنَّ في الْجنَّةِ لَشَجرَةً يسِيرُ الرَّاكِبُ الْجوادَ المُضَمَّرَ السَّرِيعَ ماِئَةَ سنَةٍ مَا يَقْطَعُهَا » متفقٌ عليه .
وَرَوَياهُ في « الصَّحِيحَيْنِ » أَيْضاً مِنْ روَايَةِ أَبِي هُريْرَةَ رَضِي اللَّه عنه قالَ : « يَسِيرُ الرَّاكِبُ في ظِلِّهَا ماِئَةَ سَنَةٍ مَا يَقْطَعُهَا » .
1890. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine gore Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Cennette oyle bir ağac vardır ki, idmanlı bir ata binmiş olan kimse onun bir ucundan diğerine yuz senede varamaz.”
BuhĂ‚rî, Rikak 51; Muslim, Cennet 8
BuhĂ‚rî (Bed'u'l-halk 8, Tefsîru sûre (56), 1) ve Muslim’in (Cennet 8) Ebû Hureyre’den naklettikleri başka rivayetlere gore Resûl-i Ekrem, “Bir suvari o ağacın golgesinde yuz sene gider de bir ucundan diğerine varamaz” buyurdu.
Acıklamalar
Ozel surette idmana cekilmiş bir at, iyi bir binicinin altında suratli yol alır. Boyle bir biniciyle cins atının bir baştan diğer başa yuz yılda varamayacağı kadar buyuk olan bir ağac, CenĂ‚b-ı Hakk’ın kudretinin buyukluğunu ortaya koymaktadır. Cennette guneşin yakıcı etkisinin bulunmayacağını, orada serin golgelikler altında yaşanacağını belirten Ă‚yet-i kerîmeler vardır. “Orada ne yakıcı sıcak hissederler ne de dondurucu bir soğuk” [İnsan sûresi (76) 13], “Uzamış golgeler icindedirler” [VĂ‚kıa sûresi (56) 30] şeklindeki Ă‚yetler bunu gostermektedir. Hadisimizin BuhĂ‚rî’deki rivayetinin buraya alınmayan son kısmında, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in, cennette boyle bir ağac bulunduğunu soyledikten hemen sonra “İsterseniz ‘uzamış golgeler’ Ă‚yetini okuyunuz” buyurduğu da gorulmektedir.
Golge; nimetin, rahat ve huzurun simgesidir. Peygamber Efendimiz, golgesi bitip tukenmeyen ağac ifadesiyle cennetteki bitip tukenmeyen nimetlere, kimsenin bozamadığı rahat ve huzura ve mutlu bir hayata işaret etmiştir.
Hadisten Oğrendiklerimiz
1. Allah TeĂ‚lĂ‚ Cennette kulları icin pek değişik nimetler hazırlamıştır.
2. Orada insanlar, golgelikler altında, soğuktan ve sıcaktan rahatsız olmadan huzur icinde yaşayacaklardır.
1891- وَعَنْهُ عَن النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَالَ : « إنَّ أَهْلَ الْجنَّةِ لَيَتَرَاءُوْنَ أَهْلَ الْغُرَفِ مِنْ فَوْقِهِمْ كَمَا تَتَرَاءَوْنَ الكَوْكَبَ ا&
Cennette İstenenin Olması Ve Cenab-ı Hakkın Muminlere Cennette Hazırladığı Nimetler .
Dini Sohbetler0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Cennette İstenenin Olması Ve Cenab-ı Hakkın Muminlere Cennette Hazırladığı Nimetler .
-
12-09-2019, 07:34:13