Efendim bu başlık, son Mesnevihan (Hz. Mevlana’nın eseri Mesnevi’yi her yonuyle en iyi bilen kişi) sevgili Hayat Nur Artıran Hanımefendi’nin “Aşk Bir Davaya Benzer” isimli kitabındaki kitapla aynı isimli bolume atıftır.
Evet bu yazıda kucukluğumuzden beri duyduğumuz bu dunya imtihan dunyasıdır, hakikatının iceriğini oğreneceğiz.
Evet neden imtihan oluyoruz, neyin imtihanıdır bu, ve Allah elbette biliyor ama o zaman neden imtihan yapıyor, gibi merak ettiğimiz soruları Nur hocamız kitabında cok guzel acıklamış.
Kitabımıza da eklediğimiz bu yazıyı, yine sevgili Kas hastası dostum İbrahim Oğuz Word’e aktardı, Allah razı olsun.

Aynen kitaptan kopyalıyorum.
Aşk Bir Davaya Benzer
(Sevgili Mevlevi Yazar Hayat Nur Artıran hocamızın tekrar tekrar tefekkur ederek okuduğum “Aşk Bir Davaya Benzer” isimli kitabındaki bu yazısı bana huzur verdi. Kendisinden izin alarak kitabıma ekledim.)
(Mesnevi, cilt 3, 4008): “Aşk bir davaya benzer, cefa cekmek de davanın tanığıdır. Tanığı olmayan her dava mutlaka kaybedilir. Ben, cefaya uğrayıp kemale ereceği ve safa bulacağı zaman kacan, sonra da safa, huzur dileyen kişinin aklına şaşarım.
Zamanın kadısı senden tanık isterse, sakın ona incinme. Cefayı, kederi, ıstırabı guleryuzle karşıla, onları bağrına bas da hakikat definesini elde et. Cunku onlar, senin aşkının tanıklarıdır.”
Cenab-ı Allah cumle alemi zerre zerre aşk ile, daha doğrusu on sekiz bin alemin Mustafa’sı olan habibi hurmetine, onun aşkına yarattı.
Aşkın tecelli etmediği bir tek zerreyi dahi bu alemde gostermek mumkun değildir. Eşref-I mahlukat olarak yaratılan insan ise aşkı ilk defa elest bezminde ruhlar aleminde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” hitabıyla tanıdı.
Cenab-ı Hakkın o eşsiz guzelliği ve sesindeki letafet karşısında ilahi aşka duşup sarhoş olmayan bir tek kişi dahi duşunmek cok buyuk cehalet olur. Bu konuda Hz. Mevlana şoyle der.
(Rubailer, cilt 4, 147): “Benim butun duşuncelerim ruhlar aleminde verilen ezeli ikrarının mesti olmuştur. O ikrarın zevki ile yalnız ben mest değilim. Butun insanlardan eğer bir tane bile ayak varsa ben imansızım.”
Gorulduğu uzere : Hz. Mevlana, elest bezminde aşka duşup o aşk ile de sarhoş olmayan bir tek kişi varsa ben imansızım, diyerek imanı uzerine yemin etmiştir. Aşkın ve kul olmanın sırrı Araf suresi, 172. ayette gizlidir. Bu konu elest bezmi sohbetimizde uzun uzun anlatılmıştır.
A’raf suresi, 172: “Rabbim Adem evlatlarından misak aldığını da duşun. Rabbin onların bellerinden zurriyetlerini almış ve onların kendileri hakkında şahitliklerini istiyerek ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye buyurunca onlar da ‘Evet, Rabbimizsin’ diyerek ikrar etmişlerdi. Kıyamet gunu, bizim bunlardan haberimiz yoktu demeyesiniz yahut ne yapalım, daha once babalarımız Allah’a şirk koştu biz de onlardan sonra gelen bir nesil idik. Şimdi o batılı başlatan, gerceği ciğneyip orten kişiler yuzunden bizi helak mı edeceksin, gibi bahaneler bulmayasınız diye Allah, bu ikrarı, bu sozu sizden aldı.”
Sonuc itibariyle, aşk bir davaya benzer, cunku tum ruhlar beli demekle aşıklık iddiasına giriştiler. Dolayısıyla yuce yaratıcıya kul olduklarını iddia ettiler.
İddia ise ispat gerektirir, bir şeyi ispat etmek icin de mutlak şahit isterler. O nedenle acı, ıstırap ve kederlerimiz ilahi aşkımızın şahitleri sayılmıştır.
Şeyh Galib Hazretleri de, bu duruma işaret ederek: “Derd-u mihnettir, beladır adı aşk. Bir marazdır, ibtiladır adı aşk.” demiştir.
Elest bezminde verdiğimiz kul olma sozunu tasdik etmek, aşk iddiamızı yaşayarak ispat etmek tumuyle, Muhammed (sav) ummetine yakışır bir ahlak guzelliği icerisinde yaşamaktır.
Cenab-ı Hakk’ın kaza ve cevasına rıza gostermektir. Eğer bu dunya mahkeme salonu ise tanıkları acı, ıstırap ve beladır. Kişinin maddi ve manevi tum hal, tavır ve davranışlarına gore tanıkların mahiyeti ve ozelliği de değişecektir.
Ankebut suresinde, “Ozu sozu bir olanla olmayanı fitne yolu ile denedik” buyurulmuştur. Bizler, fitneyi bozgunculuk, fesat ve benzeri şeyler olarak kabul ederiz.
Fakat fitne, Arapca bir kelime olup, iyiyi kotuden ayırma demektir. Araplar altın, gumuş ve cok değerli madenleri yuksek ateşte yakarak halis bir hale getirmeye fitne derler.
Ayet-i kerimeyi, bu cerceveden duşunduğumuz takdirde, “Ceşitli imtihanlar sebebiyle iyiyle kotuyu, sahte ile gerceği birbirinden ayırdık.” Anlamına geldiğini goruruz.
Fakat şunu da bilmek gerekir ki, Cenab-ı Allah’ın imtihan yoluyla bizleri denemesine, bilmesine hic ihtiyac yok. Yuce Yaratıcı yarattığı kulun ne olduğunu daha ruhlar alemindeyken bilir.
İmtihan, biz aciz kullar icin gerekli. O, sadece hic kimseye haksızlık yapılmadığını anlamamızı, gormemizi, bilmemizi ister.

(Aşk Bir Davaya Benzer – H. Nur Artıran, Sayfa: 239-240)
Celalin Penceresinden
__________________