Olum Allah’ın hikmetle yarattığı doğum kadar tabi olan bir olaydır. Bu yuzden nasıl ki bir bebeğin doğumu gercekleştiğinde bundan sevinc duyuyor ve heyecanlanıyorsak, aynı şekilde olen bir yakınımız ardından yas tutmak yerine onun cenneti icin dua edip, Yaratıcısına kavuştuğu icin sevinc duymalıyız. Evet, boyle bir olay karşısında sevinc duymak bir coğumuzun aklına “bu nasıl olacak?” sorusunu getirecektir. Ancak her olayda olduğu gibi olumu de Kuran ahlakına gore değerlendirecek olursak, yas tutmanın Allah’a şirk koşmak anlamına geleceğini goruruz.
Musluman icin olum bir yok oluş değil, sonsuz ahiret hayatının başlangıcıdır ve ahiret asıl olan hayattır. Yas tutmak, Allah’ın yarattığı olaylardaki hayırları ve hikmetleri goremeyen, kaderi bilmeyen, dunyayı gercek hayat gibi benimsemiş insanlar icindir. Bu insanlar bir yakınları olduklerinde yada bir olum haberi aldıklarında neşeyi hayatlarından kısa bir sureliğine de olsa cıkarmaları gerektine inanırlar.
Bu yuzden guzel ahlakı birbirlerine tavsiye eden inananlar boyle bir olay karşısında yas tutan kişileri uyarmalı, ahiret ve kader geceğini hatırlatmalı, Kuran’daki şu ayetleri soylemelidirler:
Hic şuphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. (Kamer Suresi, 49)
De ki: "Allah'ın bizim icin yazdıkları dışında, bize kesinlikle hicbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. (Tevbe Suresi, 51)
O, bilmeksizin bir yaprak dahi duşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak uzere hepsi (ve herşey) apacık bir kitaptadır. (En'am Suresi, 59)
Yas tutma bazı insanlara eski putperes kavimlerden gecmiştir. Orneğin eskiden Mısır’da biri olduğu vakit, kadınlar camura bulanır, cıplak bir şekilde goğuslerine vururlardı. Buna benzer adetleri Persler ve Asurlular da uygulamışlardır. Bazı Museviler ise sac yolma, kulde yatma, ağıt yakma gibi adetlere sahiptirler.
Hz. Muhammed (sav) olen kişiler ardından yas tutan muşrikleri şu şekilde uyarmıştır:
Ibnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: YAS TUTMA CAHİLİYE İŞLERİNDEN BİRİDİR...."
Ibnu Omer radiyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, beraberinde YUKSEK SESLE AGLAYAN BİR KADIN BULUNAN CENAZEYİ TAKİP ETMEYİ YASAKLADI."
Bazı kaynaklarda ise Hz. Muhammed (sav)’in oğlu İbrahim’in vefatından sonra az bir sure ağladığı haber verilmiştir. Bu, yas ile karıştırılmamalı, Peygamberimiz (sav)’in sevimli İbrahim’e şefkatinin bir tecellisi olarak duşunulmelidir. Cunku Resulullah (sav) bu olay sırasında bir kac damla goz yaşı dokmuş, Allah’a olan tevekkulunden oturu hemen toparlanarak eski neşeli haline geri donmuştur.
Ağlamak, neşesizlik, umutsuzluk, mutsuzluk gibi ahlaklar Kuran’da olmayan, basit karakter ozellikleridir. Peki insan bu ahlaktan nasıl kurtulabilir? Kişi Allah’a olan sevgisini ve bağlılığını guclendirdiği, kader gerceğini daha iyi kavramaya calıştığı taktirde Allah Kuran’daki gercek ahlakı kulunun kalbine vahiy edecektir. Rabbimiz bir ayetinde Kuran’ı yanlış yaşayan ve Kuran’dan haberi olmayan insanların neşesiz bir hayatla karşılık goreceklerini şoyle haber vermiştir:
Oyleyse kazandıklarının cezası olarak az gulsunler, cok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
http://erzurumolay.com/m_603_olunun-...a-mantigi.html
__________________
olunun ardından ağlama mantığı
Dini Sohbetler0 Mesaj
●41 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- olunun ardından ağlama mantığı
-
12-09-2019, 07:32:29