Peygamber (s.a.s.) Efendimizin Namazı
"Nebiler Sultanı'nın guzel vasıflarını,
hic durmadan devamlı olarak şerh etsem,
yuzlerce kıyamet gecer de yine bitmez."
Mevlana
Sevgili Peygamberimiz hic gunahı olmadığı halde, gunduzleri; devlet, millet ve din işlerini yurutuyor, geceleri mubarek ayakları şişinceye kadar namaz kılmakla meşgul oluyordu. Boylece rabbinin ihsan ve ikram ettiği nimetlerin şukrunu edaya ve onun rızasını tahsile calışıyordu. HĂ‚sılı, korku, hastalık, sefer, sıkıntı ve zorluklar... hicbir şey onun namaz kılmasına mani olmuyordu.
Mirac'da beş vakit namazın farz kılınmasından itibaren iki cihan Guneşi Efendimiz omurlerinin sonuna kadar namazı hic terk etmemişlerdir. Vefatlarına yakın hasta olduklarında, Hz Ali ve Hz Abbas -radıyallahu anhumĂ‚-'nın koltuğuna girerek cemaate devam etmiş, ashabına ve ummetine namazın ehemmiyetini, devam luzumunu ve şiddetli hastalık halinde bile hicbir suretle asla terki cĂ‚iz olmayacağını fiilen talim ve irşat buyurmuşlardır.
Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: Rasulullah bizimle konuşur, biz de onunla konuşurduk. Ama namaz vakti gelince sanki bizi tanımıyor gibi bir hale gelir, butun varlığıyla Allah'a yonelirdi. (Fezail-i A'mal s. 303)
Sahabe-i Kiram, Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e:
"- Fetih suresinde Allah Teala, sizi tamamen bağışladığı bildirmiştir. Oyleyse neden boylesine uzun ve ebedi bir ibadet yapıyorsunuz? dediklerinde, Fahr-ı Kainat -sallallahu aleyhi ve sellem-:
"- Allah'a şukreden bir kul neden ben olmayayım?" diye cevap vermiştir.
Bir Hadis-i Şerifte bildirildiğine gore; Rasul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- namaz kılarken, mubarek goğsunden surekli el değirmenin sesi gibi hıckırıklı ağlama sesi gelirdi.
Hazret-i Aişe -radıyallahu AnhĂ‚-'den rivayete gore Rasul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-'in namazda goğsunden tencere tokurtusuna benzeyen tarzda sesler gelirdi. (İbn-i Mace, Mukaddime, 3.)
Hazret-i Aişe -radıyallahu AnhĂ‚-' Validemizin anlattığına gore, Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, geceleri mubarek ayakları şişinceye kadar uzun muddet teheccude devam ederlerdi. Durumdan muteessir olan muhterem zevcesi:
"-Ey Allah'ın resûlu, gecmiş ve gelecek gunahların bağışlandığı halde nicin boyle yapıyorsun?" diye sorunca;
"-Ey Âişe! Rabbime cok şukreden bir kul olmayayım mı?" karşılığını vermiştir. (Buhari, Teheccud, 6)
Hazret-i Ata -radıyallahu Anh- şoyle anlatmıştır. Hazret-i Aişe -radıyallahu AnhĂ‚-'ya :
"-Allah Resulunden şahit olduğun en şaşırtıcı hadiseyi bize haber ver." dedim. Hazret-i Aişe ağladı ve dedi ki:
"- Onun hangi hali şaşırtıcı değildi ki. Bir gece geldi. Benimle beraber yatağa girdi. Tenim tenine değdi ve sonra dedi ki:
"-Ey Ebû Bekir'in kızı, bırak beni! Rabbime ibadet edeyim." Ben dedim ki:
"-Senin yanında olmayı seviyorum, fakat senin arzuna uymayı tercih ederim."
Kendisine izin verdim, kalktı, su ibriğine gitti, abdest aldı. Suyu cok dokerek israf etmedi. sonra namaza durdu, ağlamaya başladı. Oyle ki, goz yaşları, mubarek goğsune doğru aktı. sonra rukûa gitti, gene ağladı. sonra secdeye gitti, gene ağladı. sonra başını secdeden kaldırdı, gene ağladı. Bu ağlaması sabaha kadar devam etti. Sabah namazı vakti Bilal geldi. Ezan okudu. Ben o zaman dedim ki:
"-Ey Allah'ın rasûlu! Seni ağlatan sebep nedir? Allah senin gecmiş ve gelecek butun gunahlarını affetti. Buyurdular ki:
"-Şukreden bir kul olmayayım mı? Bu şukru ben neden yapmayayım?" (SĂ‚dık DĂ‚nĂ‚, Altınoluk sohbetleri, C.1, s. 193)
Fahr-ı Kainat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin, ahir omurlerinde ruhi saadetlerini teslim ederken yaptığı son nasihati, namaza dikkat etmek hususunda olup; bu, ondan rivayet edilen son Hadis-i Şeriftir. Hazret-i Enes -radıyallahu anh- anlatıyor:
"Rasûlullah AleyhissalĂ‚tu Vesselama olum geldiği vakit, can celişirken yaptığı vasiyetin hepsi:
"-Namaz(ı ihmal etmeyin) ve sağ ellerinizin sahip oldukları (nın yani kolelerinizin hukukuna riayet edin!) demek olmuştur." (Prof. Dr. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercume ve Şerhi, c. 17, s. 338) Bir kimseye en cok sevdiği insanlardan birinin geldiği mujdelendiğinde nasıl sevinir ve kendinden gecerse; AllĂ‚h Rasûlu de namaza duracağı zaman, bu sevincten yuzlerce kat fazlasıyla sevinc ve coşkunluk duymaktaydı. Rabbine karşı huşû ve tevĂ‚zûun zirvesine cıkar ve O'na yalvarıp yakarmaktan ayrı bir kulluk zevki alırdı. Bir defĂ‚sında RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem- namazı şoyle tĂ‚rif buyurdular:
"Namaz ikişer ikişer kılınır. Her iki rek'atta bir teşehhud vardır. Namaz huşû duymak ve temeskun (tezellul) izhĂ‚r etmektir... Ellerini, icleri yuzune donuk olarak Yuce Rabbine kaldırırsın ve YĂ‚ Rabb! YĂ‚ Rabb! YĂ‚ Rab! diye yalvarırsın. Kim bunu yapmazsa namazı eksiktir." (Tirmizî, SalĂ‚t, 166) Yani namaz kulun Yaratanı karşısında aczini ve za'fını idrak ederek muhtaclığını arz etmesi ve gonulden gelen feryatlarla ic Ă‚leminde kıyĂ‚metler koparması, tazarrû ve niyazda bulunmasıdır.
Muslumanlar kendilerine farz olan beş vakit namazı kılarlardı, halbuki Rasûl-i Ekrem fazla olarak kuşluk, işrak, teheccud gibi nĂ‚file namazlar da kılardı. Butun muslumanlar her gun uzerlerine farz olan on yedi rek'at farz namazı kılarlarken, RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem- geceli gunduzlu gunde farz ve nĂ‚file olarak 50-60 rek'at namaz kılardı. Bu namazlarda AllĂ‚h'a muhabbet manası RasûlullĂ‚h'ın kalbindeki her şeyden ve her manadan daha ustundu. Rukûu uzatırdı, o derece ki uzaktan bakan onu secdeye kapanmayı unuttu zannederdi.
Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatıyor: Bir gece Nebî -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem- ile berĂ‚ber namaza durdum. Bakara sûresini okumaya başladı. Ben icimden: - Yuzuncu ayete varınca rukûya varır, dedim. Yuzuncu ayete geldikten sonra da okumasını surdurdu.
Ben: - Herhalde bu sûre ile iki rekat kılacak, diye zihnimden gecirdim. Okumasına devam etti. Sûreyi bitirince rukûa varır, diye duşundum. Sonra NisĂ‚ sûresini okumaya başladı. Bitirince Âl-i İmrĂ‚n sûresini okumaya başladı. Ağır ağır okuyordu. Tesbih Ă‚yetleri geldiğinde 'subhĂ‚nallĂ‚h' diyor, dua Ă‚yeti geldiğinde duĂ‚ ediyor, istiĂ‚ze ayeti geldiğinde de AllĂ‚h'a sığınıyordu. Sonra rukûa vardı. 'SubhĂ‚ne Rabbiye'l-Azîm' demeye başladı. Rukûu da kıyĂ‚mı kadar surdu. Sonra 'SemiallĂ‚hu limen hamideh. RabbenĂ‚ leke'l-hamd' diyerek (doğruldu). Rukûda durduğuna yakın bir muddet kıyamda durdu. Sonra secdeye vardı. Secdede 'SubhĂ‚ne Rabbiye'l-A'lĂ‚' diyordu. Secdesi de kıyĂ‚mına yakın uzunlukta idi. (Muslim, SalĂ‚tu'l-MusĂ‚firîn, 203)
Vahyin başlangıcından itibaren namazını Beytullah'ın avlusunda kendisine duşman olan, insafsızca eza ve cefĂ‚ eden muşriklerin gozunun onunde kılardı. Namazda iken muşriklerden bazıları uzerine hucum etmişti de onlardan korkup da namazını bile bırakmamıştı. Savaş esnasında iki tarafın kuvvetleri karşılaşıp da kılıc seslerinin şakırdadığı, mızrakların vızıldadığı, kalplerin hızla carptığı bir zamanda dahî namaz vakti geldiğinde, namazı kılmak icin muslumanlar saf saf olurlar, onde Peygamberleri imam olurdu. Ebû Hureyre radıyallĂ‚hu anh anlatıyor: RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem- bir sefer esnĂ‚sında
DacnĂ‚n ile Usfan arasında konaklamıştı. Muşrikler:
- Onların bir namazları vardır ki onlar icin babalarından ve evlatlarından cok daha kıymetlidir. Bu namaz ikindi namazıdır. Hazırlığınızı yapın, uzerlerine toptan bir kerede cullanın!'' dediler.
Cebrail aleyhisselam, Resulullah -aleyhi's-salĂ‚tu ve's-selĂ‚m-'a gelerek ashabını iki kısma ayırmasını, onlardan bir grupla namaz kılarken diğer grubun geri tarafta ayakta beklemesini, tedbirli olmalarını ve silahlarını beraberlerinde almalarını, birinci gruba bir rek'at kıldırmasını, bu kısmın birinci rekatten sonra geri cekilmesini, arkadaki grubun one ilerlemesini, bu yeni gruba da bir rek 'at kıldırmasını, boylece her bir grubun Resulullah'la birlikte birer rek'atlerinin olmasını, Resulullah'ın da boylece iki rek'at kılmış olmasını emretti. (Tirmizî, Tefsîr, 4 (3035)
RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem-'in Ă‚llĂ‚h'ın huzûruna durma iştiyĂ‚kı o kadar yuksekti ki savaşlarda sĂ‚dece farz namazları kılmakla yetinmez, geceleri sabahlara kadar doya doya ibĂ‚det iklimini yudumlardı. Nitekim Ali -radıyallĂ‚hu anh- Bedir Gazvesi'ni anlatırken şoyle demektedir:
- Bedir gunu aramızda MikdĂ‚d'dan başka suvĂ‚ri yoktu. İyi biliyorum, o zaman AllĂ‚h Rasûlu hĂ‚ric hepimiz uyumuştuk. Rasûl-i Ekrem -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem- ise sabaha kadar bir ağac altında namaz kılıp ağlamıştı.
İşte onun AlĂ‚h'a bağlılığı boyleydi. Namazlarını dĂ‚ima vaktinde kılmıştır. Hatta vefat ettikleri hastalıklarının en şiddetli Ă‚nlarında dahî, bile bile namazı gecirmemişti. Bu hastalığı o kadar cok şiddetlenmişti ki kuvvet ve tĂ‚katten kesilmişti. Oğle ve ikindide iki kişinin yardımıyla odasından cıkarak mescide kadar vardı ve namazı cemaatle kıldı. Olum acıları icinde kıvranmasına rağmen ummetinin en cok istifĂ‚de edeceği husûsları hatırlatmaktan geri durmamış ve son sozleri: "Namaz! Namaz! MĂ‚lik olduğunuz (koleler) hakkında AllĂ‚h'tan korkun!" olmuştu. (Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 133) Sevgili Peygamberimiz'in son nefesinde dahî hatırlatmayı luzûmlu bulduğu mevzûlar herhalde insanın kulluk vazîfesi icin en ehemmiyetli noktalar olmalıdır. Birincisi kulu HĂ‚lıkına ve mahbûbuna encok yaklaştıran, İslam'ın direği namaz, ikincisi de insanı cehennem cukurlarına yuvarlanmaktan koruyacak olan, zayıflara, Rabbimiz'in emĂ‚net olarak emrimize vediği işcilere ve kadınlara guzel muĂ‚mele.
Birgun Rasulullah -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem- ashĂ‚bı ile birlikte mescidde namaz vaktini beklerken adamın biri kalktı ve:
-YĂ‚ RasûlallĂ‚h! Ben bir gunah işledim, dedi. Rasûl-i Ekrem adama cevap vermedi. Efendimiz -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem- namazını bitirdikten sonra aynı adam yine kalktı ve onceki sozunu tekrarladı. Peygamberimiz sordu: - "Sen şu namazı bizimle kılmadın mı? Ve onun icin guzelce abdest almadın mı?"
Adam: - Evet yĂ‚ Rasulullah! dedi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v) bu defa:
- "İşte o namaz işlediğin gunaha keffĂ‚ret olur", buyurdu . (Heysemî, Mecmau'z-zevĂ‚id, I, 301)
Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in kotuluklerden ve cirkinliklerden koruyacağını ve daha once işlenmiş gunahlara keffĂ‚ret olacağını bildirdiği namazı O'nun kıldığı şekilde ve o şuur icerisinde kılmak gerekmektedir. Aksi takdirde en muhim faydaları ihtivĂ‚ eden namaz hayĂ‚tımızda hicbir değişikliğe sebep olamaz ve biz icinde bulunduğumuz gunah bataklıkları ve cirkinlikler icerisinde ebedî husrĂ‚na doğru yuzup gideriz.
İnsanların en hayırlısının omru uzun ve ameli guzel olan kimse olduğunu bildiren AllĂ‚h Rasûlu -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem-, kısacık dunyĂ‚ hayĂ‚tında kalbini butunuyle AllĂ‚h'a vererek olabildiğince cok namaz kılmaya calışmıştır. Namaz icin her fırsatı değerlendirirdi. Herhangi bir şey kendisini uzecek olursa hemen namaza koşardı. (Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t, 312) Cennette kendisi ile birlikte olma aşkı ile yanıp kavrulan sahĂ‚bîsine, bu arzûsunun gercekleşmesi icin duĂ‚ etmeyi kabul ettikten sonra, onun da cok secde ederek kendisine yardımcı olmasını istemişti. Ebu Hureyre -radıyallĂ‚hu anh- anlatıyor: RasûlullĂ‚h'ın sağlığında KudĂ‚a kabilesinin Beliyy boyuna mensup iki zĂ‚t birlikte İslam'a girmişlerdi. BilĂ‚hare birisi şehid duşmuş, diğeri de bir sene daha yaşayıp oyle olmuştu. Talha bin Ubeydullah: - Ruyamda, bir sene sonra vefĂ‚t edenin şehid duşenden daha once cennete girdiğini gordum ve hayret ettim, diye anlattı. Sabah olunca TalhĂ‚'nın bu ruyĂ‚sı ben veya bir başkası tarafında
RasûlullĂ‚h'a anlatıldı. Rasul-i Ekrem Efendimiz:
- "O, şehit olandan sonra ramazan orucunu tutmadı mı, bir senede altı bin şu kadar rekat namaz kılmadı mı? (O halde ikisi arasında bu kadar fark olacak!)" buyurdu. (Ahmed bin Hanbel, Musned, II, 333)
HayĂ‚tını İslam'ı en guzel bir şekilde tebliğ etmeye ve ashĂ‚bını ilĂ‚hî bir terbiye ile yetiştirmeye adamış olan Habîb-i Ekrem -aleyhi's-salĂ‚tu ve's-selĂ‚m- Efendimiz, insanlar icin huzûr kaynağı olan bu namazın butun insanlar tarafından en guzel bir şekilde kılınmasını isterdi. Mute gazĂ‚sına gitmek uzere hazırlanan Abdullah bin RevĂ‚ha, Peygamberimiz'in yanına geldi. Gul yuzune hasret kalacağı Efendisi ile vedĂ‚laştıktan sonra: - YĂ‚ RasûlallĂ‚h! Bana ezberleyeceğim ve aklımdan hic cıkarmayacağım bir şey tavsiye buyur, dedi.
Peygamber Efendimiz:
- "Sen yarın AllĂ‚h'a pek az secde edilen bir ulkeye varacaksın. Orada secdeleri, namazları coğalt." buyurdu. Abdullah bin RevĂ‚ha:
- YĂ‚ RasûlallĂ‚h! Bana nasihatini artır! dedi. Sevgili Peygamberimiz bu defĂ‚:
- "AllĂ‚h'ı dĂ‚imĂ‚ zikr et! Cunku AllĂ‚h'ı zikir, umduğuna ermende sana yardımcı olur!" buyurdu. (VĂ‚kidî- MegĂ‚zî, II, 758)
AllĂ‚hu zu'l-celĂ‚l Hazretleri Rasûlune şoyle emretmişti:
"Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Biz seni rızıklandırırız ve akıbet takvĂ‚nındır." (TĂ‚-hĂ‚/20, 132)
Bu nedenle RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem- de ashĂ‚bına ve butun insanlara namaz uzerinde hassasiyetle durmalarını ve bu husûsta sabırlı olmalarını emrederdi. Kendisini Peygamber Efendimiz'in halîfesi olarak telakkî eden Osmanlı sultĂ‚nı VI. Mehmed ReşĂ‚d'ın, saraydaki hanedan cocuklarını yetiştirmek uzere "muallime-i selĂ‚tin" (sultan hocası) tayin ettiği Safiye Hanım'a ilk iradesi şu olmuştur:
"Namaz kılmayanlara, oruc tutmayanlara yedirdiğim tuz ve ekmeği haram ediyorum. Bu iradem hoca hanım tarafından talebe şehzade ve hanım sultanlara soylensin". (Unuvar, Safiye; Saray Hatıralarım, İstanbul, 1964, s. 21)
RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem-'in namaz ibĂ‚deti uzerinde hassĂ‚siyetle durduğunu goren ve butun varlıklarını onun izinde yuruyebilmek icin fedĂ‚ eden ashĂ‚b-ı kirĂ‚m hazerĂ‚tı da namaza durduklarında kendilerini kaybederler ve AllĂ‚h'ı en yakınlarında bulurlardı. Huzûr-ı İlĂ‚hîde okumaya başladığı bir sûreyi yarıda bırakmak istemeyen ve bir an da olsa alacağı feyz uğruna butun omrunu fedĂ‚ eden ashĂ‚ba Ă‚it olan şu hĂ‚tıralar ne kadar dehşet vericidir:
ZĂ‚tu'r-RikĂ‚ gazvesinde Peygamber Efendimiz AmmĂ‚r bin YĂ‚sir ile AbbĂ‚d bin Bişr'i kendi istekleri uzerine bir konak mahallinde gece icin muhĂ‚fız olarak tensib etmişti. AmmĂ‚r gecenin ilk vaktinde istirahat etmeyi tercih ettiği icin uyudu. AbbĂ‚d bin Bişr de kalktı ve namaz kılmaya başladı. O sırada bir muşrik geldi. Bir karaltı gorunce gozcu olduğunu anladı ve hemen bir ok attı. AbbĂ‚d'ın vucûduna isĂ‚bet etti. AbbĂ‚d oku cıkardı. Adam ikinci ve ucuncu kez ok atıp isĂ‚bet ettirdi. Her defĂ‚sında da AbbĂ‚d ayakta sĂ‚bit durarak okları cekip cıkarıyordu. Rukû ve secdesini yaptıktan sonra arkadaşını uyandırarak:
- Kalk! ben yaralandım, dedi. AmmĂ‚r sıcrayıp kalktı. Muşrik ikisini gorunce arkadaşını uyardığını anladı ve kactı. AmmĂ‚r, AbbĂ‚d'ın kanlar icinde olduğunu gorunce:
- SubhĂ‚nallĂ‚h! İlk oku attığında beni uyandırsaydın ya! dedi. AbbĂ‚d ise namaza olan aşk ve şevkini gosteren şu muhteşem cevĂ‚bı verdi:
- Bir sûre okuyordum, onu bitirmeden namazı bozmak istemedim. Ama okları peşpeşe atınca namazı tamamlayıp seni uyandırdım. AllĂ‚h'a yemin ederim ki Peygamber Efendimiz sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem'in korunmasını emrettiği bu gediği kaybetme endişesi olmasaydı, sûreyi yarıda bırakarak namazı kesmektense olmeyi tercîh ederdim. (Bkz. Ahmed bin Hanbel, Musned, III, 343-344)
Yaratanının emir ve isteklerini henuz duymamış olan diğer insanlara da en son ilĂ‚hî dinin ulaşabilmesi icin kendisine tevdî edilen vazîfeyi ihmĂ‚l korkusu olmasa bu sahĂ‚bîyi Rabbinin huzûrundan ayırabilecek hicbir kuvvet bulunmamaktadır. Ne var ki, umûmun istifĂ‚desini duşunuyor olması kendi zevk ve lezzetini yarıda kesmesini gerektirmiştir. Cunku İslam muntesiplerinden, ferdîlikten ziyĂ‚de ictimĂ‚î olmalarını istemektedir.
Misver bin Mahreme -radıyallĂ‚hu anh-, ashĂ‚bın namaza atfettikleri ehemmiyeti gosteren diğer bir ibretli hĂ‚diseyi şoyle anlatıyor: Omer bin Hattab radıyallĂ‚hu anh hancerlendiğinde, zaman zaman baygınlık geciriyordu. Bir keresinde yanına girdiğimde ustune bir ortu ortmuşler, kendinden gecmiş vaziyette yatıyordu. Yanındakilere:
- Kendisini nasıl buluyorsunuz? diye sordum.
- Gorduğun gibi (baygın) dediler.
- Namaza cağırdınız mı? Eğer yaşıyorsa onu namazdan başka bir şey korkutup uyandıramaz, dedim. Bu ikazım uzerine oradakiler:
- Ey Mu'minlerin Emîri Namaz! Namaz kılındı! dediler. Hemen uyandı ve:
- Oyle mi? Vallahi namazı terkedenin İslam'dan payı yoktur, dedi. Kalktı, yarasından kan fışkıra fışkıra namaz kıldı. (Heysemî, Mecmau'z-zevĂ‚id, I, 295; İbn-i Sa'd, III, 35)
AllĂ‚h'ın emri herşeyden azizdi. Mal ve can onun yanında bir hic mesĂ‚besindeydi. Toplumun butun fertleri bu şuuru yakalamış ve namazın ibĂ‚det hayĂ‚tının mihverini teşkil ettiğini kavramıştı. Sıhhat icin ruhsat verilmiş olmasına rağmen hakîkat karşısındaki anlayış ve kabulleri sebebiyle azîmeti tercih etmek onlar icin daha doğru idi. Museyyib bin RĂ‚fî anlatıyor:
Abdullah bin Abbas -radıyallĂ‚hu anh-'ın gozlerine perde inince bir kimse geldi ve:
- Eğer yedi gun hic kalkmadan sırtustu yatmaya dayanabilirsen ve bu arada namazlarını îmĂ‚ ile kılmayı kabul edersen seni tedĂ‚vî edebilirim. İnşaallĂ‚h şifĂ‚ bulursun, dedi.
İbn-i Abbas, Hz. Âişe ile Ebû Hureyre'ye ve daha başka sahĂ‚bîlere haber gonderip mes'eleyi sordurdu. Hepsi de:
- Ya bu sure zarfında olursen namaz hususunda yoneltilecek soru karşısında ne cevap verirsin? dediler.
Bu cevaplar uzerine İbn-i Abbas -radıyallĂ‚hu anh- gozunu tedĂ‚vî ettirmekten vazgecti. (HĂ‚kim, Mustedrek, III, 629, 6319)
Bir kudsî hadîste; "Namazı benimle kulum arasında ikiye boldum: Kulum icin de istediği verilecektir." buyurulmuştur. Bu va'd gereğince usûlune gore kılınan namazda, gonlu başka taraflara kaydırmadan okunan Fatiha'da cok mujdeli ilhamlar vardır. Gozde nûr, gonulde mĂ‚nevî bir surur hasıl olur. Namaz, insanın dĂ‚imĂ‚ AllĂ‚h'ı duşunduğu, O'ndan bir an bile gĂ‚fil olmadığı ihsĂ‚n haline yukselmesinin yolunu gosterir. Butun hareket, soz ve duşuncelerinde Yuce Yaratanını duşunun bir insan kĂ‚mil bir mu'min olma vasfını kazanmış olur. Peygamber Efendimiz'in Medîne'yi teşriflerinde onu gormek icin yanına gelen ve gul yuzunu gorur gormez "VallĂ‚hi bu yuz yalancı olamaz" diyerek hakîkatı haykıran Yahudî Ă‚limi AbdullĂ‚h bin SelĂ‚m -radıyallĂ‚hu anh-, mubĂ‚rek ağızlarından ilk olarak "Birbirinize selĂ‚m veriniz! Birbirinize ikrĂ‚mda bulununuz! AkrabĂ‚nızın haklarını gozetiniz! Gece herkes uyurken namaz kılınız. Bunları yaparak selĂ‚metle Cennet'e giriniz." (Tirmizi, Kıyamet, 42) sozlerini işittiğini soylemektedir. Herkesin uyuduğu bir vakitte veya coğu kimsenin muvaffak olamadığı bir şekilde AllĂ‚h'a yonelmek hic şuphesiz cennetin yollarını kolaylaştıran en muhim Ă‚mildir.
İbn-i Omer -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatmaktadır: Hz Peygamberin sağlığında ruya goren bir kimse onu Peygamberimiz'e anlatırlardı, ben de bir ruya gormeyi ve onu Hz Peygamber'e anlatmayı cok isterdim. O zaman bekar bir delikanlı idim ve mescidde uyurdum. Bir defasında ruyamda iki melek beni cehenneme goturduler. Baktım ki, o kuyu duvarı gibi orulmuş olup kuyununki gibi iki boynuzu vardı; o da ne, orada kendilerini tanıdığım insanlar da vardı. Ben şoyle haykırdım: "Cehennemden Allah'a sığınırım! Cehennemden Allah'a sığınırım!" O sırada bir başka melek diğer iki meleğe katıldı ve bana şoyla dedi: "Korkutulmayacaksın!"
Abdullah ibni Amr ibni Âs -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚-'ya da RasûlullĂ‚h sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem şoyle tavsiyede bulunmuştu:
- "Abdullah! Falan adam gibi olma! Cunku o, gece ibĂ‚detine devĂ‚m ederken artık kalkmaz oldu." (BuhĂ‚rî, Teheccud, 19; Muslim, SıyĂ‚m, 185) Hayırlı bir ibĂ‚dete başladıktan ve onun feyzini aldıktan sonra terk etmek AllĂ‚h ve Rasûlunun tasvîb edeceği bir şey değildir elbette. O guzel hasleti daha da geliştirmek ve artırmak gerekmektedir.
Gece ibĂ‚deti, insanın gunduz hayĂ‚tının bereketli ve feyizli gecmesinin temel şartıdır. Gunduz yapacağı işlerin ve hizmetlerin semereli olabilmesi teheccud vaktinde kalbin doldurulmasına bağlıdır. CenĂ‚b-ı Hak, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'e emrederken şoyle buyurmaktadır:
"Ey ortunen (Peygamber!) Gecenin birazı haric olmak uzere geceleyin kalk (namaz kıl). Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt. Veya bunu artır ve yavaş yavaş guzel guzel tertil ile Kur'Ă‚n oku. Cunku biz, senin uzerine ağır, (sorumluluk gerektiren) bir soz indireceğiz. Cunku gece kalkışı hem daha etkili, hem de soz bakımından daha sağlamdır. Cunku gunduz senin icin uzun bir meşguliyet vardır." (el-Muzzemmil/73, 1-7)
Kendisini soz konusu olduğunda kimsenin dayanamayacağı kadar ağırlığa ve meşakkate katlanan RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve selem-, ummetine tavsiyede bulunurken engin bir merhamet ve şefkĂ‚t Ă‚bidesi olurdu. "AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚'nın en cok beğendiği namaz DĂ‚vûd aleyhisselĂ‚m'ın namazı, AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚'nın en cok beğendiği oruc da yine DĂ‚vûd aleyhisselĂ‚m'ın orucudur. DĂ‚vûd aleyhisselĂ‚m gecenin ilk yarısında uyur, ucte birinde namaz kılardı. Gecenin altıda birinde yine uyurdu. Bir gun oruc tutar, bir gun tutmazdı." (BuhĂ‚rî, Teheccud, 7; EnbiyĂ‚, 37, 38) buyurarak insanların sıkıntıya duşmemelerini isterdi. Bununla birlikte butun geceyi uyku ile gecirmeye de hic razı olmazlardı.
Nitekim Resulullah -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem-'in yanında bir adamın zikri gecti ve sabaha kadar uyuduğu, namaz kılmadığı soylendiğinde Aleyhi's-salĂ‚tu ve's-selĂ‚m- Efendimiz:
- "Bu adamın kulağına şeytan bevletmiştir." buyurmuşlardır. (Buhari, Teheccud 13, Bed'u'l-Halk 11)
Uzun geceleri uyku ile geciren gaflet ehlinin durumunu tasvir ve hakîkaten teheccude kalkmak isteyenlere de yol gosterme sadedinde Rasûl-i Ekrem Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
"Biriniz uyuyunca ensesine şeytan uc duğum atar. Her duğumu atarken, duğum yerine eliyle vurarak 'uzerine uzun bir gece olsun, yat, uyu' der. Adam uyanır ve Allah'ı zikrederse bir duğum cozulur, abdest alacak olursa bir duğum daha cozulur, namaz kılarsa butun duğumler cozulur ve boylece canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde habis ruhlu (ici kararmış) ve uyuşuk bir halde sabahlar." (Buhari, Teheccud 12, Bed'u'l-Halk 11; Muslim, Musafirin 207)
Teheccud namazı ve geceleri ihyĂ‚ etmenin maddî ve mĂ‚nevî faydasını dost duşman herkes kabul etmiş ve itirĂ‚fta bulunmuştur. Gece ibĂ‚detinin bu faydalarını ifĂ‚de eden şu misaller ne kadar ibret vericidir:
Yermuk savaşında iki ordu birbirlerine yaklaşınca, Rum askerî komutanı, bir Arap cĂ‚susu, İslam askerlerinin durumunu tedkîkle gorevlendirir. Adam donup gelince:
- Durumları nasıl? Ne yapıyorlar? diye sorar. CĂ‚sus da gorduklerini şoyle anlatır: - Onlar geceleri rĂ‚hip, gunduzleri suvĂ‚ri bir millet! (Gecenin buyuk bir kısmını ibĂ‚detle geciriyorlar)
Kendi aralarında birbirlerinin kolesi gibi iken başkalarına karşı aslan kesiliyorlar. Konuştuklarında doğruyu soyluyorlar ve vaadde bulunduklarında sozlerini yerine getiriyorlar... Meliklerinin oğlu birşey calsa muhakkak elini kesiyorlar, zinĂ‚ etse hakkı ikĂ‚me icin onu recmediyorlar.
Bunun uzerine komutan şu cevĂ‚bı verir:
- ŞĂ‚yet doğru soyluyorsan yerin altında olmak, onlarla yerin ustunde karşılaşmaktan daha hayırlıdır...(Taberî, TĂ‚rih, II, 347)
İbn-i İshak da şunları nakleder:
Hicbir duşman savaşlarda RasûlullĂ‚h Efendimiz'in ashĂ‚bına karşı ustun gelemiyordu. Aynı şekilde muslumanlara yenilen Hırakl, askerlerine hiddetle:
- Yazıklar olsun size! Şu savaştığınız kavim nasıl insanlardır? Onlar da sizin gibi beşer değiller mi? diye sordu.
- Evet, dediler.
- Peki siz mi coksunuz yoksa onlar mı?
- Evet Efendim biz her hususta onlardan kat kat ustunuz.
- O halde size ne oluyor ki onlarla her karşılaştığınızda hezîmete uğruyorsunuz? diye sorduğunda Rum buyuklerinden bir bilge ihtiyar şu tesbitlerde bulunur:
- Cunku onlar, geceleri kıyĂ‚mda ibĂ‚detle geciriyorlar, gunduzleri oruc tutuyorlar, ahdlerini yerine getiriyorlar, iyiliği emredip kotulukten sakındırıyorlar ve aralarında herşeylerini paylaşıyorlar. Ve bir de şunun icin yeniliyoruz ki; biz icki iciyor, zinĂ‚ yapıyor, haramlar icinde yuzuyor, ahdimizi bozuyor, gasbediyor ve zulumde bulunuyoruz. AllĂ‚h'ın gadabını celbedecek şeyleri emredip, rĂ‚zı olduğu şeyleri yasaklıyoruz ve yeryuzunde fesĂ‚d cıkarıyoruz. Bu cevap uzerine Hirakl:
- Sen gercekten doğruyu soyledin, dedi. (İbn-i AsĂ‚kîr, TĂ‚rîhu Dımeşk, II, 97) Gece kalkıp AllĂ‚h'a ibĂ‚det eden mu'minlere, kalkamadıkları gunler icin de kendilerine mukĂ‚faat verilecektir. Cunku onların niyetleri samîmî idi ve teheccude kalkma duşuncesi ile uyumuşlardı. Bu durumu RasûlullĂ‚h -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle mujdeler: "(Mûtad olarak) geceleyin namaz kılan bir kimse, uykunun galebe calmasıyla (bir gece uyuyakalsa ve namazını kılamasa) AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ Hazretleri onun namazının sevĂ‚bını yine de yazar. Uykusu da kendisine (AllĂ‚h tarafından ikram edilen) bir sadakĂ‚dır. (İmam-ı MĂ‚lik, Muvatta', SalĂ‚tu'l-Leyl, 1)
__________________
Peygamber (s.a.s.) Efendimizin Namazı...!!!
Dini Sohbetler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Sohbetler
- Peygamber (s.a.s.) Efendimizin Namazı...!!!
-
12-09-2019, 07:07:44